SECDE SÛRESİ - 21. Hafta
أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ (25)
Kesinlikle rabbin, O, hakkında ihtilaf ediyor oldukları hakkında kıyamet yevminde aralarını ayırır. (25)
Mensuh isim cümlesi |
Haberi İsim cümlesi | İsmi | İnne |
Haber Fiil cümlesi | Mübteda | Muzâfun ileyh | Muzâf |
Mefûlün bih GS | Mefûlun fih | Mefûlun bih | Fâil | Fiil |
Mecrur | Cârr |
Sıla cümlesi Mensuh isim cümlesi | İsm-i mevsûl |
Haberi Fiil cümlesi | İsmi | Kâne |
Fâil | Fiil | Mefûlün bih GS |
و | يَخْتَلِفُونَ | فِيهِ | و | كَانُوا | مَا | فِي | يَوْمَ الْقِيَامَةِ | بَيْنَهُمْ | هُوَ | يَفْصِلُ | هُوَ | كَ | رَبَّ | إِنَّ |
إِنَّ: “Kesinlikle” demektir. Huruf-u müşebbehe bi-l fiildendir. Te’kîd için gelir.
رَبَّ: “Rab, efendi, yetiştirici, terbiyeci” demektir. ربب kökünden gelmiştir. Alemlerin rabbi olan Allah’tır.
كَ: “Sen” demektir. Eril tekil ikinci şahıs mecrur muttasıl zamirdir.
رَبَّكَ: “Senin rabbin” demektir.
هُوَ: “O” demektir. Eril tekil üçüncü şahıs merfu munfasıl zamirdir. رَبَّكَ (rabbin) ye racidir.
يَفْصِلُ: “Ayırır” demektir. فصل kökünden ikinci bâbdan üçüncü şahıs eril tekil merfu muzari malum fiildir. فَصْل “ayırmak” demektir. İki şeyin arasını ayırmak, ayırıcı sınırları belirlemek manasındadır.
بَيْنَ: “Arası” demektir. İki anlamı birden barındırır. Hem ayrılma hem de birleşme manalarına sahiptir. Bu nedenle ara manasındadır. Aranın açılması veya birleşmesi bu nedenle bu kelime ile ifade edilir.
البَيْنُ في كلام العرب جاء على وجْهَين: يكون البَينُ الفُرْقةَ، ويكون الوَصْلَ، بانَ يَبِينُ بَيْناً وبَيْنُونةً، وهو من الأَضداد
Beyn Arap kelamında iki yön üzerine gelir: Beyn ayrılma olur ve birleşme olur. بانَ يَبِينُ بَيْناً وبَيْنُونةً. Ve o zıtlardandır. (Lisanu-l Arab)
İkinci bâbdan بَانَ - يَبِينُ şeklinde başkasının ayırması, fark etmesi için bir şeyin çevresinden ayrılacak ve çevresindekilerden farklılaşacak şekilde sınırlarının belli olması, anlaşılır ve açık olması manasındadır.
هُمْ: “Onlar” demektir. Üçüncü şahıs eril çoğul mecrur muttasıl zamirdir.
بَيْنَهُمْ: “Onların arası” demektir.
يَوْمَ: “Dönem” demektir. الْيَوْمَ şeklinde gelirse “bugün” demektir. Aynı zamanda ahd için harf-i tarifle gelir. Belirli bir günü ifade eder. İsim tamlamasında muzaftır. Kendisinden sonra muzafun ileyhi olan kelime ya da cümle gelir. Buradaki gibi يَوْمَ şeklinde izafetle gelirse muzafun ileyhi olan kelime ya da cümlenin gerçekleştiği dönemi ifade eder.
الْقِيَامَةِ: “Kıyamet” demektir. Özel anlamı vardır. قوم kökünden gelmektedir. قَوْم mastarı kalkıp dik durmak manasındadır. Bu mastarın mübalağalısı قِيَام mastarıdır. Kalkıp dik durmanın mübalağalısıdır. Yani kalkıp bir hedefe yönelerek dik durmak (mübalağa) manasındadır. Bu nedenle “bir amacı gerçekleştirmek için hazırda olmak” anlamındadır. Bu mastarın tahsisli hali قِيَامَةٌ mastarıdır. Dik durma işinin belirli bir mekâna, zamana ve amaca tahsis edilmesidir. Belirli bir mekânda ve zamanda belirli bir amaç için dik durmak manasındadır. Sona gelen ة harfi قِيَام kelimesine özel bir anlam kazandırmıştır. Bu anlam artık terim anlamıdır. Özel bir amacı içeren fiiller topluluğudur.
Kökün vâv harfi kendisinden önce gelen kesre nedeniyle ya harfine dönüşmüştür.
Bu kelimede vav harfi ye harfine dönüşmüştür. (Fethalı vavdan önceki harf sahih ve kesreli ise vav harfi ye’ye kalp olunur.)
يَوْمَ الْقِيَامَةِ: “Kıyamet yevmi” demektir. Burada izafet (isim tamlaması) vardır ve bu nedenle يَوْم kelimesi “dönem” anlamındadır. Kıyamet dendiği zaman bizim aklımıza her şeyin yok olmasına neden olacak olan yıkıcı olay gelir. Oysa bu kelimenin manasının bununla ilgisi yoktur. Kıyamet yevmi çok genel bir kavramdır. Bu dönem çok kapsamlı bir dönemdir. Hesapların sorulduğu, muhakemelerin yapıldığı, ihtilafların açıklandığı, cezaların belirlendiği ve amellerin karşılıklarının verildiği dönemdir. Özel bir amaç gerçekleşmektedir. Dünya hayatının sonuçları belirlenmekte ve karşılıkları gerçekleşmektedir. Özel bir kıyam dönemidir.
فِي: “Hakkında” demektir. Harf-i cerdir.
مَا: Umumi ism-i mevsuldür. Sıla cümlesi vardır.
كَانُوا: “İdiler” demektir. Nakıs fiildir. Burada mazi fiil olarak gelmiştir. Bu fiilin mastarının asıl anlamı “olmak” iken nakıs fiil olduğunda kendisinden sonra bir isim ve haber gelir. Asıl anlamıyla kullanıldığında tam fiil, bir isim ve haberden önce kullanıldığında nakıs (eksik) fiil denir. Burada kânenin ismi “onlar” anlamındaki cem vâvıdır (كَانُوا).
فِي: “Hakkında” demektir. Harf-i cerdir.
هِ: “O” demektir. Üçüncü şahıs eril tekil mecrur muttasıl zamirdir. مَا umumi ism-i mevsulünün aid zamiridir.
فِيهِ: “Onun hakkında” demektir.
يَخْتَلِفُونَ: “İhtilaf ederler, uyuşmazlık içindedirler, çelişki içindedirler” demektir. خلف kökünden ifti’âl bâbından üçüncü şahıs eril çoğul merfu muzari malum fiildir. Birinci bâbdan خَلَفَ - يَخْلُفُ şeklinde birisinin/bir şeyin önceden işgal edip terk ettiği mekâna yerleşmek, yerine geçmek manasındadır. Müteaddi fiildir. Birinci bâb if’tiâl bâbına (اخْتَلَفَ – يَخْتَلِفُ) iştirak etkisi ile gelir. “Birbirinin yerine geçmek” anlamına gelir. Birbirinin yerine geçmede biri varken diğeri yoktur, ikisi aynı anda olmaz. Bu nedenle ikisinin bir arada olmayacağı görüş ayrılıkları ihtilaftır. Biri geçerliyken diğeri geçersiz, biri doğru iken diğeri yanlıştır. Birbiri ile çelişkili ifadeler ihtilaf etmektedir. Çünkü biri varken diğeri olamaz.
إِنَّ فِي اخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا خَلَقَ اللَّهُ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَّقُونَ
Kesinlikle gece ve gündüzün ihtilafı ve Allah’ın gökler ve yerde yaratmasında ittika eden kavim için ayetler vardır. (Yunus 6)
Bu ayette gece ve gündüzün ihtilafı vardır. Gece varken gündüz olmaz, gündüz varken gece olmaz. Bu nedenle gece ve gündüz ihtilaf etmektedirler.
أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ وَلَوْ كَانَ مِنْ عِنْدِ غَيْرِ اللَّهِ لَوَجَدُوا فِيهِ اخْتِلَافًا كَثِيرًا
Kuran’ı tedebbür etmiyor musunuz? Allah’ın gayrısının indinden olsaydı onun içinde çok çelişki bulurlardı. (Nisa 82)
Bu ayette Kuran Allah’ın indinden olmasaydı içinde çok çelişki olacağı ihtilaf kelimesi ile ifade edilmektedir. Eğer Allah’ın gayrısının indinden olsaydı Kuran’ın bir ayetindeki ifade diğer ayetindeki ifade ile çelişkili olacaktı, biri varken diğeri geçersiz olacaktı.
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَأُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Onlara açıklamaların gelmesinin sonrasında ayrılan ve ihtilaf edenler gibi olmayın. Onlar, onlar için azim azab vardır. (Ali İmran 105)
Açıklamalar geldikten sonra ihtilaf ve ayrılık azabı getirir. Siz Kuran’dan deliller getirirsiniz, açıklarsınız. Sizin açıklamalarınıza itiraz edemezler ama açıklamalara uymaları onların istemediği sonuçlar doğuracaktır. O zaman size katılmazlar ve karşı çıkarlar ve ihtilaf meydana gelir.
فِيهِ يَخْتَلِفُونَ: “İhtilaf ederler onun hakkında” demektir.
كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ: “İhtilaf ediyorlardı onun hakkında” demektir.
مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ: “Hakkında ihtilaf ediyor oldukları” demektir.
فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ: “Hakkında ihtilaf ediyor oldukları hakkında” demektir.
يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ: “Hakkında ihtilaf ediyor oldukları hakkında kıyamet yevminde aralarını ayırır” demektir.
هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ: “O, hakkında ihtilaf ediyor oldukları hakkında kıyamet yevminde aralarını ayırır” demektir.
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ: “Kesinlikle rabbin, O, hakkında ihtilaf ediyor oldukları hakkında kıyamet yevminde aralarını ayırır” demektir.
İnsanların ihtilafları kıyamet yevmine kadar olacak demektir. Hiçbir zaman insanlar her konuda tek bir görüşte olmayacaklardır. İttifak olunan konular genelde daha azdır. Hatta onlarda bile mantıksız ve akıl dışı olmasına rağmen ihtilaf edenler olmaktadır. Bu çağda bile hala düz dünya iddiasında olanlar vardır.
En komik ihtilaf ise evrenin ve canlıların bir yaratıcı tarafından yaratıldığı görüşü ile bir yaratıcı olmadan evrenin ve canlıların tesadüflerle oluştuğu görüşü arasındadır. Bir tek hücrenin bir tek organelinin bir tek proteininin bile müthiş bir tasarım eseri olduğunu görmek istemeyenler bu kadar açık ve net bir durumda bile muhalefet etmektedirler.
Kuran’da Allah kıyamet yevminde ihtilafların çözüleceğini söylemektedir. Bunun 5 değişik şekilde yapılacağı ifade edilmektedir: hüküm, haber verme, kaza, beyan, fasıl.
Hüküm:
فَاللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Allah kıyamet yevminde onların aralarında ihtilaf ediyor oldukları hakkında hüküm verir. (Bakara 113)
فَأَحْكُمُ بَيْنَكُمْ فِيمَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
Hakkında ihtilaf ediyor olduklarınız hakkında aranızda hüküm veririm. (Ali İmran 55)
وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Kesinlikle rabbin kıyamet yevminde hakkında ihtilaf ediyor oldukları hakkında onların aralarında hüküm verir. (Nahl 124)
اللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
Allah kıyamet yevminde hakkında ihtilaf ediyor olduklarınız hakkında aranızda hüküm verir. (Hac 69)
قُلِ اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
“Ey Allah, gökler ve yeri yaratan, gaybı ve şehadeti bilen, sen kulların arasında hakkında ihtilaf ediyor oldukları hakkında hüküm verirsin” de. (Zümer 46)
Hüküm hükme varmaktır. Bir işi icra ederken mevcut seçenekler içinden en uygun, en faydalı seçeneği seçip onu uygulamaya karar vermek demektir. İki veya daha fazla kişi arasındaki anlaşmazlığı çözen ve ilişkiyi düzenleyen bir yöntemi seçip bu yöntemin, taraflar arasındaki etkileşim için en uygun olanı olduğuna karar vermek demektir. Belirli bir durum için, iki veya daha fazla varlık arasındaki ilişkinin düzgün bir şekilde ilerlemesi için en uygun olduğunu düşündüğü kararı verip uygulamaktır. Bir şeyle bir işe hükmetmek ise en iyi seçeneği seçmek için bir şeye bağlı kalarak kararını vermek demektir.
Hüküm çözülmesi gereken bir durum için mevcut olan diğer seçenekleri hariç tutarak, en iyi seçeneğin seçilmesidir. Hâkim bu en iyi seçeneğin seçilmesi sorumluluğuna sahip olan kişidir.
Hakem bir konuda veya bir durumda, birinin otorite sahibi olarak kabul edilerek seçilen ve daha sonra bu otoriteyi kullanarak mevcut seçenekler arasından en uygun olanını seçmeye yetkili kişidir.
Allah hükme vardığında her zaman doğru hükümdür. İhtilaf olan konuda Allah kıyamet yevminde hükme vardığında taraflardan biri veya ikisi için bir ceza meydana gelecektir.
Haber vermek:
وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُمْ فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِ إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
Allah isteseydi sizi bir ümmet kılardı ve ancak size verdiği hakkında sizi denemek için … Öyleyse hayırlarda yarışın. Allah’adır dönüşünüz topluca. Size hakkında ihtilaf ettiklerinizi haber verir. (Maide 48)
قُلْ أَغَيْرَ اللَّهِ أَبْغِي رَبًّا وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍ وَلَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ إِلَّا عَلَيْهَا وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
“O her şeyin rabbi iken Allah’tan başka rab mı araştırırım” de. Her nefis yalnızca üzerinde olanı kazanır ve bir vizreden başkasının vizrini vizretmez. Sonra rabbinizedir dönüşünüz. Size hakkında ihtilaf ettiklerinizi haber verir. (Enam 164)
يُنَبِّئُ “haber verir” demektir. نَبْءٌ mastarı saklandığı yerden çıkıp bakanlara görünmek manasındadır. Bu mastar manasından başkalarına görünen manasında نَبَأٌ ıstılahi olarak başkalarının bilmediği bir şeyin onlar için bilinir hale gelmesinden “haber” anlamındadır.
Burada bir ceza meydana gelmez. İhtilaf edilen konu görünmeyen bir şeyin görünür hale gelmesidir. Evrim teorisi ile yaratılışçılar arasındaki ihtilaf bu şekilde haber verilecektir. Kıyamet yevminde yaratılışın gerçekleşme şekli film izlenir gibi seyrettirilecek ve ihtilaf edilen bu konu haber verilmiş olacaktır.
Kaza:
وَمَا كَانَ النَّاسُ إِلَّا أُمَّةً وَاحِدَةً فَاخْتَلَفُوا وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ فِيمَا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
İnsanlar yalnızca bir ümmetti de ihtilaf ettiler. Rabbinden geçmiş bir kelime olmasaydı hakkında ihtilaf ettikleri hakkında aralarında bitirilirdi. (Yunus 19)
إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Kesinlikle rabbin kıyamet yevminde hakkında ihtilaf ediyor oldukları hakkında aralarında bitirir. (Yunus 93)
وَآتَيْنَاهُمْ بَيِّنَاتٍ مِنَ الْأَمْرِ فَمَا اخْتَلَفُوا إِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Onlara emirden açıklamalar verdik de yalnızca onlara ilim gelmesinden sonrasında aralarında azgınlıkla ihtilaf ettiler. Kesinlikle rabbin kıyamet yevminde hakkında ihtilaf ediyor oldukları hakkında aralarında bitirir. (Casiye 17)
Kaza bir işin tamamlanması, bitirilmesi demektir. Bu fiil ihtilafın artık sona erdiğini, ittifakın gerçekleştiğini gösterir. Allah’ın kıyamet yevmine kadar bu ihtilafları bitirmeyeceğini, kıyamet yevminde bitireceğini bu ayetler ifade etmektedir.
Beyan:
وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
Size kıyamet yevminde hakkında ihtilaf ediyor olduklarınızı açıklayacaktır (Nahl 92)
Beyan (بَيَان) “açık, anlaşılır olma” demektir. “Başkasının ayırması, fark etmesi için bir şeyin çevresinden ayrılacak ve çevresindekilerden farklılaşacak şekilde sınırlarının belli olması” manasındadır.
Burada Allah ihtilaf edilen şeyler arasındaki sınırları çizecektir. Burada birbirine yakın olan, birbirinin içine geçmiş ihtilafların sınırları çizilecektir.
Fasıl:
Secde suresinin bu ayetinde ise fasıl vardır. Fasıl beyandan daha kesindir. İki durum/varlık arasındaki sınır daha belirgin bir haldedir.
Beyan iki varlık arasında sınırların belirlenmesi iken fasıl iki varlık arasındaki sınırın belirgin olmasıdır.
Secde suresinin bu ayetinde aralarında ihtilaf olanlar kimlerdir? Onlar (إِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ) zamirleri kime racidir? Zamirlerin raciliği sınıflandırmamızı hatırlayalım.
- Raci zamir (الضمير الراجع): İkiye ayrılır.
- Muayyen zamir (الضمير المعين): İşaret ettiği isim kendisinden önce geçmiş olan zamirdir.
- Mübhem zamir (الضمير المبهم): İşaret ettiği isim kendisinden önce geçmemiş olan zamirdir.
- Mümeyyeze raci zamir (الضمير الراجع إلى المميز): İşaret ettiği isim kendisinden önce geçmemektedir. Ancak bu isim söylenmemesine rağmen açık ve net olarak anlaşılıyorsa bu zamir mümeyyeze raci mübhem zamirdir.
- Mücmele raci zamir (الضمير الراجع إلى المجمل): İşaret ettiği isim kendisinden önce geçmemektedir ve bu ismin kim veya ne olduğu açık ve net olarak anlaşılamıyorsa bu zamir mücmele raci mübhem zamirdir.
- Raci olmayan zamir (الضمير غير الراجع): Zamirin öncesinde yerini tuttuğu bir isim yoksa yani raci olduğu bir isim yoksa bu durumda zamir görevinde değildir. Kendisinden öncesindeki bir isme değil kendisinden sonra anlatılacak olana işaret etmektedir ve “şöyle ki” anlamındadır. Bunun için 3. şahıs tekil zamirler (هُوَ/هُ ve هِيَ/هَا) kullanılır. Eril olana şan zamiri (zamiru’ş-şan) (ضمير الشأن), dişil olana kıssa zamiri (zamiru’l-kıssa) (ضمير القصة) denir. Cümlenin başında yer alarak, bahsedilen konunun önemli olduğunu ifade eder.
Racilik için önceki ayetlerde eril çoğul şahıslara bakmamız lazımdır.
- 24. ayetteki İsrail Oğullarından imamlar (أَئِمَّةً مِنْهُمْ)
- 23. ayetteki İsrail Oğulları (بَنِي إِسْرَائِيلَ)
- 22. ayetteki rabbinin ayetleri ona zikredilip onları umursamayanlar (مَنْ ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ ثُمَّ أَعْرَضَ عَنْهَا)
- 22. ayetteki mücrimler (الْمُجْرِمِينَ) ve 12. Ayetteki mücrimler (الْمُجْرِمُونَ)
- 20. ayetteki fısk yapanlar (الَّذِينَ فَسَقُوا)
- 19. ayetteki iman edip salihatı amel edenler (الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ)
- 15. ayetteki onlara ayetler zikredildiği zaman secde edenler halinde ses çıkaranlar ve büyüklenmeden rablerinin değeriyle / rablerine değer vermekle tesbih edenler (الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ)
- 13. ayetteki cinler ve insanlar (الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ)
Ayette بَيْنَهُمْ dendiği için ihtilaf eden ikiden fazla taraf olması gerekir. Burada zamir mücmele raci mübhem zamirdir. İhtilaf eden herkestir, ihtilaf edilen her konudur.
İhtilaflar çok fazla olacaktır. Kıyamet yevmine kadar devam edecek olan ihtilaflar da çok fazla olacaktır.
Böylece bütün ihtilafların çözülmesini beklemeyip aramızdaki çözebileceğimiz ihtilafları nasıl çözeceğimiz üzerinde de durmalıyız.
كَانَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً فَبَعَثَ اللَّهُ النَّبِيِّينَ مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ وَأَنْزَلَ مَعَهُمُ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِيَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ فِيمَا اخْتَلَفُوا فِيهِ وَمَا اخْتَلَفَ فِيهِ إِلَّا الَّذِينَ أُوتُوهُ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ فَهَدَى اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا لِمَا اخْتَلَفُوا فِيهِ مِنَ الْحَقِّ بِإِذْنِهِ وَاللَّهُ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ
İnsanlar bir ümmetti de Allah müjdeleyici ve uyarıcı nebileri görevli gönderdi ve onlarla beraber insanların arasında ihtilaf ettikleri hakkında insanların arasında hükmetmeleri için kitabı hak ile indirdi. Onun hakkında ihtilafa yalnızca kendilerine kitap verilenler onlara açıklamalar gelmesinden sonrasında aralarında azgınlıkla ihtilaf ettiler de Allah iman edenlere O’nun izniyle haktan ihtilaf ettikleri için rehberlik etti. Allah istediği/isteyen kimseye müstakim sırata doğru rehberlik eder. (Bakara 213)
Bu ayetten görülmektedir ki ihtilaflar hakkında hüküm vermemiz için Allah nebilerle beraber kitap göndermiştir. Bize Kuran’ı göndermiştir. İhtilaflar hakkında hükümleri Kuran ile vermeliyiz. Maalesef dünyada hiçbir yerde ihtilaflar için verilen hükümler Kuran’a dayanmamaktadır.
İman edenler arasında da ihtilaf olabileceği bu ayette ifade edilmiştir. Ama bu ihtilaf azgınlıkla olan değil haktan bir ihtilaftır. Allah’ın izniyle gerçekleşmiştir. İman edenler Kuran’a dayanarak değişik içtihatlara varabilirler. Aynı konuda başka hükümlere varabilirler. Buna Allah izin vermiştir. Bu nedenle benim dediğim tek doğrudur, bütün yorumlar yanlıştır diyenler bu ayete muhalefet etmişlerdir. Aynı konuda farklı yorumlar yapılabilir. Önemli olan yorumların Kuran’ın Arapça gramerine uyması, tutarlı olması ve belli bir usule göre olmasıdır. Bazıları bizim içtihatlarımıza karşı çıkmakta, ancak görüşlerini Kuran’ın diline ve usule göre delillendirmeden sadece kendi düşüncelerini veya geçmişte yaşamış bazı insanların sözlerini delil olarak göstermektedirler. Bu bizim için geçerli değildir.
Mezhepler bu şekilde haktan ihtilaflarla ortaya çıkmıştır. Şimdi bizim de geçmiş mezheplerle ihtilaf halinde olmamız gayet normaldir. Ancak çok tuhaf bir şekilde dört mezhebin dışında bir görüşe şiddetle karşı çıkanlar, içtihat kapısının artık kapandığını söyleyenlerin sayısı inanılmaz derecede baskındır. Bu durum da günümüzde Kuran’a dayanmayan bir romantik İslamiyet yaşamını meydana getirip dünya hayatında faizci, çoğunlukçu, kapitalist olarak yaşamayı cennetin anahtarı olarak görmelerine neden olmaktadır. Namazını kıl, orucunu tut, hacca ve umrelere gidip dur ama hayatını yaşarken batının kurallarını ilke edin, onların kurallarını, kanunlarını benimse, onların çoğunluk sistemi içinde çabala, ondan sonra da cennete gideceğini san.
Rehberimiz Kuran olmazsa ihtilafları Allah’ın kitabına dayanmayan Batı’nın batıl kuralları ile çözmeye çalışırız ki çözülemez ve bu durumda da sonumuzun ne olacağı bariz bir şekilde ortadadır.
Teşvikiye, Yalova
12 Temmuz 2025
M. Lütfi Hocaoğlu