RÛM SÛRESİ - 40. Hafta
أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْقَدِيرُ (54)
Allah sizi zayıflıktan yaratan sonra zayıflıktan sonrasında kuvvet kılan sonra kuvvetten sonrasında zayıflık ve ak saçlılık kılandır. İstediğini yaratır ve O bilicidir, ölçü koyucudur. (54)
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً
Allah sizi zayıflıktan yaratan sonra zayıflıktan sonrasında kuvvet kılan sonra kuvvetten sonrasında zayıflık ve ak saçlılık kılandır.
İsim cümlesi |
Haber | Mübteda |
Sıla cümlesi | İsm-i mevsûl |
Ma'tûf Mensuh fiil cümlesi | Atıf harfi | Ma'tûf Mensuh fiil cümlesi | Atıf harfi | Ma'tûfun aleyh Fiil cümlesi |
جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً | ثُمَّ | جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً | ثُمَّ | خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ | الَّذِي | اللَّهُ |
اللَّهُ: “Allah” demektir. Alemlerin rabbinin özel ismidir.
الَّذِي: “Kimse” demektir. Eril tekil has ism-i mevsuldür.
خَلَقَ: “Yarattı” demektir. خلق kökünden birinci bâbdan üçüncü tekil şahıs eril mazi malum fiildir. Var olan başka bir şeyden yeni bir şey üretmek, biçimlendirmek manasındadır. Fâili müstetir هُوَ dir ve Allah’a racidir.
كُمْ: “Siz” demektir. Mensub muttasıl zamirdir. Kuran’ı okuyan kimselere hitaben insanlar ifade edilmektedir.
خَلَقَكُمْ: “Sizi yarattı” demektir.
مِنْ: “-den” demektir. Harf-i cerdir.
ضَعْفٍ: “Zayıflık” demektir. ضعف kökünden beşinci bâbdan mastardır. قوي kökünün zıttıdır. Bu kökün bir özelliği vardır. İki ayrı bâbdan iki zıt anlamı barındırır. Beşinci bâbdan zayıf olmak, güçsüz olmak manasındadır. ضَعِيف (zayıf) kelimesi beşinci bâbdan gelmektedir. Üçüncü bâb ise tam tersine katlanma anlamındadır. ضِعْف (kat) kelimesi üçüncü bâbdan gelmekte ve “bir şeyin miktarının aslı kadar artması” manasına gelmektedir.
مِنْ ضَعْفٍ: “Zayıflıktan” demektir.
خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ: “Sizi zayıflıktan yarattı” demektir.
ثُمَّ: “Sonra” demektir. Atıf harfidir. Cümleleri birbirine atfeder. Bu atıf harfi ma’tûfun aleyhle ma’tûf arasında oluşun sırasını gösterir, buna “tertip” denir. Önce ma’tufun aleyh, sonra ma’tûf gelir. Bu nedenle sümme ile yapılan atıfta ma’tûf ile ma’tûfun aleyh yer değiştiremez. Zamansal olarak peşi sıra oluşu göstermez, arada belirli bir zaman geçmiştir. Bu nedenle “takip etkisi yoktur”. Bu arada boşluk olmasına “terahi” (تَرَاخِي) denir. İş yapmada ma’tûfun aleyh ile ma’tûf arasındaki boşluğun belirli bir süresi yoktur, duruma göre bu süre değişir. Kısa bir süre olabileceği gibi uzun bir süre de olabilir.
جَعَلَ: “Kıldı” demektir. جعل kökünden üçüncü bâbdan eril üçüncü tekil şahıs mazi malum fiildir. Bu fiil iki mef’ûl alır. İlk mef’ûle ikinci mef’ûl vasfını kazandırmaktadır. Birinde/bir şeyde bir özelliği kılmak anlamına gelir. Fâili müstetir هُوَ dir. Allah’a racidir.
مِنْ: “-den” demektir. Harf-i cerdir.
بَعْدِ: “Sonra” demektir. Zarftır.
ضَعْفٍ: “Zayıflık” demektir.
بَعْدِ ضَعْفٍ: “Zayıflıktan sonra” demektir.
مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ: “Zayıflıktan sonrasında” demektir.
قُوَّةً: “Kuvvet, güç” demektir. قوي kökünden gelmiştir. ضعف kökünün zıttıdır. Dördüncü bâbdan güçlü olma aracı manasında “kuvvet” anlamında, ism-i alet manasında camid isimdir.
جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً: “Zayıflıktan sonrasında kuvvet kıldı” demektir.
ثُمَّ: “Sonra” demektir. Atıf harfidir.
جَعَلَ: “Kıldı” demektir.
مِنْ: “-den” demektir. Harf-i cerdir.
بَعْدِ: “Sonra” demektir. Zarftır.
قُوَّةٍ: “Kuvvet” demektir.
بَعْدِ قُوَّةٍ: “Kuvvetten sonra” demektir.
مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ: “Kuvvetten sonrasında” demektir.
ضَعْفًا: “Zayıflık” demektir.
وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. ضَعْفًا e شَيْبَةً i atfetmektedir.
شَيْبَةً: “Saçın aklaşması” demektir. شيب kökünden ikinci bâbdan mastar-ı bina-i merredir. Bir kere beyazlaşmayı ifade eder. Bu kökten شَيْب mastarı da vardır. Bu da “saçın aklaşması” demektir. شَيْبَةً ondan farklı olarak sadece sayı bildirir. Saçın bir kere aklaşması demektir. Her iki mastar da saçın asli rengini kaybedip beyaz renge dönüşmesi manasındadır. أَشْيَب de sıfat-ı müşebbehe olarak “saçına ak karışmış” demektir. Çoğulu شِيب dir. Tüm saçları aklaşmış da olabilir saçına ak karışmış da olabilir. شَيْبَةً de bir kere saçın aklaşması demektir. Tekrar asli rengine dönebilir de dönmeyebilir de. Ancak bir kere saçın en az bir kısmında aklaşma olmuştur.
ضَعْفًا وَشَيْبَةً: “Zayıflık ve ak saçlılık” demektir.
جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً: “Kuvvetten sonrasında zayıflık ve ak saçlılık kıldı” demektir.
خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً: “Sizi zayıflıktan yarattı sonra zayıflıktan sonrasında kuvvet kıldı sonra kuvvetten sonrasında zayıflık ve ak saçlılık kıldı” demektir.
الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً: “Sizi zayıflıktan yaratan sonra zayıflıktan sonrasında kuvvet kılan sonra kuvvetten sonrasında zayıflık ve ak saçlılık kılan” demektir.
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً: “Allah sizi zayıflıktan yaratan sonra zayıflıktan sonrasında kuvvet kılan sonra kuvvetten sonrasında zayıflık ve ak saçlılık kılandır” demektir.
يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ
İstediğini yaratır.
Fiil cümlesi |
Mefûlun bih | Fâil | Fiil |
Sıla cümlesi Fiil cümlesi | İsm-i mevsûl |
Fâil | Mefûlun bih | Fiil |
هُوَ | هُ | يَشَاءُ | مَا | هُوَ | يَخْلُقُ |
يَخْلُقُ: “Yaratır” demektir. خلق kökünden birinci bâbdan üçüncü tekil şahıs eril merfu muzari malum fiildir. Fâili müstetir هُوَ dir. Allah’a racidir.
مَا: Umumi ism-i mevsuldür. Hem yalnızca gayr-i âkil varlıklar için hem de gayr-i âkil ve âkil varlıklar birlikteyse onlar için umumi ism-i mevsul olarak kullanılır.
يَشَاءُ: “İster” demektir. Bir durumu, bir varlığı, bir işi dilemek, istemek manasındadır. Birisinden bir şeyi istemek (talep etmek) demek değildir. Kendi içinden istemek, olmasını istemek demektir. Fâili müstetir هُوَ dir. Allah’a racidir. Mef’ûlü hazf olmuş هُ zamiridir ve umumi ism-i mevsulün aid zamiridir.
مَا يَشَاءُ: “İstediği” demektir.
يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ: “İstediğini yaratır” demektir. Allah yaşlanmayı, saçın aklaşmasını yaratmıştır. DNA’mıza kodlamıştır. İnsan doğduğu gün ölmek üzere doğar. Bunu kimse engelleyemez. Kimse sonsuza kadar yaşayamaz.
وَهُوَ الْعَلِيمُ الْقَدِيرُ
Ve O bilicidir, ölçü koyucudur.
İsim cümlesi | Atıf harfi |
Haber | Haber | Mübteda |
الْقَدِيرُ | الْعَلِيمُ | هُوَ | وَ |
وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ cümlesine هُوَ الْعَلِيمُ الْقَدِيرُ cümlesini atfetmektedir.
هُوَ: “O” demektir. Merfu munfasıl zamirdir. Allah’a racidir.
الْعَلِيمُ: “Bilici” demektir. علم kökünden mübalağalı ism-i fâildir. Bilmenin mübalağalı olduğunu gösterir. Mübalağasız olsaydı عَالِم (bilen) şeklinde ism-i fâil olurdu.
الْقَدِيرُ: “Güçlü, gücü yeten, ölçü koyucu” demektir. Kökü قدر dir. Mübalağalı ism-i fâildir. Bir şeyi, bir işi gerçekleştirmek için o şeye o işe gücünün yetmesi manasından gelmiştir. Aynı kökten gelen قَدَر “ölçü” demektir. İkinci bâbdan قَدْر mastarı boyutları, dereceleri, sınıfları bir kıyasa göre belirlemek, ince bir hesapla tanımlamak manasındadır. Bu mastar manasından hesaplanılarak tanımlanan manasında قَدَر “ölçü” anlamında isimdir. Yine aynı kökten gelen قِدْر ise “ölçek, kazan” demektir. Hesaplama aracı manasında قِدْر “ölçek” anlamında iken buna ilaveten ıstılahi olarak “büyük hacimli kap, kazan” anlamındadır.
هُوَ الْعَلِيمُ الْقَدِيرُ: “O bilicidir, ölçü koyucudur” demektir.
Kuran’da Allah’ın sıfatları tek başına gelebileceği gibi ikili kombinasyonlarda çok fazla gelmektedir. İkili kombinasyonlar her yerde aynı sırayla geliyorlarsa tek bir anlam ifade etmektedirler. Bu kombinasyonlarla Allah’ın sıfatlarının sayısı ve derinliği daha güzel bir şekilde ifade edilmiş olmaktadır. Bunun diğer bir örneği yalnızca Allah için ve her zaman Kuran’da السَّمِيعُ الْعَلِيمُ şeklindeki sıra ile kullanılmasıdır. Sıra her zaman işitici, bilici şekildedir. Bilici, işitici (الْعَلِيمُ السَّمِيعُ) şeklinde gelmez. Bu nedenle Allah’a özel bir ifadedir. Bizim bildiğimiz işitme ve bizim bildiğimiz bilme değildir, ikisi bir arada Allah’a özel işitme ve bilme şeklindedir.
Bu ayette de bilici ve ölçü koyucu şeklinde bir kombinasyonla gelmiştir. Bu kombinasyon Kuran’da dört kere aynı sıra ile geçmektedir. İnsana kuvveti, zayıflığı ve ak saçlılığı ilimle ve ölçülendirerek vermiştir. Bu nedenle bu ikisi bir arada terimdir.
İnsan yavrusu diğer hayvanların yavrusundan çok farklıdır. Diğer hayvanların yavruları bedensel olarak insandan güçlüdürler. Bir antilop doğurur, yavrusu hemen yürümeye başlar. Bir şey giymesi gerekmez, derisi onu korur. İnsan ise doğunca zayıftır. Çıplaktır, derisi onu korumaz. Giyinmesi gerekir. Emmesi gerekir. Emmezse başka yiyeceklerle beslenmesi gerekir. Her şeyi zorluktur. Bir bebek o kadar çok kimseyi meşgul eder ki. Hayvanlarda sadece anne ve babasını bazen sadece annesini meşgul eder. İnsanın zayıflıktan yaratılması budur.
Sonra Allah insanda kuvvet kılar. Erişkin olan insan artık güçlüdür. Kaslarını kullanarak bedenini istediği yere götürür. Beynini kullanarak icatlar yapar, uzaya bile gidebilir. İnsan evrimde bedensel olarak geriye götürülmüş, zekâ olarak ileriye götürülmüştür. Tesadüfü evrim bunu açıklayamaz. Madem evrimle hep doğaya uyum sağlayanlar türlerini devam ettiriyor, bedeni güçlü olanlar devam ettiriyor nasıl oluyor da insan beden olarak kendi ataları olan türlerden daha geride ama zekâ olarak onların çok çok üstündedir. Bu da evrimin planlı bir şekilde Allah tarafından gerçekleştirildiğini göstermektedir.
Sonra Allah kuvvetten sonra zayıflık ve ak saçlılık kılar. Zayıflık yaşlanma ile gelir. Ama ayette yaşlılık denmemiş zayıflık ve ak saçlılık denmiştir. Çünkü ak saçlılık zayıf olmadan da gerçekleşebilir. Ak saçlılık tüm saçların beyazlaması değildir, saçların bir kısmının beyazlamasıdır. Gençlerde de ak saçlılık olabilmektedir. Pek çok insan ilk ak saçlarına 30’lu yaşlardan önce kavuşur. Zayıflık ise çağımız için genellikle 60’lı yaşlardan sonra yaşlanmanın ilerlemesi ile belirginleşir. Ak saçlılığın mastar-ı binai merre ile gelmesi saçın tekrar eski rengine döndürülebileceğini düşündürür.
İnsanın saçı neden aklaşır? Saça rengini melanin adı verilen bir pigment verir. Bu pigment melanosit denen hücreler tarafından üretilir. Genç yaşlarda bu hücrelerin sayısı fazladır. Yaşla birlikte hücrelerin sayısı azalmaya başlar ve saç gri renge kayar. En sonunda melanosit sayısı 0’a yaklaşınca bembeyaz saçlar çıkmaya başlar. Kişide yeterinde melanosit olduğu halde saçı beyazlıyorsa bunun en çok rastlanan sebebi vitamin, mineral ve amino asit eksiklikleridir.
Bunların dışında saçı beyazlatan en önemli faktör strestir.
Saç folikülünde melanosit denen pigment hücrelerinin kök hücreleri vardır. Bu kök hücrelerinin folikülün üst tarafında nişleri (duvar oyukları) vardır. Orada hazırda beklerler. Yeni bir pigment hücresi gerektiği zaman bazıları aktive olur ve pigment hücresine dönüşerek kökün aşağısına inerler ve buradan melanini üreterek saça rengini verirler.
Stres durumunda ise sempatik sinir uçlarından norepinefrin salgılanır ve gereğinden çok fazla hatta bütün kök hücreler aktive edilir. Aktive edilen kök hücrelerin bazıları pigment hücrelerine dönüşüp köke inerken çoğu folikül içinden ayrılarak deri içine göç eder. Artık folikül içinde kök hücre kalmadığından yeni pigment hücresi oluşamaz ve saç artık beyaz olarak kalır.
Çok ciddi akut streslerde bir günde saçın beyazlaması bu mekanizma ile gerçekleşmektedir. Kronik streste de sempatik sinir uçlarının kronik etkisi ile saç yavaş yavaş kök hücrelerini kaybetmekte ve en sonunda tamamen beyaz hale gelmektedir.
Saçlar tüm kök hücrelerini kaybetmemişse tekrar eski rengine dönebilir.
Melanin üretimi için gerekli olan vitaminler, mineraller, amino asitler eksik ise kök hücreler yeterli olduğu halde saç beyazlar. Bu durumda eksik olan vitamin, mineral ve amino asitler yerine konulduğunda saç tekrar eski rengini alır.
Kronik stres olmadan da yaş ilerledikçe hücre yenilenme hızı azalacağından kök hücreler azalmakta ve saçların tamamı veya büyük bir kısmı beyazlaşmaktadır. Burada önemli olan takvim yaşı değil, beden yaşıdır. Takvim yaşı 30 olan birisinin beden yaşı 50, takvim yaşı 50 olan birisinin beden yaşı 30 olabilir. 70 yaşında bir insan tamamen 40 yaş bedensel özelliklerine sahip olabilir. Bu ayetteki zayıflık beden yaşına göredir. Kötü beslenen, çöp besinler (junk food) yiyen, tarım ilaçları kullanılmış besinleri tüketen, rafine edilmiş unlar ve yağları tüketen, sigara içen, alkol alan, parfüm kullanan ve parfüm kokulu alanlarda bulunanlar vücutlarına toksinleri sürekli olarak almaktadırlar ve bunlarda kronik hastalıklar ve erken beden yaşlanması görülmektedir.
Vücudumuzda yaşlanmada en önemli belirleyici hücre immün hücrelerdir (bağışıklık hücreleri). İmmün hücreler yaşlanınca nerede duracağını bilemez. Mikrop ortadan kalksa bile saldırmaya devam ederler ve kronik iltihap meydana getirirler. Covid-19 salgınında yaşlıların daha çok ölmesi immün sistemlerinin yaşlı olmasındandır. Takvim yaşı ileri olduğu halde immün sistemi yaşlanmayanlara bir şey olmamıştır. Takvim yaşına göre genç olduğu halde ölenlerin ise immün sistemleri yaşlıdır. İmmün sistem nerede duracağını bilememiştir ve virüs öldüğü halde akciğer hücrelerini parçalamaya devam eden yaşlı immün sistem hücreleri ölüme sebebiyet vermişlerdir. Yoğun bakımlarda böyle hastalara yüksek doz kortizon ve güçlü immün sistem baskılayıcıların verilme sebebi budur. Covid-19’dan ölenleri virüs değil yaşlı immün sistemleri öldürmüştür.
Doğal yaşlanmayı belirleyen ise telomer uzunluğudur. Telomer kromozomların ucunda bulunan ve kromozomları koruyan baz çiftleridir.
Ayakkabı bağındaki en uçtaki plastik parçaya benzetilirler. O parça çıkarılırsa ayakkabı bağı dağılır. Telomer olmadığında da kromozom dağılır. Telomer dizini TTAGGG dizinin tekrarlarından oluşur. Ne kadar uzunsa beden o kadar gençtir.
Yaşlandıkça telomerler kısalır. İlk hücrede 15.000 baz çiftinden oluşurken doğumda 10.000 baz çiftine, ergenlikte 9.000 baz çiftine, erişkinlikte 7.000 baz çiftine, yaşlılıkta 4.000 baz çiftine düşer. Telomer kısaldıkça hücre bölünmesi azalır. Üretilen sağlıklı hücre sayısı düşer. Telomer 4.000 baz çiftinin altına düşerse ya kanser ya da ölüm olur.
Fareler üzerinde yapılan çalışmalarda farelerin deneysel olarak telomerlerini kısaltınca fareler yaşlanmışlar. Aynı farelerin telomerlerini telomeraz enzimi aktive edilerek uzatılınca aynı fareler tekrar gençleşmişler.
Telomerazı yaşlarındaki normal uzunluğa göre kısa olanlar bedensel olarak daha yaşlıdırlar, onlarda daha çok kronik hastalık vardır.
Telomeri uzatmak için telomeraz aktivatörleri kullanılabilir. Bunlardan en önemlisi astragalustur (Çin geveni). Bunun dışında quercetin (elma, üzüm, soğan ve pek çok bitkide), berberin (karamukta), kamferol (defne yaprağında), fisetin (çilekte) telomerazı aktive ederek yaşlanmayı geciktirirler. Bartın’da defne yaprağı işleyen fabrikadaki hiçbir işçi Covid-19 olmamış veya semptomsuz geçirmiştir. Aç kalmak ise yaşlı ve fonksiyon dışı hücreleri temizleyerek yaşlanmayı geciktirir. Bunun dışında egzersiz, antioksidanlar, doğru beslenme sağlıklı olmayı sağlar ve yaşlanmayı geciktirir.
Bize bu ayetlerde bu aşamalar niçin söylenmiştir? Bunun sebebi bizim yaratılışımızın, doğumumuzun, büyümemizin, yaşlanmamızın, kuvvetlenmemizin, zayıf hale gelmemizin, saçımızı renginin değişmesinin, kısaca bedende meydana gelen bütün değişikliklerin bir ilme ve bir ölçüye dayandığını anlamamız içindir. Bunu hayatımızda kullanmamız içindir. Bu ilmi anlarsak ve bu ilme ve ölçüye göre hayatımızı sürdürürsek Allah’ın istediği gibi sağlıklı yaşayacağız, bedenimiz ve ruhumuz sağlıklı olacaktır.
Yenibosna, İstanbul
10 Kasım 2023
M. Lütfi Hocaoğlu