RÛM SÛRESİ - 12. Hafta
أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ (21)
O’nun ayetlerindendir sizin için kendinizden eşleri onlarda dinginleşmeniz için yaratması ve aranızda öncelikli sevgi ve rahmet kılması. Kesinlikle onda düşünen bir kavim için ayetler vardır. (21)
وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً
O’nun ayetlerindendir sizin için kendinizden eşleri onlarda dinginleşmeniz için yaratması ve aranızda öncelikli sevgi ve rahmet kılması.
İsim cümlesi | Atıf harfi |
Mübteda | Haber |
Sıla cümlesi | Harf-i mevsûl |
Ma'tûf Mensuh fiil cümlesi | Atıf harfi | Ma'tûfun aleyh Fiil cümlesi |
جَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً | وَ | خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا | أَنْ | مِنْ آيَاتِهِ | وَ |
وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. Öncesindeki ayetteki مِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ إِذَا أَنْتُمْ بَشَرٌ تَنْتَشِرُونَ cümlesine مِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً cümlesini atfetmektedir.
مِنْ: “-den” demektir. Harf-i cerdir.
آيَاتِ: “Ayetler” demektir. Tekili آيَة dir. Ayet gösterge demektir. ءيي kökünden gelmiştir. Dördüncü bâbdan mastar olarak bir kimse ya da bir şey hakkında onun bilinmesini sağlayacak bir işaret koymak manasındadır. Bu mastar manasından konulan işaret manasında آيَة “gösterge” anlamında isimdir.
هِ: “O” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. 17. ayetteki Allah’a racidir.
آيَاتِهِ: “O’nun ayetleri” demektir. Allah’ın ayetleridir. Allah’ın ayetleri denilince insanların aklına Kuran ayetleri gelmektedir. Astronomik olaylar, canlıların ve insanın yaratılışı, doğa olayları Allah’ın bilinmesini sağlayan işaretler olduğu için hepsi Allah’ın ayetleridir. Kuran’daki ayetler de Allah’ın ayetleridir. Çünkü onlar da Allah’ın bilinmesini sağlayan işaretlerdir. Kuran’ın harfleri de Kuran’ın ayetleridir. Çünkü onlar da Kuran’ın bilinmesini sağlayan işaretlerdir.
مِنْ آيَاتِهِ: “O’nun ayetlerinden” demektir.
أَنْ: Harf-i mevsuldür. Mastar harfidir. Sonrasında gelen sıla cümlesi ile beraber bir mastarı ifade eder. Bu mastar harfinin özelliği kendisinden sonra gelen muzari fiili nasb etmesidir. Burada kendisinden sonra mazi fiil gelmiştir. Mazi fiiller mebni oldukları için nasb edilmezler.
خَلَقَ: “Yarattı” demektir. خلق kökünden birinci bâbdan üçüncü tekil şahıs eril mazi fiildir. Var olan başka bir şeyden yeni bir şey üretmek, biçimlendirmek manasındadır.
لِ: “İçin” demektir. Harf-i cerdir.
كُمْ: “Siz” demektir. Mensub muttasıl zamirdir. Kuran’ı okuyan kimseye hitaben insanlar ifade edilmektedir. Hangi çağda kim okursa okusun onlar için geçerli olduğundan insan türünün fertlerini ifade etmektedir.
لَكُمْ: “Sizin için” demektir.
مِنْ: “-den, -dan” demektir. Harf-i cerdir.
أَنْفُسِ: “Canlar” demektir. نفس kökünden gelmiştir. Tekili نَفْس dir. İkinci bâbdan mastar olarak birisinin bir başkasından ayrılarak ayrıldığı varlıktaki özellikleri ve sıfatları taşıyarak yeni bir varlık olması manasındadır. Bu mastar manasından ayrılan yeni varlık olarak “can” anlamında camid isimdir. Diğer çoğulu نُفُوس dur.
كُمْ: “Siz” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir.
أَنْفُسِكُمْ: “Kendiniz” demektir. نَفْس kelimesi tekillik-ikillik-çoğullukta kendisine uyan bir zamire muzaf olursa “kendisi-kendileri” anlamına gelir (onun canı=kendisi).
Kuran’da geçişi | Anlamı |
أَنْفُسَكُمْ | Kendiniz |
أَنْفُسَهُمْ | Kendileri |
أَنْفُسَنَا | Kendimiz |
نَفْسَكَ | Kendin |
نَفْسَهُ | Kendisi (eril) |
نَفْسَهَا | Kendisi (dişil) |
نَفْسِي | Kendim |
مِنْ أَنْفُسِكُمْ: “Kendinizden” demektir.
أَزْوَاجًا: “Eşler” demektir. Tekili زَوْجًا dir. زوج kökünden gelmiştir. Birisine benzeyen ve onu tamamlayarak ona yakın olan manasında زَوْج “eş” anlamında isimdir. Hem eril hem de dişildir. Eril varlık için eşi dişil, dişil varlık için eşi eril olur.
مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا: “Kendinizden eşler” demektir.
لِ: “İçin” demektir. Harf-i cerdir.
تَسْكُنُوا: “Dinginleşirsiniz” demektir. سكن kökünden birinci bâbdan ikinci şahıs çoğul mensub muzari malum fiildir. Bu kökün aynı kökten çıkan birbirine yakın anlamları vardır. Biri “hareket etmenin, yapılan işin durmasıyla hareketsiz kalmak” iken diğeri bu manadan gelerek “bir yere yerleşmek” anlamındadır. Yine hareketsizlik anlamından gelerek “dinginlik ve rahatlık hissetmek, sükûnet içinde olmak” anlamındadır. Harf-i cersiz gelirse o mekân içinde yerleşik olarak yaşamak, فِي harf-i ceri ile gelirse bir zaman veya mekân içinde dingin olmak, إِلَى harf-i ceri ile gelince bu harf-i cerden sonra gelenin yanında olunca “dinginlik ve rahatlık hissetmek” anlamındadır. Mensub olarak gelmiştir. Merfu hali تَسْكُنُونَ dir. Kendisinden önce hazf edilmiş bir أَنْ mastar harfi vardır. Bu mastar harfi muzari fiili nasb ederek mensub yapar. Sonundaki ن harfi (تَسْكُنُونَ) düşer ve تَسْكُنُوا şeklinde mensub hale gelir.
إِلَى: “-e,-a” demektir. Harf-i cerdir.
هَا: “Onlar” demektir. Aslında tekildir. Üçüncü şahıs dişil tekil mecrur muttasıl zamirdir. أَزْوَاجًا e racidir. Bu nedenle “onlar” şeklinde çoğul manadadır.
لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا: “Onlarda dinginleşmeniz için” demektir.
وَقُلْنَا يَاآدَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ
“Ey Âdem, sen ve eşin Cennet’e yerleş” dedik. (Bakara 35)
وَإِذْ قِيلَ لَهُمُ اسْكُنُوا هَذِهِ الْقَرْيَةَ
Onlara “bu karyeye yerleşin” denilmişti. (Araf 161)
وَقُلْنَا مِنْ بَعْدِهِ لِبَنِي إِسْرَائِيلَ اسْكُنُوا الْأَرْضَ
Ondan sonrasında İsrail Oğullarına “arza yerleşin” dedik. (İsra 104)
Ayetlerde görüldüğü gibi سكن kökü fiili mef’ûlünü doğrudan almıştır ve bir mekân içinde yerleşik olmayı ifade etmektedir.
وَلَهُ مَا سَكَنَ فِي اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ
O’na aittir gece ve gündüzde sakin olan. (Enam 13)
وَسَكَنْتُمْ فِي مَسَاكِنِ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ
Kendilerine zulmedenlerin meskenlerine yerleştiniz. (İbrahim 45)
Ayetlerde görüldüğü gibi سكن kökünün fiili mef’ûlünü فِي harf-i ceri ile almıştır ve bir zaman veya mekân içinde dingin olmak anlamındadır.
Eğer Rûm suresindeki bu ayette geldiği gibi إِلَى harf-i ceriyle gelirse eşleri ifade eder ve eşler arasında rahatlık ve dinginlik hissetmek anlamına gelmektedir.
خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا: “Sizin için kendinizden eşleri onlarda dinginleşmeniz için yarattı” demektir.
وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا cümlesine جَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً cümlesini atfetmektedir.
جَعَلَ: “Kıldı” demektir. Bu fiil iki mef’ûl alır. İlk mef’ûle ikinci mef’ûl vasfını kazandırmaktadır. Birinde/bir şeyde bir özelliği kılmak anlamına gelir.
بَيْنَ: “Arası” demektir. İki anlamı birden barındırır. Hem ayrılma hem de birleşme manalarına sahiptir. Bu nedenle ara manasındadır. Aranın açılması veya birleşmesi bu nedenle bu kelime ile ifade edilir.
البَيْنُ في كلام العرب جاء على وجْهَين: يكون البَينُ الفُرْقةَ، ويكون الوَصْلَ، بانَ يَبِينُ بَيْناً وبَيْنُونةً، وهو من الأَضداد
Beyn Arap kelamında iki yön üzerine gelir: Beyn ayrılma olur ve birleşme olur. بانَ يَبِينُ بَيْناً وبَيْنُونةً. Ve o zıtlardandır. (Lisanu-l Arab)
İkinci babdan بَانَ - يَبِينُ şeklinde başkasının ayırması, fark etmesi için bir şeyin çevresinden ayrılacak ve çevresindekilerden farklılaşacak şekilde sınırlarının belli olması, anlaşılır ve açık olması manasındadır.
كُمْ: “Siz” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir.
بَيْنَكُمْ: “Aranız” demektir. “Aranızdaki bağlantılar” demektir. Kişiler arasındaki ilişkileri ifade eder. جَعَلَ nin ikinci mef’ûlüdür.
مَوَدَّةً: “Öncelikli sevgi” demektir. “Birisini, bir şeyi öncelikle, üstün tutarak sevmek” manasındadır. ودد kökünden dördüncü bâbdan mastardır. Sonundaki kapalı te mübalağa içindir.
وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. مَوَدَّةً e رَحْمَةً i atfetmiştir.
رَحْمَةً: “Rahmet” demektir. Birisine fayda etmek, ondaki zararı gidermek için yardım etmek manasındadır. رحم kökünden dördüncü bâbdan mastardır.
مَوَدَّةً وَرَحْمَةً: “Öncelikli sevgi ve rahmet” demektir. جَعَلَ nin birinci mef’ûlüdür.
جَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً: “Aranızda öncelikli sevgi ve rahmet kıldı” demektir. Burada جَعَلَ nin ikinci mef’ûlü birinci mef’ûlünden önce söylenmiştir. Eğer birinci mef’ûl nekre ise ikinci mef’ûl de zarf veya harf-i cer ve mecrurundan oluşuyorsa ikinci mef’ûl birinci mef’ûlden önce söylenilir. Burada da bu durum vardır.
خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً: “Sizin için kendinizden eşleri onlarda dinginleşmeniz için yarattı ve aranızda öncelikli sevgi ve rahmet kıldı” demektir. Allah yaratılışı gereği erkek ve kadına erkeklik ve kadınlık hislerini vermiştir. Erkeğe kadına karşı, kadına da erkeğe karşı sevgi ve rahmet duygularını vermiştir. İlk insandan beri bu şekildedir. Erkek kadının yanında sakinleşmekte, kadın da erkeğin yanında sakinleşmektedir. Son yıllarda Lût kavminden daha beter olarak Allah’ın yaratılışına aykırı bir şekilde planlı bir şekilde insanlar sapkınlaştırılmaktadır. Daha da kötüsü bu bir hak olarak gösterilmeye başlanmıştır. Bu durum Allah’ı gazaplandırmaktadır ve çok ağır bir azabı da getirecektir.
أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً: “Sizin için kendinizden eşleri onlarda dinginleşmeniz için yaratması ve aranızda öncelikli sevgi ve rahmet kılması” demektir.
مِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً: “O’nun ayetlerindendir sizin için kendinizden eşleri onlarda dinginleşmeniz için yaratması ve aranızda öncelikli sevgi ve rahmet kılması” demektir.
Burada hitap edilenler erkekler midir de hep ikinci şahıs eril çoğul zamir olan كُمْ zamirleri kullanılmıştır? Arapçada tağlib vardır. Erkeklerle kadınlar bir arada ise erkek çoğul söylenir. Bir kelime erkek çoğul geldiyse bu iki durumda olabilir. Birincisinde yalnızca erkeklerden oluşan bir topluluktur, ikincisinde erkekler ve kadınlardan oluşan bir topluluktur.
خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً
Burada كُمْ zamirleri ve cem vâvı (تَسْكُنُوا) ikinci şahıs eril çoğuldur (siz). هَا zamiri ise dişil tekildir. Bu zamirin hangi kelimeye raci olduğu önemlidir. Öncesinde dişil tekil bir kelime yoktur. Raci olabileceği tek kelime أَزْوَاجًا dir. Eğer buradaki كُمْ zamirleri yalnızca erkeklerden oluşan topluluğa hitap ediyor olsaydı هَا (dişil tekil-o) zamiri yerine هُنَّ (dişil çoğul-onlar) zamiri gelmeliydi. O zaman أَزْوَاجًا dişil çoğul olurdu ve كُمْ zamirleri de yalnız erkeklerden oluşan bir topluluğa hitap için gelirdi. Burada أَزْوَاجًا (eşler) kelimesinin bir özelliği vardır. Bu kelime akil varlıklar olan insanlar için bile olsa gramatik olarak gayr-i akil cem (akıl sahibi olmayan topluluk) gibi davranır. Eğer sayıları azsa dişil çoğul (هُنَّ), sayıları çoksa dişil tekil (هِيَ, هَا) olarak irablanır. Burada dişil tekil هَا zamiri geldiği için sayıları çoktur. Bu nedenle أَزْوَاجًا kadınları değil hem erkek hem de kadınları ifade etmektedir. Buna ilaveten جَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً denmiştir. Eğer ayetin başındaki كُمْ (siz) zamirleri erkeklere hitap edip, أَزْوَاجًا (eşler) de kadınlar olsaydı o zaman جَعَلَ بَيْنَكُمْ şeklinde değil جَعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُنَّ (sizinle onların arası) şeklinde gelmesi gerekirdi. Tüm bu nedenlerle buradaki كُمْ zamirleri erkekler ve kadınlardan oluşan topluluğa hitap etmek için gelmiştir.
Ayette kendinizden eşler kıldı denmektedir. İlk erkek ve ilk dişiden biri diğerinden yaratılmıştır. Tesadüfi evrimciler en son insan türünün tek erkek ve tek kadından gelmediğini iddia etmektedirler. Son yapılan genetik çalışmalar onların bu iddialarını çürütmüştür. Erkeklerde Y kromozomu vardır. Y kromozomu sadece babadan gelir. Herkese babadan geldiğine göre eğer insanlar tek bir erkekten geldiyse herkeste bu aynı olmalıdır. Hücre içinde mitokondri organeli vardır ve bu organelin içinde kendisine özel bir DNA vardır. Buna mitokondriyal DNA denir. Hem erkeklerde hem de kadınlarda vardır ve herkese yalnızca anneden geçer. Çünkü sperm yumurta içine girerken mitokondrilerinin bulunduğu kuyruğunu dışarıda bırakır. Böylece döllenmiş ilk hücrede yalnızca annenin yumurtasının mitokondrileri vardır. Buna göre insanlar tek bir kadından geldiyse herkeste bu aynı olmalıdır. Yapılan çalışmalarda yeryüzü üzerindeki insanlarda hem Y kromozomu hem de mitokondriyal DNA’nın aynı olduğu tespit edilmiştir. Ancak çok ilginç bir durum saptanmıştır. Hem Y kromozomunda hem de mitokondriyal DNA’da protein sentezinde kullanılmayan bir bölgede mutasyonlar saptanmıştır. Bu mutasyonların rastgele olmadığı adeta bir nesil sayacı gibi çalıştığı görülmüştür. Bu mutasyonlara dayanarak insanların hem ilk erkek hem de ilk kadına göre yeryüzündeki göç yolları ortaya çıkarılmıştır. Tüm insanların aynı anne ve babadan geldiği gayet açıkken tesadüfi evrimciler hemen buna bir yorum getirmişlerdir: “Aslında bu Y kromozomu ve mitokondriyal DNA’nın sahibi olan erkek ve kadın birbirinin eşi değildir, bunlar birbirlerinden çok uzakta olan insanlardır, yaşayan yüzbinlerce erkek ve kadından rastgele iki kişidirler. Yüzbinlerce diğer erkek ve kadınların soyları bir şekilde yaşamamış ve yalnızca bu erkek ve kadının soyu devam etmiştir.” Bu saçma yoruma inanmaktadırlar ve bu nedenle Âdem ve Havva kelimesi yerine Y kromozomu Adem’i ile mitokondriyal Havva terimlerini kullanmaktadırlar. İşin tuhafı Kuran ehli olan pek çok kimse de bunların bu saçmalığını bilimsel kabul etmekte, Âdem ve eşinin kardeş olmaması, çocuklarının da kardeş evliliği yapmaması gerektiğini düşünerek bunu savunmaktadırlar. Kuran’da bu durum çok açık bir şekilde ifade edildiği halde buna da bilimsel olamayan tesadüfi evrimcilerin iddialarına uygun olacak şekilde zorlama teviller yapmaktadırlar.
يَاأَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَثِيرًا وَنِسَاءً
Ey insanlar sizi bir nefisten ve ondan zevcini yaratan ve ikisinden çok sayıda erkek ve kadın yayan rabbinize ittika edin. (Nisa 1)
خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا
Sizi bir nefisten yarattı sonra ondan zevcini kıldı. (Zümer 6)
Bu iki ayet de gayet açıktır. Bastıra bastıra sizi bir nefisten ve ondan da zevcini yarattı demektedir. Hatta bu nefis kelimesinin tevil edilmesini önlemek için sonuna وَاحِدَةٍ (bir) sıfatını getirmiştir. Zaten خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ denseydi de tek nefis anlaşılırdı ama bu durumda tevil edilebilirdi. Buradaki nefis sayı değil, tür ifade ediyor denebilirdi. Ama نَفْسٍ وَاحِدَةٍ şeklinde gelerek sayı olarak bir (1) olduğu ifade edilmiştir. Sonra bundan eşini yarattık demektedir. Nasıl olacak da birbirinden çok uzaktaki erkek ve kadın birbirinden yaratılacak da birbirinin eşi olacak?
Bugünün tesadüfi evrimcilerinin sahte iddiaları ve Âdem ile eşini eş oldukları için kardeş yapmama çabası, çocuklarının da kardeş evliliği yapmaması gerektiği düşüncesi ile hem Kuran’a hem de gerçek bilime aykırı zorlamalarla yapılan teviller maalesef ki boşa harcanan zamandan ibarettir. Kimse Allah’a akıl veremez ve Allah’ın koyduğu kuralların nasıl olması gerektiğine karar veremez. Allah ilk iki insanı kardeş yaratmıştır, çocukları da kardeş evliliği yapmışlardır. Bu Allah’ın istediği şekildedir. Sizin ne istediğiniz ya da nasıl olması gerektiği düşüncenizin bir önemi yoktur. Tüm insanlar toplansa da Allah’ın yanında hepsinin aklı sıfırdır.
Gelelim tesadüfi evrimcilerin Y kromozomu Adem’i ve mitokondriyal Havva iddialarına.
Tesadüfi evrimcilerin görüşünü gösteren şekil.
Bu iddiaya göre aslında çok sayıda kadın vardı ama mitokondriyal Havva dışındaki diğer kadınların kız soyları kayboldu. Aynı iddiaya göre çok sayıda erkek vardı ve Y kromozomu Adem’i dışındaki erkeklerin erkek soyları kayboldu.
Şimdi bunu 200.000 kişilik bir toplulukta birbirinin eşi olmayan sadece bir erkeğin erkek soyunun ve bir kadının kadın soyunun devam edip diğer insanların devam etmeme ihtimalini hesaplayarak test edelim. Yaklaşık olarak bin nesil içinde bunun olduğunu kabul ederek hesabımızı yapalım.
Kız soyunun devam etmemeye başladığı sıradaki kadınlardan sadece birinin 1000 nesil içinde neslinin devam etme olasılığını hesaplayalım. 1/1000 x 2/1000 x 3/1000 x … 1000/1000 = 1000!/10001000 = 4.02 x 10-433 olur. Bunu bir de erkek üzerinden yaparsak bunun karesinin alınması lazımdır. 1.62 x 10-865 olur. Yani 1’in yanına 865 tane sıfır koymalısınız. İşte o kadar da bir ihtimalle bu durum 1000 nesil üzerinde gerçekleşir. Bu da imkânsız demektir. Bunu daha kısa sürede yaparsanız, daha düşük oranlarda yaparsanız çok daha kolay gerçekleşebilecek ihtimal elde edebilirsiniz. O zaman da tesadüfi evrimcilerin iddiasına uymayacaktır.
Bunu 1000 nesil üzerinden hesaplamamın da bir gerekçesi vardır. Yapılan çalışmalarda mitokondriyal DNA’daki mutasyon sayısıyla Y kromozomundaki mutasyon sayısı karşılaştırıldığında mitokondriyal DNA mutasyon sayısının çok daha fazla olduğu saptanmıştır. Bu da yaklaşık olarak 1000 nesilden çok daha uzun bir süreye tekabül etmektedir. Buna göre Havva’nın Âdem’den 100.000 yıldan daha uzun bir süre önce yaşamasını gerektirmektedir. Böyle bir durum uyumlu değildir. Bunu da koz olarak kullanan tesadüfi evrimciler yaşadıkları dönem arasında çok fark olan yalnızca bu kadın ve erkeğin soyunun devam ettiğini daha rahat savunmuşlardır. Ancak bu durumda şu sorun ortaya çıkmaktadır. Kadından çok sonraki erkeğin Y kromozomu babasından geldiğine ve ona da babasından geldiğine göre her halükârda mitokondriyal Havva ile Y kromozomu Âdem’inin aynı zamanda yaşaması gereklidir. İlk kadından 100.000 yıl sonra yaşayan ve yalnızca onun soyunun devam ettiği erkeğin de onlara göre babası olduğuna göre Y kromozomunun izi de onun babasının babasının babasının … babasına şeklinde ilk erkeğe kadar gitmesi gerektiğidir. Her durumda tesadüfi evrimcilerin ve Kuran’ı zorlayarak bunlara uygun yorumlama çabasında olanların iddiaları boşa çıkmaktadır.
Bütün bu açmazların çözümü yine Kuran’dadır. Bir önceki ayetin tefsirinde yazdığım gibi Âdem ve Havva ikizdir ve babaları yoktur. Anneleri vardır. Anneleri insan değil, neanderthaldir. Âdem’in babası olmadığı için Y kromozomu 0. nesildir, mecazi ifadeyle 0 km’dir. Hem Âdem’in hem de Havva’nın mitokondriyal DNA’sı insan olmayan annelerinden gelmektedir. Ona da annesinin annesinin annesinin … annesinden yani ilk neanderthal kadından gelmektedir. Bu nedenle mitokondriyal DNA izi çok eskidir, Y kromozomu daha yenidir. İsa da Âdem gibi 0 km Y kromozomu ile doğmuştur. İsa’ya Y kromozomu Âdem’den gelmemektedir. İsa’nın mutasyonsuz bir Y kromozomu vardır. Eğer İsa evlenip çocuk sahibi olsaydı İsa’nın soyundan olanlar basit bir DNA testi ile tespit edilebilecekti ve yeryüzünde iki tip Y kromozomu olacaktı. Allah bunu istememiştir ve bu nedenle İsa evlenmemiş, çocuğu olmamıştır.
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Kesinlikle onda düşünen bir kavim için ayetler vardır.
Mensuh isim cümlesi |
İsmi | İbtida edatı | Haberi | İnne |
Sıfat | Mevsûf | Mecrur | Cârr |
Mecrur | Cârr |
Sıfat Fiil cümlesi | Mevsûf |
Fâil | Fiil |
و | يَتَفَكَّرُونَ | قَوْمٍ | لِ | آيَاتٍ | لَ | ذَلِكَ | فِي | إِنَّ |
إِنَّ: “Kesinlikle” demektir. Hurufu müşebbehe bi-l fiildendir. İsmi ve haberi vardır. Kânenin tersine ismi mensub, haberi merfudur.
فِي: “İçinde” demektir. Harf-i cerdir.
ذَلِكَ: “O” demektir. Uzak ism-i işarettir. Muhatap كَ yani “sen”dir. “Sana söylüyorum, o” anlamına gelmektedir.
فِي ذَلِكَ: “Onda” demektir. İnnenin haberidir. Normalde beklenen İnnenin isminin öne gelmesidir. Burada haber isminden önce gelmiştir.
لَ: Başlama lâmıdır. İsim cümlesinde mübtedanın başına gelen fethalı te’kid lâmı (başlama lâmı=lâmu-l ibtidaiyye) inne cümlesinin hem isminin hem de haberinin başına gelebilir. Burada innenin isminin başına gelmiştir. Te’kîd amacıyla gelir.
آيَاتٍ: “Ayetler” demektir. Tekili آيَة dir. Ayet gösterge demektir. ءيي kökünden gelmiştir. Dördüncü bâbdan mastar olarak bir kimse ya da bir şey hakkında onun bilinmesini sağlayacak bir işaret koymak manasındadır. Bu mastar manasından konulan işaret manasında آيَةٌ “gösterge” anlamında isimdir.
لِ: “İçin” demektir. Harf-i cerdir.
قَوْمٍ: “Kavim” demektir. Ortak bir hedefe yönelmiş insan topluluğunu ifade eden ism-i cemdir.
يَتَفَكَّرُونَ: “Düşünürler” demektir. Düşünmek, bir işle ilgili durumlar için bilgileri kendi içinde devamlı döndürmek, sebep sonuç ilişkilerini düşünmek demektir. قَوْمٍ in sıfatıdır. فكر kökünden tefe’ûl bâbından üçüncü şahıs eril çoğul merfu muzari malum fiildir. Fâili cem vâvıdır (يَتَفَكَّرُونَ). قَوْمٍ e racidir.
Tefekkür, Fıkh, İlim, Akl, Zikr |
Tefekkür (التَّفَكُّر) | Düşünmek, bir işle ilgili durumlar için bilgileri kendi içinde devamlı döndürmek, sebep sonuç ilişkilerini düşünmek. | Düşünüyorsunuz. Gözlemliyorsunuz. Veri elde ediyorsunuz. |
Fıkh (الفِقْه) | Veri işlemek (Sözü fıkh etmek, kalplerin fıkhetmesi), anlamlandırmak, anlamlı hale getirmek. Veriden bilgi elde etmek. | Elde ettiğiniz verilerden bilgiler elde ediyorsunuz. |
İlim (العِلْم) | Bilgi, bilmek. | Artık bilgi sahibisiniz. |
Akl (العَقْل) | Bağlantılar kurarak belirli bir metodolojiyle sonuca varmak, karar almak demektir. Bilimsel metodolojiyi ifade eder. Cehaletin zıddıdır. | Bilgileri metodolojik olarak kullanarak kararlar alıyorsunuz. |
Zikr (الذِّكْر) | Anmak, zikretmek demektir. Birisini, bir şeyi anmak, anlatmak amacıyla kaydedildiği yerden onun hakkındaki bilgileri alıp kullanmak manasındadır. Bu kaydedildiği yer kitap olabileceği gibi insanın hafızası da olabilir, başka şeyler de olabilir. Kullanma da sözle olabileceği gibi yazıyla da olabilir, başka şekilde de olabilir. Tezkir: Anımsatmak, hatırlatmak (teksir ve mübalağa ile) Tezekkür: Anımsamak, hatırlamak (teksir ve mübalağa ile) | Eski bilgileri, aldığınız kararları lazım olduğu anda anıyorsunuz, anlatıyorsunuz. |
قَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ: “Düşünen bir kavim” demektir.
لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ: “Düşünen bir kavim için” demektir.
آيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ: “Düşünen bir kavim için ayetler” demektir.
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ: “Kesinlikle onda düşünen bir kavim için ayetler vardır” demektir. Ayet değil, ayetler vardır. Hem de ayetler nekredir. Kavim de nekredir. Hem kavim hem de ayetler her çağda değişecektir. Buradaki kavim günümüzde ilim adamlarıdır. Eşlerin yaratılması biyoloji, genetik ilimlerinin konusudur. Bu kavim günümüzde biyoloji ve genetik ilimlerini hedeflemiş topluluktur. Ayetler çoğuldur ve en az üç tane olması gerekir. Ayetler de nekredir. Her dönem de yeni ayetler bulunacaktır. 2000’li yıllarda keşfedilen Y kromozomu ve mitokondriyal DNA’daki planlı mutasyonlar ayettir. Başka ayetler de vardır. Biyologlar, genetikçiler bu ayetleri alıp düşünmüşlerdir. İlmin ilk aşaması olan tefekkürü bu ayetlerle yapmaktadırlar. Ancak sorun bu ayetleri veri olarak kullanıp bilgiye ulaşmadaki metodolojidedir. Metodolojik olarak sonuca vardığınız zaman akletmiş olursunuz. Akıl cehaletin zıttıdır. Y kromozomu ve mitokondriyal DNA ayetlerini görüp de bunun aslında birbirinden farklı zamanlarda yaşayan ve birbirinden uzak bir erkek ile bir kadından geldiğini iddia etmek akletmemektir yani cehalettir. İsterse önünden unvan olarak profesör yazsın, o kimse cahildir. Ayetleri alıp kullanmamakta, kafasındaki Allah olmayan dünyasına delil haline getirmekte, insanların kafasına şüpheler düşürmektedir. Kuran ehli olduğu halde Âdem ve eşinin aslında gerçek bir insan olmayıp bir sembol olduklarını iddia etmek de bilinçaltında kardeş evliliği olmaması gerekir düşüncesinin tezahürüdür, zorlama bir yorumdur.
Akleden kavim böyle yapmaz. Eğer bu kavmin elinde Kuran varsa ve pozitif ilimleri de biliyorsa hem Kuran ayetlerini hem de Allah’ın doğal ayetlerini tefekkür eder. Sonra bunları fıkheder yani anlamlandırır. Sonra da bilimsel metodolojiyi kullanarak yani aklederek kararlar alır.
Yenibosna, İstanbul
25 Şubat 2023
M. Lütfi Hocaoğlu