RÛM SÛRESİ - 15. Hafta
أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَمِنْ آيَاتِهِ يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَيُحْيِي بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ (24)
Ve O’nun ayetlerinden (bir ayettir ki) korku ve ümit için size şimşeği gösterir ve gökten bir su indirir de onunla ölümünden sonra yere hayat verir. Kesinlikle onda akleden bir kavim için ayetler vardır. (24)
وَمِنْ آيَاتِهِ يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَيُحْيِي بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا
Ve O’nun ayetlerinden (bir ayettir ki) korku ve ümit için size şimşeği gösterir ve gökten bir su indirir de onunla ölümünden sonra yere hayat verir.
İsim cümlesi | Atıf harfi |
Mübteda | Haber |
Sıfat | Mevsûf |
Ma'tûf | Atıf harfi | Ma'tûfun aleyh Fiil cümlesi |
Ma'tûf Fiil cümlesi | Atıf harfi | Ma'tûfun aleyh Fiil cümlesi |
يُحْيِي بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا | فَ | يُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً | وَ | يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا | آيَةٌ | مِنْ آيَاتِهِ | وَ |
وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. Öncesindeki ayetteki مِنْ آيَاتِهِ مَنَامُكُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَاؤُكُمْ مِنْ فَضْلِهِ cümlesine مِنْ آيَاتِهِ يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَيُحْيِي بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا cümlesini atfetmektedir.
مِنْ: “-den” demektir. Harf-i cerdir.
آيَاتِ: “Ayetler” demektir. Tekili آيَة dir. Ayet gösterge demektir. ءيي kökünden gelmiştir. Dördüncü bâbdan mastar olarak bir kimse ya da bir şey hakkında onun bilinmesini sağlayacak bir işaret koymak manasındadır. Bu mastar manasından konulan işaret manasında آيَة “gösterge” anlamında isimdir.
هِ: “O” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. 17. ayetteki Allah’a racidir.
آيَاتِهِ: “O’nun ayetleri” demektir. Allah’ın ayetleridir.
مِنْ آيَاتِهِ: “O’nun ayetlerinden” demektir.
يُرِي: “Gösterir” demektir. رءي kökünden if’âl bâbından üçüncü şahıs eril tekil muzari malum fiildir. Üçüncü bâbdan رَأَى - يَرَى şeklinde görmek manasındadır. Suretin şekil, renk ve hareketini gözle veya beyinle idrak etmek ve bilmek demektir (يدرك ويعلم شكل ولون وحركة الصورة بعينه التي في رأسه أو بعين قلبه وفؤاده التي في نفسه). Reyde gözle görmek şart değildir. Bu nedenle görüş anlamına da gelmektedir. Bunun göstergesi olarak göz kapalıyken uykuda görülen رُؤْيَا (rüya) kelimesi de bu kökten gelmiştir. Görme duyusunu ifade eden kelime ise بَصَر dır. Bir varlığın kendisini değil o varlığın şeklini kâğıda çizsen, özelliklerini orada ifade etsen o varlığı rey etmiş olursun. Bizzat o varlığı görmen gerekmez. Üçüncü bâb if’âl bâbına (أَرَى – يُرِي) tadiye etkisi ile gelir. Gösterdi anlamına gelir. Gören, gördürülen haline gelir.
كُمُ: “Siz” demektir. Kuran’ı okuyanlara hitap ederken yaşayan insanlara hitap etmektedir. كُمُ şeklinde gelmesinin sebebi kendisinden sonra hemze-i vasl ile başlayan الْبَرْقَ kelimesinden dolayı okuma kolaylığı için aslen كُمْ olan zamir كُمُ şekline dönüşmüştür.
الْبَرْقَ: “Şimşek” demektir. Birinci bâbdan parlayarak ışık saçmak manasından gelmiş isimdir.
Şimşek ve yıldırım
Şimşek (الْبَرْق) negatif yüklü bir bulut ile pozitif yüklü bir bulut arasında veya bulutun içinde negatif yüklü tarafla pozitif yüklü taraf arasında meydana gelen elektrik atlamasıdır. Bu elektrik atlaması bulutlar arasında veya bulut içinde gerçekleşir. Kar ve kum fırtınalarında, hatta volkanlardan çıkan gaz ve toz bulutlarında da şimşekler gerçekleşebilir.
Yıldırım (الصَّاعِقَة) ise negatif yüklü bulut ile pozitif yüklü yer arasında meydana gelen elektrik atlamasıdır. Bulut ile yer arasındaki elektrik boşalmasıdır.
Gök gürültüsü (الرَّعْد) ise şimşek hattı boyunca havanın aniden ısınarak hava basıncının artması nedeniyle oluşur. Şimşek olmadan gök gürültüsü oluşmaz.
خَوْفًا: “Korkmak” demektir. Zarar verici, eziyet edici veya hoş olmayan bir şeyin kendisine isabet edeceğini hissetmek manasındadır. خوف kökünden dördüncü bâbdan mastardır.
وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. خَوْفًا e طَمَعًا i atfeder.
طَمَعًا: “Ümit etmek, tamah etmek” demektir. Bir işin gerçekleşmesini can atarak aşırı derecede istemek manasındadır. طمع kökünden dördüncü bâbdan mastardır.
خَوْفًا وَطَمَعًا: “Korkmak ve ümit etmek” demektir. Cümlenin mef’ûlün lieclihidir. Fiilin yani şimşeğin gösterilmesinin gerçekleşme sebebidir.
يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا: “Korku ve ümit için size şimşeği gösterir” demektir.
Niçin korku ve ümit denmiştir? Şimşekten niçin korkulur? Şimşek niçin ümit verir?
Astrafobi, şimşek, gök gürültüsü, fırtına gibi gökyüzü ile alakalı olaylara karşı duyulan, normalin üstünde olan korkulardır. Astrafobi sözcüğü Yunancadaki “astrape” yani “şimşek” ile “phobos” yani “fobi” sözcüklerinin birleşmesi sonucu türemiştir. Bu çeşit bir fobiye sahip olan bireyler havanın kötü olmasından, gök gürültüsü sesi ve şimşek çakmasından yoğun derecede korkarlar. Bu ses ile karşı karşıya kalmamak için evdeki bütün camları kapatırlar ve çok fazla seste müzik açarlar, şimşek çaktığını görmemek için perdeleri kapatıp bazen de yorganın altına bile girerler. Havanın bozuk olduğu zamanlarda dışarı çıkmak bile istemezler çünkü dışarıda hangi olumsuz durumlar ile karşı karşıya kalacaklarını kestiremezler. Bundan dolayı devamlı olarak hava durumunu kontrol etme ihtiyacı hissederler. (Kaynak: npistanbul)
Ayette خَوْفًا وَطَمَعًا denmiştir. خَوْفًا أَوْ طَمَعًا denmemiştir. Arada “ve” geldiği için şimşek sırasında bazı insanlar korkar bazı insanlar ümit eder demektir. “Veya” gelseydi aynı insan hem korkar hem de ümit edebilirdi.
Şimşek ümit verir. Çünkü yağmurun habercisidir. Yağmur ise yere hayat vererek insanlar için en önemli ihtiyaç olan beslenme ve sıvı ihtiyacını karşılar.
وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا cümlesine يُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَيُحْيِي بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا cümlesini atfetmektedir.
يُنَزِّلُ: “İndirir” demektir. Tef’îl bâbından üçüncü şahıs eril tekil muzari malum fiildir. Fâili müstetir هُوَ dir. 17. ayetteki Allah’a racidir. İndiren Allah’tır. Bu ayette bu fiilin iki kıraati vardır. Diğer kıraati يُنْزِلُ dur.
مِنَ: “-den” demektir. Harf-i cerdir.
السَّمَاءِ: “Gök” demektir. سمو kökünden gelmiştir. Birinci bâbdan سُمُوٌّ mastarı bütün seviyelerin üstüne çıkmak, en üst seviyeye yükselmek manasındadır. Bu mastar manasından bütün seviyelerin üstüne çıkan manasında سَمَاءٌ her şeyin en üstü olarak “gök” anlamında camid isimdir. İsm-i cem-i cinstir. Yani hem cinsi ifade eder hem de topluluğu ifade eder. Yani gök cinsi veya gök topluluğu demektir. Cins ifade ettiği zaman eril, cem ifade ettiği zaman dişildir. İsm-i cemi cinsler sonuna ة alarak müfredleşirler. Yani tekili سَمَاوَةٌ veya سَمَاءَةٌ dür. İsm-i cemi cins bu şekilde ة alarak müfredleştikten sonra çoğulu سَمَوَاتٌ dür. Ancak Kuran’da سَمَاوَةٌ veya سَمَاءَةٌ şeklinde kullanımı yoktur. Kuran tekil olarak da yine سَمَاء yı kullanmaktadır.
مِنَ السَّمَاءِ: “Gökten” demektir.
مَاءً: “Su” demektir. موه kökünden isimdir.
مِنَ السَّمَاءِ مَاءً: “Gökten bir su” demektir.
يُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً: “Gökten bir su indirir” demektir.
فَ: Atıf harfidir. Tertip ve takip anlamı vardır. يُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً cümlesini يُحْيِي بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا cümlesine atfetmektedir.
يُحْيِي: “Hayat verir, yaşatır” demektir. Dördüncü bâbdan حَيَّ - يَحْيَى şeklinde “yaşamak” manasındadır. Lazım fiildir. Dördüncü bâb if’âl bâbına (أَحْيَا - يُحْيِي) tadiye etkisi ile gelir. Hayat vermek, yaşatmak anlamına gelir.
بِ: “ile” demektir. Harf-i cerdir.
هِ: “O” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. مَاءً e (suya) racidir.
بِهِ: “Onunla” demektir. “Suyla” demektir.
الْأَرْضَ: “Yer” demektir. ءرض kökünden gelmiştir. Dördüncü bâbdan أَرَضٌ mastarı bir mekânın bereketli, verimli olması, hayrının çok olması ve yerleşme ve ikamet için uygun olması manasındadır. Bu mastar manasından yerleşme için uygun olan manasında أَرْضٌ “yer” anlamındadır. “Yeryüzü” manasına da gelir. Yerleşme için uygun olan her yer arzdır. Ay’a yerleşirsiniz, orası arz olur. Mars’a yerleşirsiniz, orası arz olur. Uzay istasyonuna yerleşirsiniz, orası arz olur. Arzı yerküre olarak sınırlandırmak yanlıştır. Yerküre içindeki herhangi bir alan da arzdır. Türkçeye geçen arsa ve arazi kelimeleri, İngilizcedeki earth kelimesi buradan gelmektedir.
بَعْدَ: “Sonra” demektir. Zarftır. İzafe edildiği kelimeden sonrasındaki zamanı ifade eder.
مَوْتِ: “Ölüm” demektir. موت kökünden birinci bâbdan mastardır. Etimolojik olarak م su demektir. Denizin büyüklüğünden belirsizlik ifade eder. Bu nedenle soru edatları bu harfle başlar. Türkçede de -mi, -mı, -mü, -mu soru ekleri de “m” ile başlamaktadır. Zamandaki belirsizlikten dolayı mastarlarda da bu harf kullanılır (مَا mastarı, mimli mastarlar). ت üst üste konmuş iki çubuktur. İşareti, izi ifade eder. مت “belirsizlik işareti” demektir. Ortaya gelen و çadırın kancası demektir. Bağlantıyı, bağlanmayı ifade eder. Belirsizliği işaret eden duruma bağlanmadır. Bu haliyle “ölüm” demektir. Ölüm hareketsizliktir. Canlılığın sona ermesinin işareti hareketsizliktir. Latincede “mors”, “mort” ölüm demektir. İngilizcedeki “mortal” (ölümcül) kelimesi Latinceden gelmiştir. İngilizcedeki “mute” (sessizlik) kelimesi de ölüm kelimesinden gelmiştir. Ölü varlıklar ses çıkarmazlar. Satrançtaki “şah mat” ifadesi de “şah öldü” demektir.
هَا: “O” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. Müennestir (dişildir). الْأَرْضَ ya racidir.
مَوْتِهَا: “Onun ölümü” demektir. Yerin ölümüdür. Yerin ölümü ne demektir? Arz yerleşme için uygun olan yer demektir. Arz uzaydaki üs bile olabilir. Arzın ölümü demek, arzda hareketin olmaması demektir. Arzda hayvan veya bitki yaşıyorsa arz hareket eder ve hayat sahibi olur.
بَعْدَ مَوْتِهَا: “Onun ölümünden sonra” demektir. Eğer burada مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا şeklinde مِنْ ile gelseydi onun ölümünden sonrasını muayyen (belirli) hale getirirdi. Burada مِنْ ile gelmediği için yerin ölümünden sonrasındaki zaman müphemdir (belirsizdir).
يُحْيِي بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا: “Onunla ölümünden sonra yere hayat verir” demektir.
يُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَيُحْيِي بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا: “Gökten bir su indirir de onunla ölümünden sonra yere hayat verir” demektir.
Kuran’da bu cümle ve buna benzer cümleler dört defa geçmektedir.
بَعْدَ مَوْتِهَا | الْأَرْضَ | أَحْيَا بِهِ | فَ | مِنْ مَاءٍ | مِنَ السَّمَاءِ | أَنْزَلَ اللَّهُ | Bakara 164 |
بَعْدَ مَوْتِهَا | الْأَرْضَ | أَحْيَا بِهِ | فَ | مَاءً | مِنَ السَّمَاءِ | اللَّهُ أَنْزَلَ | Nahl 65 |
مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا | الْأَرْضَ | أَحْيَا بِهِ | فَ | مَاءً | مِنَ السَّمَاءِ | نَزَّلَ | Ankebut 63 |
بَعْدَ مَوْتِهَا | الْأَرْضَ | يُحْيِي بِهِ | فَ | مَاءً | مِنَ السَّمَاءِ | يُنَزِّلُ | Rum 24 |
Bakara 164’te ve Nahl 165’te أَنْزَلَ (if’âl bâbı) geldiği için indirme bir kerede olmuştur. Ankebut 63’te (نَزَّلَ) ve Rum 24’te (يُنَزِّلُ) tef’îl bâbı ile geldiği için indirme çok sayıda olmuştur. Bakara, Nahl ve Ankebut’ta indirme ve hayat verme mazi fiille gelmiş, Rum’da ise muzari fiille gelmiştir. Bakara’da su indirdi değil, sudan (مِنْ مَاءٍ) indirdi denmiştir. Bakara Nahl ve Rum’da بَعْدَ مَوْتِهَا şeklinde “ölümünden sonra” olarak müphem, Ankebut’ta ise مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا şeklinde “ölümünden sonrasında” olarak muayyen zarf kullanılmıştır.
Hepsinde su (مَاءً) nekre gelmiştir. Oysa su cins isimdir ve harf-i tarifle marife gelerek cins bildirmesi beklenir. Eğer cins anlatılıyorsa مَاءً kelimesine terminolojik anlam vermemiz gerekir. Eğer cins anlatılmıyorsa bu kelime “bir su”, “herhangi bir su” veya “bir tür su” anlamına gelmektedir. Su nekre gelirken sema (السَّمَاءِ) ve arz (الْأَرْضَ) marife gelmektedir.
Dikkat edilmesi gereken “suyu indirdi” demenin yalnızca “yağmur yağdırdı” anlamına gelmeyeceğidir. İf’âl bâbıyla gelişlerde bir kere indirme olduğu için yeryüzüne veya uzaydaki bütün arzlara suyun ilk defa inişi anlatılmış olmaktadır.
Su 4.5 milyar yıl önce dünya oluştuktan yüz milyonlarca yıl sonra yabancı bir madde olarak, donmuş parçalar halinde dünyaya uzaydan gelmiştir. Bu nedenle su (مَاءً) nekredir. Akışkan olmayan sudur. Buz veya başka bir formdaki sudur. أَنْزَلَ ile ifade edilen bir kerelik iniş bu iniştir.
500 Milyon yıl önce atmosfer dengelenmiş ve su artık buharlaşıp uzaya kaçmamaya başlamış ve binlerce yıl yağmur olarak yağmıştır. نَزَّلَ ile ifade edilen çok sayıda iniş de bu iniştir. İşte bu zamana kadar arz ölüdür. Allah arza bundan sonra hayat vermiştir. مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا şeklinde مِنْ harf-i cerinin kullanılması da bu sebepledir. Zamanı muayyen (belirli) yapmaktadır. 500 Milyon yıl öncesinde bu olayın gerçekleştiğini tespit edebileceğimizi gösteriyor. بَعْدَ مَوْتِهَا ile gelen inişlerde ise zamanı tam olarak doğru tespit edemeyeceğimizi göstermektedir. أَنْزَلَ ile gelen ayetler bu şekildedir. Buz kütleleri ile inişin zamanını tam olarak tespit edemeyeceğimizi göstermektedir. يُنَزِّلُ ile gelen Rum suresindeki bu ayette ise bu inişler geçmişte, günümüzde ve gelecekte olacağından zamanı müphemdir, bu nedenle o da بَعْدَ مَوْتِهَا ile مِنْ kullanılmadan gelmiştir. Suyun indirilip yere hayat vermenin sadece bir yerde olup bittiğini değil, pek çok yerde halen devam ettiğini göstermektedir.
Bu ayetlerdeki arz sadece bizim üzerinde yaşadığımız yeryüzü değildir. Evrende hayat olan her arz için durum böyledir.
مِنْ آيَاتِهِ يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَيُحْيِي بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا: “O’nun ayetlerinden (bir ayettir ki) korku ve ümit için size şimşeği gösterir ve gökten bir su indirir de onunla ölümünden sonra yere hayat verir” demektir.
Burada bir hazf vardır. Cümle isim cümlesidir. مِنْ آيَاتِهِ ile başladıktan sonra bir isim gelmesi gerekir. Daha önceki ayetlerin hepsinde mastarlar gelmiştir ki mastarlar isimdir. Burada ise يُرِيكُمُ ile başlayan fiil cümlesi gelmiştir ve ikinci fiil cümlesi de bu fiil cümlesine atfedilmiştir. Bu nedenle fiil cümlesinden önce ya bu fiil cümlesini mastar haline getiren أَنْ mastar-ı müevveli takdir edilmelidir ya da bu fiil cümlesinin sıfatı veya hali olduğu bir isim takdir edilmelidir. أَنْ takdir edildiği zaman sonrasındaki fiil muzari olduğu için mensub olmalıdır ki o durumda يُرِيكُمُ değil, يُرِيَكُمُ şeklinde gelmelidir. Bu görüşte olan tefsirciler çoktur. Diğer görüş ise buraya آيَةٌ kelimesinin takdiridir ki ben bu görüşü daha doğru bir tercih olarak görüyorum.
Şimşek yağmurla beraberdir. Şimşek yağmurun sebebi olsaydı arada وَ değil فَ gelecekti. İkisi beraber olmaktadır.
Su döngüsü
Yağmur su döngüsünün bir evresidir. Su atmosferin üst katmanlarında yoğunlaşır ve yeryüzüne yağış olarak ulaşır. Yerdeki ve denizlerdeki su da güneşin etkisi ile buharlaşarak yeniden atmosfere döner. Bu su döngüsüdür. Su döngüsü olmazsa yerde hayat olmaz. Güneş uygun mesafede olmazsa su döngüsü olmaz. Yağmurlar olmazsa su döngüsü olmaz. Ayet bunu anlatmaktadır. Yağmur yere hayat vermektedir. Tüm canlılar bu şekilde hayatlarına devam edebilmektedir. Hiçbir canlı tek başına hayatını sürdüremez. Her canlı başka canlıyı yer. Canlılığın sürmesi için de su gereklidir. Yağmurlar olmadığı sürece hayat olmayacaktır. Bu müthiş denge Allah’ın ayetlerindendir.
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Kesinlikle onda akleden bir kavim için ayetler vardır.
Mensuh isim cümlesi |
İsmi | İbtida edatı | Haberi | İnne |
Sıfat | Mevsûf | Mecrur | Cârr |
Mecrur | Cârr |
Sıfat Fiil cümlesi | Mevsûf |
Fâil | Fiil |
و | يَعْقِلُونَ | قَوْمٍ | لِ | آيَاتٍ | لَ | ذَلِكَ | فِي | إِنَّ |
إِنَّ: “Kesinlikle” demektir. Hurufu müşebbehe bi-l fiildendir. İsmi ve haberi vardır. Kânenin tersine ismi mensub, haberi merfudur.
فِي: “İçinde” demektir. Harf-i cerdir.
ذَلِكَ: “O” demektir. Uzak ism-i işarettir. Muhatap كَ yani “sen”dir. “Sana söylüyorum, o” anlamına gelmektedir.
فِي ذَلِكَ: “Onda” demektir. İnnenin haberidir. Normalde beklenen İnnenin isminin öne gelmesidir. Burada haber isminden önce gelmiştir.
لَ: Başlama lâmıdır. İsim cümlesinde mübtedanın başına gelen fethalı te’kid lâmı (başlama lâmı=lâmu-l ibtidaiyye) inne cümlesinin hem isminin hem de haberinin başına gelebilir. Burada innenin isminin başına gelmiştir. Te’kîd amacıyla gelir.
آيَاتٍ: “Ayetler” demektir. Tekili آيَة dir. Ayet gösterge demektir. ءيي kökünden gelmiştir. Dördüncü bâbdan mastar olarak bir kimse ya da bir şey hakkında onun bilinmesini sağlayacak bir işaret koymak manasındadır. Bu mastar manasından konulan işaret manasında آيَةٌ “gösterge” anlamında isimdir.
لِ: “İçin” demektir. Harf-i cerdir.
قَوْمٍ: “Kavim” demektir. Ortak bir hedefe yönelmiş insan topluluğunu ifade eden ism-i cemdir.
يَعْقِلُونَ: “Aklederler” demektir. Akletmek bağlantılar kurarak belirli bir metodolojiyle sonuca varmak, karar almak demektir. Bilimsel metodolojiyi ifade eder. Cehaletin zıddıdır. Cehalet bilmemek değil akletmemektir, ilmi yöntemleri kullanmadan sonuca varmaktır. قَوْمٍ in sıfatıdır. عقل kökünden ikinci bâbdan üçüncü şahıs eril çoğul merfu muzari malum fiildir. Fâili cem vâvıdır (يَعْقِلُونَ). قَوْمٍ e racidir.
قَوْمٍ يَعْقِلُونَ: “Akleden bir kavim” demektir.
لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ: “Akleden bir kavim için” demektir.
آيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ: “Akleden bir kavim için ayetler” demektir.
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ: “Kesinlikle onda akleden bir kavim için ayetler vardır” demektir. Ayet değil, ayetler vardır. Hem de ayetler nekredir. Kavim de nekredir. Hem kavim hem de ayetler her çağda değişecektir. Akleden kavim için ayetler vardır. Bilimsel metodoloji ile şimşeği, yağmuru, su döngüsünü anlayabilen kavim yani topluluk için ayetler vardır. Göstergeler vardır. Bu göstergeleri değerlendirirler ve suyu doğru kullanmayı becerebilirler.
Teşvikiye, Yalova
18 Mart 2023
M. Lütfi Hocaoğlu