Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1198
Rum Suresi Tefsiri 10. Ayet
7.01.2023
368 Okunma, 0 Yorum

RÛM SÛRESİ - 5. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

ثُمَّ كَانَ عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاءُوا السُّوءَى أَنْ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ (10)

Sonra en kötü (Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve onlarla alay ediyor olmaları) kötülük yapanların akıbeti oldu. (10)

 

Mensuh isim cümlesi

Atıf
harfi

İsmi

Haberi

Kâne

Bedel

Mübdelün
minh

Sıla cümlesi

Harf-i
mevsûl

Ma'tûf
Mensuh isim cümlesi

Atıf
harfi

Ma'tûfun aleyh
Fiil cümlesi

كَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ

وَ

كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ

أَنْ

السُّوءَى

عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاءُوا

كَانَ

ثُمَّ

ثُمَّ: “Sonra” demektir. Atıf harfidir. Önceki ayetteki مَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ cümlesine كَانَ عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاءُوا السُّوءَى أَنْ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ cümlesini atfetmektedir. Önceki ayette bahsedilen öncekilerden sonra gelenleri anlatacağı için ثُمَّ atıf harfi kullanılmıştır.

كَانَ: “Oldu, idi” demektir. Eril üçüncü tekil şahıs mazi fiil olarak nakıs fiildir.

عَاقِبَةَ: “Akıbet, son” demektir. Bir şeyin, bir kimsenin, bir işin zaman olarak hemen arkasından gelmek manasındadır.

الَّذِينَ: “Kimseler” demektir. Eril çoğul has ism-i mevsuldür. Sonrasında sıla cümlesi gelir ve ikisi bir arada cümlede bir öğe haline gelirler.

أَسَاءُوا: “Kötülük yaptılar” demektir. سوء kökünden if’âl bâbından üçüncü şahıs eril çoğul mazi malum fiildir. Fâili cem vâvıdır (أَسَاءُوا). الَّذِينَ has ism-i mevsulünün aid zamiridir. Birinci babdan سَاءَ - يَسُوءُ şeklinde bir şeyin veya bir işin birisi için kötü olması manasındadır. Kötü olan varlık değil ameldir. Bu amelin kendisi için kötü olduğu kimse ise fiilin mef’ûlün bihidir. Ancak burada fiil doğrudan etki etmemektedir. Fiilin gerçekleşmesi ile mef’ûlün bihte kötülük hissi oluşturmakta, onu fenalaştırmaktadır. Bu şekliyle hükmen lazım fiildir. Birinci bâb if’âl bâbına (أَسَاءَيُسِيءُ) tadiye etkisi ile gelir. Kötülük yapmak anlamına gelir. Kötü olan amel birisi tarafından kendisine kötü gelene yapılan amel haline gelmiş olur.

الَّذِينَ أَسَاءُوا: “Kötülük yapanlar” demektir.

عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاءُوا: “Kötülük yapanların akıbeti” demektir.

السُّوءَى: “En kötü” demektir. سوء kökünden birinci bâbdan dişil tekil ism-i tafdildir. Varlıklar için kullanılmayan, sadece ameller için kullanılan kötü olmak manasındaki fiilden “en kötü” manasına gelmiş ism-i tafdildir.

سوء kökünün ism-i tafdil çekimi:

Nekre

 

Düzensiz çoğul

Çoğul

İkil

Tekil

أَسَاوِئُ

أَسْوَءُونَ

أَسْوَءَانِ

أَسْوَأُ

Eril

Merfu

سُوَأُ

سُوءَيَاتٌ

سُوءَيَانِ

سُوءَى

Dişil

أَسَاوِئَ

أَسْوَئِينَ

أَسْوَءَيْنِ

أَسْوَأَ

Eril

Mensub

سُوَأَ

سُوءَيَاتٍ

سُوءَيَيْنِ

سُوءَى

Dişil

أَسَاوِئَ

أَسْوَئِينَ

أَسْوَءَيْنِ

أَسْوَأَ

Eril

Mecrur

سُوَأَ

سُوءَيَاتٍ

سُوءَيَيْنِ

سُوءَى

Dişil

Marife

 

Düzensiz çoğul

Çoğul

İkil

Tekil

الْأَسَاوِئُ

الْأَسْوَءُونَ

الْأَسْوَءَانِ

الْأَسْوَأُ

Eril

Merfu

السُّوَأُ

السُّوءَيَاتُ

السُّوءَيَانِ

السُّوءَى

Dişil

الْأَسَاوِئَ

الْأَسْوَئِينَ

الْأَسْوَءَيْنِ

الْأَسْوَأَ

Eril

Mensub

السُّوَأَ

السُّوءَيَاتِ

السُّوءَيَيْنِ

السُّوءَى

Dişil

الْأَسَاوِئِ

الْأَسْوَئِينَ

الْأَسْوَءَيْنِ

الْأَسْوَأِ

Eril

Mecrur

السُّوَأِ

السُّوءَيَاتِ

السُّوءَيَيْنِ

السُّوءَى

Dişil

السُّوءَى dişil tekildir. Dişil gelme sebebi عَاقِبَةَ kelimesinin sonundaki ة ile lafzen dişil olmasıdır. Biri kânenin ismi diğeri haberidir. Uyumdan dolayı dişil gelmiştir. Eğer eril gelmesi gerekseydi ve kânenin ismi olsaydı الْأَسْوَأُ şeklinde, haberi olsaydı الْأَسْوَأَ şeklinde gelirdi. السُّوءَى ise elif-i maksure (السُّوءَى) ile bittiği için tüm irabları aynı şekilde yazılır ve kânenin ismi de haberi de olsa son harfinde hiçbir değişiklik olmaz.

أَنْ: Harf-i mevsuldür. Mastar harfidir. Sonrasında gelen sıla cümlesi ile beraber bir mastarı ifade eder. Bu mastar harfinin özelliği kendisinden sonra gelen muzari fiili nasb etmesidir.

كَذَّبُوا: “Yalanladılar, yanlışladılar” demektir. Tef’îl bâbından üçüncü şahıs çoğul mazi malum fiildir. Fâili cem vâvıdır (كَذَّبُوا). Sülasi fiili (كَذَبَ - يَكْذِبُ) “yalan, yanlış söylemek” demektir. Bir şeyi onda olmayan bir şeyle vasıflandırmak veya isimlendirmek manasındadır. Tef’îl bâbına gelince birisinin, birilerinin sözlerinin yalan veya yanlış olduğunu, yaptığı işlerin yanlış olduğunu iddia etmektir. Kasıtlı olarak yapılırsa yalan, kasıtsız olarak yapılırsa yanlış olur. Arapçada ikisi de aynı fiille ifade edilir.

بِ: “-ı, i” demektir. Harf-i cerdir. كَذَّبُوا nun mef’ûlünün (آيَاتِ اللَّهِ) önüne gelmiştir.

آيَاتِ: “Ayetler” demektir. Tekili آيَة dir. Ayet gösterge demektir. ءيي kökünden gelmiştir. Dördüncü bâbdan mastar olarak bir kimse ya da bir şey hakkında onun bilinmesini sağlayacak bir işaret koymak manasındadır. Bu mastar manasından konulan işaret manasında آيَةٌ “gösterge” anlamında isimdir.

اللَّهِ: “Allah” demektir. Alemlerin rabbinin özel ismidir.

آيَاتِ اللَّهِ: “Allah’ın ayetleri” demektir. Allah’ın ayetleri denilince insanların aklına yalnızca Kuran ayetleri gelmektedir. Astronomik olaylar, canlıların ve insanın yaratılışı, doğa olayları Allah’ın bilinmesini sağlayan işaretler olduğu için Allah’ın ayetleridir. Kuran’daki ayetler de Allah’ın ayetleridir. Çünkü onlar da Allah’ın bilinmesini sağlayan işaretlerdir. Kuran’ın harfleri de Kuran’ın ayetleridir. Çünkü Kuran’ın bilinmesini sağlayan işaretlerdir.

كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ: “Allah’ın ayetlerini yalanladılar” demektir. Fâili cem vâvıdır (كَذَّبُوا). الَّذِينَ أَسَاءُوا ya racidir. كَذَّبُوا tef’îl bâbındandır. Bu fiille yalanlanan/yanlışlanan fiilin doğrudan mef’ûlü olabilir ki bu durumda harf-i cersiz gelir. Diğer bir şekilde ise fiilin mef’ûlü bu ayetteki gibi بِ harf-i ceri ile gelir.

بِ harf-i ceri ile gelmediğinde yani doğrudan mef’ûl aldığında yalanlanan/yanlışlanan şuurlu varlıklardır. Kuran’da bu şekilde resuller için kullanılmaktadır.

فَإِنْ كَذَّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ

Seni yalanlarlarsa senden öncesinde resuller yalanlanmıştı. (Ali İmran 184)

كُذِّبَ مُوسَى

Musa yalanlandı. (Hac 44)

كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ

Nuh’un kavmi mürselleri yalanladı. (Şuara 105)

كَذَّبُوا شُعَيْبًا

Şuayb’ı yalanladırlar. (Araf 92)

Bu ayetlerde yalanlananlar/yanlışlananlar resullerdir. Bu nedenle mef’ûller بِ harf-i ceri olmadan gelmiştir.

Mef’ûl بِ harf-i ceri ile geldiğinde yalanlanan/yanlışlanan olaylar, kavramlar, durumlardır.

فَقَدْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُمْ

Onlara gelince hakkı yalanlamışlardı. (Enam 5)

كَذَّبُوا بِلِقَاءِ اللَّهِ

Allah’la karşılaşmayı yalanladılar. (Enam 31)

كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا

Ayetlerimizi yalanladılar. (Araf 146)

بَلْ كَذَّبُوا بِمَا لَمْ يُحِيطُوا بِعِلْمِهِ وَلَمَّا يَأْتِهِمْ تَأْوِيلُهُ

İlmini hiç kuşatmadıklarını yorumu henüz onlara gelmediği halde yalanladılar. (Yunus 39)

بَلْ كَذَّبُوا بِالسَّاعَةِ

Saati yalanladılar. (Furkan 11)

كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ

Kitabı yalanladılar. (Mümin 70)

كَذَّبُوا بِلِقَاءِ الْآخِرَةِ

Ahiretle karşılaşmayı yalanladılar. (Müminun 33)

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ

Din yevmini yalanlıyorduk. (Müddessir 46)

هَذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي يُكَذِّبُ بِهَا الْمُجْرِمُونَ

Bu mücrimlerin onu yalanladığı Cehennemdir. (Rahman 43)

فَذَرْنِي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهَذَا الْحَدِيثِ

Beni bu hadisi yalanlayanla beraber bırakın. (Kalem 44)

أَرَأَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ

Dini yalanlayanı gördün mü? (Maun 1)

Bu ayetlerde yalanlananlar/yanlışlananlar olaylar, kavramlar, durumlardır. Bu nedenle mef’ûller بِ harf-i ceri ile gelmiştir.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ cümlesine كَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ cümlesini atfetmiştir.

كَانُوا: “Oldular, idiler” demektir. Eril üçüncü çoğul şahıs mazi fiil olarak nakıs fiildir. İsmi cem vâvıdır (كَانُوا). الَّذِينَ أَسَاءُوا ya racidir. Haberi بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ dir.

بِ: “-ı, -i” demektir. Harf-i cerdir. يَسْتَهْزِئُونَ nin mef’ûlünün başına gelir.

هَا: “O” demektir. Dişil tekil mecrur muttasıl zamirdir. Gayr-i akil cemlere dişil tekil zamirler veya dişil çoğul zamirler raci olur. Burada da bu tekil dişil zamir آيَاتِ اللَّهِ ye (Allah’ın ayetlerine) racidir.

يَسْتَهْزِئُونَ: “Alay ederler” demektir. İstif’âl bâbından eril üçüncü şahıs çoğul muzari merfu malum fiildir. Birisini küçük düşürmek demek değildir. İstihza etmek için o kişinin istihza edilen ortamda bulunması gerekmez. Hem şahıslar hem de kavramlar istihzanın konusu olurlar. İstihza incelikle yapılan alaydır. İstihza eden kimsede büyüklük ve yücelik düşüncesi vardır. İstihza ettiğini kullanarak bu düşüncesini belirgin hale getirir. İstihza edilen istihza edene göre küçük ve değersizdir.

بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ: “Alay ederler onlarla” demektir. Allah’ın ayetleriyle alay etmektedirler. Kendi küçük akıllarını büyük, Allah’ın ayetlerini küçük görmektedirler. Burada cümle devriktir. Devrik olmasaydı يَسْتَهْزِئُونَ بِهَا şeklinde gelecekti. Devrik gelmesi tahsis içindir. Başka ayetlerle değil Allah’ın ayetleriyle alay etmektedirler. Bu nedenle devrik gelmiştir.

كَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ: “Alay ediyorlardı onlarla” demektir.

كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ: “Allah’ın ayetlerini yalanladılar ve alay ediyorlardı onlarla” demektir.

İki gün önce feribotta Süleyman Akdemir’le bu ayetleri konuşuyorduk. Nasıl bir tevafuktur ki yan masada oturan ismi de Muhammed olan bir şahıs lafa karıştı. Kuran’da hatalar olduğunu söyledi. Bunun için de miras ayetlerini örnek gösterdi. Bir durumda toplamın %100’den fazla olduğunu söyledi. Biz ona önce eşin payının verilmesi gerektiğini, ondan sonra diğer dağılımların yapılacağını söyledik. O bizi hiç dinlemiyordu. Sürekli olarak üç kızı olan birisinin 162.000 TL mirasını nasıl dağıtacağımızı soruyordu. Söylüyorduk ama bizi dinlemiyordu. Kendisinin hafızlık aşamasından bu duruma geldiğini söylüyordu (doğruysa ki pek inanmadım). Söylüyorduk ama yine dinlemiyordu. Yüzünde istihza ifadesiyle Allah’ın ayetlerini küçük görüyordu. Kıza erkeğin yarısının verilmesinin yanlış olduğunu söylüyordu. Akdemir mihirden dolayı kızın hak sahibi olduğunu ben de anne-babanın eşit aldığını, eğer kadın erkek arasında adaletsizlik olsaydı babanın iki misli alacağını ama eşit aldığını, bunun gerekçelerinin olduğunu söyledim. O hemen mihrin kadının etiket fiyatı olduğunu, Yahudilere ait olduğunu, kadının satışı olduğunu söyledi. Öyle olmadığını, kadının hakkı olduğunu söylüyorduk. Ben ona Allah’ın emirleri ne ise onu uygularız, hikmetleri de düşünürüz dedim. Bizi hiç dinlemiyordu. Hatta sözün en başında mirası dağıtmayı başarın hemen iman edeceğim diyordu. Bu da istihza ifadesiydi. Ben onun imanının bizi ilgilendirmediğini, kendi sorunu olduğunu söyledim. Sonunda da Kuran’ın %70’inin Tevrat’la aynı olduğu ve Abbasi saraylarında yazıldığı gibi saçma sapan bir iddiada bulundu. Bunu neye dayandırdığını söylediğimizde “tarihi bilgilere” dedi. Kuran’da Allah’tan başka ilah yoktur dediğine göre bunu söyleyen de üçüncü bir şahıs olduğuna göre Kuran’ın Allah’ın sözü olmadığını söyledi. Biz de zaten Allah’ın sözü değil, Allah’ın kitabıdır dedik. Kuran Cebrail’in sözüdür dedik. İstediği cevapları alamayınca, istihza edemiyordu ve sürekli konu değiştiriyordu. Hadis örnekleri vermeye başladı. Biz de o hadislerin bizi bağlamadığını söyleyince tekrar konuyu 162.000 TL mirasın dağıtılmasına getirdi. Biz payları söylediğimizde siz yorum yapıyorsunuz dedi. Ben de sen de yorum yapıyorsun dedim. Eşlere verilecek payın önce olmadığı da senin yorumun dedim. O zaman Ömer’in oran %100’ü geçince avliye yaptığını söyledi. Biz “Ömer hata yapmış” deyince siz “Ömer’den daha mı iyi bileceksiniz” dedi. Evet, daha iyi biliyoruz deyince kabul etmedi. Çünkü kimse ona Ömer’in yanlış yaptığını söylememişti. Çünkü daha önceden konuştukları Ömer’i ve diğer üç halifeyi kutsallaştırdıkları için biz de böyle yapmadığımız için Ömer’i hatasız kabul etmemiz gerektiğini bize dayatıyordu. Bu şekilde olunca istihza edemiyordu. Daha da ilginci Abbasi saraylarında yazıldığını iddia ettiği Kuran’ın onlardan önce olan Ömer tarafından uygulamasının yapıldığını iddia etmesiydi. O sırada feribot karaya yaklaştı ve ayrıldık.

Tam da bu ayeti yaparken Allah bizi örneği ile karşılaştırdı. İstihzanın çok belirtileri vardı. Önce kendi imanını pazarlık konusu yaptı. Bunu daha önceden de defalarca yaptığı anlaşılıyordu. İnsanlar hemen heyecanlanıyorlar. Hemen ispat edeyim de iman etsin diyorlar. O da bundan keyif alıyor ve onlarla istihza ediyordu. Bunu bize yapamadı tabi. İstihza etmek için sürekli başka başka yerlerden vurmaya çalıştı. Amacı kendi anlaması veya öğrenmesi değildi. Bizi de değiştiremeyeceğini biliyordu. Amacı Allah’ın ayetlerini yalanlamak ve onlarla istihza etmekti.

Yalanlayanlar ve istihza edenlerde bu durumlar görünür. Sizinle konuşurken değişik şekillerde konuşurlar. İman eden biri gibi davranabilirler ya da tersi şekilde de davranabilirler. Ama dışarıdan açıkça anlaşılmayan ince bir alay yapıyorlardır. İstihza böyledir işte, dışarıdan ilk bakışta anlaşılmaz. Siz onun samimi olduğunu düşünürsünüz. Oysa istihza edenin hedefi sizi uğraştırıp keyiflenmektir. Siz onun iyiliği için çaba içinde olursunuz. Düzelmesi için, hakkı anlaması için çabalarsınız. O ise sizinle, Allah’ın ayetleri ile istihza eder. Onları yalanlar. Onların yanlış olduğunu söyler.

وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا إِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا إِنَّا مَعَكُمْ إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ (14) اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ (15)

İman edenlerle karşılaştıklarında “iman ettik” derler. Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında “sizinle beraberiz, biz yalnızca alay edenleriz” derler. Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde onları bocalar halde uzatır. (Bakara 14-15)

Bu ayetlerde “iman ettik” diyerek istihza edenler anlatılmaktadır. Şeytanları vardır. Onlarla beraberken alay ediş şekillerini anlatmaktadırlar. Oysa kendileriyle Allah alay etmektedir. Bocalamaktadırlar. Sonları çok kötü olacaktır.

Müstehziler ve mükezzibler Allah’ın kurallarını ve sınırlarını beğenmez, yanlış görürler, küçük görürler. Kendileri çok çok iyisini biliyorlardır. Miras paylaşımını beğenmezler, mihri beğenmezler, zinanın cezasını beğenmezler, hırsızlığın ve öldürmenin cezasını beğenmezler. Eşcinsellik yasak olduğu için beğenmezler. Çok eşliliği hiç mi hiç beğenmezler. Daha da tuhafı kendilerine Müslüman diyenlerin bir kısmı da bunlardan bazılarını beğenmezler. Bu konularda Kuran ehliyle tartışmak isterler. Tartışmanın amacı doğruyu bulmak değil istihzadır. İçleri ve dışları birbirinden farklıdır. Bazıları iman etmiş görünerek istihza eder, bazıları ben iman edeceğim, beni ikna edin diyerek istihza eder.

Allah’ın kitabının kendi küçük akıllarına uygun olmasını isterler. Alemlerin rabbi, her şeyden haberdar, her şeyi bilen Allah’ın kitabının basit ve onların istediği şekilde olmasını isterler. Aksi takdirde o kitap onlara göre Allah’ın kitabı olmayacaktır. Sonsuz aklın yanında her akıl sıfırdır. Hangi sayıyı sonsuza bölerseniz 0 olur. Bu bir matematik kuralıdır. Dünyanın en zeki insanını geçin, tüm evrendeki tüm akıllı varlıkların aklını toplayın Allah’a göre sıfırdır. Sıfır aklıyla Allah’a akıl verecekler. Buna ancak gülünür. Sonsuz akıl sahibi Allah çok basit bir kitap indirecekmiş. O zaman da diyeceklerdi ki Allah bu kadar basit bir kitap indirmez. Sonuç değişmeyecektir, müstehzilikleri devam edecektir.

İstihza etmeden sizinle tartışanlar vardır. Anlamak ve öğrenmek için tartışırlar. İman etmemişlerdir ama akıllarına yatarsa iman edeceklerdir. Bunlar derinlemesine sorular sorarlar. Mantık ilişkilerini kurarlar. Temel kuralları anlamaya çalışırlar. İstihza edenlerin ise böyle dertleri yoktur. Dışarıdan fark edilmeyen bir şekilde yalan söyleyerek sizi uğraştırırlar ve keyif alırlar.

Peki istihzayı anladığımız anda ne yapacağız? Ayet bize açıkça söylemektedir.

إِذَا سَمِعْتُمْ آيَاتِ اللَّهِ يُكْفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَأُ بِهَا فَلَا تَقْعُدُوا مَعَهُمْ حَتَّى يَخُوضُوا فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ إِنَّكُمْ إِذًا مِثْلُهُمْ

Allah’ın ayetlerini görmezden geliniyor ve alay ediliyor halde işittiğinizde onlar ondan başka söze dalana kadar onlarla oturmayın. Kesinlikle o zaman onların mislisiniz. (Nisa 140)

Onlarla oturmayacağız. Bizimle tartıştıkları zaman da istihzayı fark edince onlarla tartışmayacağız. Onlardan uzaklaşacağız. Eğer devam edersek onların misli oluruz. Allah’ın ayetleri ile istihza edenlerle oturduğumuzda tartışma hiçbir zaman olumlu sonuç doğurmaz. Biz de müstehzi konumuna düşmemek için onlarla oturmayacağız.

يَحْذَرُ الْمُنَافِقُونَ أَنْ تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُورَةٌ تُنَبِّئُهُمْ بِمَا فِي قُلُوبِهِمْ قُلِ اسْتَهْزِئُوا إِنَّ اللَّهَ مُخْرِجٌ مَا تَحْذَرُونَ (64) وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ إِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُ قُلْ أَبِاللَّهِ وَآيَاتِهِ وَرَسُولِهِ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِئُونَ (65)

Münafıklar kalplerinin içinde olanı onlara haber verecek olan bir surenin indirilmesinden çekiniyorlar. “Alay edin, kesinlikle Allah çekindiğinizi çıkarandır” de. Yemin olsun eğer onlara sorarsan “Biz yalnızca lafa dalıyor ve oyalanıyorduk” diyeceklerdir. “Allah, ayetleri ve elçisiyle mi alay ediyordunuz?” de (Tevbe 64-65)

Burada Allah’la ayetleriyle ve elçisiyle alay edilme durumu vardır. Amiyane tabirle geyik muhabbeti yapıyorlar, kendilerince dalga geçiyorlar. İstihzada ciddi görünerek dalga geçme durumu vardır.

فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَرِحُوا بِمَا عِنْدَهُمْ مِنَ الْعِلْمِ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ

Elçileri onlara kanıtları getirince ilimden indlerinde olanla sevindiler ve alay ediyor oldukları onları kuşattı. (Mümin 83)

Siz onlara kanıtlar getirin. İlimden kendi indlerinde olan kendi kıt bilgileridir. O kıt bilgilerle sonsuz ilim sahibi Allah’ın ayetlerini beğenmezler, kanıtları kendi kıt bilgileri ile geçersiz saymaya çabalarlar. En sonunda istihza ettikleri onları kuşatır.

وَكَمْ أَرْسَلْنَا مِنْ نَبِيٍّ فِي الْأَوَّلِينَ (6) وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ نَبِيٍّ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ (7)

Öncekilerin içine nice nebiler gönderdik. Onlara gelen her nebiyle yalnızca alay ediyorlardı. (Zuhruf 6-7)

Her nebi ile istihza edilmiştir. Hepsiyle ince alaylar yapılmıştır. İman edecekmiş gibi yapıp nebileri çırpındırmışlardır. Hem de gelen her nebiye bu ince alayı yapmışlar, dalga geçmişlerdir.

أَنْ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ: “Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve onlarla alay ediyor olmaları” demektir. أَنْ harfiyle mastar-ı müevveldir. السُّوءَى nın bedelidir.

السُّوءَى أَنْ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ: “En kötü (Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve onlarla alay ediyor olmaları)” demektir.

كَانَ عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاءُوا السُّوءَى أَنْ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ: “En kötü (Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve onlarla alay ediyor olmaları) kötülük yapanların akıbeti oldu” demektir. Bu ayette başka bir kıraat daha vardır.

Şerh

Kelime

Ravi

Kari

(عَاقِبَةُ) برفع التاء

عَاقِبَةَ

متفق عليه

نافع المدني

(عَاقِبَةُ) برفع التاء

عَاقِبَةَ

متفق عليه

ابن كثير المكي

(عَاقِبَةُ) برفع التاء

عَاقِبَةَ

متفق عليه

أبو عمرو بن العلاء

(عَاقِبَةَ) بنصب التاء

عَاقِبَةَ

متفق عليه

ابن عامر الدمشقي

(عَاقِبَةَ) بنصب التاء

عَاقِبَةَ

متفق عليه

عاصم الكوفي

(عَاقِبَةَ) بنصب التاء

عَاقِبَةَ

متفق عليه

حمزة الكوفي

(عَاقِبَةَ) بنصب التاء

عَاقِبَةَ

متفق عليه

الكسائي الكوفي

(عَاقِبَةُ) برفع التاء

عَاقِبَةَ

متفق عليه

أبو جعفر

(عَاقِبَةُ) برفع التاء

عَاقِبَةَ

متفق عليه

يعقوب

(عَاقِبَةَ) بنصب التاء

عَاقِبَةَ

متفق عليه

خلف العاشر

Görüldüğü gibi عَاقِبَةَ kıraati de عَاقِبَةُ kıraati de vardır. Bu durumda irab değişmektedir.

عَاقِبَةَ kıraatinde السُّوءَى takdiren merfu olur.

Mensuh isim cümlesi

İsmi

(Takdiren merfu)

Haberi

(Mensub)

Kâne

Bedel

Mübdelün
minh

أَنْ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ

السُّوءَى

عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاءُوا

كَانَ

عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاءُوا kânenin haberi olarak isminden önce söylenmiş olur. Cümle devrik olur. Anlam “En kötü (Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve onlarla alay ediyor olmaları) kötülük yapanların akıbeti oldu” şeklindedir.

عَاقِبَةُ kıraatinde ise السُّوءَى takdiren mensub olur.

Mensuh isim cümlesi

Haberi

(Takdiren mensub)

İsmi

(Merfu)

Kâne

Bedel

Mübdelün
minh

أَنْ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ

السُّوءَى

عَاقِبَةُ الَّذِينَ أَسَاءُوا

كَانَ

عَاقِبَةُ الَّذِينَ أَسَاءُوا kânenin ismi olarak yerinde söylenmiş olur. Cümle devrik olmaz. Anlam “Kötülük yapanların akıbeti, en kötü (Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve onlarla alay ediyor olmaları) oldu” şeklindedir.

İki kıraat ile iki mana da korunmuştur. Tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan çıkar sorusuna benzer bir durumdur.

Birinci kıraatte kötülük yapanların akıbeti en kötü olarak Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve onlarla alay etmeleri olur. İkinci kıraatte en kötü olarak Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve onlarla alay etmeleri kötülük yapanların akıbeti olur.

Buradaki yalanlanan/yanlışlanan ve alay edilen Allah’ın ayetleri doğal ayetler değildir. Kimse doğal ayetleri yalanlamaz, alay etmez. Buradaki Allah’ın ayetleri Allah’ın indirdiği kitaplardaki ayetlerdir.

Bu ayette الَّذِينَ أَسَاءُوا ifadesi kötülüğün organize bir biçimde yapıldığını göstermektedir. Kötülüğü yapanlar da yapış şekilleri de bellidir. Kötülük organize bir şekilde yapılmaya başlandığında bunu yapanların sonu en kötüsüdür. En kötüsü de Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve onlarla alay etmeleridir. Allah’ın ayetlerini yalanlayıp da alay edenler de sonunda organize kötülük yapanlar haline dönüşürler. İki kıraat ile iki durum da ortaya konmuştur.

بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ ile ayetlere هَا zamiri dönmüştür. Ayetlere هُنَّ zamiri de dönebilirdi ki bu durumda yalanlanan ve alay edilen ayetlerin sayısı yalanlanan ve alay edilmeyen ayetlerin sayısından az olurdu. Oysa burada هَا zamiri dönmüştür. Bu da göstermektedir ki yalanlanan ve alay edilen ayetlerin sayısı yalanlanmayan ve alay edilmeyen ayetlerin sayısından fazladır.

Burada السُّوءَى mübdelün minh, أَنْ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ bedeldir. Niçin bu şekilde gelmektedir? Bedel mübdelün minh şeklinde gelmenin inceliği şudur ki cümleden bunlardan birini çıkarırsanız da anlam bütünlüğü bozulmaz. Yani cümle كَانَ عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاءُوا السُّوءَى (En kötü kötülük yapanların akıbeti oldu) veya كَانَ عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاءُوا أَنْ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ (Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve onlarla alay ediyor olmaları kötülük yapanların akıbeti oldu) şeklinde olsaydı da anlam bütünlüğü bozulmayacaktı. Bu şekilde bedel kullanılması ile أَنْ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِئُونَ (Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve onlarla alay ediyor olmaları) nın السُّوءَى (en kötü) olduğu anlatılmış olmaktadır.

Diğer dikkat edilmesi gereken nokta her iki kıraatte de kânenin ismi ile kâne arasında mutabakatın olmamasıdır. Normalde beklenen hem عَاقِبَةَ hem de السُّوءَى dişil olduğundan كَانَ değil كَانَتْ şeklinde dişil gelmesidir.

عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاءُوا

كَانَ

Mutabakat yok

Dişil

Eril

عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاءُوا

كَانَتْ

Mutabakat var

Dişil

Dişil

كَانَ şeklinde geldiği için mutabakat yoktur. Mutabakatın olmamasının sebebi burada öncekilerden sonra gelen kötülük yapan organize toplulukların sayısının çok değil az olmasındandır. Yani organize olarak kötülük yapıp sonunda Allah’ın ayetlerini yalanlayıp da alay etme durumuna düşenlerin sayısı bu duruma düşmeyenlerin sayısından azdır. Oysa Allah’ın ayetlerini görmezden gelen çoktur. Alnı secdeden kalkmaz, orucunu tutar, hacca ve umreye gider, Allah’ın ayetlerini kabul eder, onları yalanlamaz, onlarla alay etmez, tam tersine onları yüceltir, her yerde bahseder ve açıklar ama hayatında onları görmezden gelerek uygulamaz. İşte bunlar çoktur. Topluluk olarak da çoktur. Hatta ekseriyet sistemlerinde genelde mücadele bu iki grup arasında geçer. Görmezden gelenler de yalanlayıp istihza edenler de ayrı sebeplerle de olsa Allah’ın ayetlerindeki kuralları kural haline getirme derdinde değillerdir.

 

 

Yalova, Teşvikiye

07 Ocak 2023

M. Lütfi Hocaoğlu

 






Tüm Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1248
Lokman Suresi Tefsiri 14. Ayet
20.04.2024 68 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1247
Lokman Suresi Tefsiri 13. Ayet
13.04.2024 128 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1246
Lokman Suresi Tefsiri 12. Ayet
6.04.2024 61 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1245
Lokman Suresi Tefsiri 11. Ayet
30.03.2024 86 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1244
Lokman Suresi Tefsiri 10. Ayet
16.03.2024 93 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1243
Lokman Suresi Tefsiri 8-9. Ayetler
9.03.2024 76 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1242
Lokman Suresi Tefsiri 7. Ayet
24.02.2024 105 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1241
Lokman Suresi Tefsiri 6. Ayet
17.02.2024 71 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1240
Lokman Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
10.02.2024 116 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1239
Rum Suresi Tefsiri 60. Ayet
27.01.2024 135 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1238
Rum Suresi Tefsiri 59. Ayet
20.01.2024 135 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1237
Rum Suresi Tefsiri 58. Ayet
6.01.2024 171 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1236
Rum Suresi Tefsiri 57. Ayet
30.12.2023 183 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1235
Rum Suresi Tefsiri 56. Ayet
16.12.2023 236 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1234
Rum Suresi Tefsiri 55. Ayet
25.11.2023 216 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1233
Rum Suresi Tefsiri 54. Ayet
11.11.2023 245 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1232
Rum Suresi Tefsiri 53. Ayet
4.11.2023 201 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1231
Rum Suresi Tefsiri 51-52. Ayetler
21.10.2023 283 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1230
Rum Suresi Tefsiri 50. Ayet
14.10.2023 232 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1229
Rum Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.09.2023 235 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1228
Rum Suresi Tefsiri 47. Ayet
16.09.2023 260 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1227
Rum Suresi Tefsiri 46. Ayet
9.09.2023 309 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1226
Rum Suresi Tefsiri 44-45. Ayetler
2.09.2023 209 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1225
Rum Suresi Tefsiri 43. Ayet
19.08.2023 220 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1224
Rum Suresi Tefsiri 42. Ayet
12.08.2023 222 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1223
Rum Suresi Tefsiri 41. Ayet
5.08.2023 263 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1222
Rum Suresi Tefsiri 40. Ayet
29.07.2023 223 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1221
Rum Suresi Tefsiri 39. Ayet
22.07.2023 218 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1220
Rum Suresi Tefsiri 38. Ayet
15.07.2023 213 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1219
Rum Suresi Tefsiri 37. Ayet
17.06.2023 201 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1218
Rum Suresi Tefsiri 36. Ayet
3.06.2023 250 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1217
Rum Suresi Tefsiri 35. Ayet
27.05.2023 237 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1216
Rum Suresi Tefsiri 33-34. Ayetler
20.05.2023 273 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1215
Rum Suresi Tefsiri 31-32. Ayetler
13.05.2023 248 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1214
Rum Suresi Tefsiri 30. Ayet
6.05.2023 329 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1213
Rum Suresi Tefsiri 29. Ayet
29.04.2023 252 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1212
Rum Suresi Tefsiri 28. Ayet
15.04.2023 286 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1211
Rum Suresi Tefsiri 27. Ayet
8.04.2023 293 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1210
Rum Suresi Tefsiri 26. Ayet
1.04.2023 268 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1209
Rum Suresi Tefsiri 25. Ayet
25.03.2023 287 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1208
Rum Suresi Tefsiri 24. Ayet
18.03.2023 399 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1207
Rum Suresi Tefsiri 23. Ayet
11.03.2023 287 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1206
Rum Suresi Tefsiri 22. Ayet
4.03.2023 405 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1205
Rum Suresi Tefsiri 21. Ayet
25.02.2023 412 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1204
Rum Suresi Tefsiri 20. Ayet
18.02.2023 472 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1203
Rum Suresi Tefsiri 19. Ayet
11.02.2023 298 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1202
Rum Suresi Tefsiri 17-18. Ayetler
4.02.2023 451 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1201
Rum Suresi Tefsiri 14-16. Ayetler
28.01.2023 326 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1200
Rum Suresi Tefsiri 12-13. Ayetler
21.01.2023 308 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1199
Rum Suresi Tefsiri 11. Ayet
14.01.2023 320 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1198
Rum Suresi Tefsiri 10. Ayet
7.01.2023 368 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1197
Rum Suresi Tefsiri 9. Ayet
31.12.2022 700 Okunma
2 Yorum 01.01.2023 00:23
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1196
Rum Suresi Tefsiri 8. Ayet
17.12.2022 358 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1195
Rum Suresi Tefsiri 6-7. Ayetler
10.12.2022 453 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1194
Rum Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
3.12.2022 416 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1193
Ankebut Suresi Tefsiri 69. Ayet
26.11.2022 384 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1192
Ankebut Suresi Tefsiri 68. Ayet
19.11.2022 439 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1191
Ankebut Suresi Tefsiri 67. Ayet
12.11.2022 424 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1190
Ankebut Suresi Tefsiri 65-66. Ayetler
5.11.2022 389 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1189
Ankebut Suresi Tefsiri 64. Ayet
29.10.2022 413 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1188
Ankebut Suresi Tefsiri 63. Ayet
22.10.2022 414 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1187
Ankebut Suresi Tefsiri 62. Ayet
15.10.2022 438 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1186
Ankebut Suresi Tefsiri 61. Ayet
8.10.2022 445 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1185
Ankebut Suresi Tefsiri 60. Ayet
1.10.2022 445 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1184
Ankebut Suresi Tefsiri 58-59. Ayetler
24.09.2022 449 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1183
Ankebut Suresi Tefsiri 57. Ayet
17.09.2022 1005 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1182
Ankebut Suresi Tefsiri 56. Ayet
10.09.2022 1078 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1181
Ankebut Suresi Tefsiri 54-55. Ayetler
3.09.2022 1631 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1180
Ankebut Suresi Tefsiri 53. Ayet
27.08.2022 1758 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1179
Ankebut Suresi Tefsiri 52. Ayet
20.08.2022 2181 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1178
Ankebut Suresi Tefsiri 51. Ayet
13.08.2022 1428 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1177
Ankebut Suresi Tefsiri 50. Ayet
6.08.2022 1828 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1176
Ankebut Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.07.2022 2288 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1175
Ankebut Suresi Tefsiri 47. Ayet
23.07.2022 1968 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1174
Ankebut Suresi Tefsiri 46. Ayet
16.07.2022 2450 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1173
Ankebut Suresi Tefsiri 45. Ayet
2.07.2022 2708 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1172
Ankebut Suresi Tefsiri 44. Ayet
25.06.2022 7546 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1171
Ankebut Suresi Tefsiri 43. Ayet
18.06.2022 2085 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1170
Ankebut Suresi Tefsiri 42. Ayet
11.06.2022 2200 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1169
Ankebut Suresi Tefsiri 41. Ayet
4.06.2022 2041 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1168
Ankebut Suresi Tefsiri 40. Ayet
28.05.2022 2528 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1167
Ankebut Suresi Tefsiri 39. Ayet
14.05.2022 2056 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1166
Ankebut Suresi Tefsiri 38. Ayet
7.05.2022 2300 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1165
Ankebut Suresi Tefsiri 37. Ayet
30.04.2022 2475 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1164
Ankebut Suresi Tefsiri 36. Ayet
23.04.2022 2922 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1163
Ankebut Suresi Tefsiri 35. Ayet
16.04.2022 11609 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1162
Ankebut Suresi Tefsiri 34. Ayet
9.04.2022 2700 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1161
Ankebut Suresi Tefsiri 33. Ayet
2.04.2022 2480 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1160
Ankebut Suresi Tefsiri 32. Ayet
26.03.2022 2148 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1159
Ankebut Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
19.03.2022 2550 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1158
Ankebut Suresi Tefsiri 29. Ayet
12.03.2022 2705 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1157
Ankebut Suresi Tefsiri 28. Ayet
5.03.2022 2306 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1156
Ankebut Suresi Tefsiri 27. Ayet
26.02.2022 3743 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1155
Ankebut Suresi Tefsiri 26. Ayet
19.02.2022 2359 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1154
Ankebut Suresi Tefsiri 25. Ayet
12.02.2022 3579 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1153
Ankebut Suresi Tefsiri 24. Ayet
5.02.2022 2955 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1152
Ankebut Suresi Tefsiri 23. Ayet
29.01.2022 2600 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1151
Ankebut Suresi Tefsiri 22. Ayet
22.01.2022 10153 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1150
Ankebut Suresi Tefsiri 21. Ayet
15.01.2022 2747 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1149
Ankebut Suresi Tefsiri 20. Ayet
1.01.2022 2949 Okunma


© 2024 - Akevler