Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1206
Rum Suresi Tefsiri 22. Ayet
4.03.2023
717 Okunma, 0 Yorum

RÛM SÛRESİ - 13. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَانِكُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِلْعَالِمِينَ (22)

Ve O’nun ayetlerindendir gökler ve yerin yaratılması ve dillerinizin ve renklerinizin ihtilafı. Kesinlikle onda âlimler için ayetler vardır. (22)

 

وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَانِكُمْ

Ve O’nun ayetlerindendir gökler ve yerin yaratılması ve dillerinizin ve renklerinizin ihtilafı.

 

İsim cümlesi

Atıf
harfi

Mübteda

Haber

Ma'tûf

Atıf harfi

Ma'tûfun aleyh

اخْتِلَافُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَانِكُمْ

وَ

خَلْقُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ

مِنْ آيَاتِهِ

وَ

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. Öncesindeki ayetteki مِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً cümlesine مِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَانِكُمْ cümlesini atfetmektedir.

مِنْ: “-den” demektir. Harf-i cerdir.

آيَاتِ: “Ayetler” demektir. Tekili آيَة dir. Ayet gösterge demektir. ءيي kökünden gelmiştir. Dördüncü bâbdan mastar olarak bir kimse ya da bir şey hakkında onun bilinmesini sağlayacak bir işaret koymak manasındadır. Bu mastar manasından konulan işaret manasında آيَة “gösterge” anlamında isimdir.

هِ: “O” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. 17. ayetteki Allah’a racidir.

آيَاتِهِ: “O’nun ayetleri” demektir. Allah’ın ayetleridir.

مِنْ آيَاتِهِ: “O’nun ayetlerinden” demektir.

خَلْقُ: “Yaratmak” demektir. خلق kökünden birinci bâbdan mastardır. Var olan başka bir şeyden yeni bir şey üretmek manasındadır. İsim tamlamasında muzaftır. Mastarlar isim tamlamasında fâiline ya da mef’ûle muzaf olurlar. Burada mef’ûle muzaftır.

السَّمَوَاتِ: “Gökler” demektir. سمو kökünden gelmiştir. Birinci bâbdan سُمُوٌّ mastarı bütün seviyelerin üstüne çıkmak, en üst seviyeye yükselmek manasındadır. Bu mastar manasından bütün seviyelerin üstüne çıkan manasında سَمَاءٌ her şeyin en üstü olarak “gök” anlamında camid isimdir. İsm-i cem-i cinstir. Yani hem cinsi ifade eder hem de topluluğu ifade eder. Yani gök cinsi veya gök topluluğu demektir. Cins ifade ettiği zaman eril, cem ifade ettiği zaman dişildir. İsm-i cemi cinsler sonuna ة alarak müfredleşirler. Yani tekili سَمَاوَةٌ veya سَمَاءَةٌ dür. İsm-i cemi cins bu şekilde ة alarak müfredleştikten sonra çoğulu سَمَوَاتٌ dür. Ancak Kuran’da سَمَاوَةٌ veya سَمَاءَةٌ şeklinde kullanımı yoktur. Kuran tekil olarak da yine سَمَاء yı kullanmaktadır.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. السَّمَوَاتِ ye الْأَرْضِ ı atfetmektedir.

الْأَرْضِ: “Yer” demektir. ءرض kökünden gelmiştir. Dördüncü bâbdan أَرَضٌ mastarı bir mekânın bereketli, verimli olması, hayrının çok olması ve yerleşme ve ikamet için uygun olması manasındadır. Bu mastar manasından yerleşme için uygun olan manasında أَرْضٌ “yer” anlamındadır. “Yeryüzü” manasına da gelir.

السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ: “Gökler ve yer” demektir. İki ayrı varlık değildir. “Kâinat” anlamında terimdir. خَلْقُ mastarının muzafun ileyhidir. Bu mastarın mef’ûlü yani yaratılandır.

خَلْقُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ: “Gökler ve yerin yaratılması” demektir. Mastarlar hem malum hem de meçhul anlamlıdır. خَلْقُ mastarı hem “yaratmak” hem de “yaratılmak” anlamındadır. Bu isim tamlamasında yaratan geçmediği için ve mastar mef’ûlüne muzaf olduğunu “yaratılmak” anlamı verilmesi uygundur.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. خَلْقُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ ye اخْتِلَافُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَانِكُمْ ü atfetmektedir.

اخْتِلَافُ: “İhtilaf etmek, uyuşmazlık, çelişki” demektir. خلف kökünden ifti’âl bâbından mastardır. Birinci bâbdan خَلَفَ - يَخْلُفُ şeklinde birisinin/bir şeyin önceden işgal edip terk ettiği mekâna yerleşmek, yerine geçmek manasındadır. Müteaddi fiildir. Birinci bâb if’tiâl bâbına (اخْتَلَفَيَخْتَلِفُ) iştirak etkisi ile gelir. “Birbirinin yerine geçmek” anlamına gelir. Birbirinin yerine geçmede biri varken diğeri yoktur, ikisi aynı anda olmaz. Bu nedenle ikisinin bir arada olmayacağı görüş ayrılıkları ihtilaftır. Biri geçerliyken diğeri geçersiz, biri doğru iken diğeri yanlıştır. Birbiri ile çelişkili ifadeler ihtilaf etmektedir. Çünkü biri varken diğeri olamaz.

إِنَّ فِي اخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا خَلَقَ اللَّهُ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَّقُونَ

Kesinlikle gece ve gündüzün ihtilafı ve Allah’ın gökler ve yerde yaratmasında ittika eden kavim için ayetler vardır. (Yunus 6)

Bu ayette gece ve gündüzün ihtilafı vardır. Gece varken gündüz olmaz, gündüz varken gece olmaz. Bu nedenle gece ve gündüz ihtilaf etmektedirler.

أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ وَلَوْ كَانَ مِنْ عِنْدِ غَيْرِ اللَّهِ لَوَجَدُوا فِيهِ اخْتِلَافًا كَثِيرًا

Kuran’ı tedebbür etmiyor musunuz? Allah’ın gayrısının indinden olsaydı onun içinde çok çelişki bulurlardı. (Nisa 82)

Bu ayette Kuran Allah’ın indiden olmasaydı içinde çok çelişki olacağı ihtilaf kelimesi ile ifade edilmektedir. Eğer Allah’ın gayrısının idinden olsaydı Kuran’ın bir ayetindeki ifade diğer ayetindeki ifade ile çelişkili olacaktı, biri varken diğeri geçersiz olacaktı.

وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَأُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

Onlara açıklamaların gelmesinin