Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1202
Rum Suresi Tefsiri 17-18. Ayetler
4.02.2023
662 Okunma, 0 Yorum

RÛM SÛRESİ - 9. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ (17) وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ (18)

Akşama girdiğiniz sırada ve sabaha girdiğiniz sırada - gökler ve yerde O’na aittir hamd - ve ikindide ve öğleye girdiğiniz sırada Allah tesbihleri bilir. (17-18)

 

Fiil cümlesi

Fâ-u
isti’nâfiye

Mefûlun fih

Fâil
Muzâfun ileyh

İsim fiil
Muzâf

Ma'tûf

Atıf harfi

Ma'tûf

Atıf harfi

Parantez cümlesi

Ma'tûf

Atıf harfi

Ma'tûfun aleyh

حِينَ تُظْهِرُونَ

وَ

عَشِيًّا

وَ

وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ

حِينَ تُصْبِحُونَ

وَ

حِينَ تُمْسُونَ

اللَّهِ

سُبْحَانَ

فَ

 

فَ: Fâ-u isti’nâfiyedir (الْفَاءُ الاِسْتِئْنَافِيَّةُ). Cümle başında bulunur. Arkasından öncesindeki cümle ile i’râb yönünden ilişkisi olmayan yeni bir cümle başlatır. İ’râbsal ilişki olmamasına rağmen öncesindeki cümle ile sonrasındaki cümle arasında anlamsal irtibat vardır. Bu irtibata göre fâ-u isti’nâfiye şu şekilde sınıflandırılır:

  1. Fâ-u ta’liliyye (الفَاءُ التَّعْلِيلِيَّةُ): Öncesi ile sonrasında sebep sonuç ilişkisi vardır. Öncesi sonrasının sebebidir. Türkçeye çevrilirken “bundan dolayı”, “bu sebeple” şeklinde çevrilmelidir.
  2. Fâ-u tafsiliyye (الفَاءُ التَّفْصِيلِيَّةُ أَوِ التَّفْسِيرِيَّةُ): Öncesindeki cümle kapalı, tam olarak anlaşılmayan bir cümledir (Mücmel bir ifade). Sonrasındaki cümle ise mücmeli açıklayan, kapalılığı gideren bir cümledir (Mufassal bir ifade).
  3. Netice Fâsı (فَاءُ النَّتِيجَةِ): Önceki cümle/cümleler açıklanmış cümle/cümlelerdir. Sonraki cümle ise bu açıklanmış cümle/cümlelerin sonucunu gösteren, bir nevi özetleyen cümledir. Fâ-u tafsiliyyenin tersidir. “Sonuç olarak”, “neticede” şeklinde Türkçeye çevrilir.
  4. İrtibat Fâsı (فَاءُ الْاِرْتِبَاطِ): Öncesindeki cümle ile sonrasındaki cümle arasında zamansal ya da sebepsel ilişki yoktur ama aralarında bağlantı vardır. Cümleler arasındaki fâ tertip ve takip için değil, sebep için değil, tafsil için değil, neticelendirme için değilse ve cümleler arasında konu bağlantısı olduğu zaman gelen fâ irtibât fâsıdır.

Buradaki fâ fâ-u ta’liliyye veya fâ-u tafsiliyyedir. Öncesinde fırkalar halinde ayrılanlar söylenmiştir. Bir sebep sonuç ilişkisi vardır. Ayrılma sebebiyle iki ayrı grup oluşmuştur. Bu şekliyle fâ-u ta’liliyyedir. Öncesinde fırkalar halinde ayrılanlar söylenmiştir. Sonrasında bu fırkalardan iki tanesi açıklanmıştır. Bu şekliyle fâ-u tafsiliyyedir.

سُبْحَانَ: “Tesbihleri bilir” demektir. سبح kökünden fetha üzere mebni isim fiildir. İsim fiiller fiil olmadıkları halde fiil manası ve görevi ifade eden kelimelerdir. Bazıları çekimlidir, bazılarının çekimi yoktur. Çekimli olanlarda merfu muttasıl zamir yoktur. Çekimi merfu muttasıl zamirler içerirse isim fiil olmaz, câmid fiil olur.

İsim fiiller üçe ayrılır: (Kırmızı renkli olanlar Kuran’da kullanılanlardır)

  1. Mürtecel isim fiiller (اسم الفعل المرتجل): Doğrudan isim fiil olarak kullanılan kelimelerdir.

Örnek: هَيْهَاتَ, أُفٍّ, صَهْ, مَهْ, هَلُمَّ, هَيْتَ

  1. Menkûl isim fiiller (اسم الفعل المنقول): Gerçekte isim fiil olarak kullanılmayan, sonradan isim fiillere nakledilen kelimelerdir.
  1. Cârr-mecrûrdan menkul (منقول عن الجار والمجرور)

Örnek: عَلَيْكَ, إِلَيْكَ

  1. Zarftan menkul (منقول عن الظرف)

Örnek: أَمَامَكَ, وَرَاءَكَ, دُونَكَ, لَدَيْكَ, مَكَانَكَ

  1. Mastardan menkul (منقول عن المصدر)

Örnek: رُوَيْدَ, بَلْهَ, سُبْحَانَ, حَسْبُ

  1. Tenbih harfinden menkul (منقول عن حرف تنبيه)

Örnek: هَاءَ

  1. Ma’dûl isim fiiller (اسم فعل معدول): Kıyasidir. فَعَالِ kalıbıyla elde edilir. Kuran’da bu şekilde kullanımı yoktur. Fiilin kökü فَعَالِ kalıbıyla çekilir ve o fiilin emir fiiline denk isim fiil elde edilir. Kıyasidir. Her fiil için kullanılabilir.

Örnek:تَرَاكِ = اتْرُكْ, حَذَارِ = احْذُرْ,ضَرَابِ = اضْرِبْ, نَزَالِ = انْزِلْ

İsim fiiller ifade ettikleri zamana göre üç gruptur:

  1. Mazi manalı olanlar: هَيْهَاتَ (Ne kadar uzak oldu)
  2. Muzari manalı olanlar: أُفٍّ (Öf, bıkkınım, canım sıkılıyor), سُبْحَانَ (Tesbihleri bilir), حَسْبُ (Yeter, kâfi)
  3. Emir manalı olanlar: عَلَيْكَ (Mecbur tut, ilzam et), هَاءَ (Al), هَلُمَّ (Buraya gel, buraya getir), هَيْتَ (Haydi, çabuk ol), مَكَانَكَ (Sabit ol, yerinde kal)

سُبْحَانَ “Tesbihleri bilir”  anlamındadır. Muzari manalı mastardan menkul isim fiildir. İsim fiil olması sadece izafetledir ve muzafun ileyhi fâili olmaktadır. Bu isim fiilin fâili sadece Allah olabilmektedir. Çünkü bir kök bu فُعْلَان kalıbından mastar olduğu zaman mübalağa kazanmaktadır. سُبْحَانَ de bütün tesbihleri mübalağalı olarak bilir anlamındadır. Tıpkı bir fiil gibi mef’ûlün bih, mef’ûlün bih gayr-i sarih ve mef’ûlün fih alır. Mastar-ı müevveli doğrudan mef’ûlün bih olarak alır, عَنْ harf-i ceri ile mef’ûlün bih gayr-i sarih alır.

إِنْ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ وَلَكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ

Hiçbir şey yoktur ki O’nun hamdıyla tesbih etmesin ve ancak onların tesbihini anlamlandıramazsınız. (İsra 44)

Her şey tesbih eder ama biz onların tesbihini anlamlandıramayız. حَمْد “değerin yayılması, bilinmesi, değer verilmesi” anlamındadır. O’nun hamdıyla demek O’nun değerinin bilinmesiyle, O’na değer verilmesiyle tesbih etmek demektir. Her şey tesbihiyle Allah’ın değerini yaymaktadır. Yaydığı her şeyle beraber O’nun da değerini yaymaktadır. Ancak biz her şeyin tesbihini anlamlandıramayız. Bizim ölçemediğimiz, göremediğimiz bir şekilde tesbih etmektedirler. Bir tür dalga yaymaktadırlar. Biz bunu anlamlandıramıyoruz. Allah sübhan olarak bütün tesbihleri bilir ve anlamlandırır. Sübhan olarak Allah her şeyi bilir. Herhangi bir yaprağın bile yere düştüğünü bilir. Herhangi bir bakterinin, virüsün, molekülün, atomun her an nerede olduğunu bilir. Sübhan olarak bilir.

اللَّهِ: “Allah” demektir. Alemlerin rabbinin özel ismidir. سُبْحَانَ isim fiilinin muzafun ileyhi olarak mecrurdur ve aynı zamanda bu isim fiilin fâilidir.

حِينَ: “Sırada, sürede” demektir. Zaman zarfıdır. Muzaf olarak kullanılınca “-dığı süresince, -dığı süre, -süresinde, -sırada, -sırasında” anlamlarına gelir. Muzaf olmadan müfred olarak kullanıldığında “bir süre” anlamındadır. Burada muzaf olarak kullanılmıştır.

تُمْسُونَ: “Akşama girersiniz” demektir. İf’âl bâbından مسي kökünden ikinci şahıs eril çoğul merfu muzari malum fiildir. مَسَاءٌ “akşam” anlamında zarf manasında camid isimdir. İf’âl babında (أَمْسَى - يُمْسِي) zamana girişi gösterir. Akşam zamanına girmek, akşamlamak manasındadır.

حِينَ تُمْسُونَ: “Akşama girdiğiniz sırada” demektir.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. حِينَ تُمْسُونَ yi حِينَ تُصْبِحُونَ ye atfetmektedir.

حِينَ: “Sırada, sürede” anlamında zaman zarfıdır.

تُصْبِحُونَ: “Sabaha girersiniz” demektir. İf’âl bâbından صبح kökünden ikinci şahıs eril çoğul merfu muzari malum fiildir. صَبَاحٌ “sabah” anlamında zarf manasında camid isimdir. İf’âl bâbında (أَصْبَحَ - يُصْبِحُ) zamana girişi gösterir. Sabah zamanına girmek, sabahlamak manasındadır.

حِينَ تُصْبِحُونَ: “Sabaha girdiğiniz sırada” demektir.

وَ: Vâv-u itiraziyyedir (Parantez vâvı). Bir cümlenin öğeleri arasına giren cümleye parantez cümlesi (الجملة الاعتراضية) denir. Cümle söylenirken bir parantez açılmakta ve parantez cümlesi söylenmektedir. Sonra ana cümleye kalındığı yerden devam edilmektedir. Parantez cümlesinin başına bir vav harf-i getirilir. Bu vav’a vâv-u itiraziyye denilir.

لِ: “İçin” demektir. Harf-i cerdir.

هُ: “O” demektir. اللَّهِ ye racidir.

لَهُ: “O’nun içindir, O’na aittir” demektir.

الْحَمْدُ: “Değer, değer vermek” anlamındadır. Kökü حمد‘dir, camid isim olarak “değer” anlamında, mastar olarak “değer vermek” anlamındadır. Kuran’da الْحَمْدُ şeklindeki harf-i tarifle geçişlerin hepsi Allah için gelmektedir. بِحَمْدِ şeklindeki geçişlerin hepsi rab/رَبّ ile beraber izafet şeklinde gelmektedir. حَمِيد şeklinde sıfat-ı müşebbehe olarak yalnızca Allah için kullanılır. الْحَمْدُ camid isim olduğunda istiğrak içindir, “bütün değerler” anlamındadır.

فِي: “İçinde” demektir. Harf-i cerdir.

السَّمَوَاتِ: “Gökler” demektir. سمو kökünden gelmiştir. Birinci bâbdan سُمُوٌّ mastarı bütün seviyelerin üstüne çıkmak, en üst seviyeye yükselmek manasındadır. Bu mastar manasından bütün seviyelerin üstüne çıkan manasında سَمَاءٌ her şeyin en üstü olarak “gök” anlamında camid isimdir. İsm-i cem-i cinstir. Yani hem cinsi ifade eder hem de topluluğu ifade eder. Yani gök cinsi veya gök topluluğu demektir. Cins ifade ettiği zaman eril, cem ifade ettiği zaman dişildir. İsm-i cemi cinsler sonuna ة alarak müfredleşirler. Yani tekili سَمَاوَةٌ veya سَمَاءَةٌ dür. İsm-i cemi cins bu şekilde ة alarak müfredleştikten sonra çoğulu سَمَوَاتٌ dür. Ancak Kuran’da سَمَاوَةٌ veya سَمَاءَةٌ şeklinde kullanımı yoktur. Kuran tekil olarak da yine سَمَاء yı kullanmaktadır.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. السَّمَوَاتِ ı الْأَرْضَ a atfetmektedir.

الْأَرْضِ: “Yer” demektir. ءرض kökünden gelmiştir. Dördüncü bâbdan أَرَضٌ mastarı bir mekânın bereketli, verimli olması, hayrının çok olması ve yerleşme ve ikamet için uygun olması manasındadır. Bu mastar manasından yerleşme için uygun olan manasında أَرْضٌ “yer” anlamındadır. “Yeryüzü” manasına da gelir.

السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ: “Gökler ve yer” demektir. İki ayrı varlık değildir. “Kâinat” anlamında terimdir.

فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ: “Gökler ve yerde” demektir.

لَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ: “Gökler ve yerde O’na aittir hamd” demektir. لَهُ hamddan (الْحَمْدُ) önce gelmiştir. Bu da tahsis içindir. Bütün hamdlar yani bütün değerler yalnızca Allah’a aittir demektir.

لَهُ daki لِ harf-i ceri temlik veya ta’lil için olabilir. Eğer الْحَمْدُ mastar ise (değer vermek) o zaman لِ ta’lîl için olur. “Değer vermek Allah içindir” anlamına gelir. Eğer الْحَمْدُ isim ise (değer) o zaman لِ temlik için olur. “Bütün değerler Allah’ın mülkündedir” anlamına gelir. “Değerlerin yönetimi Allah’a aittir” demektir.

Bu cümle niçin ayrı bir cümle olarak gelmemiş de parantez cümlesi olarak gelmiştir? Cümle sübhan ile başlamıştır. Allah tesbihleri bilmektedir. Araya giren bu parantez cümlesi hamdın yalnızca Allah’a ait olduğunu söylemektedir. Burada bilinen tesbihler hamd ile yapılan tesbihlerdir. Buradaki zamanlarda hamd ile yapılan tesbihlerdir. Allah’ın değerinin bilinmesi ile yapılan tesbihlerdir. Bu nedenle parantez cümlesi olarak gelmiştir.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. حِينَ تُصْبِحُونَ ye عَشِيًّا i atfetmektedir.

عَشِيًّا: “İkindi” demektir. Gölgenin doğuya, Güneş’in batıya doğru hareket ettiği zamandır. Öğle saatinden Güneş’in batmasına kadar olan zamandır. İsm-i cem-i cinstir. Sonuna ة almazsa cinsi ve çoğulu bildirir. ة alırsa sadece bir günün o vaktini bildirir. Harf-i tarif alırsa bütün günlerin o vaktini bildirir. بِ harf-i cerini alırsa o sürenin bir kısmını ifade eder.

وقيل: العَشا يكونُ سُوءَ البصَرِ من غيرِ عَمًى، ويكونُ الذي لا يُبْصِرُ باللَّيْلِ ويُبْصِرُ بالنَّهارِ، وقد عَشا يَعْشُو عَشْواً، وهو أَدْنَى بَصَرِه

Denilir ki: Âşâ körlükten gayri görmenin kötü olmasıdır ve geceleyin görmeyen ve gündüz gören kimse olur ve عَشا يَعْشُو عَشْواً ve o onun görmesinin en aşağısıdır. (Lisanu-l Arab)

Birinci bâbdan (عَشَا - يَعْشُو) görmenin kötü olması demektir.

وقال الأَزهري: يَقَع العشيُّ على ما بَيْنَ زَوالِ الشمْسِ إلى وَقْت غُروبها، كل ذلك عَشِيٌّ، فإذا غابَتِ الشَّمْسُ فهو العِشاءُ

Ezheri dedi ki: Aşiy Güneş’in zevalinden batması vaktine kadar olan arada vuku bulur. Bütün bunlar aşiydir. Güneş battığı zaman o işâdır. (Lisanu-l Arab)

والعَشِيُّ: آخر النَّهار.

Aşiy: Neharın sonudur. (Makayisu-l Luga)

Zaman olarak ise gündüz saatlerinin giderek karanlıklaştığı öğle ile akşam saatleri arasıdır.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. عَشِيًّا e حِينَ تُظْهِرُونَ yi atfetmektedir.

حِينَ: “Sırada, sürede” anlamında zaman zarfıdır.

تُظْهِرُونَ: “Öğleye girersiniz” demektir. İf’âl bâbından ظهر kökünden ikinci şahıs eril çoğul merfu muzari malum fiildir. Üçüncü bâbdan ظَهَرَ - يَظْهَرُ şeklinde açık ve net görülebilmeye imkân sağlayan bir mevkide olmak, görünür olmak manasındadır. Lazım fiildir. Üçüncü bâb if’âl bâbına (أَظْهَرَيُظْهِرُ) tadiye etkisi ile gelerek görünür kıldı anlamına gelir. Bunun dışında ظَهِيرَةٌ ise her şeyin en rahat görülebildiği, güneşin en tepede olduğu öğle zamanının adıdır. Bu nedenle aynı kök if’âl bâbında (أَظْهَرَيُظْهِرُ) öğle zamanına girmek anlamına gelmektedir.

حِينَ تُظْهِرُونَ: “Öğleye girdiğiniz sırada” demektir.

حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ: “Akşama girdiğiniz sırada ve sabaha girdiğiniz sırada ve ikindide ve öğleye girdiğiniz sırada” demektir. عَشِيًّا bir vakte giriş değil, bir zaman dilimidir. Bu nedenle حِينَ ile gelmemiştir. Diğerleri için belirlenebilecek bir Güneş’in hareketinin net bir sınırı vardır, عَشِيًّا için yoktur.

Buradaki vakitler ne anlatmaktadır? Niçin söylenmiştir?

جاء نافع بن الأزرق إلى ابن عباس فقال: هل تجد الصلوات الخمس في القرآن؟ فقال: نعم فقرأ { فَسُبْحَانَ ٱللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ } صلاة المغرب { وَحِينَ تُصْبِحُونَ } صلاة الصبح { وَعَشِيّاً } صلاة العصر { وَحِينَ تُظْهِرُونَ } صلاة الظهر، وقرأ { وَمِن بَعْدِ صَلَٰوةِ ٱلْعِشَاء }]النور58[ وأخرج ابن أبـي شيبة وابن جرير وابن المنذر عنه قال: جمعت هذه الآية مواقيت الصلاة { فَسُبْحَانَ ٱللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ } المغرب والعشاء { وَحِينَ تُصْبِحُونَ } الفجر { وَعَشِيّاً } العصر { وَحِينَ تُظْهِرُونَ } الظهر.

Nâfi’ bin Ezrak İbni Abbas’a geldi, dedi ki: beş salatı Kuran’da bulabilir misin? Dedi ki: Evet ve okudu { فَسُبْحَانَ ٱللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ } akşam salatı { وَحِينَ تُصْبِحُونَ } sabah salatı { وَعَشِيّاً } ikindi salatı { وَحِينَ تُظْهِرُونَ } öğle salatı ve okudu { وَمِن بَعْدِ صَلَٰوةِ ٱلْعِشَاء } (Nur 58). İbni ebi Şeybe ve ibni Cerîr ve ibni Munzur onun dışına çıktı. Dedi ki: bu ayette salatın vakitleri toplanıldı { فَسُبْحَانَ ٱللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ } akşam ve yatsı { وَحِينَ تُصْبِحُونَ } fecr { وَعَشِيّاً } ikindi { وَحِينَ تُظْهِرُونَ } öğle. (Alûsi Tefsiri, Rûm 17-18)

Bu vakitler hamd ile tesbihin yapıldığı özel vakitlerdir. Salat vakitleridir.

سُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ: “Akşama girdiğiniz sırada ve sabaha girdiğiniz sırada ve ikindide ve öğleye girdiğiniz sırada Allah tesbihleri bilir” demektir. Allah başka zamanlarda tesbihleri bilmez mi ki bu şekilde söylenmiştir. Burada mefhumu muhalefet geçerli değildir. Araya giren parantez cümlesi bunu açıklamaktadır.

سُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ: “Akşama girdiğiniz sırada ve sabaha girdiğiniz sırada - gökler ve yerde O’na aittir hamd - ve ikindide ve öğleye girdiğiniz sırada Allah tesbihleri bilir” demektir.

Namazdan sonra yapılan boncuk çekmeler tesbih değildir. O boncuklara tesbih ismi verilmiştir ama tesbih değildir. Boncuk çekmenin tarihçesine bakarsak Hinduizm ile başladığını görürüz. Onlar boncuk çekmeye “Japa Mala” demektedirler. Japa Tanrının adının tekrarlanması demektir. Mala ise Sanskritçe çelenk demektir. Yani kullanılan aracın adı maladır. Psikolojik rahatlama için yapmaktadırlar ve bunun için iki yöntem daha kullanırlar: Sadhana (ruhsal egzersiz) ve meditasyon (derin düşünme). En yaygın kullanılan mala 108 boncukludur.

Hindu boncukları: Japa Mala, tulasi ağacı adı verilen bir ağaçtan yapılmıştır.

Budizm’de de boncuklara mala demektedirler. 27, 108 ve 111 boncuklu formları vardır.

Japon Zen Budist boncukları

Hıristiyanlıkta katolikler ve bazı Anglikanlar 54 + ilave 5 boncuktan oluşan Rosary denilen boncukları kullanırlar. Ortadoğu Ortodoks Hıristiyanları ise 100 düğümden oluşan dua ipleri de denilen Rosary boncuklarını kullanırlar. 50 ve 33 düğümlü olanları da vardır. Rus Ortodokslarının kullandığı dua iplerine ise “lestovka” denir. Protestanlar ise 33 boncuklu olanları kullanmıştır.

El yapımı Roman Katolik boncukları

100 düğümlü Yunan Ortodoks boncukları

Bu bid’atın İslamiyet’e nereden geldiği anlaşılmaktadır. İslamiyet’te olmayan ruhban müessesesinin yanında çok daha hafif olan boncuk çekmek gibi bid’atların İslamiyet’e sokulması hiç de zor olmamıştır.

Şuurlu varlıkların tesbihi bütün değerlerin, değer verilenlerin Allah’tan geldiğini bilmek ve bunu yaymak ve buna uygun olarak davranmaktır. Bahçeniz var, ürün alıyorsunuz, ticaret yapıyorsunuz, üretim yapıyorsunuz, kazanıyorsunuz, elde ettiğiniz ürünler değerdir. Bu değerler size ait değildir. Allah’a aittir. Bunu bileceksiniz, söyleyeceksiniz, yayacaksınız. Ve bunlara ihtiyacı olan Allah’ın kullarına vererek ihtiyaçlarını karşılayacaksınız. Bu değerlerin bir kısmını Allah yolunda harcayacaksınız. Bunun için sistem kuracaksınız. İşte o zaman tesbih etmiş olursunuz.

إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ (17) وَلَا يَسْتَثْنُونَ (18) فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ (19) فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ (20) فَتَنَادَوْا مُصْبِحِينَ (21) أَنِ اغْدُوا عَلَى حَرْثِكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَارِمِينَ (22) فَانْطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ (23) أَنْ لَا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِسْكِينٌ (24) وَغَدَوْا عَلَى حَرْدٍ قَادِرِينَ (25) فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ (26) بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ (27) قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ (28) قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ (29) فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ (30) قَالُوا يَاوَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ (31) عَسَى رَبُّنَا أَنْ يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِنْهَا إِنَّا إِلَى رَبِّنَا رَاغِبُونَ (32)

Kesinlikle biz onları bahçe ashabını denediğimiz gibi denedik. Sabaha girerken kesinlikle onu devşireceklerini yemin etmişlerdi. İstisna da yapmıyorlardı. Onlar uyurken onu rabbinden bir tayfun tavaf etti de devşirilmiş gibi oldu. Sabaha girerlerken birbirlerine “devşirenler iseniz ekininize erken gidin” diye nida ettiler. Kısık sesle birbirleriyle “Sakın bugün ona aranızda bir miskin girmesin” diye konuşarak hemen ayrıldılar. Biçmeye gücü yetenler olarak erkenden gittiler. Onu (bahçeyi) görünce “kesinlikle biz yolu şaşıranlarız, hayır biz mahrum edilenleriz” dediler. En vasatları “size demedim mi tesbih etmeliydiniz” dedi. “Rabbimiz tesbihleri bilir, kesinlikle biz zalimleriz” dediler. Birbirlerini kınayarak bazısı bazısına döndü. “Vay bize, kesinlikle biz taşkınlarız. Belki de rabbimiz ondan daha hayırlısını bize değiştirir. Kesinlikle biz rabbimize yönelenleriz” dediler. (Kalem 17-32)

Bu ayetlerde de görülmektedir ki tesbih Allah’ın değerlerinin Allah’a ait olduğunu bilerek bunu yaymak ve Allah’ın ihtiyacı olan kullarına bunları vermektir. En güzeli bunu sistem haline getirmektir.

Ayette gökler ve yerde bütün değerler Allah’a aittir demektedir.  Bu takyide gerek var mıdır? Zaten bütün değerler Allah’a aittir. Bu söylendiğine göre ve parantez cümlesi olarak söylendiğine göre içinde bulunduğu cümle bununla ilgilidir. Allah sübhandır. Göklerde ve yerde bütün tesbihleri bilmektedir. Allah’ın değerleriyle tesbih ettiğinizi bilmektedir. Kâinat içinde bütün değerlerle tesbihleri bilmektedir. Siz de buna göre tesbih etmelisiniz denmektedir.

Salat vakitlerinde de tesbih yapılır. Bu tesbih salatın ritüeli içinde söylenir. سُبْحَانَ رَبِّىَ الْأَعْلَى ve سُبْحَانَ رَبِّىَ الْعَظِيمِ dersiniz. Allah’ın bütün tesbihleri bildiğini söylemiş olursunuz. Böylece Allah’ın sübhan olduğunu söylemiş olursunuz. Asıl tesbih salatın ritüel kısmı dışındaki toplantı kısmındaki tesbihtir. Bu nedenle bu ayette salat vakitleri söylenmektedir. Salatlarda yani toplantılarda kararlar alacaksınız. Allah’ın değerlerinin Allah’a ait olduğunu bileceksiniz. Bütün değerlerin Allah’ a aitse bunu Allah adına kim değerlendirecektir? Kamu değerlendirecektir. Salatlarda kararlar alınacak ve bu değerlerin nasıl kullanılacağına karar verilecektir. Tesbihe uygun olarak alınacak kararları Allah bilecektir. Bu da O’nun sübhan vasfıyladır.

“Akşama girdiğiniz sırada ve sabaha girdiğiniz sırada ve ikindide ve öğleye girdiğiniz sırada Allah tesbihleri bilir” denmektedir. Başka zamanlarda tesbihleri bilmemekte midir ki de bu şekilde söylenmektedir? Allah her zaman her an tesbihleri bilir. Bu şekilde söylenmiştir. Sebebi de bu zamanlarda tesbihin özellikle yapılmasının gerekliliğidir. İfadede siz kullanılması Kuran ehlinin bunu yapacak olmasındandır.

Cahiliye dönemindeyiz. Kuran’da çok sayıda tahrif vardır. Bu tahrif yaygınlaşmış ve bu tahrifler İslam’ın yerini almıştır. Tesbih de bu tahriften nasibini almıştır. Tahrif sözü bile tahrif edilmiştir. Tahrif metnin değiştirilmesi değil, anlamın değiştirilmesi ve gerçek anlamının yerine başka bir anlamın geçirilmesi ve artık bu şekilde anlaşılmasıdır.

يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهِ

Kelimi konulduğu yerden tahrif ediyorlar. (Nisa 46, Maide 13, Maide 41)

Kelime Türkçede sözcük olarak kullanılmaktadır. Bu da tahriftir. Kelim kelimenin çoğulunu veya cinsini ifade eder. Kelim anlam demektir. Eğer dönen zamir dişil tekil ise (هَا) kelim anlamlar demektir. Eğer dönen zamir eril tekil ise (هُ) kelim anlam cinsi demektir. Burada eril tekil (مَوَاضِعِهِ) zamir kullanılmıştır. Yahudiler anlamları değil anlam cinsini tahrif etmekteydiler. Yani sözün konulduğu en temel anlamı kökünden değiştirmekte, başka anlam vermekteydiler. Bundan sonrasında söz tahrifli yeni anlamıyla kullanılmaktaydı.

Bu şekilde Kuran’da da çok ciddi tahrifler vardır. Tahrif edilen kavramların en başında din, İslam, iman, mümin, müslim, şirk, müşrik, küfür, kâfir gelmektedir. Tesbih de tahrif kurbanıdır. Bu kadar önemli bir görev, Allah’ın pek çok yerde bize emrettiği bu görev boncuk çekmeye indirgenmiştir. Vah halimize vah.

 

 

Yalova, Teşvikiye

04 Şubat 2023

M. Lütfi Hocaoğlu

 






Tüm Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1269
Secde Suresi Tefsiri 3. Ayet
14.12.2024 21 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1268
Secde Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
7.12.2024 60 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1267
Lokman Suresi Tefsiri 34. Ayet
30.11.2024 64 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1266
Lokman Suresi Tefsiri 33. Ayet
16.11.2024 109 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1265
Lokman Suresi Tefsiri 32. Ayet
9.11.2024 111 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1264
Lokman Suresi Tefsiri 31. Ayet
26.10.2024 138 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1263
Lokman Suresi Tefsiri 30. Ayet
12.10.2024 162 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1262
Lokman Suresi Tefsiri 29. Ayet
5.10.2024 198 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1261
Lokman Suresi Tefsiri 28. Ayet
7.09.2024 207 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1260
Lokman Suresi Tefsiri 27. Ayet
31.08.2024 193 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1259
Lokman Suresi Tefsiri 25-26. Ayetler
24.08.2024 221 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1258
Lokman Suresi Tefsiri 24. Ayet
17.08.2024 199 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1257
Lokman Suresi Tefsiri 23. Ayet
3.08.2024 229 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1256
Lokman Suresi Tefsiri 22. Ayet
27.07.2024 222 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1255
Lokman Suresi Tefsiri 21. Ayet
20.07.2024 225 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1254
Lokman Suresi Tefsiri 20. Ayet
13.07.2024 239 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1253
Lokman Suresi Tefsiri 19. Ayet
29.06.2024 228 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1252
Lokman Suresi Tefsiri 18. Ayet
22.06.2024 239 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1251
Lokman Suresi Tefsiri 17. Ayet
25.05.2024 295 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1250
Lokman Suresi Tefsiri 16. Ayet
18.05.2024 306 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1249
Lokman Suresi Tefsiri 15. Ayet
11.05.2024 284 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1248
Lokman Suresi Tefsiri 14. Ayet
20.04.2024 393 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1247
Lokman Suresi Tefsiri 13. Ayet
13.04.2024 426 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1246
Lokman Suresi Tefsiri 12. Ayet
6.04.2024 360 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1245
Lokman Suresi Tefsiri 11. Ayet
30.03.2024 414 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1244
Lokman Suresi Tefsiri 10. Ayet
16.03.2024 350 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1243
Lokman Suresi Tefsiri 8-9. Ayetler
9.03.2024 336 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1242
Lokman Suresi Tefsiri 7. Ayet
24.02.2024 365 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1241
Lokman Suresi Tefsiri 6. Ayet
17.02.2024 311 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1240
Lokman Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
10.02.2024 483 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1239
Rum Suresi Tefsiri 60. Ayet
27.01.2024 400 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1238
Rum Suresi Tefsiri 59. Ayet
20.01.2024 376 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1237
Rum Suresi Tefsiri 58. Ayet
6.01.2024 413 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1236
Rum Suresi Tefsiri 57. Ayet
30.12.2023 414 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1235
Rum Suresi Tefsiri 56. Ayet
16.12.2023 490 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1234
Rum Suresi Tefsiri 55. Ayet
25.11.2023 491 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1233
Rum Suresi Tefsiri 54. Ayet
11.11.2023 511 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1232
Rum Suresi Tefsiri 53. Ayet
4.11.2023 435 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1231
Rum Suresi Tefsiri 51-52. Ayetler
21.10.2023 507 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1230
Rum Suresi Tefsiri 50. Ayet
14.10.2023 472 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1229
Rum Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.09.2023 473 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1228
Rum Suresi Tefsiri 47. Ayet
16.09.2023 492 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1227
Rum Suresi Tefsiri 46. Ayet
9.09.2023 612 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1226
Rum Suresi Tefsiri 44-45. Ayetler
2.09.2023 448 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1225
Rum Suresi Tefsiri 43. Ayet
19.08.2023 479 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1224
Rum Suresi Tefsiri 42. Ayet
12.08.2023 505 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1223
Rum Suresi Tefsiri 41. Ayet
5.08.2023 542 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1222
Rum Suresi Tefsiri 40. Ayet
29.07.2023 462 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1221
Rum Suresi Tefsiri 39. Ayet
22.07.2023 480 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1220
Rum Suresi Tefsiri 38. Ayet
15.07.2023 435 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1219
Rum Suresi Tefsiri 37. Ayet
17.06.2023 437 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1218
Rum Suresi Tefsiri 36. Ayet
3.06.2023 484 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1217
Rum Suresi Tefsiri 35. Ayet
27.05.2023 485 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1216
Rum Suresi Tefsiri 33-34. Ayetler
20.05.2023 482 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1215
Rum Suresi Tefsiri 31-32. Ayetler
13.05.2023 526 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1214
Rum Suresi Tefsiri 30. Ayet
6.05.2023 608 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1213
Rum Suresi Tefsiri 29. Ayet
29.04.2023 472 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1212
Rum Suresi Tefsiri 28. Ayet
15.04.2023 526 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1211
Rum Suresi Tefsiri 27. Ayet
8.04.2023 531 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1210
Rum Suresi Tefsiri 26. Ayet
1.04.2023 478 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1209
Rum Suresi Tefsiri 25. Ayet
25.03.2023 502 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1208
Rum Suresi Tefsiri 24. Ayet
18.03.2023 650 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1207
Rum Suresi Tefsiri 23. Ayet
11.03.2023 504 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1206
Rum Suresi Tefsiri 22. Ayet
4.03.2023 638 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1205
Rum Suresi Tefsiri 21. Ayet
25.02.2023 901 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1204
Rum Suresi Tefsiri 20. Ayet
18.02.2023 724 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1203
Rum Suresi Tefsiri 19. Ayet
11.02.2023 476 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1202
Rum Suresi Tefsiri 17-18. Ayetler
4.02.2023 662 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1201
Rum Suresi Tefsiri 14-16. Ayetler
28.01.2023 504 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1200
Rum Suresi Tefsiri 12-13. Ayetler
21.01.2023 459 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1199
Rum Suresi Tefsiri 11. Ayet
14.01.2023 480 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1198
Rum Suresi Tefsiri 10. Ayet
7.01.2023 519 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1197
Rum Suresi Tefsiri 9. Ayet
31.12.2022 1097 Okunma
2 Yorum 01.01.2023 00:23
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1196
Rum Suresi Tefsiri 8. Ayet
17.12.2022 504 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1195
Rum Suresi Tefsiri 6-7. Ayetler
10.12.2022 595 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1194
Rum Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
3.12.2022 580 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1193
Ankebut Suresi Tefsiri 69. Ayet
26.11.2022 533 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1192
Ankebut Suresi Tefsiri 68. Ayet
19.11.2022 581 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1191
Ankebut Suresi Tefsiri 67. Ayet
12.11.2022 566 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1190
Ankebut Suresi Tefsiri 65-66. Ayetler
5.11.2022 526 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1189
Ankebut Suresi Tefsiri 64. Ayet
29.10.2022 543 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1188
Ankebut Suresi Tefsiri 63. Ayet
22.10.2022 567 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1187
Ankebut Suresi Tefsiri 62. Ayet
15.10.2022 590 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1186
Ankebut Suresi Tefsiri 61. Ayet
8.10.2022 822 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1185
Ankebut Suresi Tefsiri 60. Ayet
1.10.2022 782 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1184
Ankebut Suresi Tefsiri 58-59. Ayetler
24.09.2022 833 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1183
Ankebut Suresi Tefsiri 57. Ayet
17.09.2022 1144 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1182
Ankebut Suresi Tefsiri 56. Ayet
10.09.2022 1233 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1181
Ankebut Suresi Tefsiri 54-55. Ayetler
3.09.2022 2086 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1180
Ankebut Suresi Tefsiri 53. Ayet
27.08.2022 2183 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1179
Ankebut Suresi Tefsiri 52. Ayet
20.08.2022 2625 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1178
Ankebut Suresi Tefsiri 51. Ayet
13.08.2022 1772 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1177
Ankebut Suresi Tefsiri 50. Ayet
6.08.2022 2254 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1176
Ankebut Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.07.2022 2741 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1175
Ankebut Suresi Tefsiri 47. Ayet
23.07.2022 2427 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1174
Ankebut Suresi Tefsiri 46. Ayet
16.07.2022 2882 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1173
Ankebut Suresi Tefsiri 45. Ayet
2.07.2022 3157 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1172
Ankebut Suresi Tefsiri 44. Ayet
25.06.2022 8145 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1171
Ankebut Suresi Tefsiri 43. Ayet
18.06.2022 2588 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1170
Ankebut Suresi Tefsiri 42. Ayet
11.06.2022 2712 Okunma


© 2024 - Akevler