Millî Gazete -sadece bayramda değil- her zaman farklı
Millî Gazete adına, yıllar önce, Zonguldak’ta, konferanstayız. Yılmaz Bayat ile konuşmacıyız. Hasan Durmuş ve Selami Çalışkan da var. Çok yönlü bir Zonguldak ziyaretiydi, dört köşe yazısı ile değerlendirmiştim. Ayrıca başka çalışmalar da yaptık, hepsi yayımlandı...
Millî Gazete ile söze başlamamın sebebi var. O gün Zonguldak’ta konuşmamı yapmak üzere kürsüye çıktığımda, salonun önünü boydan boya enine kaplayan masayı gördüm ve daha konuşmanın başında dedim ki: Bu masanın en başına veya en sonuna Millî Gazete’yi koyun, diğer tarafına da bugün Türkiye’de yayımlanan diğer günlük gazeteleri koyun ve inceleyin… Millî Gazete’de bulduklarınızı, diğer bütün gazetelerin toplamında bulamazsınız…
Millî Gazete yazarlarını okuyarak başlarım, günlük okuma çalışmama… Bu yazıyı yazdığım bugün tersini yaptım, önce diğer gazete yazarlarını okudum, sonra Millî Gazete… Okuma çalışmam “Myanmar-Arakan Müslümanları Mezalimi” merkezliydi… Gazetemizden iki yazarımızdan örnek vereceğim; Prof. M. Seyfettin Erol ve Reşat Nuri Erol. İddia ediyorum: Bu mesele ve diğer ana meseleler de dâhil olmak üzere, biri araştırsın ve bugün sadece bu iki yazar ile diğer gazetelerdeki bütün yazarlar bu konuda ne yazmış, incelesinler ve: Millî Gazete ile diğer bütün gazeteler arasındaki farkı bir kere daha görsünler…
Millî Gazete yazarı Seyfettin Erol, “Myanmar-Arakan Müslümanları Niçin Hedef?” başlıklı yazısına şöyle başlamış: “En sonda söyleyeceğimi en başta belirteyim: Arakan Müslümanları, global ölçekte yürütülen güç mücadelesinin yerel kurbanlarıdır. Gerisi ise işin sadece yazılan hikâyesidir; aynen daha önceki örneklerinde görüldüğü üzere…” Yazı şöyle bitiyor: “Bu arada, BM ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ne yapıyor? Ben söyleyeyim; koskoca bir hiç! En azından İİT boyutu şu gerçekliği net bir şekilde ortaya koyuyor: İslam dünyasında ciddi anlamda bir güç-lider boşluğu var ve bunun İİT tarafından bu şekliyle doldurulması mümkün değil. / Zira teşkilat içerisinde herkes birer “şeyh”, “emir”, “efendi”, “ağa”… Ve bunlar dışarıya karşı hiçbir şey ifade etmiyor; çünkü caydırıcı değiller. Bundan dolayı da en kolay akıtılan kan Müslüman kanı oluyor. Yazık değil mi?”
Millî Gazete’deki köşemde aynı gün ve aynı konu ile diğer konularda, benzer hatırlatmalar ve uyarılar yaptığım için mutlu oldum; ‘akıl için yol bir’ ama aklını kullananlara…
Millî Gazete böyle de diğerleri hepten boş mu? Değil! Yeni Şafak Yazarı Yaşar Süngü, dün “Myanmar beş para etmeyen bir ülke de, İslam dünyası kaç para ediyor?” başlıklı bir yazı yazdı. Yazının başı şöyle: “Bütün dünyanın gözü önünde yüzyılın son katliamının yaşandığı Myanmar’da 1 Türk Lirası'nın karşılığı 393 Myanmar Kyat, yani beş para etmeyen bir ülke. / Peki, bu katliama göz yuman ve sessiz kalan ‘İslam’ dünyası kaç para ediyor?” SONUÇ diyebileceğim yazının sonu şöyle: “Dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Myanmar’a bile gücü yetmeyen bir İslam dünyasının (iktidarları) bugünkü suskunluğunun bedelini mutlaka ödeyecek.” Ne dersiniz; 2019 seçimi bedel ödetme zamanı mıdır?!.
Millî Gazete yazarı olarak, Yaşar Süngü’nün bıraktığı yerden, bugün yazısı dikkatimi çeken bir yazar ile devam edeyim. Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi’nin “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Akşener ve Saadet (Partisi) faktörü” başlıklı yazısı dikkatimi çekti. Yazı şöyle bir değerlendirme ile bitiyor: “Her ikisi de muhafazakâr seçmene hitap etmesi nedeniyle Meral Akşener ve Saadet Partisi faktörünü özellikle sona bıraktım./ 4- Yüzde bir oyun büyük önem kazandığı Cumhurbaşkanlığı seçiminde Saadet Partisi’nin tercihi sonuçlar üzerinde etkili olacak…” Bence, Saadet Partisi’nin kemikleşmiş oyu ‘yüzde bir’ değil, ağırlıklı olarak “Adİl Düzen” dediği Refah Partisi döneminde aldığı ‘yüzde yirmibir’dir ama seçmen, Millî Görüş’ün devamıdır diye hâlâ AK Parti’ye bu oyu avans olarak vermeye devam ediyor…
Millî Gazete’nin, diğer bütün gazetelerden farklı olarak, her bayramda tezahür eden farkını hatırlatarak bitireyim: Millî Gazete her dinî bayramda yayınına ara veriyor ve bayram yapıyor; diğer bütün ulusal gazeteler böyle bir şey yapmıyor! Neden?!. Önceki yazımda dediğim üzere; Kurban Bayramımız -her şeye rağmen- Mübarek Olsun!