‘Sistem kurmak’ ve ‘hazin (vahim) durum’
Bugünkü okumalarımda (08.01.2017), önce “Sİstem kurarken…” başlıklı yazı (Ahmet Taşgetiren, Star Gazetesi) dikkatimi celbetti… Yazı ““Rejim değişikliği mi - Sistem değişikliği mi?” tarzında bir tartışma sürüyor.” cümlesiyle başlıyor... Az sonrasında ““Cumhurbaşkanlığı sistemi”ne geçiş…” ifadesiyle devam ediyor…
Uzatmayacağım, “yorum” da yapmayacağım; sadece şu kadarını yazmış olayım: Başlık yani “SİSTEM KURMA” meselesi dikkatimi celbetti dedim ya; yarım yüzyıllık “ADİL DÜZEN” çalışanı olarak elbette dikkatimi celbedecekti ama yazıda aradığımı bulamadım…
Ama her şeyin bir başlangıcı vardır ve ben yine de bu yazıyı o başlangıç sayayım…
Zaten yazının en sonunda o ilk başlangıcın ilk ipuçları da var, şöyle:
“Ömer Dinçer pazartesi günü Habertürk’te bir yazı yazdı. Biraz Reina karambolüne gitti. “Başkan mı güçlü yasama mı?”sorusunu soruyordu ve Ak Parti’ye “Meclis’in gücünü artırmanın yollarını araştırmalı” çağrısında bulunuyordu. O Ak Partili bir bakandı. / Abdullah Gül, “Mallara el koyma”yı sakıncalı buluyor. O Ak Parti’nin içinden çıkmış Cumhurbaşkanı idi. / Bence yadırganmamalı bu düşünceler. / Allah korusun dünyanın ne halleri var! Burası Türkiye. Bu coğrafya Ortadoğu.”
(Bu arada bir not daha: Ahmet Taşgetiren’in bundan önceki “Suriye politikasının (başından beri) neresi yanlıştı?” başlıklı yazısı da dikkatimi celbetmişti; tavsiye ederim…)
***
Sonra, “Durum hazİn” başlıklı yazı (Etyen Mahçupyan, Karar Gazetesi) dikkatimi celbetti; “Ekonomide yanlışta ısrar edilmesi Türkiye’ye çok pahalıya mal oldu ve olmaya da devam edecek...” cümlesiyle başlayan bir yazı…
Yazının başında şöyle bir ayrıntı var: “Ayrıca kamu giderek milli gelirin daha büyük kısmını harcıyor. Devlet büyüyor ve kaynakları verimli kullanmıyor. Dolayısıyla tek çıkış ‘yapısal reform’ denen değişim. Yani ihale ve iflas kanunlarını yeniden düzenleyen, emek piyasasında yasa dışı alanı ortadan kaldıran, kurumsal özerkliğe ve liyakate itibar eden ve tüm ekonomik yapıyı hukuksal güvence altına alan bir çerçeve. / Hükümet ise aksi yönde gidiyor...”
Bu bölümü, içinde “YAPISAL REFORM” ve “YENİDEN DÜZENLEME” kavramlarını içerdiği için aynen aktardım. Devamında bir paragrafı aynen aktarayım:
“Peki, hükümet niçin böyle davranıyor? Çünkü kendi ürettiği kısır döngünün içine sıkışmış durumda. Devlete hâkim olmak için onu büyütüyor. Topluma hâkim olmak üzere örneğin medyadan ve yayın dünyasından destek almaya ihtiyaç duyuyor. Ancak bu yeni düzenin finansal gereksiniminin de karşılanması lazım. Dolayısıyla devletin daha da büyümesi ve ‘iş dağıtma’ sisteminin de buna uygun işlev görmesi gerekiyor. Ancak kaynaklar devlette toplandıkça ve verimsiz kullanıldıkça büyüme olmuyor. Oysa büyümeye ihtiyaç var çünkü aksi halde seçim de kazanılamaz. Bu durumda büyüme tüketim ve inşaat üzerinden zorlanıyor. Ne var ki bu da enflasyonun ve faizin yükselmesi demek. Ama faiz yükselince devletin yaptırttığı yatırımlar ve konut pahalılaşıyor. Girişimcilerin korunması uğruna faiz düşsün isteniyor… İşin ironik kısmı şu ki, tam da bu anlatılan döngü nedeniyle faiz düşmüyor, çünkü böyle bir ekonomik yapının riski yüksek.” Sanırım, bu bölüm de gayet net ve açık.
Yazının devamında “faiz, faiz oranları faizin düşmesi, bankalar, hükümet, Cumhurbaşkanı… vs” kelimeleri geçiyor ve “vahim durum” açıklanmaya devam ediyor…
Yazarın yazısı şu uyarılarla sona eriyor: “Faiz indirme çağrıları son derece talihsiz. Faizin inmesi iyi olurdu ama hükümet bunun için gerekeni yapmıyor ve yapmadığı halde insin istiyor... / … rasyonel yönetimin gereği yapılmazsa faiz inse de yatırım olmaz... / AK Parti bu kadar yılda bunu anlamamış ise durum hazin…”
***
Benzer uyarıları yarım yüzyıldan beri genel olarak yaptığımız gibi; özel olarak son 10-15 yılda da yapmaya devam ediyor, “kör-sağır-dilsiz” yöneticilerimizi uyarmaya gayret ediyor; benzer uyarı kırıntılarını görmeye başlayınca da, ‘her şeyin bir başlangıcı vardır’ diyoruz...