http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/KURAN_VE_ILIM_butun_sorunlari_cozer/24778#.VVr8Ivntmko
KUR’AN VE İLİM bütün sorunları çözer
Bir ay önce “KUR’AN VE İLİM her şeyin rehberi olmalıdır” demiştim ya; demek istediğim hep odur. KUR’AN VE İLİM 814. hafta tefsir notlarımızdan bölümlerle devam...
“Meta” demek yaşamak için gerekenleri temin etmek demektir. İnsanın dışındaki varlıklar çevreden elde ettikleri ile yaşarlar. Oysa insan kendi soydaşlarına da kazandırarak yaşar. Birlikte üretirler, ambarlara verirler, sonra bölüşerek ve ambardan çekerek yaşarlar. Kimse kendi ürettiklerini kendisi tüketmez, herkes ürettiklerini satar, kendisine lazım olanları da dışarıdan alır. Kişi zenginliği yerine topluluğun zenginliği söz konusudur. Sonra da zenginliği adalet içinde bölüşmedir... (“ADİL DÜZEN” bunu gerçekleştirir.)
Hazreti Nuh Peygamber zamanında doğan “peygamberlik sistemi medeniyeti” bin sene sonra yerini Hazreti İbrahim’in medeniyetine bıraktı; sonra Hazreti Musa’nın medeniyetine, sonra Hazreti İsa’nın medeniyetine bıraktı. Sonunda Kur’an medeniyeti geldi.
Doğuda hukuk oluşturan bu medeniyetler biner yıl yaşadı. Batı uygarlıkları bu hukuk düzenine dayanarak teknikte uygarlaşmayı başardı. Bunlar Mısır, Yunan, Roma, Avrupa’dır ve hukuk uygarlıklarını beş yüz seneden sonra takip eder, bunların ömürleri de bin yıldır.
Bu medeniyetlerin başlangıç tarihleri Milat’tır.
Bugün yeni Kur’an medeniyeti kurulmaktadır.
Avrupa uygarlığı zirvededir, gerilemeye başlamıştır.
Beş bin senelik “tarım hukuku” bugünkü yani çağımızdaki uygarlığa yetmemektedir.
Hakk’a dayalı olarak kurulmakta olan bizim yeni medeniyetimiz ilme dayalı peygambersiz ilk hak medeniyettir. Şimdi siz bu medeniyeti bu sûrelerden öğreniyorsunuz. Bu medeniyet “üç asır” içinde olgunluk çağına gelecek, “altı asır” o çağları yaşayacak, sonra “üç asır” içinde eceli gelmiş olacak, onun ardından üçüncü Kur’an medeniyeti kurulacaktır...
Medeniyet demek “işbölümü” demektir, işbölümü yapıp ortak olarak işler yapmak demektir. Bu ihtisaslaşmayı sağlar. Bu sayede herkes bir işi iyi bir şekilde ve çabuk üretir. Bu da eğitimle sağlanan faziletlerle elde edilir. Herkes fazilet yarışındadır. Kim daha iyi ve daha fazla iş yaparsa o “faziletli kişi” olur. Tarihte hep ihtisas sahibi olunmuş ama küçük topluluklar içinde halkın takdiri ile değerlendirilmiştir. Bugünkü Batı uygarlığında derece tevcihi imtihanla olmaktadır, ne var ki tevcih edilen derecelerde uygunluk yoktur.
“ADİL DÜZEN”de bu mesele teminatlıdır. Dayanışma ortaklıkları vardır, onlar ehliyeti tevcih ederler. Kişi eğer mesleğini icra ederken herhangi bir zarar doğarsa, o zararı “dayanışma ortaklığı” tazmin eder yani öder. Kur’an bunu ilk dönemlerde tesis etmiş, Batı uygarlığı bunları bırakıp paralı sigortalar sistemini icat etmiş ve merkezi denetim getirmiştir!..
“Fadl” demek emeksiz elde edilen şey demektir.
Bu nasıl olur?
Bir acemi de emek verir, bir usta da emek verir. Biri üç kazak dokur, diğeri on kazak dokur. İşte bu yedi kazak fazladır. Başka bir ifade ile her işte evrim vardır. Bir tohum atarsınız, 700 tane alırsınız. Buradaki fadl yani fazlalık bire 700’dür.
Bütün canlılar çalışmalarında fadl sahibidirler. Bu sayede çalışmayan yavruları yaşatarak yeni nesil meydan getirilir. İnsanlar da fadl sahibidirler. Bu sayede bugünkü uygarlık doğmuştur. Haber verilen yeni medeniyette herkese sahip olduğu yeteneğine göre ehliyet tevcih edilecek ve bu ehliyet aynı zamanda teminatlı olacaktır. Kur’an bunu “evliya müessesesi” ile tedvin etmiştir.
KUR’AN VE İLİM bütün sorunları işte böyle çözer.