Esbaba tevessül eder, sonra tevekkül ederiz...
Başkanın karşısında iki muhatap vardır. Bunlardan biri ortak etmek istediği halktır. Hz. Peygamber zamanında halk mümin olmayan ve mümin olanlar diye iki gruba ayrılmıştır. Şimdi ise Kooperatife ortak olanlar ile kooperatife ortak olmayanlar diye ayrılacaktır. Bunun anlamı açıktır; “sömürü düzeninde” yaşamak isteyenler ve “ortaklık düzeninde” yaşamak isteyenler. Biz sömürülmek isteyenlere sahip çıkmayacağız. İsteyenler sömürsünler, isteyenler sömürülmeye razı olsunlar. Biz onlara karışmayacağız ama biz sömürülmeyeceğiz...
Onlarla soğuk savaşı devam ettireceğiz. Seçimlere gireceğiz ve iktidar olacağız. İktidara getirdiklerimiz onlarla bir olup bizi sömürmeye devam edebilirler ama biz yılmayacağız. Partilerimiz kapanacak, mallarımız gasp edilecek ama demokratik yoldan galip geleceğiz ve yeniden iktidar olacağız. Bu uzun soluklu mücadelede hep biz galip geleceğiz...
Biz kooperatiflerimizi kuracağız... Biz sömürmeyen ve sömürülmeyen işletmeler kuracağız... Biz kendi ortaklarımıza para kazanmak için değil, emeklerini boşa harcamamaları için düzen oluşturacağız... Herkes çalışacak ve emeğinin karşılığını mutlaka alacak...
Tüccarlar ticaretlerini yapacaklar, kâr edecekler, zarar edecekler. Kâr, zararları karşılamak için tanınan haktır. Zarara katılmayan bir girdinin çıktıda herhangi fazla bir şeyi alma hakkı yoktur...
Bizim dışımızdaki siyasilerin veya sermaye sahiplerinin işlerine biz karışmayacağız...
Biz büyük büyük işletmeler kurup başkalarını sömürmeyeceğiz...
Sömürüye dayanan topluluklarla, sömürüye değil emeğe dayanan Adil Düzen bucakları gruplaşacaklardır. Bu bucaklar kümelenecek ve onlar arasında yarış olacaktır...
Bu ilmî çalışmalarımız işte o durumları anlatmaktadır. Bu çalışmalarımız barış üzerine kurulmuş Adil Düzen bucağının yapısını anlatmaktadır. Bu sebepledir ki tevelli ederlerse sen silaha sarılma, savaş açma, Allah’a tevekkül et ve bekle, O gereğini yapacaktır deniyor...
Biz onların düzenine karışmıyoruz. Onlarda ezenler olur, ezilenler olur; biz onlara karışmayız. Ama onların bizi sömürmelerine müsade etmeyeceğiz. Saldırılarına devam ederlerse, biz değil Allah onların köklerini kazıyacak, mağlup olacaklar ve cehennemde haşr olacaklardır. Bizi sömürmenin kendi hakları olduğunu iddia edenler, yeryüzünün tek Tanrı’sının olduğunu ve O’nun da müminlerin yanında olduğunu öğreneceklerdir...
Burada çok önemli bir husus vardır: Hâdi başkan (ve çalışma arkadaşları), kendi cemaatine kendisini zorla kabul ettirmeye uğraşmaz, onları kendi hallerine bırakır ve takdir-i ilâhiyi bekler... Özellikle ilmî çalışmalara devam eder... Kur’an Arapçasını, uygulamalı Matematiği, çağımızın işletme Fıkıhlarını ve Muhasebesini hazırlamayı sürdürür...
Bunları ne diye anlattık? İşte, başlangıçta bizimle beraber oldukları halde, sömürü sermayesinin göz kamaştırıcı imkânlarını görünce bizi bırakıp gidence, biz Akevler olarak yıllarca kenara itilmiş bir kooperatif olunca; ‘ALLAH BİZE YETER’ dedik ve biz çalışmalarımıza devam ettik... Özellikle ilimdeki ilerleyişimizi şimdi herkes görmektedir...
Çok yakında sömürü sermayesi ile yeni bir mücadeleye girişileceğe benziyor. Bugün sermaye ile siyaset arasında çatışma vardır. Malum “Cemaat” sermayenin yanında yer almış, AK Parti siyaset tarafında yer almıştır. Siyasilerin sermayeyi yenebilmeleri ancak “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen”le mümkündür. Başka türlü -sömürü sermayesi karşılıksız parayı elinde tuttuğu takdirde- onu yenmek mümkün olamayacaktır. ABD doları ABD parası olarak kalacaktır. Devletler bir “kredileşme kooperatifi” kuracaklar, merkezi de İstanbul’da olacak, uluslararası para olarak altınla değiştirilebilir “altın bonosu” geçerli olacaktır. Sermaye o zaman kendi alanına çekilir ve dünyada tek sermaye devletini kurmaktan vazgeçer. Biz sermaye düşmanı değiliz. Bugünkü uygarlık onlar sayesinde doğmuştur. Ancak, tekel sömürü sermayesinin görevi bitmiştir. Faizci ve zinacı sermayesinin görevi bitmiştir. Dünyada artık ticari sermayeye, üretici sermayeye, yarışmacı sermayeye dönülecektir...
Bu usul, bu metot Rabbimize tevekkül usulüdür. Biz esbaba tevessül edip görevimizi yaparız, ama sonuç bize değil O’na aittir. Biz ondan sonra O’na tevekkül eder ve bekleriz...