Sosyal tufan ve sömürünün çözümü Adil Düzen’dir
KUR’AN VE İLİM çalışmaları, önceki yazımda ve hep hatırlattığım “SOSYAL TUFAN” karşısında bizim fabrika ayarlarımızdır. Neden? Sömürü sermayesinin sömürü araçları çağdaş sistemlere alternatif “ADİL DÜZEN ve ADİL EKONOMİK DÜZEN”i ilmî ve amelî yani teorik ve pratik olarak ortaya koymak için… Çalışmalarımızın özü budur.
İşte, geçen haftaki 837. KUR’AN ve İLİM çalışmamızdan bir demet sunuyorum.
‘Bugün yeryüzünde iki anlayış vardır.
-Mülk devletindir, halkın onda hiçbir payları yoktur.
-Mülk halkındır, devletin onda herhangi bir payı yoktur.
Birincilere SOSYALİST/KOMÜNİST, ikincilere KAPİTALİST denmektedir.
KUR’AN ise bunu çok açık bir şekilde tanımlamıştır. Mülk devletindir. Ancak devlet şeriat hükümleri bu mülkü kişilere verir ve alır. Satıcı Allah’a satmış, alıcı da Allah’tan almış olur. Bunun sonucu özel mülkiyet kâmil olarak vardır ama bu mülkiyet hakkı şeriat içinde kullanılmalıdır. Yöneticilerin bu mülke müdahale etme hakları yoktur.
Demek ki KAPİTALİSTLER kamu mülkiyetini reddederler, KOMÜNİSTLER özel mülkiyeti reddederler. Kamuyu hükümetler mutlak olarak temsil ederler.
Oysa İSLÂMİYET’TE mülk kamunundur, şeriatla özel mülk olarak yönetilir. Hükümet kamuyu temsil etmez. Hükümet sadece kendi görevlerinde kamuyu temsil eder.
Topluluğun “zenginleri” vardır, paraları ile topluluğa hükmederler. Topluluğun “yöneticileri” vardır, silahları ile topluluğu yönetirler. Topluluğun “mürşitleri” vardır, bunlar bilgileri ile topluluğu irşad ederler; bunların ne paraları var ne de silahları var, bilgileri vardır. Ayrıca topluluğun “ahlâk adamları” vardır, bunlar sevgiyle ve tatlılıkla insanları doğru yola koyarlar; bunların da ne silahları ne de paraları vardır, bunların insanları sevmeleri vardır.’ (s.4)
‘Hangi topluluğun toplantılarına katılıyorsan, hangi topluluğun eğitimini alıyorsan, o topluluğun karakterini alırsın. İslâmiyet’te öz eğitim sistemi vardır. Kişi kendisini kendisi eğitir, öğretmenini ve okulunu kendisi seçer. 7 Yaşına kadar annenin eğitimindedir, onun namazlarına katılır. 10 yaşına kadar ister babanın ister annenin namazlarına katılır. 15 yaşına kadar kendi namazlarını kendisi seçer; babası veya anasının izin vermesi gerekir. 15 yaşından sonra artık salâtını yani toplantı meclisini yani öğretmenini kendisi seçer...’ (s.5)
‘Hazreti Şuayb Peygamber, ölçülerde ve tartılarda hile yapmayın, fiyatlara ve ücretlere müdahale etmeyin diyor. Ekonominin serbest piyasa kanunları çalışsın...
O dönemdeki yöneticiler ise topluluğun mallarını kendi malları olarak kabul ettiler ve ‘bizim mallarımızı halk kullanıyor, onlara istediğimiz fiyata satarız ve alırız, bizim yönetme hakkımızı kısıtlıyorsun’ dediler!
Vergi nisbeti Kur’an tarafından tesbit edilmiştir; beşte, onda, yirmide, kırkta birdir. Bu yöneticilerin emrine verilir, onlar da bunu şeriata göre bölüştürürler. Bir kısmını nereye harcayacaklarına kendileri karar verirler. Diğer mallar kişilerin olmadığı gibi yöneticilerin de değildir. Halk onlardan şeriat kurallarına göre bir yerden izin almadan, ruhsatı beklemeden yararlanır. Ormanlar böyledir. Meralar böyledir. Hükümetler vatandaşlara müdahale edemezler. Ormanı tahrip ederlerse hakemlere gidilir ve cezalarını mahkeme verir.
Onlar bunu da kabul etmiyorlar. Sözde ekseriyet kuralları içinde devletin varlığına yöneticiler tasallut ediyorlar. Bugün sermaye ile hükümet birleşmiş, halkın elinden tam tasarruf yetkilerini almışlardır. Hazreti Şuayb zamanında da bu böyle idi.
Kur’an bize o günleri hatırlatmakla, onların başından geçmiş olanların sizin başınızdan da geçebileceğini bildirmektedir. Şeriat ahkâmı lağvedildi ve onun yerine sermayenin sömürü ahkâmı kondu. Karşılıksız kâğıt para insanları zorla zulme sürüklüyor...’ (s.7) Devamı var.