http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Kuran_Ayinda_KURAN_DUZENI_hatirlatmalari-2/25399#.VZjlZPntmko
Kur’an Ayında “KUR’AN DÜZENİ” hatırlatmaları-2
Evet, Avrupa, bâtıl Batı yani AB ve ABD sokaklarında dilenmemek gerekir. Artık bir an önce aslımıza dönmeliyiz. Kur’an Ayı Ramazan vesilesiyle “ADİL KUR’AN DÜZENİ”ni bir bütün olarak hatırlayalım, Kur’an’a kulak verelim ve gereğini yapalım inşaallah…
Devletlerin yaşamında çok önemli sistem çatışması vardır. İthalat ve ihracata dayalı bir ekonomi insanlık için salihatı ameldir. Biz üretiriz Amerika’dakiler tüketirler, onlar üretir biz tüketiriz. Bu sebeple “açık ekonomi” çok kârlı bir şeydir.
Bununla beraber savaş zamanlarında ithalat ve ihracat yapılamadığı için bu tür devletler yıkılıp giderler. Bu sebepledir ki birçok devletler “kapalı ekonomiyi” tercih ederler, yerli malı kullanma reklamlarına, teşviklerine ve uygulamalarına girerler.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında CHP bu sistemi uyguladı.
DP ise açık ekonomiye yöneldi, Turgut Özal bu düzeni zirveye çıkardı.
“ADİL KUR’AN DÜZENİ”nde ise öyle bir ekonomi düzenini kurmalıyız ki savaş durumunda kendi kendimize yetmeliyiz. Dolayısıyla ithalat ve ihracat olmaksızın nasıl yaşayabileceksek ona göre planlama yapıp o işletmeleri yaşatmalıyız. Ne var ki barış zamanlarında bunu asgari tutmalıyız. İthalat ve ihracat işletmeleri ile zenginleşmeliyiz. Savaş günleri gelince, sıkıntılı olsa da kendi kendimize yetmeli ve kendi kendimize yaşamalıyız.
Bundan önceki yazıdan itibaren anlatmakta olduğumuz “salihatı amel etmek” işte bu durumu içermektedir. Devletler ulusal olduğuna göre devlet içinde salihatı amel edeceğiz. Uluslar insanlığın bir parçası olduğuna göre insanlık içinde de salihatı işlemeliyiz.
Peki, genel olarak “ADİL KUR’AN DÜZENİ” ve özel olarak da “ADİL EKONOMİK DÜZEN” bunu nasıl sağlayacak, nasıl başaracaktır?
Asgari miktarları “yerli malı” olarak üretip kalanı barış zamanında ihracat ve ithalata nasıl dayandıracağız? Bunu “ÇALIŞANA (FAİZSİZ) KREDİ SİSTEMİ” ile yaparız. Bir malın kredileşme fiyatlarını önce yüksek tutarız. Belli miktarda korumak istediğimiz malları üretenlere yüksek kredi veririz. FAİZSİZ olarak verilen bu KREDİ üretici için cazip olur. Üretici bunu alır, bir kısmı ile o az miktarda olan malı üretir, kalan ile kârlı SELEM SENETLERİNİ alır. Kredisi az olan senetlerin üreticisi az olacağı için mevsimi gelince pahalanmış olur, böylece oradan kâr etmiş olur.
Bunu başka türlü şöyle ifade edebiliriz. Bir malın gelecekteki değeri bugünkü değerinden daima azdır. Bu fark faiz farkıdır. Ortaklık ekonomisinde faiz farkı sermayeye değil de üretime aktarılmış ve üretim onunla dengelenmiş olur.
İnsanlar sosyal varlıklardır, tek başlarına yaşayamazlar. Eşler gece gündüz beraber olmak ister. Küçük çocuklar annelerinden ayrıldıkları zaman en büyük sıkıntıları duyarlar. İnsanlar da arkadaşlarıyla beraber yaşarlar. Cennet hayatının en büyük özelliği ve nimeti de arkadaşlık olacaktır. İnsanlar diğer insanlarla beraber olunca büyük zevk duyarlar. Bizim “Yüz Lojmanlı İşyeri Apartmanları Projesi” bu sohbeti sağlayacaktır, ashabı beyt olacaklardır. Çalıştıkları zaman çocukluktan beri birlikte onlarla çalışacaklar, torunlar dedeleri ile işe başlayacaklar; sonra işletme kuracaklar, sonra torunları ile hayatlarını bitireceklerdir. Sohbet ihtiyacını giderdiği için torunlarla dedeleri ve nineleri arasında büyük sevgi oluşacaktır. Aynı semtte (köyde, sokakta, semtte, yüz lojmanlı apartmanlarda) birlikte doğup büyüme, birlikte çalışıp yaşama ve onların içinde ölme insan için huzur kaynağıdır. Cennette de cennetin ashabı olacaklar yani cennetin kardeşleri olacaklardır. Orada birlikte yaşamak suretiyle saadetlerini tamamlayacaklardır. (Devamı var)