15 Temmuz: Teşhis ve Tedavi; KUR’AN VE İLİM ile
Bugün farklı bir 15 Temmuz yazısı yazmış olacağım…
15 Temmuz Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece olanlar oldu…
O gün ve o geceden sonra, yedinci Cuma-Cumartesi gecesini de yaşadık…
Aslında dünkü/önceki “YAPILMASI GEREKENLERİ YAPMAZSAK…”
Yani 26. “15 Temmuz” yazımda, gerekenleri hatırlatmışım; bu da 27’nci yazım…
Bu vesileyle bu yazı dizisi ile ilgili niyetimi de açıklamış olayım: Hedef olarak bu konuda kırk yazı yazmaya karar verdim. Genel olarak bizim önemli meselelerle ilgili çalışma sistemimiz de şöyledir. Hz. Musa misali kırk günlük çalışma. Önce otuz gün müzakere, istişare, değerlendirme ve TEŞHİS… Son on günde de sonuçlandırma, çare, çözüm ve TEDAVİ… Bu çalışma usul ve sistemini de Erbakan Hocamızla yaptığımız kırk yıllık çalışmalarımız esnasında oluşturduk. Siz bu 40 yazı yazma niyetinin 30 yazısını “TEŞHİS yazıları”, son 10 yazıyı da “TEDAVİ yazıları” olarak değerlendirebilirsiniz; tam olarak öyle olamasa bile! Çünkü başından beri her yazı veya birbirinin mütemmimi olarak birkaç yazı aynı zamanda hem “TEŞHİS merhalelerini” hem de “TEDAVİ reçetelerini” içermektedir.
Sözü başka bir yere de getirmem gerekiyor. 15 Temmuz’dan yani yedi haftadan beri, bence önemli olan bir şeyi ihmal etmek zorunda kaldım. Dikkatli ve takipçi okuyucularım farkındadır ama farkında olmayanlar için yazayım. Malum olduğu üzere, 17 yıldan ve 878 haftadan beri, her hafta “KUR’AN VE İLİM” çalışmaları ve seminerleri yapıyoruz. Genellikle hafta sonları “Pazar Yazıları” niyetine, özellikle Pazar günleri, o haftaki “KUR’AN VE İLİM” çalışmalarımızdan aktarmalar yapmaya özen gösterdim. Ama 15 Temmuz’dan yani 6-7 haftadan beri, malum “15 Temmuz” gelişmesinden dolayı bunu yapamadım, sadece bu konuya odaklanmaya gayret ettim...
Bütün bu hatırlatmalardan sonra; bugünkü yazımın kalan bölümünde, bu haftaki 878. “KUR’AN VE İLİM” çalışmamızın başından bir bölümü, tebberüken aktarmış olacağım:
Sure (Nahl Suresi), “Allah’ın emri gelmiştir, acele etmeyiniz” diyerek başlamış, KUR’AN DÜZENİNE geçme zamanının geldiğini bildirmiştir...
Türkiye’de askeri müdahaleler olmuştu. Bunların hepsinin sebebi vardı. Türkiye “Üçüncü Binyıl Uygarlığı”nı kurmakla görevli idi. Batı ile Doğu’yu sentez edecekti.
Türkiye’de çatışma vardı; Doğu’da kalmak isteyen “TUTUCULAR” (muhafazakârlar) ile Batı’ya geçmek isteyen “BATICILAR” arasında çatışma vardı.
Bunlar çatışıp tartışırken, başka bir gurup ortaya çıkıyordu; bunlar da “SENTEZCİLER”dir. Doğu’nun iyi tarafı alınacak kötü tarafı atılacaktır, Batı’nın kötü tarafı atılacak iyi tarafı alınacaktı. Ne artık ne ömrünü doldurmuş uygarlığın yaşatılması çabası, ne de Batı’nın Tanrı’sız uygarlığı... Sentezcilerin ana hedefi, müsbet ilme dayanarak tafsil edilen KUR’AN’LA “ÜÇÜNCÜ BİNYIL UYGARLIĞINI” KURMAKTIR...
Bu anlayışı Türkiye’de Bediüzzaman, Süleyman Tunahan, Mehmet Akif’ler temsil ediyordu. Dünyada da M. İkbal, Mevdudi, İhvanı Müslimin temsil ediyordu...
Akevler bir inkılâp yaptı; konuşma ve tartışma yerine, iş yapma ve herkesle iyi geçinme ilkesini benimsedi... / “ADİL DÜZEN” çabaları ile askerler ile siviller arasında uzlaşma meydana geldi... Askerler sonunda Sermaye’nin ve sömürünün yanında olmayı bırakarak, halkın yanında yer aldılar. Bu büyük nimeti…
Bir gecenin ardından (15 TEMMUZ) Türkiye çetin günler yaşadı... / İşte, Allah ‘OL’ der ve o da olur. / Bir gecede Türkiye değişti. / Dünya da değişti.
Allah ÜÇÜNCÜ BİNYIL KUR’AN UYGARLIĞINI getirecektir. Adım adım ona doğru gidilmektedir. Gerekli uyarılar yapılmaktadır. 17/25 Aralık 2013, 7 Haziran 2015, 1 Kasım 2015, 15 TEMMUZ 2016, hep KUR’AN’IN HABER VERDİĞİ olaylardır.
O ‘OL’ dedi mi olması gereken olur.
Ve’s-SELÂM mea’d-dua, dua, DUA…