Kahramanlarım: Erbakan, Aliya, Muhammed Ali
1960’lı yıllar…
Henüz yolun başındayız…
Çocukluk ve delikanlılığımızın ilk yıllarındayız…
Mücadeleye biz de katılma sevdasındayız ama kahramanlarımız yok!..
*
İşte, 1960’larda…
Yani tam da o yokluk yıllarında…
“İLİM VE İSLÂM” konferansını dinliyoruz…
Müslüman bir profesörden; Profesör Doktor Necmettin ERBAKAN’dan…
Hem de bu alanda çok kurak bir yer, Ege, İzmir Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda!.. Bizim için, İzmirli Müslümanlar için, zamanla Türkiye’de derdi olan ve ilk “dava” kıpırtıları oluşmaya başlayan Müslümanlar için mucize gibi bir şey demeyeceğim; tek kelimeyle “MUCİZE” gerçekleşiyor, “İslâm ve İlim” adına ilk sözlerimiz seslendiriliyor…
(Tam da burada bir parantez açmam gerekiyor: Aynı yıllarda Süleyman Karagülle de, İzmir’de ve Ege’nin diğer illerinde “İSLÂMİYET VE EKONOMİK DOKTRİNLER” konferanslarında, daha sonra “ADİL DÜZEN” adını alacak konuşmalarını yapıyor… Başlıkta “kahramanlarım” dedim ya; bu davanın bir tarafta bilinen meşhur kahramanları var, bir de onlar kadar bilinmeyen Süleyman Karagülle gibi “gizli kahramanları” var...)
*
Tek kişilik ordu olur mu?
Olur; kahramanlarımın her biri tek kişilik ordu gibiydiler…
Necmettin Erbakan, Aliya İzetbegoviç, Muhammed Ali…
İki kahramanımla vedalaşmıştık; üçüncüye de elveda…
Allah cennetinde onları ve bizi tekrar kavuştursun…
O Muhammed Ali ki; İSLÂM ile şereflendikten sonra şöyle diyordu: “Cassius Marcellus Clay benim köle adımdı ve bitti. Artık benim adım MUHAMMED ALİ...”
O Muhammed Ali ki; “Benimle ilk kucaklaşan beyaz lider Erbakan oldu” diyordu.
O Muhammed Ali ki; “Allah’tan zenginlik istedim; bana İslâm’ı verdi” diyordu.
O Muhammed Ali ki; Hollywood Bulvarı’na, diğer şöhret yıldızlarının yanına, yıldız içine yazılmış ismi yere konulmak istendiğinde, “Ben Peygamberimin ismini taşıyorum. İsmimi yerlere yazdırmam” diyor ve sadece onun ismi duvara yazılıyordu…
*
1960’lı yıllardan girizgâh yaptım ve “kahraman” eksikliğimizi hatırlattım…
1970’li yıllara geldiğimizde, artık hem “kahramanlarımız” vardı, hem de kahramanlarımız İstanbul’da bir araya geliyorlardı…
1976 yılında Erbakan Hocamızın davetiyle İstanbul’a geldiğinde, Necmettin Erbakan onu kucaklamıştı ve Muhammed Ali de işte o zaman, “Benimle ilk kucaklaşan beyaz lider Erbakan oldu” demişti… Sultanahmet Meydanı’nda kendisini coşkuyla karşılayan Müslüman kalabalığı görünce duygulanmış ve Erbakan Hocamızın hemen yanıbaşında gözyaşlarına hâkim olamamıştı…
1990’lı yıllara yani önce BOSNA, sonra KOSOVA soykırım savaşlarını ve kurtuluş savaşlarını yaşadığımız yıllara geldiğimizde, yine mücadelemizi verecektik ama bir de “kahramana” ihtiyacımız vardı ve Allah BOSNA ve BALKANLAR çapında verdiğimiz mücadelede de bir kahraman verdi: Bilge Başkan Aliya İzzetbegoviç…
Artık kahramanlarımız vardı…
Türkiye’den Necmettin Erbakan…
Bosna ve Balkanlar’dan Aliya İzzetbegoviç…
Amerika (ve Mazlum Afrika’dan) Muhammed Ali…
Allah gani gani rahmet eylesin… Mekânları cennet olsun… Ruhlarına el-Fatiha…