http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Cozum_dil_Kuran_Duzenidir/23610#.VOlu1vmsU3k
Çözüm “Âdil Kur’an Düzeni”dir
“ÇÖZÜM!” başlıklı bundan önceki yazımın başında dediğim şuydu: ‘Biz “çare ve çözüm” ehliyiz… / Ben; ‘sadece bir şeye değil, çok şeye çözüm’ diyeyim… / Siz; ‘çok şeye, her şeye veya “SOSYAL TUFAN”a çözüm’ deyin ve/ya anlayın…’
Yazımın sonunda ise dediğim şuydu: ‘Bu sadece geçici bir çözüm, geçici bir barış olur; “kesin barış” ancak “ÂDİL KUR’AN DÜZENİ” ile gerçekleşir. Bütün taraflar bugüne kadar işledikleri günahlara TEVBE edip “ÂDİL KUR’AN DÜZENİ”ni getirmek için işbirliği yapmalıdırlar. Dünya ve âhiret saadetini istiyorlarsa, bundan başka “çare ve çözüm” yoktur.’
Bu köşede hep “SOSYAL TUFAN” diye feryat ediyorum ya; ülkemizde ve komşu ülkelerde her gün hunharca katledilen insanlar, umarım ‘kör-sağır-dilsiz’ davranan ve üç maymunları oynayan “gafilleri” daldıkları gaflet uykularından uyandırır. Daha ne diyeyim?!.
Peki, ülkemiz, çağımız dünyası ve insanlık bu hâle nasıl geldi?
İnsanlığın göçebe dönemi gaz dönemidir; kabileler birbirleri ile çarpışır ve ayrılırlardı.
Tarım dönemi katı dönemdir; yerleşik hayat başlar, komşuluk başlar. İnsanlar bu dönemde yazıyı icat ettiler. Sümerler Mezopotamya’ya geldikleri zaman yazıyı biliyorlardı.
Bugün yani çağımız dünyasında “katı dönem”den “sıvı dönem”e geçilmektedir. Bu dönemde insanlar birbirlerine çok yaklaşmışlardır ama artık birbirini tanımayan insanlar arasında ilişki doğmuştur. Yazının icadı kadar önemli olan bilgisayar dönemine geçilmiştir.
Demek ki biz şimdi ikinci Nuh Tufanı dönemini yaşıyoruz. Bu büyük değişmeyi insanlar hazmedemiyor, “merkezi yönetim” sistemini bırakıp “Adil Düzen”e geçemiyor. Bu durum bizi “Nuh Tufanı” gibi bir tufanla (biz “SOSYAL TUFAN” diyoruz) karşı karşıya bırakmaktadır. Bu tufan fiziki tufan değil sosyal tufan şeklindedir, böyle bir tehlike ile karşı karşıyayız. Tehlikeler pek çok. Mesela, biyolojik silahlar korkunç silahlardır, İstanbul sularına bir kattınız mı, tüm İstanbul Nuh Tufanı’nda olduğu gibi bir haftada kırılıp gider. Kimyasal silah da böyledir, havamızı kirletirler, kaçacak zaman bulamayız, yok olup gideriz. Tahrip edici ve yangın çıkarıcı silahlar bir şehri bir haftada bitirir. En korkuncu atom silahıdır. Velhâsıl, yeryüzü silah fıçısı hâline gelmektedir veya gelmiştir. Bu silahlar bir patlasa yeryüzünü Nuh Tufanı’ndan daha beter hâle getirir. Bunun dışında yayılmakta olan hasatlıklar ve bizzat ilaçlar insanlığı zehirlemektedir. Aleksi Karel; medeniyetimiz çöküyor, ne var ki biz medeniyetimizin yıkıldığını görüyoruz, biliyoruz, tedbir alabiliriz diyor. Siz ne dersiniz?!.
Bir başka tesbit daha yapalım. Uygarlıkların oluşumunda gerisin geriye gidersek, uygarlıkların ömrü 1000 senedir, “öncesi” ve “sonrası” ile başlangıç tarihi Hazreti İsa’nın doğum tarihidir. Ondan önceki 1000 yıl İbrani uygarlığıdır, Milattan Önce 1000 yıllarıdır. Ondan önceki uygarlık ise Hazreti İbrahim uygarlığıdır, o da Milattan Önce 2000 yıllarıdır. Ondan önceki de Hazreti Nuh uygarlığıdır, demek ki Milattan Önce 3000 yıllarıdır.
Evet, Hazreti Nuh aleyhisselam, gelen tufanı yani helâki halka bağıra bağıra anlatmış ama onlar kulak vermemişler, sonunda helâk olup gitmişlerdir. Biz de şimdi Kur’an’dan aldığımız emre uyarak çağırıyoruz ama duyan yoktur. İnsanlık böyle yalan, zulüm, vahşet ve katliam üzere devam edip gitmez, gidemez; Allah mutlaka bu gidişe dur diyecektir.
İnsanlığın birinci büyük hamlesi Hz. Nuh döneminde olmuştur. Beş bin senedir bu koşuya katılanlar yarışmaya devam ediyorlar. Peygamberler geldiler, insanları eğittiler, bugünkü seviyeye getirdiler. Şimdi ikinci hamle olmaktadır. Artık “vahiy alan peygamberler” yok, şimdi “araştırma yapan ilim adamları” var, üçüncü binyıl medeniyetini onlar kuruyor... Bediüzzaman ve Erbakan benzer haykırışlarını dünyaya duyurdular... İnsanlar sonunda tav’an veya kerhen yani ister istemez âlimlerin “ÂDİL KUR’AN DÜZENİ”ne geleceklerdir.