Hukuk Düzeni
Hukuk düzeni ne demektir?
Hukuk düzeni bir şeyi yapmak istediğiniz zaman kimse size mâni olmuyor, siz onu serbestçe yapabiliyorsunuz. Ama sizi muhakeme ediyorlar ve kötü iş yapmışsanız cezalandırıyorlar, iyi iş yapıyorsanız mükâfatlandırıyorlar. Eğer baştan fiil yapmaya mâni olunuyorsa veya zorla iş yaptırılıyorsa buna da askeri düzen denir.
Allah yalnız insanları hukuk düzeni içinde yaratmıştır. Önceden serbest bırakıp sonradan mükâfatlandırmak veya cezalandırmak sistemi yalnız insanlara ve cinlere verilmiş bir özelliktir. Melekler ve ruhlar bile buna mâlik değildirler, onlar kötülük yapmazlar. Âhirette biz de melekler gibi olacağız, kötülükleri yapmak istemeyeceğiz ve yapmayacağız.
Kişinin iyilik ve kötülük sorumluluğu Allah’a karşıdır ve âhirettedir. Ama ayrıca kişi topluluk içinde yaratılmış olduğu için dünyada sorumluluğu vardır. İşte bu sorumluluk hukuk düzeni içinde gerçekleşmektedir.
1) Önce sözleşmeler yapılarak ortak düzen oluşturulur. Bu da yalnız insanlara has bir şeydir. Hayvanlarda da düzen vardır ama düzeni kendileri sözleşmelerle oluşturmazlar, onlardaki düzen genlerinde yazılıdır.
2) Sözleşmelerin uygulanırken yorumlanması söz konusudur. Her uygulayan yasaları kendisi yorumlar ve uygular, bir başkasının yorumuna göre amel etmez. Kendisi yorumlayamıyorsa yorumlayanı kendisi seçer ve onun yorumuna göre hareket eder. İşte bu özellik de yalnız insana hastır. Buna içtihat denmektedir. İçtihatla amel eden yalnız insandır.
3) İşte, insanlar içtihatları ile hareket ederken iyilik yapabildikleri gibi kötülük de yapabilmektedirler. Bu da insanın sonradan sorumluluğudur. Kişiler fiilleri işledikten sonra başkalarına zarar verirlerse başkaları onları yargı önüne çıkarır. Tarafların seçtiği birer hakem ile hakemlerin seçtiği bir başhakemden oluşan hakem heyeti yargılamanın sorumlusu olur. Hakemlerden oluşan bu yargının elinde bir güç mevcut değildir. Sadece kendilerine başvurulup sorulduğu için hükümlerini beyan ederler, hiçbir zaman kendileri zor kullanmazlar. Taraflar kararları rızaları ile benimser ve uyarlar.
4) Dördüncü kurum olarak ise bu hakem kararlarına uymayanları yola getiren ve onları hakem kararlarına uymaya zorlayan bir kurum olarak vardır. Bu silahlı güçtür. Kur’an bu gücün oluşmasını sağlamaktadır. Bu görevi yüklenenlere “mü’min” denmektedir.
İki türlü silahlı güç vardır.
Biri; kendi kararlarını başkalarına kabul ettirmek için örgütlenmiş güç vardır. Bunlar eşkıyalardır, terördür, günümüzde PKK’dır.
Diğeri ise hakem kararlarının infazını sağlayan güçtür, silahlı güçtür.
Demek ki meşru ordu ile eşkıya arasında tek fark vardır.
Biri kendi arzularını başkalarına kabul ettirmesi için oluşmuş güçtür, bu eşkıyadır.
Diğeri de hakem kararlarını yerine getiren kurumdur, bu da millî ordudur.
HUKUK DÜZENİNDE hakların korunması için “DAYANIŞMA ORTAKLIKLARI” sistemi geliştirilmiştir. Dayanışma ortaklıklarının temeli şudur. Dayanışma ortaklıklarının ortaklarından birine yapılan bir haksızlık ortakların hepsine yapılmış kabul edilerek birlikte savunmaya geçmedir.
İşi silahlı güce götürmemek için de diyet sistemi geliştirilmiştir. Bu sistem mağdur olan tarafa mâli tazminat vererek kısastan vazgeçilmesidir, savaştan vazgeçilmesidir. Hataen adam öldürene kısas tatbik edemezsiniz. Ölenin yakınları mağdur olmuşlardır. Onlara tazminat ödenmesi gerekir. Çoğu zaman hataen katil olan bunu ödeme durumunda değildir. İşte dayanışma ortaklıkları bu diyeti aralarında bölüşerek öderler.
Bu sistemin başka bir faydası da aynı dayanışmaya ortak olanlar zararı beraber ödeyecekleri için birbirlerine suç işlenmemesini telkin ederler, böylece suçları önleme mekanizması gelişmiş olur, HUKUK DÜZENİ de bu sayede gelişmiş olur.
(709. “KUR’AN VE İLİM” semineri, 3. sayfadan aktardım; devamı 4-6. sayfalarda...)