http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Cagimizin_Nuhun_Gemisi_Adil_Kuran_Duzenidir/24906#.VWeAus_tmko
Çağımızın Nuh’un Gemisi “ADİL KUR’AN DÜZENİ”dir
Millî Görüş ve Adil Düzen Çalışanları olarak bugün tüm dünyanın dalalette olmasına bakarak, bu kadar büyümüş ve dalalet içinde olmuş insanlığı yola getirmemizin mümkün olmadığını görerek; kendimiz, siyasi parti de dâhil olmak üzere kendi kuruluşlarımızı ve kendi kooperatif(ler)imizi kurmakta ve kendi sığınaklarımıza girmekteyiz...
Bunun bir adım ötesini bu köşede sürekli olarak hatırlatıyorum: Hâlen yaşamakta olduğumuz hayatın dinî, ilmî, iktisadi, siyasî yani bütün alanlarında var olan sorunlara, bizim tabirimizle “SOSYAL TUFANA” karşı “ADİL KUR’AN DÜZENİ” gemisini inşa etmek... Kışın fırtınalı günde eve çekilip kendi evinizde yaşarsınız. Fesat ve fitne fırtınalarının her tarafı kapladığı dünyamızda ancak kendi sitemize, kendi kooperatifimize, kendi kurum ve kuruluşlarımıza çekilerek yaşayabiliriz. Çağımızdaki tufana ancak böyle karşı koyabiliriz...
Ne var ki biz kendi kooperatif(ler)imizde ve kendi kuruluşlarımızda yaşadığımız zaman da onlarla ilişkimiz olacaktır. Ürettiklerimizi onlara satacağız, ihtiyaçlarımızı da onlardan alacağız. Biz onların işlerine karışmayacak, onları düzeltmeye çalışmayacağız; “onlar” da bizi kuruluş ve kooperatiflerimiz içinde rahat bırakacaklardır. Elbette bizi rahat bırakmadıkları ve rahatsız ettikleri zamanlar olabilir; işte o zaman onlarla cihat yapacağız...
“ADİL KUR’AN DÜZENİ”ne karşı olanlar zannediyorlar ki; biz “Adil Kur’an Düzeni”ni duymaz, görmez, işitmez, ilgilenmezsek o gelmez. Yine onlar zannediyorlar ki; “Adil Düzen” duyulmazsa, işitilmezse, yokluğa mahkûm edilirse, Kur’an’ın ifade ettiği “kebir yevmin azabı” gelmez. Allah’a inanan insanlar “ADİL KUR’AN DÜZENİ”ni öğrenmemekle, ona kulaklarını tıkamakla, Allah’ın onlara sormayacağını zannederler demektir.
Gerçekten de bugün iki türlü insan vardır. Bunların ortak özelliği, her ikisinin de “Adil Kur’an Düzeni”ne karşı olmalarıdır. Birileri Allah’a inanmamakta, kendi sömürülerini devam ettirmek için “Adil Kur’an Düzeni”ne karşı olmaktadırlar. Bir kısmı da vardır ki; Allah’a inandıkları halde sömürü sermayesi ile işbirliği içinde oldukları için “Adil Düzen”e kulaklarını tıkamakta ve onu duymayarak kendilerine göre yine onlarla işbirliği içinde Allah’la da barışık(!) olarak devam edeceklerini sanmaktadırlar! Kur’an’daki Hûd Sûresi’nin ilk âyetleri işte bu insanlardan bahsetmektedir. [Geçen haftaki bir yazımda Hûd Sûresi tefsiri üzerinde çalışmaya başladığımızı yazmıştım. Kur’an’ın bu bölümü ve özellikle de Hûd Sûresi’nin ilk âyetleri işte bu tür insanların psikolojisini ve konumunu anlatmaktadır.]
Allah’ın takdiri bellidir, olacak olan bellidir; bunu da hep hatırlatıyorum: HAK gelince BÂTIL/lar zail olacaktır. HAKK’ın gelmesine mani olamayacak olan ama onun gelişini geciktirmeye çalışan çağımızdaki sömürü sermayesinin uyguladığı sistem şöyledir.
a) Yeni bir oluşum başladığı zaman; ondan bahsetmemek, birinci merhalede onun sesini kısmak suretiyle yokluğa mahkûm etmek...
b) Hareket var olmayı başardığı zaman, yani yeni oluşum yaygınlaşmaya başladığı zaman saldırıya geçer, aleyhte neşriyat yapar, böylece oluşumu köreltmeye çalışır...
c) Bunu da başaramayınca; bu sefer onunla beraber olur, onu destekler ve (günümüzde AK Parti ile Cemaat örneklerinde olduğu gibi) içlerine kendi ajanlarını sokar, onlar orada faaliyet gösterirler. İmkânları ile onları desteklediği için başarılı kimseler olur ve yönetime (bugün AK Parti’de olduğu gibi) onlar geçer, böylece o oluşumu kendisine bağlamış olur.
d) Bazen yönetim tabana hâkim olamaz, oluşum kendi mecrasında yürür; o zaman o oluşumu ajanları ile ikiye böler ve onları çatıştırarak (bugün AK Parti ve Fethullah Gülen Cemaati örneklerinde de olduğu gibi) yok etmek ister... (Devamı gelecek yazıda.)