İdam, kısas, diyet, anayasa, şeriat, hukuk…
İnsanlık bir-iki asır öncesinde kâinatı tanımıyordu. Son asırda yapılan keşiflerle kâinatı şimdi avucumuzun içi gibi biliyoruz. Beş boyutlu uzay içinde seyretmekte olan üç boyutlu uzayımız dört boyutlu bir iz bırakmaktadır. 13,7 milyar yaşında olan kâinatımız galaksilerden oluşmaktadır. Galaksiler içinde yıldızlar vardır. Yıldızlar birer güneştir, çevrelerinde gezegenler dolaşmaktadır. Dünya’mız da bir gezegendir, Güneş’in etrafındaki hayat olan tek gezegendir. Biz işte “Dünya” denen bu gezegende yaşıyoruz…
Canlılar DNA denilen hafızalardaki programla çalışan hücrelerden oluşur. Hücreler bölünerek çoğalmaktadır yani kendi benzeri varlıklar üretebilmektedir... Bazı şeyleri yapamıyoruz; mesela hücre yapamıyoruz ama nasıl yapıldığını biliyoruz... Güneş enerjisinden şeker üretemiyoruz ama bitkilerin nasıl şeker ürettiğini biliyoruz...
Öğrendiğimiz bir şey daha vardır. Kâinatı var eden Allah her şeyi bilmektedir ve her şeyi dengeli olarak en uygun şekilde var etmiştir. O’nun bilmediği bir şey yoktur ve hata yapmamaktadır. Bugün Batılıların henüz ele almadıkları bir konu vardır; KUR’AN. Ama biz biliyoruz ki Kur’an Allah’ın sözüdür. “Kur’an Mucizeleri” kitabımızda bunlar açıklanmıştır...
İnsanların çoğu KUR’AN’a ve diğer İlâhi kitaplara inanmaktadırlar. Ne var ki bu insanlar kendilerini Allah’tan daha akıllı kabul ederek ahkâm kesmekte, ŞERİATI yani HUKUKU yazboz tahtasına çevirmektedirler. Birkaç yıl önce idamı kaldırdılar; şimdi ‘geri getirebiliriz’ diyorlar! Bizim aklımız şuna ermiyor; adam Allah’a inanacak, beş vakit namaz kılacak, eşleri başörtüsü cihadını verecek ama Allah’ı kendilerinden daha cahil kabul ederek Kur’an’a sormadan kanunlar yapacak; sonra, ‘olmadı, değiştirelim’ diyecek/ler!..
KUR’AN; haksız yere bir adam öldürmeyi tüm insanları öldürmüş gibi suç saymaktadır. Ama “haksız yere öldürmeyi” suç saymaktadır; “İllâ bi’l-Hak” demektedir. Bi’l-Hak” burada marifedir. O halde belli olan yerlerde adam öldürülebilir demektir. İşte o belli yerleri ve durumları Kur’an’da arayıp bulmamız gerekir. Kur’an bunları çok açık bir şekilde zikretmiştir. Biri savaş hâlidir; saldırana karşı savunma yapmak ve karşı saldırıya geçmek meşrudur. Savaş dışında ise insan öldürme cezası yalnız kısas hallerinde mümkündür.
Kısasın yapılabilmesi için de şartlar getirilmiştir. 1- Ancak tam teşebbüs hâlinde fiil vuku bulduğu takdirde kısas yapılabilir. Kastı aşması hâlinde kısas yapılamaz, diyete dönüşür. Adamı dövmek için tokat attı ama adam öldü; bu durumda kastı öldürmek olmadığı için kısas yapılamaz. 2- Kısasta denklik şarttır. Adamın bir gözü körse, başkasının da bir gözünü çıkarmışsa, ikinci gözüne kısas yapılmaz, çünkü tam kör olacağı için denklik yoktur, diyete dönüşür. 3- Kişi o ilçeyi terk etmiş ve kaçmışsa, oradan da diyetini ödüyorsa; artık orada kısas yapılmaz, diyete dönüşür. 4- Mağdur olanların yetkilisi tarafından affedilirse diyete dönüşür.
Demek ki “savaş” ve “kısas” dışında “idam cezası” yoktur.
Mesela zinada idam cezası yoktur, zinanın cezası başkadır.
Evet, adam öldürmek kötü bir şeydir ama fitne daha kötüdür. Fitneye son vermeyen kişi nefy edilir yani sürülür. Geri gelirse katledilebilir. Kısas ölümleri önler. Öldüren öleceğini bildiği için öldüremez. Kısasta bunun için hayat vardır. Böylece ikisi de kurtulur. İdam yoksa; ben nasılsa ölmeyeceğim der, adam öldürür, ölenin hayatı sona erer, kendisi de zindanlarda çürür. Dünyada para ile her şey satın alınabilir. Adam 1 milyon dolara sahip olunca öldürür ve gider yirmi sene hapishanede yatar. Ama ölümün bedeli yoktur. Hiç kimse bir menfaat karşılığı ölümü göze alamaz. İdam cezası olmayan bir ülkede güvenlik sağlanamaz. Doları olanlar tetikçi olarak katilleri kullanır, sonra hapishane denilen otellerde onları barındırır!
Yine şaşılacak bir şey daha vardır. Uzlaşarak “Yeni Anayasa” yapacaklardı, yılbaşında meclise sevk edeceklerdi... “Siz kooperatifsiniz!” diyerek bizi dinleme lütfünde bulunmadılar! O sivil anayasada her sorun çözülecekti... Demokratik anayasa olacaktı... İdamlar şöyle dursun, hapishaneye bile gerek kalmayacaktı, çünkü sorun güvenlik değil özgürlüktü!.. Güvenlik olmadan nasıl özgürlük olacaksa olacaktı! İnsanlık bugünkü hukuk seviyesine 5 bin senelik çabalarıyla ulaştı ama ülkemizdeki hukuk, adalet ve tartışmalar hangi seviyelerde?!.