Bunlardan kurtulmanın tek yolu “Adil Düzen”dir
‘Bugün en büyük sorun casusluk sorunudur. Ülkeler arası gidiş gelişler çoğalmıştır. Her topluluğun içinde başka her türlü insanlar vardır. Gelirler ve topluluk içinde yer alırlar, her türlü fitneyi yaparlar. Sonra tehlikeli durum olup cezalanmaları gerektiği zaman da çekilip gitmek isterler. “Bana izin ver, bana fitne yapma yani beni imtihan etme, beni soruşturma” derler. Soruşturulamaz kimseler vardır. Onlar fitnenin başıdırlar ama onlara dokunamazsınız. / Türkiye’de her türlü fitnenin merkezi Masonlar Cemiyeti’nin merkezidir. Doğrudur veya yanlıştır. Biz bütün fitnenin onlardan çıktığını biliriz. / 28 Şubat’ta hükümeti askerler indirmedi, ABD’deki sömürü sermayesi indirdi. Otel odalarında karar veren Amerika’daki sömürü sermayesi sahipleri ile Türkiye’deki sömürü sermayesi sahipleridir. Onlar sorumsuzdur. Eskiden askerleri sorumsuz yapıyorlar, kendileri yapıyor, sonra suçu onlara atıyor, böylece onlar sorumsuzluklarını koruyorlardı. / Bugün de her türlü çirkinlikleri sömürü sermayesi yapıyor, suçu askerlere yüklüyor. “Beni sıkıştırma, bana fitneyi yükleme” diyorlar. Sermaye yapıyor, başkaları yapıyormuş gibi hareket ediyor. Mekanizma şöyledir. Her kuruluşta casuslar vardır. Onlar kendileri bir iş yapmazlar. Onlar organize ederler. Onlara uymayan görevliler olursa iftira ederler. Kimse onları koruyamaz. Bu sebeple onlarla çatışmayı kimse göze alamaz. Alsa bile hemen ezilir gider. Dünkü askerler, bugünkü hâkimler aynı durumdadır.
AK Parti iktidar olduğu zaman biz onlara Türkiye’nin dört sorunu olduğunu bildirdik. Anayasa çalışmalarında da bunları yazıp verdik; hem de kocaman bir “KİTAP” basıp verdik. Bu dört sorundan biri “İŞSİZLİK”tir demiştik; diğeri “YARGI”dır, diğeri “BASIN”dır, diğeri “TERÖR”dür. Bunların başında “BASIN/MEDYA SORUNU” gelmektedir. Hâkim basının kıskacındadır, onu millî olmayan medya karşısında koruyan kimse yoktur. İşte buradaki ifadeler bu imtiyazdır. Onlar her türlü tehdit ederler ama kendilerinin sorumsuz yaparlar.
Fitneye düşeceklerini haber vermektedir. Yani dünyada fitne içine düşeceklerini, kendilerinin birbirlerini yiyeceklerini haber vermektedir. Yıllar yılı dokunulmazlık içinde olanlar sonunda birbirlerine dokunur hâle gelirler. Çıkar üzerine oluşan birlikteliklerde birden çıkar biter, o zaman iç çekişme başlar. Bugün AP, ANAP ve DYP yok. Halk onlara oy verdiği zaman sermaye de onları destekliyordu. Halktan oy alıyor ama onlar halka değil de sermayeye hizmet veriyorlardı. “Millî Görüş ve Adil Düzen” ortaya çıkınca halk onları bıraktı, sermaye de onları bıraktı, böylece yok oldular.
Bir gün tekel sömürü sermayesi gücünü kaybettiği zaman, bugün onları destekleyenlerin hepsi hıncını onlara kusacaktır. Birleşmiş Milletler karar alır, İsrail buna uymayı düşünmez ama İran uymazsa dünya ayağa kalkar, hattâ BM İran için karar bile almaz ama karar alınmış muamelesi görür, İran’a ambargo uygulanır!’
‘Onlar imtiyazlıdır. Haklar söz konusu olunca onlar aslan payı alacaklar, görev olunca da izinli olacaklar. Hepsi değil bir kısmı böyledir. Yani ajanlar Türkiye’de faaliyet gösterirler. Onlar iş olarak Türkiye’de fitne yapıp sonra da o fitneyi Türklere yüklerler. / Ya ordu suçlu olur ya da yargı suçlu olur. / Müslümanlar anarşistlerle bir yapılır, aynı kefeye konur. / Talimat onlardandır, asıl suçlu onlardır ama suçlu zavallı bir bürokrattır. / Onlar diplomat değildir ama diplomatik dokunulmazlıkları vardır; neredeyse diplomat olanların bile bu kadar dokunulmazlıkları yoktur. / Milletvekili misiniz, hapse girersiniz. / Anayasa değiştirilmiş ve kuvvet komutanları Yüce Divan’da muhakeme edilir denmiştir ama anayasanın dediği olmaz; çünkü sömürü sermayesi öyle istemiyor. / Basın yoluyla, millî olmayan medya yoluyla dayatıyor ve bunu başarıyor. / Bunlardan kurtulmanın tek yolu “Adil Düzen”dir.’
‘Bugünün imtiyazlı sınıflı ve kayırmacı dünya düzeni sona ermelidir. Allah’ın nuru odur; adil olunması gerekir, “Adil Düzen”in getirilmesi gerekir. / Ya kendilerini acındırır veya tehdit ederler. Onların bu tehditlerinden korkanlar veya onlara acıyarak kuralı uygulamayanlar hukuk düzeni kuramazlar. Başkan dâhil herkes kurallara uymalıdır. Kurallara biri uymaz da cezalanması gereken cezalanmazsa, orada düzen kalmaz. Bu ayrıcalığı ortadan aldırmak için çare ve çözüm; a) suçlar asgari tutulur, b) suçların sübutunu kesinleştirme sağlanır, c) cezaların ağırlaştırılması sağlanır, d) kamu suçlarında affın getirilmemesidir.’
‘ “Adil Düzen” demek, üçüncü binyıl medeniyetinin yani Kur’an medeniyetinin adıdır demektir. Bizim yaşamakta olduğumuz bu çağdaki yorumumuzdur. Çalışmalarımızda eksiklikler vardır, hatalar vardır. Bu kardeşlerimizin eksiklikler vardır diye bunu reddetmeleri değil; eksikleri tamamlamaları ve yanlışları düzeltmeleri gerekir. Biz her konuda tartışmaya hazırız, yanlışımızı gösterdikleri zaman kendilerinden önce onu düzeltmeye hazırız...’ (745. hafta semineri; s.14-16)