Reşat Nuri Erol
Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkündür-2
12.11.2018
4152 Okunma, 4 Yorum

 

Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkündür-2

Ne diyorduk, daha doğrusu önceki yazımızın en başında ne demiştik? “Önceki “Ortaklık Uygarlığı, Ortaklık Sistemi, Semt Kooperatifleri” başlıklı yazımızın en sonunda dediğimiz neydi? / ‘Bizim yazı başlığı olarak “Semt Kooperatifleri Sistemi ülkemizi kurtarır…” dediğimiz gün, bir yazar (Hayrettin Karaman, 9 Kasım 2018, Yeni Şafak) “Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkün müdür?” diye sormuş ya; oradan devam ederiz…’ / Öyle yapalım ve oradan devam edelim… Soru neydi? “Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkün müdür?” El-cevap: Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkündür…

Söz konusu yazımızın en sonunda, “Konya’daki “Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi” örneğini anlatarak devam edeceğiz…” Evet, kaldığımız yerden devam edelim…

Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi

Dünya Savaşı sırasında Mustafa isimli bir askerimiz, ordudaki görevi itibariyle silahlarla tanışmasıyla, av tüfeği sanatının doğmasına öncü olmuştur. Huğlu’nun coğrafi konumu sebebiyle zamanla bütün kasaba halkının tüfek imalatına olan ilgisi artmış ve bu artış kurumsal bir çatı altında toplanmayı kaçınılmaz hale getirmiştir. 1962 yılında 165 üyesi ile kurumsal bir kimliğe bürünmüş ve kooperatif dünyada bilinen ilk 10 üretici firma arasına girmiştir. / Bugün itibarıyla 17 bin metrekaresi kapalı toplam 25 bin metrekare alanda faaliyet gösteren firma, 548 üye ve 450 çalışanıyla ürettiği tüfeklerin yüzde 80’ini başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Fransa’dan Norveç’e, Lübnan’dan Botswana’ya, Şili’den Filipinlere kadar 50’nin üzerinde ülkeye ihraç etmenin haklı gururunu yaşamaktadır.

“Neler yapabiliriz?” ile devam edelim.”

Hayrettin Karaman, “Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkün müdür?” başlıklı ilk yazısında, Yusuf Üstün’ün yazısından yukarıda anlatılanları aktardıktan sonra, bugün (11.11.2018, Pazar) de aynı başlıkla bir yazı daha yazmış. Oradan devam edelim…

Yusuf Üstün’ü okumaya devam edelim:

Türkiye kendi dinamiklerinden hareketle yeni bir model oluşturmalı ve bu model dünyaya örnek olmalı. Kooperatif bankacılığını, finans kooperatifçiliğini, kooperatif sigortacılığını konuşmalıyız.

Ülkemiz sigortacılık sektörünün yıllık üretimi yaklaşık 40 milyar TL. Ortalama reasürans oranı yüzde 70 civarında. Yani 40 milyar TL’nin yüzde 70’i olan yaklaşık 28 milyar TL yurtdışına reasürans fonlarına gitmektedir. Sigorta şirketlerimizdeki yabancı sermaye oranı ise yaklaşık yüzde 75’tir. Bu durumda geriye kalan 12 milyar TL’nin yüzde 75’i olan yaklaşık 9 milyar TL de kâr transferi yoluyla yine yurtdışına gitmektedir. Kabaca 40 milyar TL’lik sigortacılık sektörümüz aslında 4-5 milyarlık bir bütçeyle dönmektedir.

Ülkemizde faaliyet gösteren sigorta şirketleri eğer mütüel (kooperatif) olsalardı, bunların yapısı gereği tam olarak milli şirket olacaklardı. Çünkü kooperatifler satın alınamazlar. Yani en azından yukarıdaki örnekteki 12 milyar TL’lik kâr transferi söz konusu olmayacak, bu para ülkemizde kalacaktı.

Oysa ülke ekonomimizin kendi kaynaklarımızla büyüyebilmesi açısından kooperatif modeli ülkemize büyük bir fırsat sunmaktadır.

Ülkemiz sigortacılık sektöründeki yabancı sermaye yoğunluğunun önüne geçebilmek, millî fonların yeterli büyüklüğe gelmesiyle ülkemizin finans merkezi olması iddiasına katkı vermek, kârdan ziyade tasarruf amacı güden kooperatifçiliğimizin geliştirilmesi, haklı dini kaygıları bulunan kişilerin uygulanan tekâfül tekniği ile bu kaygılarının giderilmesi gibi her biri birbirinden önemli kriterlerden hangisi açısından bakarsak bakalım, kooperatif sigortacılığına destek verilmesi ve tercih edilmesi millî, iktisadî, insanî ve dinî açıdan kaçınılmazdır.

Bitmedi; “İŞÇİ KOOPERATİFLERİ” bölümünde kaldık, oradan devam ederiz…

Bugünkü yazımızı, önceki yazımızın en sonunda dediğimizi bir kere daha hatırlatarak noktalayalım: “Atalarımız demiş ki; akıl için yol birdir. / Allah cümlemizi akledenlerden eylesin…

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
12.11.2018
06:54


MİLLÎ GAZETE


Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkündür-2

Ne diyorduk, daha doğrusu önceki yazımızın en başında ne demiştik? “Önceki “Ortaklık Uygarlığı, Ortaklık Sistemi, Semt Kooperatifleri” başlıklı yazımızın en sonunda dediğimiz neydi? / ‘Bizim yazı başlığı olarak “Semt Kooperatifleri Sistemi ülkemizi kurtarır…” dediğimiz gün, bir yazar (Hayrettin Karaman, 9 Kasım 2018, Yeni Şafak) “Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkün müdür?” diye sormuş ya; oradan devam ederiz…’ / Öyle yapalım ve oradan devam edelim… Soru neydi? “Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkün müdür?” El-cevap: Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkündür…”

Söz konusu yazımızın en sonunda, “Konya’daki “Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi” örneğini anlatarak devam edeceğiz…” Evet, kaldığımız yerden devam edelim…

“Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi

Dünya Savaşı sırasında Mustafa isimli bir askerimiz, ordudaki görevi itibariyle silahlarla tanışmasıyla, av tüfeği sanatının doğmasına öncü olmuştur. Huğlu’nun coğrafi konumu sebebiyle zamanla bütün kasaba halkının tüfek imalatına olan ilgisi artmış ve bu artış kurumsal bir çatı altında toplanmayı kaçınılmaz hale getirmiştir. 1962 yılında 165 üyesi ile kurumsal bir kimliğe bürünmüş ve kooperatif dünyada bilinen ilk 10 üretici firma arasına girmiştir. / Bugün itibarıyla 17 bin metrekaresi kapalı toplam 25 bin metrekare alanda faaliyet gösteren firma, 548 üye ve 450 çalışanıyla ürettiği tüfeklerin yüzde 80’ini başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Fransa’dan Norveç’e, Lübnan’dan Botswana’ya, Şili’den Filipinlere kadar 50’nin üzerinde ülkeye ihraç etmenin haklı gururunu yaşamaktadır.

“Neler yapabiliriz?” ile devam edelim.”

Hayrettin Karaman, “Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkün müdür?” başlıklı ilk yazısında, Yusuf Üstün’ün yazısından yukarıda anlatılanları aktardıktan sonra, bugün (11.11.2018, Pazar) de aynı başlıkla bir yazı daha yazmış. Oradan devam edelim…

“Yusuf Üstün’ü okumaya devam edelim:

Türkiye kendi dinamiklerinden hareketle yeni bir model oluşturmalı ve bu model dünyaya örnek olmalı. Kooperatif bankacılığını, finans kooperatifçiliğini, kooperatif sigortacılığını konuşmalıyız.

Ülkemiz sigortacılık sektörünün yıllık üretimi yaklaşık 40 milyar TL. Ortalama reasürans oranı yüzde 70 civarında. Yani 40 milyar TL’nin yüzde 70’i olan yaklaşık 28 milyar TL yurtdışına reasürans fonlarına gitmektedir. Sigorta şirketlerimizdeki yabancı sermaye oranı ise yaklaşık yüzde 75’tir. Bu durumda geriye kalan 12 milyar TL’nin yüzde 75’i olan yaklaşık 9 milyar TL de kâr transferi yoluyla yine yurtdışına gitmektedir. Kabaca 40 milyar TL’lik sigortacılık sektörümüz aslında 4-5 milyarlık bir bütçeyle dönmektedir.

Ülkemizde faaliyet gösteren sigorta şirketleri eğer mütüel (kooperatif) olsalardı, bunların yapısı gereği tam olarak milli şirket olacaklardı. Çünkü kooperatifler satın alınamazlar. Yani en azından yukarıdaki örnekteki 12 milyar TL’lik kâr transferi söz konusu olmayacak, bu para ülkemizde kalacaktı.

Oysa ülke ekonomimizin kendi kaynaklarımızla büyüyebilmesi açısından kooperatif modeli ülkemize büyük bir fırsat sunmaktadır.

Ülkemiz sigortacılık sektöründeki yabancı sermaye yoğunluğunun önüne geçebilmek, millî fonların yeterli büyüklüğe gelmesiyle ülkemizin finans merkezi olması iddiasına katkı vermek, kârdan ziyade tasarruf amacı güden kooperatifçiliğimizin geliştirilmesi, haklı dini kaygıları bulunan kişilerin uygulanan tekâfül tekniği ile bu kaygılarının giderilmesi gibi her biri birbirinden önemli kriterlerden hangisi açısından bakarsak bakalım, kooperatif sigortacılığına destek verilmesi ve tercih edilmesi millî, iktisadî, insanî ve dinî açıdan kaçınılmazdır.”

Bitmedi; “İŞÇİ KOOPERATİFLERİ” bölümünde kaldık, oradan devam ederiz…

Bugünkü yazımızı, önceki yazımızın en sonunda dediğimizi bir kere daha hatırlatarak noktalayalım: “Atalarımız demiş ki; akıl için yol birdir. / Allah cümlemizi akledenlerden eylesin…”

# DİĞER MAKALELERİ

YazarReşat Nuri Erol- Mesaj Gönder

12 Kasım 2018
Reşat Nuri Erol
12.11.2018
07:12

BUGÜN DİKKATİMİ CELBEDEN YAZILAR:

http://www.haberdurus.com/kose-yazilari/baskici-yonetimlerin-fikhi-temeli-619.html

Baskıcı Yönetimlerin “Fıkhi Temeli”
Geleneksel fıkhımızın tarih içinde teşekkül eden hamulesiyle bugünkü sosyo-ekonomik sorunlarımızı çözemeyeceğimiz gibi, esasında uzun yüzyıllardan beri herhangi bir gelişme gösteremeyen kelam´la da bugünkü entelektüel sorunlarımıza cevap bulamayız.
Tarih: 9.11.2018 13:41:15
Ali BULAÇ
 

Geleneksel fıkhımızın tarih içinde teşekkül eden hamulesiyle bugünkü sosyo-ekonomik sorunlarımızı çözemeyeceğimiz gibi, esasında uzun yüzyıllardan beri herhangi bir gelişme gösteremeyen kelam´la da bugünkü entelektüel sorunlarımıza cevap bulamayız. Bunun sebeplerinden biri geleneksel fıkıh ve kelamın teşekkülünde nassların yanlış kullanımının oynadığı rol kadar, daha fazlası, tarih görüşümüz ve içtihatların teşekkül ettiği zamanın sosyo-politik şartların belirleyici konumda rol oynamasıdır.

Fıkıh usulünün belirli kurallarından biri, içtihadi bir meselenin mutlaka kaynağını nasstan almasıdır. Bu doğrudur, fakat hukukun kaynakları arasında Sünnet sayıldığında sahih olanı ile olmayanı dikkatlice birbirinden ayrılmadığında ve özellikle sahabelerin içtihat ve tatbikatları “nass seviyesi”nde kullanıldığında önemli problemler doğmaktadır. Kur´an ve Sahih Sünnet seviyesinde olmayan her metin “nass” değil, ancak “dogma” hükmündedir. Yazık ki fıkıh külliyatımız “nasslar” yanında çok sayıda “dogma”yı da bağlayıcı kaynaklar arasında saymış ve içtihatlarda kullanmıştır.

Bugün İslam dünyasının neredeyse tamamında baskı rejimleri, yolsuzluklar, gelir bölüşümünde adaletsizlikler, sosyal çürüme, ahlaki yozlaşma vb. sorunlar hükmünü icra ediyorsa bunun sebeplerinden birisi budur. Bu sebep bugüne devralıp ısrarla korumaya çalıştığımız öylesine kuvvetli bir mirastan beslenmektedir ki, siyasetten sosyal hayatın hemen hemen her alanına nüfuz etmiş bulunuyor.

Bugünden geçmişe baktığımızda Muaviye´nin bir ihtilal ile yönetimi ele geçirdiğinden beri yönetimlerin meşru bir temele dayanmadığını, politika üretir ve tatbik ederken İslam´ın belirgin hükümlerine riayet etmediğini hepimiz söylüyoruz, ama kaynakları üzerinde yeterince kritik yapmaya yanaşmıyoruz. Fıkıh kitaplarımızda yöneticilerin meşruiyeti ele alınırken baş vurulan deliller bu konuda hayli açıklayıcıdır.

Bu yazıda bir örnek vereceğim. Vereceğim örnek doğrudan yönetim ve  siyaset felsefesiyle ilgilidir. Geleneksel fakihlere göre  devlet başkanlığı dört yolla sübut bulur:

1) Fıkıh bilenlerin, başka bir deyişle ulemanın oluşturduğu Ehlü´l hal ve´l akd´in seçtiği kişi. Fakihler bunun şer´i dayanağını Hz. Peygamber (s.a.)´in irtihalinden sonra Hz. Ebu Bekir´i halife seçen heyette bulmaktadırlar.

2) Bir önceki halifenin kendisinden sonra bir kişiyi devlet başkanlığına işaret etmesi. Bunun dayanağı Hz. Ebu Bekir´in kendisinden sonra Hz. Ömer´i tavsiyesi etmesidir. Hatta bu bir “tavsiye” veya bir “temenni”den çok, bağlayıcı bir “vasiyet” hükmünü taşır. Bir bakıma “ta´yin”dir. Bazı fakihler bu modelden hareketle devlet başkanının kendi çocuğunu veliaht tayin edebileceğini söylemişlerdir; örnek olarak Muaviye´nin kendinden sonra Yezid´i veliaht olarak tayin etmesini delil göstermişlerdir (Bkz. Abdülkadir Udeh, “Mukayeseli İslam Hukuku ve Beşeri Hukuk” Çev. Ali Şafak, 1991-Ankara IV, 328.) Sanki sorun siyasi ve idari sistemi yapısal bir çürümeye uğratacak kötü sıfatlara sahip Yezid değil, Muaviye´nin yasal ve mülk üzerinde hak sahibi bir yetkili olarak oğlunu veliaht ilan etmesiyle çözülmüştür.

3) Üçüncü modele göre halife, kendisinden sonra iş başına gelecek olan kişiyi belirleme işini belli bir topluluğa bırakabilir. Hz. Osman, kendisinden sonra halife olacak kişiyi altı kişilik bir heyetin kararına bırakmıştı.

4) En dikkat çekici olanı halifenin silah/güç kullanarak başa gelmesini “meşru” gören modeldir. Silah zoruyla -yani darbe veya ihtilal yaparak- iş başına gelen teb´ayı kendine itaat etmeye zorlar, halk ona itaat etmeyi kabullenir. Böylece güç kullanarak iş başına gelenin halifeliği sübut bulmuş olur. Müslümanların zorbalıkla yönetimi ele geçiren ve istibdatla yöneten halifeye biat ve itaat etmeleri vaciptir. Bu modelin dayanağı Emevi halifesi Abdülmelik bin Mervan´ın ona başkaldıran Abdullah bin Zübeyr´i şehid edip hilafet makamına gelmesidir. Halk isteyerek veya istemeyerek Mervan´ın oğluna biat etti, hükmü altında yaşamayı kabullendi.

Fakihler, bu dört yoldan biriyle devlet başkanlığına gelen kişiye biat ve itaati vacip görmüş, ona karşı gelmeyi “bağy fiili” saymışlardır. İlginçtir, “sahabe” olması hasebiyle Muaviye´nin Hz. Ali´ye başkaldırması ve on binlerce Müslümanın kanının dökülmesine yol açması fiilini “bağy” kategorisine sokmamışlardır.

Fakihlerimiz başka model üzerinde durmamış, mesela iktidarın şiddet kullanılmadan ve belli aralıklarla seçim yoluyla el değiştirme yöntemi üzerinde imal-i fikr etmemişlerdir. Bu konu üzerinde yeterince imal-ı fikr etmedikleri gibi tek kişinin veya bir hanedanın yönetimini pekiştirici unsurları da fıkıh ve kelam kitaplarına geçirmişlerdir. Şöyle ki:

  1. a) Fakihler, şu veya bu yolla seçilen halifenin hayat boyu bu makamda kalabileceğine hükmetmişlerdir. Kayd-ı hayat tarihte ve bugün İslam ülkelerinde son nefeslerine kadar iktidarı bırakmayan yöneticilerin meşruiyet kaynağını oluşturur. Dini monarşiler ve diktatörlükler büyük ölçüde bu mirastan beslenmektedirler.
  2. b) Kur´an ve Sünnet bakış açısından yönetim teorisinin temelini teşkil eden “şura” fiilen geçersiz hale gelirken fakihler, şura´yı halkın; tabii temsilcileri, kanaat önderleri ve itibar ettiği alimler aracılığıyla karar mekanizmaları ve karar süreçleri üzerinde etkili olma enstrümanı olarak tarif etmemiş, ücret ve ihsanlarla tutulan kişilerin yöneticileri her karar ve icraatında tasdiklerinden ibaret görmüşlerdir.
  3. c) Hz. Ebu Bekir´den başlamak üzere iktidarın kutsanması, ilahi meşruiyete dayandırılması cihetine gidilmiş. Hz. Ebu Bekir kendisine “Allah´ın halifesi” diyenlere “Ben Allah´ın halifesi değilim, Resulü´nün halifesiyim” demek suretiyle muhtemel bir teokrasinin önüne geçmişse de, evini kuşatan isyancılara Hz. Osman ‘Bu cübbeyi bana Allah giydirdi, ancak O çıkarır” demek suretiyle hilafeti ilahi/aşkın bir kaynağa dayandırmanın kapısını aralamış, daha sonraları Emevi halifeleri kendilerine “Allah´ın yeryüzündeki gölgesi veya Allah´ın halifesi” ünvanını vermişlerdir. Fıkıh ve Kelam kitaplarında yazık ki yeterince bu konu üzerinde durulmamış, zamanla Bizans ve Sasani etkisinde halife ve sultanlar, şahlar ve padişahlar yönettikleri memleketleri kendi mülkleri, teb´ayı da kulları saymışlardır.
  4. d) Diğer önemli ve belki de en vahim olanı, Kur´an ve Sünnet yönetimin meşruiyetini, sebeb-i hikmetini adaletin tesisi, başka bir deyişle hukuka riayeti şartına bağlarken, fakihler güvenliği, toplumsal istikrarı esas alıp, yöneticinin hukukun dışına çıksa bile ona itaatin gerektiğini açık-seçik savunmuşlardır. Sünni dört mezhebe ve Zeydilere göre “imam facir ve fasık olsa bile ona karşı çıkmak haramdır.” Zahirilere göre ise, zulmeden halifeye onun zulmünün misliyle veya daha hafifiyle karşı çıkılıyorsa, yine de zalim halifenin yanında yer almak gerekir; çünkü baştakinin kötülüğüne karşı mücadele edilirken daha büyük bir kötülüğün ortaya çıkması muhtemeldir.
  5. e) Bununla da yetinmeyen fakihler “ta´zir” adı altında devlet başkanına öylesine yetkiler tanımışlardır ki, Kur´an ve Sünnet´in öngörmediği “ölüm cezaları”nı fıkha sokmuş, yöneticinin -yani devletin- kendi gerekli gördüğü bazı suç fiillerine ölüm cezası verebileceğine hükmetmişlerdir. Bazıları ise -Fatih Sultan Mehmed´in aldığı fetvada zikredildiği üzere “ekser-i ulema”- Şer´i Hukuk yanında Cengiz töresinden mülhem Örfi Hukuk icat etmiş, böylelikle devlet başkanına “Siyaseten katl” yoluyla muhaliflerini kolayca ortadan kaldırmaya cevaz vermişlerdir.

Bağy, ta´zir, irtidat (dinden dönme) ve siyaseten katl tarihimizde Hz. Ali´nin şehadetinden bu yana hükmünü sürdüren istibdat ve zulüm yönetimlerinin “sözde meşruiyet” temelini oluşturmuştur. Başka faktörler yanında bugün İslam dünyasının geneli baskı rejimleri altında ise, baskıların beslendiği en önemli kaynaklardan biri bizim fıkıh ve kelam kitaplarında karşılık bulan söz konusu tarihi mirastır. 

Ali Bulaç Hocanın yazılarına "alibulac.com" sitesinden de ulaşabilirsiniz.

Reşat Nuri Erol
12.11.2018
07:15

BUGÜN DİKKATİMİ CELBEDEN YAZILAR:

http://www.haberdurus.com/haber/istanbulun-arazi-krali-da-konkordato-ilan-ederse-24030.html 


Barış SOYDAN
Tarih: 12.11.2018 01:11:54

 

Gün geçmiyor ki, anlı şanlı firmalardan biri daha konkordato ilan etmesin… Son olarak İstanbul´un en büyük arazi zenginlerinden biri olarak bilinen (Belki de en büyüğü), Ekonomist dergisine göre Türkiye´nin en zengin 100 ailesinden birinin lideri, Aydın Doğan´ın yakın dostu (ve Gümüşhane Madencilik´teki iş ortağı) Necati Kurmel´in patronu olduğu Saray Halı ve Saray Çiftliği konkordato ilan etti. Sırada hangi şirketler var, Allah bilir…

Konkordato ilan eden şirketlerin bazıları o kadar büyük ki, insanın aklına “Yok artık, o da mı?” sorusu geliyor.

Akla gelen başka sorular da var: Acaba bu şirketlerin patronları borçlarını ödemek için yeterince çaba gösterdiler mi? Villalarını, arazilerini, Range Rover´larını, varsa İngiltere´deki evlerini satıp şirketlerine sermaye olarak koydular mı?

Kimsenin günahını almak istemem. Faizler yüzde 30-40´larda dolaşıyorken, villayı, Range Rover´ı satmak da kâr etmeyebilir… Sadece soruyorum...

“İstanbul´un en büyük arazi zengini” olarak bilinen Necati Kurmel, 7 yıl önce Forbes dergisine verdiği röportajda, akıllara durgunluk veren arazi portföyünü kalem kalem şöyle anlatmıştı:

"İnanın ne kadar yerim vardır, hepsine ne vermişimdir bunu bilmem. Param oldukça almışımdır" diyor gayrimenkul varlıklarıyla ilgili olarak. Son bir yıl içinde Sabiha Gökçen Havalimanı´nın yakınlarından 94 dönüm, Gebze civarından ise 20 ila 25 dönümlük arsa satın aldığını söylüyor. Bu iki arsa için toplam 30 milyon  dolar ödemiş.

Kurtköy Göçbeyli Köyü´nde birbirine bitişik parsellerde yer alan toplam 16 bin dönüm  orman arazisinin 6 bin dönümü de Necati Kurmel´in (Burada Sinpaş´ın da 2 bin 800 dönüm arsası bulunuyor). Bu arazilerin hemen bitişiğinde bin 200 dönümlük bir arsası daha var. Toplam 7 bin 2000 dönümlük bu arsalara 230 milyon dolar değer biçiliyor. Bir de Ballıca´da 8 bin  dönüm özel orman arsası var. İşte burası davalık. Birkaç dava üst üste Kurmel lehine sonuçlandı ancak temyiz sürecindeler.

Öte yandan yine Kurtköy çevresinde Kurmel´e ait arsalar üzerinde devam etmekte olan birçok konut projesi var: Dumankaya Trend (172 daire), Dumankaya Minimal (175 daire), Uzunal Konutları (94 daire), Doğa Ata Residence (135 daire), Miapark Evleri (139 daire), Elegan Evler, KentPlus New Port (436 daire), Kanarya Konakları gibi…

Çorlu Çerkezköy´de devam eden toplam 20 konuttan oluşan Corner Park´ında yüzde 43´ü Necati Kurmel´e ait. Kalan yüzde 57 hisse ise projeyi üstlenen Koytür İnşaat´ın. Ancak bu şirket de yabancı değil. Şirketin ismi Koyuncu ve Türkmenoğlu soyadlarının birleşiminden oluşuyor ve Türkmenoğlu, Kurmel´in kız kardeşinin soyadı. Koytür´ün Kemerburgaz Göktürk´te yapımını tamamladığı Kemer Corner projesi de Kurmel´e ait arazi üzerinde yapılmış.

Yine Kemerburgaz Göktürk´te Tepe İnşaat tarafından tamamlanan ve 70 bloktan oluşan  Rose Residence projesi de Kurmel´in kat karşılığı verdiği yerlerden biri.

Kurmel, İstanbul Piyalepaşa´da bir miktar arsasını Adnan Polat´a satmıştı. Ancak aynı yerde halen biri 14 ve 11 dönüm büyüklüğünde iki ayrı arsası bulunuyor. İzmir Seferihisar´da çiftliği, Kayseri´de ve Adana´nın merkezinde Kurmel´in "çok istiyorlar şimdi oraları" dediği arsaları (burada biri 40  diğeri 90 dönüm olmak üzere iki arsası var. 40 dönüm olana yapılan 20 milyon dolarlık teklifi geri çevirmiş) bulunuyor.

Merhum Salih Tatlıcı ile yarı yarıya ortak  olduğu ve Tepe İnşaat´ın yaptığı Beykoz Konakları´nda da Kurmel´in  payına 100 konak düşmüş. Kendisi ve çocuklarının halen ikamet ettikleri dahil, Beykoz´da payına düşenden geriye 12 konak kalmış.

İnanması güç ama saymakla bitmeyen bu varlıkları herhangi bir strateji izlemeden satın  aldığını söylüyor. "Şu kadardan alayım, bu kadara satayım, işte bu kadar zamanda bu kadar değer kazanır´ diye düşünmedim hiç. Ama değer kazandı. Ben aldığımda bu arsalar  şehrin dışındaydı. Şimdi ya şehrin içinde ya da kıyısındalar" diyor.

Kurmel  mallarını satmaktan hoşlanmaması ile biliniyor. İsminin açıklanmasını istemeyen eski bir çalışanının aktardığına göre Sabiha Gökçen Havaalanı yakınlarındaki 96 dönümlük arsasına Limak Holding tarafından 56 milyon  dolar teklif edilmiş ancak bu fiyatta anlaşamamışlar.

(Forbes dergisi, 2011.

Bu röportajın üzerinden 7 yıl geçti. Kurmel´in servetine acaba ne oldu? Bu kadar büyük servete sahip bir işadamı nasıl konkordato ilan edecek duruma düştü?...







   

Kaynak: T24
Reşat Nuri Erol
12.11.2018
18:42


http://www.haberdurus.com/haber/kooperatif-yontemiyle-kalkinma-mumkundur-2-24056.html


Kooperatif Yöntemiyle Kalkınma Mümkündür-2
Reşat Nuri EROL
Tarih: 12.11.2018 12:16:23

 

Ne diyorduk, daha doğrusu önceki yazımızın en başında ne demiştik? “Önceki “Ortaklık Uygarlığı, Ortaklık Sistemi, Semt Kooperatifleri” başlıklı yazımızın en sonunda dediğimiz neydi? / ‘Bizim yazı başlığı olarak “Semt Kooperatifleri Sistemi ülkemizi kurtarır…” dediğimiz gün, bir yazar (Hayrettin Karaman, 9 Kasım 2018, Yeni Şafak) “Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkün müdür?” diye sormuş ya; oradan devam ederiz…´ / Öyle yapalım ve oradan devam edelim… Soru neydi? “Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkün müdür?” El-cevap: Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkündür…”

Söz konusu yazımızın en sonunda, “Konya´daki “Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi” örneğini anlatarak devam edeceğiz…” Evet, kaldığımız yerden devam edelim…

“Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi

Dünya Savaşı sırasında Mustafa isimli bir askerimiz, ordudaki görevi itibariyle silahlarla tanışmasıyla, av tüfeği sanatının doğmasına öncü olmuştur. Huğlu´nun coğrafi konumu sebebiyle zamanla bütün kasaba halkının tüfek imalatına olan ilgisi artmış ve bu artış kurumsal bir çatı altında toplanmayı kaçınılmaz hale getirmiştir. 1962 yılında 165 üyesi ile kurumsal bir kimliğe bürünmüş ve kooperatif dünyada bilinen ilk 10 üretici firma arasına girmiştir. / Bugün itibarıyla 17 bin metrekaresi kapalı toplam 25 bin metrekare alanda faaliyet gösteren firma, 548 üye ve 450 çalışanıyla ürettiği tüfeklerin yüzde 80´ini başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Fransa´dan Norveç´e, Lübnan´dan Botswana´ya, Şili´den Filipinlere kadar 50´nin üzerinde ülkeye ihraç etmenin haklı gururunu yaşamaktadır.

 

“Neler yapabiliriz?” ile devam edelim.”

Hayrettin Karaman, “Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkün müdür?” başlıklı ilk yazısında, Yusuf Üstün´ün yazısından yukarıda anlatılanları aktardıktan sonra, bugün (11.11.2018, Pazar) de aynı başlıkla bir yazı daha yazmış. Oradan devam edelim…

“Yusuf Üstün´ü okumaya devam edelim:

Türkiye kendi dinamiklerinden hareketle yeni bir model oluşturmalı ve bu model dünyaya örnek olmalı. Kooperatif bankacılığını, finans kooperatifçiliğini, kooperatif sigortacılığını konuşmalıyız.

Ülkemiz sigortacılık sektörünün yıllık üretimi yaklaşık 40 milyar TL. Ortalama reasürans oranı yüzde 70 civarında. Yani 40 milyar TL´nin yüzde 70´i olan yaklaşık 28 milyar TL yurtdışına reasürans fonlarına gitmektedir. Sigorta şirketlerimizdeki yabancı sermaye oranı ise yaklaşık yüzde 75´tir. Bu durumda geriye kalan 12 milyar TL´nin yüzde 75´i olan yaklaşık 9 milyar TL de kâr transferi yoluyla yine yurtdışına gitmektedir. Kabaca 40 milyar TL´lik sigortacılık sektörümüz aslında 4-5 milyarlık bir bütçeyle dönmektedir.

 

Ülkemizde faaliyet gösteren sigorta şirketleri eğer mütüel (kooperatif) olsalardı, bunların yapısı gereği tam olarak milli şirket olacaklardı. Çünkü kooperatifler satın alınamazlar. Yani en azından yukarıdaki örnekteki 12 milyar TL´lik kâr transferi söz konusu olmayacak, bu para ülkemizde kalacaktı.

Oysa ülke ekonomimizin kendi kaynaklarımızla büyüyebilmesi açısından kooperatif modeli ülkemize büyük bir fırsat sunmaktadır.

Ülkemiz sigortacılık sektöründeki yabancı sermaye yoğunluğunun önüne geçebilmek, millî fonların yeterli büyüklüğe gelmesiyle ülkemizin finans merkezi olması iddiasına katkı vermek, kârdan ziyade tasarruf amacı güden kooperatifçiliğimizin geliştirilmesi, haklı dini kaygıları bulunan kişilerin uygulanan tekâfül tekniği ile bu kaygılarının giderilmesi gibi her biri birbirinden önemli kriterlerden hangisi açısından bakarsak bakalım, kooperatif sigortacılığına destek verilmesi ve tercih edilmesi millî, iktisadî, insanî ve dinî açıdan kaçınılmazdır.”

Bitmedi; “İŞÇİ KOOPERATİFLERİ” bölümünde kaldık, oradan devam ederiz…

Bugünkü yazımızı, önceki yazımızın en sonunda dediğimizi bir kere daha hatırlatarak noktalayalım: “Atalarımız demiş ki; akıl için yol birdir. / Allah cümlemizi akledenlerden eylesin…”







   

Kaynak: Milli Gazete




Çok Okunan Makaleler
Reşat Nuri Erol
M.Tekelioğlu; 15 Temmuz’a doğru: travmadan kurtulmak…
7.07.2017 131226 Okunma
Reşat Nuri Erol
Süleyman Karagülle - Altın Ekonomisine Geçiş
2.11.2013 33284 Okunma
2 Yorum 30.01.2016 22:15
Reşat Nuri Erol
T. C. 1921 ANAYASASI’nın Temel Maddeleri
22.02.2016 18477 Okunma
1 Yorum 22.02.2016 07:19
Reşat Nuri Erol
Şeyma Yavuz ve MAKALESİ… İbn Haldun ve “MUKADDİME”Sİ…
1.07.2015 16462 Okunma
2 Yorum 03.07.2015 00:23
Reşat Nuri Erol
FAİZ imparatorluğu ve ROTHSCHİLD ailesi
29.03.2016 16328 Okunma
1 Yorum 29.03.2016 01:12
Reşat Nuri Erol
Ekrem Dumanlı, Mümtaz’er Türköne, Ali Bulaç ve İSLÂM/cı
2.07.2015 15524 Okunma
7 Yorum 23.07.2015 19:54
Reşat Nuri Erol
AKP’yi kim kuşa çevirdi, Erdoğan mı Davutoğlu mu?
26.06.2015 14759 Okunma
6 Yorum 08.07.2015 13:24
Reşat Nuri Erol
Yüz Yıl Önce - Yüz Yıl Sonra; ne değişti?
26.07.2015 14752 Okunma
4 Yorum 03.08.2015 12:51
Reşat Nuri Erol
Harun Özdemir’den “İSLÂM-CILIK” yazıları
29.07.2015 14603 Okunma
4 Yorum 30.07.2015 11:51
Reşat Nuri Erol
Kahramanlarım: Erbakan, Aliya, Muhammed Ali
7.06.2016 14506 Okunma
2 Yorum 07.06.2016 02:58
Reşat Nuri Erol
Çok önemli hatalar, çok önemli uyarılar ve…
7.10.2018 14433 Okunma
11 Yorum 09.10.2018 00:22
Reşat Nuri Erol
“Asâ Rabbukum En Yerhamekum…”
16.01.2017 14239 Okunma
9 Yorum 17.01.2017 12:20
Reşat Nuri Erol
Tarımda faiz, icra ve iflas
26.04.2010 14159 Okunma
Reşat Nuri Erol
Suriyeliler “sığınmacı/mülteci” mi, “muhacir” mi?
5.09.2015 14128 Okunma
3 Yorum 05.09.2015 17:56
Reşat Nuri Erol
İslam Tarihinde Anayasa; Medine Anayasası ve ...
14.10.2011 14011 Okunma
Reşat Nuri Erol
Hayrettin Karaman; Âdil Düzen Nasıl Olmalıdır?
4.08.2015 13762 Okunma
3 Yorum 04.08.2015 21:11
Reşat Nuri Erol
Sömürü sermayesi ve kuyrukları tövbe ederse…
16.08.2015 13733 Okunma
4 Yorum 19.08.2015 00:56
Reşat Nuri Erol
Erbakan’ın Türkiye ve dünyadaki inkılâpları
23.02.2015 13616 Okunma
2 Yorum 25.02.2015 11:21
Reşat Nuri Erol
İkrazatçılık!
9.04.2010 13469 Okunma
Reşat Nuri Erol
Harun Ö. “İslâmcılk” yazıları-10; SAİD-İ NURSÎ
13.08.2015 13422 Okunma
3 Yorum 15.08.2015 17:32
Reşat Nuri Erol
H. Özdemir’İn İSLÂM-CILIK yazıları-2; ERBAKAN FAKTÖRÜ
29.07.2015 13419 Okunma
5 Yorum 30.07.2015 11:44
Reşat Nuri Erol
Suruç bombası, sermaye-siyaset çatışması ve IŞİD
24.07.2015 13419 Okunma
2 Yorum 24.07.2015 07:35
Reşat Nuri Erol
Erbakan’a göre Adil Ekonomik Düzen’de VERGİ
14.03.2016 12897 Okunma
3 Yorum 14.03.2016 14:05
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen dışında çözüm reçetesi olan var mı?
8.09.2015 12808 Okunma
2 Yorum 08.09.2015 07:11
Reşat Nuri Erol
R. Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Abdullah Gül
25.06.2015 12648 Okunma
5 Yorum 28.06.2015 13:16
Reşat Nuri Erol
Ve zekkir fe inne’z-zikrâ tenfeu’l-mü’minîne
10.08.2015 12594 Okunma
2 Yorum 10.08.2015 22:44
Reşat Nuri Erol
Çözüm “Âdil Kur’an Düzeni”dir
22.02.2015 12469 Okunma
5 Yorum 23.02.2015 21:48
Reşat Nuri Erol
Harun Özdemir’den “İSLÂM-CILIK” yazıları-9
10.08.2015 12373 Okunma
3 Yorum 11.08.2015 13:47
Reşat Nuri Erol
Sn. Cumhurbaşkanımıza ve ilgililere açık mektup!
1.08.2015 12237 Okunma
3 Yorum 02.08.2015 08:07
Reşat Nuri Erol
Anlatıp ve nasihat ediyoruz; dinleyip yapsalar…
3.08.2015 12205 Okunma
4 Yorum 03.08.2015 14:50
Reşat Nuri Erol
Ya-pa-ma-dı-lar… YA-PA-MA-YA-CAK-LAR…
1.06.2015 12202 Okunma
5 Yorum 02.06.2015 10:49
Reşat Nuri Erol
Erbakan’ın “ADİL DÜZEN” Söyleminin Teorisi-1
3.03.2016 12185 Okunma
3 Yorum 06.03.2016 14:53
Reşat Nuri Erol
‘E LEYSE MİNKÜM RACULÜN REŞÎD’ (âyet)
14.09.2015 12169 Okunma
2 Yorum 14.09.2015 20:56
Reşat Nuri Erol
‘Sistem kurmak’ ve ‘hazin (vahim) durum’
9.01.2017 12082 Okunma
8 Yorum 23.01.2017 00:31
Reşat Nuri Erol
İkrazat yasal tefecilik!
9.04.2010 12063 Okunma
Reşat Nuri Erol
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhâmı”…
27.12.2018 12042 Okunma
9 Yorum 28.12.2018 08:15
Reşat Nuri Erol
Şehit MEHMET HİKMETUMUT’u anlatamamak!
10.07.2015 11878 Okunma
2 Yorum 10.07.2015 06:06
Reşat Nuri Erol
“İSLÂM DÜZENİ” tüm insanlar içindir
5.05.2013 11647 Okunma
Reşat Nuri Erol
7 Haziran’da oyumuzu bu şuur ile kullanalım
30.05.2015 11613 Okunma
3 Yorum 30.05.2015 16:30
Reşat Nuri Erol
24. Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi
1.12.2015 11591 Okunma
1 Yorum 01.12.2015 06:41
Reşat Nuri Erol
Çağımızın Nuh’un Gemisi “ADİL KUR’AN DÜZENİ”dir
29.05.2015 11477 Okunma
4 Yorum 29.05.2015 18:44
Reşat Nuri Erol
Sermayeye ve siyasilere önerimiz var
8.08.2015 11320 Okunma
3 Yorum 10.08.2015 20:14
Reşat Nuri Erol
Seçime kadar “AYG” uyarılarına devam…
20.09.2015 11248 Okunma
4 Yorum 20.09.2015 06:16
Reşat Nuri Erol
İdam, kısas, diyet, anayasa, şeriat, hukuk…
23.11.2012 11191 Okunma
Reşat Nuri Erol
‘Türkiye’de Değişim Yapmak Neden Bu Kadar Zor?’
3.02.2016 11177 Okunma
1 Yorum 03.02.2016 22:48
Reşat Nuri Erol
Sosyal tufan ve sömürünün çözümü Adil Düzen’dir
10.11.2015 11162 Okunma
2 Yorum 16.11.2015 07:22
Reşat Nuri Erol
Cennet karşılığı mal ve can ile cihad etmek
14.04.2013 11142 Okunma
Reşat Nuri Erol
Yine “biz” kazanacağız…
15.08.2015 11110 Okunma
2 Yorum 15.08.2015 15:00
Reşat Nuri Erol
Kur’an Ayında “KUR’AN DÜZENİ” hatırlatmaları-2
5.07.2015 11083 Okunma
2 Yorum 05.07.2015 11:49
Reşat Nuri Erol
7 Haziran Seçimi sonucundan alınacak dersler
9.06.2015 11078 Okunma
3 Yorum 15.06.2015 03:15
Reşat Nuri Erol
İman, ilim, amel, fıkıh, fikir, zikir ve ekonomi
30.04.2014 11044 Okunma
Reşat Nuri Erol
‘Sosyal Tufan’a karşı ‘Adil Düzen Gemisi’ inşa ed
27.12.2014 11026 Okunma
4 Yorum 25.05.2015 09:49
Reşat Nuri Erol
Başkanlık sistemi değil, “Adil Düzen” gelmelidir
20.06.2015 11023 Okunma
3 Yorum 20.06.2015 20:30
Reşat Nuri Erol
VakıfBank “FAİZSİZ BANKA” olmalıdır
25.03.2015 11022 Okunma
2 Yorum 05.04.2015 18:14
Reşat Nuri Erol
ADİL DÜZEN ‘gönüllü’ mü , ‘zorla’ mı gelsin?
16.01.2016 11007 Okunma
2 Yorum 16.01.2016 22:08
Reşat Nuri Erol
Mustafa Deniz; Bu düzen adil değil
4.08.2015 11006 Okunma
4 Yorum 04.08.2015 21:06
Reşat Nuri Erol
Aliya İzzetbegoviç: ‘Kur’an edebiyat değil, hayattır’-4
10.12.2015 11004 Okunma
2 Yorum 10.12.2015 22:22
Reşat Nuri Erol
AK Parti ya “gömlek giyecek” ya da silinecek
28.06.2015 10993 Okunma
3 Yorum 02.07.2015 12:56
Reşat Nuri Erol
Soru-yoruma cevap ve bir aileden gelen yorum
12.08.2015 10897 Okunma
4 Yorum 14.08.2015 07:17
Reşat Nuri Erol
Esbaba tevessül eder, sonra tevekkül ederiz...
7.09.2014 10893 Okunma
Reşat Nuri Erol
Değişim devam ediyor VE LÂ GÂLİBE İLLALLAH
2.04.2016 10872 Okunma
1 Yorum 02.04.2016 12:53
Reşat Nuri Erol
15 Temmuz: Teşhis ve Tedavi; KUR’AN VE İLİM ile
28.08.2016 10820 Okunma
2 Yorum 29.08.2016 20:48
Reşat Nuri Erol
Faiz meselesi, bankalar ve çözüm önerileri-3
16.02.2015 10690 Okunma
2 Yorum 16.02.2015 08:34
Reşat Nuri Erol
İslâm hukuku, Batı hukuku ve olumsuz etkisi
9.02.2016 10686 Okunma
1 Yorum 09.02.2016 08:10
Reşat Nuri Erol
HIZIRLA KIRK SAAT
30.12.2015 10582 Okunma
1 Yorum 31.12.2015 13:01
Reşat Nuri Erol
ÜSKÜDAR SOHBETLERİ-2 İSLAM MEDENİYETİ VAKFI
7.04.2016 10526 Okunma
1 Yorum 07.04.2016 23:36
Reşat Nuri Erol
MEHMET HİKMETUMUT ve KUR’AN VE İLİM 819. Hafta Seminer
4.07.2015 10514 Okunma
4 Yorum 05.07.2015 14:31
Reşat Nuri Erol
IMF’nin alternatifi nedir?
13.03.2010 10514 Okunma
Reşat Nuri Erol
“SOSYAL TUFAN” dediğimiz, İŞTE BUDUR!
23.05.2016 10451 Okunma
1 Yorum 23.05.2016 08:09
Reşat Nuri Erol
Prof.S.Tekir: GÜÇLÜ PARA veya PARANIN GÜCÜ
1.09.2016 10437 Okunma
1 Yorum 01.09.2016 09:51
Reşat Nuri Erol
Erbakan’ı anlamak, yapılması gerekenleri yapmaktı
6.03.2015 10410 Okunma
1 Yorum 06.03.2015 07:26
Reşat Nuri Erol
Erbakan’a göre “Selem Senedi Karşılığı Kredi”
13.03.2016 10360 Okunma
1 Yorum 13.03.2016 08:53
Reşat Nuri Erol
ÇARE VE ÇÖZÜM KUR’AN’DA
31.05.2015 10351 Okunma
2 Yorum 15.07.2015 07:10
Reşat Nuri Erol
Çözüm Süreci ve HDP’nin önemli hatası
10.08.2015 10295 Okunma
2 Yorum 11.08.2015 15:48
Reşat Nuri Erol
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!”
4.09.2015 10248 Okunma
1 Yorum 04.09.2015 06:00
Reşat Nuri Erol
Seçime giderken oynanan oyunlara dikkat!
12.09.2015 10165 Okunma
3 Yorum 13.09.2015 06:45
Reşat Nuri Erol
Toprak, tarım ve ‘tarım stratejisi’
26.04.2010 10063 Okunma
Reşat Nuri Erol
Kooperatif sistemi ile ‘ortaklık sistemi’ gelmekte
17.11.2018 10042 Okunma
5 Yorum 30.11.2018 11:55
Reşat Nuri Erol
Harun Özdemir'den Doğu Perinçek yazısı!
25.10.2015 10022 Okunma
1 Yorum 25.10.2015 20:22
Reşat Nuri Erol
H. Özdemir’in İSLÂMCILIK yazıları: Atatürk İslâmcılığı
18.10.2015 9952 Okunma
1 Yorum 18.10.2015 10:45
Reşat Nuri Erol
KUR’AN VE İLİM 828. hafta seminer notlarından…
30.08.2015 9894 Okunma
3 Yorum 30.08.2015 11:50
Reşat Nuri Erol
7 Haziran Seçimi, sorunlar ve mucize Kur’an-1
13.06.2015 9875 Okunma
2 Yorum 14.06.2015 07:41
Reşat Nuri Erol
KUR’AN ayetleri, Kadıhan, Hülagû ve HALEP!
19.12.2016 9834 Okunma
2 Yorum 19.12.2016 10:27
Reşat Nuri Erol
Sermaye dünyayı ne hâle getirdi; ne yapmalıyız?
30.11.2012 9830 Okunma
Reşat Nuri Erol
Prof.Dr.Sabri TEKİR: TÜRKİYE VARLIK FONU
10.02.2017 9822 Okunma
3 Yorum 12.02.2017 20:52
Reşat Nuri Erol
KUR’AN VE İLİM bütün sorunları çözer
19.05.2015 9780 Okunma
1 Yorum 19.05.2015 11:17
Reşat Nuri Erol
Hukuk Düzeni
21.04.2013 9750 Okunma
Reşat Nuri Erol
“Millî Görüş ve Adil Düzen” olmadan bu kadar!
2.10.2015 9651 Okunma
1 Yorum 02.10.2015 07:02
Reşat Nuri Erol
MİLLÎ GAZETE için her gün bir şey yapmak
14.01.2016 9627 Okunma
4 Yorum 24.01.2016 23:20
Reşat Nuri Erol
Akevler Kooperatifi ve Ortaklık Sistemi Bankaları
22.10.2018 9612 Okunma
4 Yorum 30.11.2018 08:26
Reşat Nuri Erol
Yargı sorununun çözümü hakemlik sistemidir
19.02.2014 9559 Okunma
Reşat Nuri Erol
Erbakan’ı Adil Düzen’den vazgeçirme raporu (tekrar)
2.12.2018 9505 Okunma
3 Yorum 02.12.2018 12:05
Reşat Nuri Erol
Şehit MEHMET HİKMETUMUT’u anlatamamak!-2
11.07.2015 9478 Okunma
1 Yorum 11.07.2015 03:53
Reşat Nuri Erol
S. Karagülle; BİR İLİM ADAMININ ERBAKAN TAHLİLİ...
4.08.2015 9431 Okunma
2 Yorum 04.08.2015 21:35
Reşat Nuri Erol
Seçim sonucu ne olursa olsun, Asıl Yapılması Gereken
1.11.2015 9287 Okunma
1 Yorum 01.11.2015 06:05
Reşat Nuri Erol
KUR’AN VE İLİM 738. Hafta Semineri’nden
17.11.2013 9287 Okunma
Reşat Nuri Erol
Gece, saat üç; bir, iki, üç (yazı)! Ve (dördüncü yazı)
15.12.2016 9274 Okunma
1 Yorum 15.12.2016 02:49
Reşat Nuri Erol
H.Özdemir yazıları; Ak Parti İslamcı mı?
1.08.2015 9273 Okunma
3 Yorum 01.08.2015 16:33
Reşat Nuri Erol
Evet… Asrın idrâkine söyletmeliyiz İSLÂM’ı…
17.03.2018 9231 Okunma
1 Yorum 17.03.2018 07:18
Reşat Nuri Erol
KUR’AN VE İLİM 888. Hafta Seminerinden…
15.11.2016 9182 Okunma
3 Yorum 16.11.2016 12:41


© 2025 - Akevler