İslâm, İslâmcılık, muhafazakârlık ve Ehl-i Hak
Bir yazar (Emre Kongar) şöyle diyor: “Geçen gün, kişiliğine de, fikirlerine de saygı duyduğum, yorumlarını yararlanarak okuduğum bir yazar şöyle bir ifade kullandı: “İslâmcılığın Türkiye’de gerilemesi, yerini muhafazakârlığın alması...”
Sıradan dogmatik veya iktidar dalkavuğu bir yazar yazsa, “AKP iktidarının din eksenli politikalarını meşrulaştırmak istiyor” diyerek üzerinde pek durmayacağım bu ifade, değer verdiğim birinden gelince, konuyu biraz irdelemeye çalıştım.” Yazar böyle diyor ve “İslâmcılık Geriliyor, Yerini Muhafazakârlık mı Alıyor?” başlıklı bir makale yazıyor...
Biz de diyoruz ki: İslâm’da ne İslâmcılık var ne de muhafazakârlık.
Muhafazakârlık ataların izlerini eleştirmeden izlemektir, İslâm’da merduttur.
Madem böyle dedik; o halde “İSLÂM”ın ne olduğunu kısaca anlatalım.
İSLÂM, inanç ve ırk ayrımı yapılmadan tüm insanların barış içinde birbirini etkileyerek yaşamalarıdır. İnsanların başkalarını inançlarına davet etme hakkı vardır ama zorlama yetkisi yoktur. Sadece barış düzenini (İslâm düzenini) savunma görevi mevcuttur.
İlâhi dinler “HALK YÖNETİMİ”ni ve “HALK EKONOMİSİ”ni önerirler.
Kapitalistler “tekel ekonomiyi”, sosyalistler “tekel yönetimi” hâkim kılmak istedikleri için dine ve dindarlara düşmandırlar, dinin ve dindarların topluluktan uzak tutulması gerektiğine kanidirler, bundan dolayı İslâm düzenine karşıdırlar veya düşmandırlar.
Kur’an’a göre iki çeşit din vardır, iki çeşit düzen vardır: Hak düzen ve bâtıl düzen.
Adil Düzen Çalışanlarının bu iki düzeni iyi kavraması gerekir.
Doğru haktır, yanlış bâtıldır. İyi haktır, kötü bâtıldır. Varlık yokluktan iyidir. Birlik ayrılıktan iyidir. Denge iyidir, dengesizlik kötüdür. Evrim iyidir, durağanlık kötüdür. Yararlı iyidir, zararlı kötüdür. Adalet iyidir, zulüm kötüdür. O halde hak dinler vardır, bâtıl dinler vardır. Hak dinlerle bâtıl dinleri eşit din kabul edip onları bir kefeye koymak hatalıdır. Bunun dışında akıl yoluyla doğruyu, iyiyi, yararlıyı ve adaleti benimseyen kimse de hak dindedir. İslâm bu dinin adıdır. Hazreti Âdem’den kıyamete kadar Ehli Hak olan herkes müslimdir.
EHL-İ HAK OLMAK İÇİN DÖRT YOL VARDIR
1- Ehl-i İlim: Müspet ilme dayanarak hakkı bulanlar. Kur’an’ın Fatiha’dan sonraki ilk sûresinin ilk âyetinde önce bunları anlatmaktadır. Bu iman başta yer alır.
2- Ehl-i Resul: Ondan sonraki âyette ise vahye dayanan peygamberlerin öğretmesi ile hakkı bulanlar vardır. Bunlar Kur’an’dan önce peygamberlere uyanlardır. Bunlar onların gösterdiği yoldan yürüyenlerdir ve binlerce yıldır yeryüzüne hâkimdirler. Bugün de dört büyük din olarak varlıklarını korumaktadırlar.
3- Ehl-i Kur’an: Bunlar Allah’ın sözü olduğu ilmen sabit olan Kur’an’ın öğretisi ile hakkı bulanlardır. Bugünkü Kur’an ehli henüz Kur’an ehli değildir çünkü Kur’an’ın çağımızın sorunlarını çözen ve ihtiyaçlarını karşılayan yorumları tam olarak yapılamamıştır.
4- Ehl-i İçtihat: Bunlar Kur’an’ı müspet ilimle ve usulü fıkıh kuralları ile anlayan, içtihat ve icmalarını yeniden yapanlardır. Bunlar üçüncü bin yılın Kur’an ehli olanlardır. Diğer din mensupları da bunlara katılacaklardır, çünkü Tevrat’ın dışında Kur’an’dan başka herhangi bir şeriat kitabı yoktur. Tevrat İsraillilere mahsustur, aslı mevcut değildir, yorum kuralları gelişmemiştir, tarihîdir. Kur’an ise tahrif olmayan tek şeriat kitabıdır.
Demek ki “Hak din” ile “bâtıl din” eşit değildir. Eşit kabul edenler kâfirdir. Hakkı benimseyen müslimdir. Bununla beraber Allah insanları kendi iradeleri ile hareket etsinler, ona göre cennete girsinler diye yaratmıştır. Bu sebeple bâtıl dinde olanların da Hak dinde olanlar kadar yaşama hakları vardır. Yönetimde ve ekonomide asla farklılık gözetilemez, herkese eşit imkân sağlanır. İlim ve dinde yarışırlar. Bâtıl dinde olanlar karşı takımı oluştururlar. Yarışın olması için karşı takıma ihtiyaç vardır. İslâm’da zorlama yoktur. O halde “zorlayan” ister dindar olsun ister laik olsun kötüdür, “silm/barış” içinde ilimde ve dinde yarışan iyidir. İşte, çoğu kimsenin anlayamadığı ve kavrayamadığı püf noktası burasıdır.
Şimdilik veya bugünlük bu kadar, yeri ve zamanı geldikçe devam ederiz inşaallah.