Siyaset nedir nasıl olmalıdır?
Siyaset güçler dengesini kurmaktır. Güçlü isen karşı tarafı himayen altına alırsın, onunla işbirliği yaparsın; karşı taraf güçlü ise onun himayesine girersin, onunla o şekilde işbirliği yaparsın. Her iki halde de devletler birbirlerinin iç işlerine karışmazlar, her iki taraf, himaye eden ve himaye gören taraf kendi işlerinde yani iç işlerinde tamamen serbest olur, karşı tarafı kendine benzetmeye çalışmaz. Biri diğerine hükmetmez, himaye eder. Birine karşı taraftan saldırı gelirse birlikte karşı koyarlar. Başkalarına saldırdıklarında birbirlerine yardım etmekle mükellef değildirler, herkes kendi imkânları ile yapacağını yapar.
Siyasi olmak demek önce karşına çıkan devletin senden güçlü olup olmadığını bilmektir. Karşı taraf güçlü ise direnmeden hemen himayesini kabul etmek siyasi olmak demektir. Sen güçlü isen himayene almak, onun zor duruma düştüğünü beklemek ve zor duruma düştüğü zaman ona yardım etmekle onu bir gün himayen altına almış olursun. Siyasi olmanın ikinci önemli yanı gelecekte kimin güçlü olacağını bilmektir. Sen himayesine girmesen de o geleceğin güçlü devleti olacaksa senin onun yanında değerin olmaz. Dolayısıyla böyle devleti tercih etmeyeceksin. Sen onun himayesine girsen de himayen altına alsan da güçlü olunamayacaksa onunla işbirliği yapmayacaksın. Öyle devlet seçeceksin ki sen olmasan güçsüz olacak, sen olursan güçlü olacak. İşte o devleti bulup seçmek de siyasi olmak demektir. İşte, siyasi olan devletleri kurmuş uluslar, siyaseti bilen uluslardır. Tarihte bu uluslar uzun zamanlar yöneticilik yapmışlardır.
Türkler tarih boyunca bu siyaseti hep gözetmişlerdir. Kendileri katıldıkları zaman güçlü olacaklarsa cephe değiştirmiş ve ona katılmışlar, iç işlerine kimseyi karıştırmamışlardır, kendileri de kimsenin iç işlerine karışmamışlardır. Kendi vatandaşlarını da daima özgür bırakmışlardır. Bu siyasetlerinden dolaydır ki yenilseler bile kısa zaman sonra tekrar toparlanır yeniden güçlenirlerdi. Selçuklular İlhanlılara yenildiler ama kısa zaman sonra yeniden güç oldular. Osmanlılar Timur’a yenildiler ama kısa zaman sonra yeniden güç oldular. Birinci Cihan Savaşı’nda Türkler yenildiler ama kısa zaman sonra Cumhuriyetlerini kurarak güçlü hâle getirdiler.
Bugünkü durum nedir? Bugün savaş hazırlığı vardır. Sermaye ile etkin güçler arasında savaş vardır. 2000 yılına kadar etkin güçler vardı: Sovyetler, Avrupa Birliği, Çin ve ABD. Üçü sermayenin emrindeydi, Çin kendi derdindeydi. Sermaye ne derse o yapılırdı. Şimdi Başkan Obama ile ABD sermayenin emrinden çıkmakta... AB de sermayenin emrinden çıkma çabasında... Gorbaçov’la Sovyetler sermayenin emrinden çıktı. Çin de ekonomisini düzeltmiş bir ülke olarak artık kendi derdinde değildir, dolayısıyla büyük güç olarak o da devreye girdi.
İşte, sermaye şimdi bu etkin güçleri tekrar emrine almak istiyor. Bunun için iki yol denemektedir. Biri, Müslümanları dolarla anarşist yapmak, devletlerine karşı ayaklandırmak ve bu yolla etkin güçleri sıkıştırıp yeniden kendi emrine almak, bu arada Müslümanları da soykırımdan geçirmek. Amerika’daki ikiz kulelerin yıkılması ile başlayan Müslüman avcılığı bunu amaçlamaktadır. Dünyanın her yerinde Müslümanlar devletlerine karşı kışkırtılmakta, huzurlu yönetime sahip Müslüman bir devlet bulunmamaktadır. Bu yapılan bir denemedir.
Sermayenin ikinci taktiği vardır, üçüncü dünya savaşını çıkarmak. Böylece etkin güçlerin güçlerini tüketerek sermayesiyle yeni etkin güçler ortaya çıkarmak suretiyle kendi yeni sömürü düzenini kurmayı amaçlamaktadır. Birinci Cihan Savaşı’ndan önce dünyada üç etkin güç vardı; Osmanlı, Avusturya ve Prusya İmparatorluğu. Birinci Cihan Savaşı sonunda bu güçler ortadan kalktı. Avrupa’da müstemlekecilik yaygınlaştı. İngiltere etkin güç oldu. Sovyetler etkin güç oldu. Almanlar etkin güç oldu. İkinci Cihan Savaşı sonunda ABD etkin güç oldu, AB etkin güç oldu, Rusya etkin güç oldu, Çin etkin güç oldu. Üçüncü cihan savaşı sonrası da eski etkin güçlerin yerini yenileri alacak ve o güçler sermayenin emrinde olacaklardır.
O halde Türk siyasileri şunu belirlemelidir. Gelecekte etkin güçler mi kazanacak yoksa sermaye mi kazanacak? Bugünkü Türkiye sermayenin kazanacağına inanıyor ve ona göre siyaset yapıyor. Arap baharını destekleyen hiçbir etkin güç yoktur. ABD desteklemiyor… AB desteklemiyor… Rusya desteklemiyor… Çin destelemiyor... Tek destekleyen Türkiye vardır!
Bize göre; etkin güçler etkilerini kaybedece, ulusal devletler bağımsızlıklarını tamamlayacak; karşılıksız dolar iflas edecek, finans sermayesinin işi bitecek... Yeni dünya düzeni “Adil (Ekonomik) Düzen”e göre oluşacak, reel sermaye geleceğin ekonomisine hâkim olacak...