Reşat Nuri Erol
Mehmet Tekelioğlu yazısı; Kardeşlik hukuku
17.05.2018
2744 Okunma, 0 Yorum

 

Mehmet Tekelioğlu yazısı; Kardeşlik hukuku

 

Mehmet Tekelioğlu

mtekeli35@gmail.com

Niyetim işin tadını kaçırmak değil. Ancak bazı şeyler vaktinde söylenmezse zihinlerde sadece yanlış izlenimler ve algılar kalıyor. İlkelerden, ideallerden çok karizma algısının ön planda olduğu bir dönemden geçiyoruz.

Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığına adaylık sürecinde gelişen bazı olaylar ve bunlarla ilgili söylenenler üzerine konuşmak gerçeklerin gün yüzüne çıkması bakımından önemli hale geliyor.

Aklı başında hiç kimse bir başkasına kayıtsız şartsız teslimiyet içinde bulunamaz. Akıl ve iradesini bir başkasına ne pahasına olursa olsun teslim edemez. Kişiler, olaylar ve fikirler konuşuluyorsa bunların kendi içerisinde bir erdem hiyerarşisine sahip olduğunu herkes bilir. Eğer tüm meseleler dünyanın merkezine konumlandırılan bir kişiye göre değer terazisine çıkarılıyorsa, burada tartışılacak bir şey kalmamış demektir, asıl felaket de bu olsa gerektir.

Bu anlamda Abdullah Gül’e “Tayyip Erdoğan seni kardeşim Abdullah Gül diyerek 2007’de cumhurbaşkanlığı için aday gösterdi, şimdi sen onun karşısına çıkmamalıydın” diyenlerin göz ardı ettiği bazı hususlar var. Bunu, Abdullah Gül’ü aday olmayı düşünmeye sevk eden sebepleri, en azından onun izah ettiği şekilde göz önüne almadan öne sürmek hakkaniyet sahibi bir kimsenin yapacağı iş değildir.  ‘Kardeşim Abdullah Gül’ meselesi çoğu zaman hakikati bilerek örten kişi merkezli tarafgirliğin verimli tarlasında yetiştirilen bir ürün gibi duruyor. Bu tarlayı ekip biçenlerin kasıtlı olarak gerçekleri ters yüz ettiğini görüyoruz.

Biraz geriye gidelim. Fazilet Partisi’nde, ahlaki duruşu muhafaza ederek parti siyasetine yapılan muhalefeti hatırlayalım. İşte burada kişilerin nerede konumlandığından itibaren ele alınacak bir konudur ‘Kardeşim Abdullah Gül’ meselesi. Bir tarafta her durumda inanç, fikir ve ilkelerin ateşten gömlek giymesini icbar ettiği kişiler, diğer tarafta inanç, fikir ve ilkelerin uğruna pespayeleştirildiği ve kullanışlı malzeme haline getirildiği kişiler. Bu ayrım istikrarlı bir şekilde varlığını sürdürdü ve bugün de sürdürmeye devam ediyor.

Erdemliler hareketi, parti içi mücadeleyi partiden kopma raddesine getirmeden Fazilet Partisi’nin kapatılmasından sonraki dönemde kendini Ak Parti olarak ifade ederken de yine Fazilet Partisinde seslendirilen ancak kongre kazanmaya kifayet etmeyen fikir ve ilkelerle bezeli olarak yola çıktı. Tabiri caizse, Ak Parti treni yola çıkarken kimlerin nerede durduğu, kimlerin trenin yakıtını tedarik ettiği, kimlerin treni harekete hazır hale getirdiği ve kimlerin trene ne zaman atladığı nisyan ile malul beşer hafızasından kayıp gitmiş görünüyor. Erdemliler hareketindeki erdem sahibi kimselerin, hakikatleri yüzlere çarpmayacağına olan güven ve garip bir durum ama hakikati nezakete kurban edeceklerine olan kesin inanç aldatmacanın temelini oluşturuyor.

Şunu not edelim: 2007 cumhurbaşkanlığı seçimi iki aşamalıydı. 2007 seçimlerinin öncesi ve sonrası. Öncesinde Ak Parti grubunun “ya Tayyip Erdoğan ya Abdullah Gül” şeklinde müthiş bir baskısı vardı. Hatta Bülent Arınç “ikinizden biri aday değilse ben adayım” diyerek başka yol olmadığını grup adına haykırıyordu. Bu safhada Abdullah Bey’in Tayyip Erdoğan’a “siz cumhurbaşkanı olun” dediğini herkes biliyor. Tayyip Bey, genel başkan olarak icranın başında kalmayı tercih etti ve “adayımız kardeşim Abdullah Bey” dedi. Kardeşlik hukukunun gereği buydu. Tıpkı Abdullah Beyin başbakanlığı sağına ve soluna bakmadan kardeşlik hukukunun bir gereği olarak Tayyip Beye devretmesindeki gibi.

Abdullah Gül’ün 2007 Nisan’ında aday gösterilmesinin ardından yaşanan, o günkü CHP ve Deniz Baykal'ın azgın tavrının, Anayasa Mahkemesinin hak ve hukuku ayaklar altına alan taraflı 367 yorumunun ve ordu komuta kademesinin 27 Nisan muhtıra küstahlığının zehirlediği atmosferde nefes almak ancak karşı bir muhtıra ile mümkün olabilmişti.  Dikkat sahipleri için bu karşı muhtırada Abdullah Gül üslubunun ne kadar belirgin olduğunu görmek zor değildir.

367 garabetiyle cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşemeyince Abdullah Bey adaylığını geri çekti ve erken seçime gidildi. Seçimden sonra Ak Parti içinde bir grup güya istikrarı ve uzlaşma ihtiyacını bahane ederek eşinin başı örtülü olmayan bir aday arayışına girdi ve bunu açıkça yazıp çizmeye başladı.  Ancak seçim gezileri sırasında halkın Abdullah Beye gösterdiği çılgınca alaka, Abdullah Beyi, sağına ve soluna bakmadan Dışişleri Bakanlığında düzenlediği bir basın toplantısında “halkın gösterdiği bu ilgiye kayıtsız kalamam, bunu görmezden gelemem” demek zorunda bıraktı ve böylece başka aday arayışlarının önü kesilmiş oldu. 28 Şubat’a karşı dik duruş sergilenmemesinin faturasını çok ağır kesen ve 27 Nisan’a karşı dik duruşu net bir biçimde ödüllendiren millet iradesi sonuca ulaştı. Bir diğer ifade ile her türlü sendelemeye, gelgitlere, tereddütlere rağmen, ‘millet iradesi’ Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı koltuğuna oturttu.

Kardeşlik hukuku önemli bir kavram elbette…

%47 ile kazanılan 22 Temmuz 2007 seçimleri, zehirli havayı gaz maskesi ile savuşturmak yerine atmosferi temizlemeyi seçenlerin başarısı olarak tescil edildi. Gayrimeşru 27 Nisan muhtırası karşısında kimlerin dik durduğu, kimlerin geri adım atma yanlısı bir tavır takındığı o günlerin muhataralı havasında bir iç süreç olarak sütre gerisinde kaldı. İçeride farklı bakış açıları son derece tabii idi, ne de olsa galebe çalan düşünce ve takınılan nihai tavır Ak Parti treninin bu duraktan salimen ayrılıp yoluna devam etmesini sağladı.

Abdullah Bey, isteseydi 2014 gelmeden yeniden cumhurbaşkanı olmak için bir faaliyet içine girerdi. Ancak Tayyip Beyle bu konuyu konuştu ve onun bu arzusunu tabii bularak farklı bir tutum içine girmedi. Kardeşlik hukukunun gereğini yerine getirdi. Üstelik başbakanlık, genel başkanlık gibi başka türlü arayışlara da yönelmedi. Bunun zorlamayla değil tabii akış içinde gerçekleşmesini bekledi mi, bilmiyorum. Etrafına da bu konularda sır vermedi.

Görev süresi dolmadan bir gün önce Ak Parti Kongresinin toplanacak olmasının, Ak Parti MKYK’sında bile inanılmaz bir şaşkınlığa sebep olduğunu yakinen biliyorum. Yaygın görüş, Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül sinerjisinin Türkiye için elzem olduğu şeklindeydi. O günlerde bu zarureti ele alan onlarca yazı yazdım. Tayyip Erdoğan’ın bunu niçin istemediğini bugünkü tabloya bakınca anlamak zor değil. Kardeşlik hukuku burada çalışmadı.

Kimilerine göre, Abdullah Beyin, kardeşlik hukukunun zedelendiğini 2012’nin Ocak ayında gündeme gelen cumhurbaşkanlığı seçim kanunu tartışmaları sırasında anlaması gerekirdi. Zira bu tasarıya “2007 Anayasa değişikliğinden önce seçilmiş olan cumhurbaşkanları ikinci defa seçilemez” şeklinde bir madde eklenmişti. Bu, Abdullah Beyi huzursuz etti, zira hedef kendisiydi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e, böyle bir maddeye ihtiyaç olmadığını, meselenin kardeşlik hukuku çerçevesinde çözülebileceğini anlattı. Adalet Bakanı yaptığı temaslardan netice alamamış olmalı ki Abdullah Beye sadece üzüntülerini bildirmek zorunda kaldı. Kanun Meclisten geçti ve Abdullah Bey veto etmedi. Anlaşılıyor ki, bu düzenlemeyi içlerine sindirenler onun nezaketinden emin idiler. Daha sonra bu hüküm CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.

Ak Parti bir başkaldırıydı. Cumhuriyetin kurucu iradesini ve bu iradenin beka kaygılarını istismar eden, belirli bir zümreye gayrı meşru ciro eden, kaynağını bu sahiplenmeden devşirerek mütedeyyin insanları dışlama, horlama, aşağılama kibrine, küstahlığına ve hoyratlığına bürünen iktidar tekeline karşı kritik eşiği aşan bir başkaldırıydı. Ak Parti hareketi gücünü, kitlelerin mağduriyetinden ve hakperest oluşlarından alıyordu. Parti belgelerinde yazılı olan hususlar, beyanlar ve taahhütler referans noktası ve yükümlülük olarak hep yerli yerinde durdu. Bu ilkeleri ve siyaseti göz ardı edenlerin ‘dava’ arkadaşlarını üzeceğini bilerek kardeşlik hukukunun hiçbir yerine sığmayan bir anlayışla yukarda söz ettiğim kanunu gündeme getirmeleri tarih defterinin bir yerlerine kaydedilmiş olmalı.

 

Kardeşlik hukukuna konu olan olaylarda herkesin bilmediği başka hususlar da var. Hiç şüphe yok ki 17-25 Aralık, yargı ve yolsuzluk kılıflı bir darbe teşebbüsüdür. Hedefi de hükümettir. Arada ortaya saçılan ses kayıtları ve yolsuzluk iddiaları doğru olup olmamanın ötesinde hain bir maksat için kullanılmıştır. Bu iddiaları dinlemek bile istemeyen Abdullah Bey, özellikle Tayyip Erdoğan hakkındaki iddialara katiyen inanmaz, ihtimaller âleminde bile mümkün görmez ve onu her zaman bu bakımdan korumaya azami dikkat ederdi.

Madem söz buraya geldi, Abdullah Bey ve ailesini FETÖ ile ilişkilendirenlere söyleyeceklerimi de sıralayayım. Bu ailenin o grupla hiçbir yakın ilişkisi olmadı. Abdullah Beyin ilk gençlik yıllarından itibaren Büyük Doğu alakası herkesin malumudur. Dolayısıyla Büyük Doğu anlayışına sahip bir kimsenin oportünizmin, ahlaki olup olmadığına bakmadan her türlü fırsatçılığın, yalanın dik alasını makbul gören bir anlayışla beraber olması mümkün müdür? Çocuklarını bu grubun okullarına göndermemiş olması bir yana onların arkadaş halkası bile bu bakımdan hep dikkatle izlenmiştir. Üstelik Hayrünnisa Hanımın bu konudaki titizliği herkesçe malumdur. Abdullah Bey, İdris Naim Şahin’in İç İşleri Bakanlığını bildiğim kadarıyla Tayyip Beyi ikna ederek birkaç kere engelledi. Sonunda Tayyip Beyi kıramadı ve onayladı. FETÖ, Beşir Atalay döneminde yaptıramadığı bütün atamaları, İdris Naim Şahin döneminde başardı.

Abdullah Beyin yakın çalışma ekibi içerisinde, hele karar mekanizmalarının bünyesinde o gruptan hiç kimse olmadı. O grubu çok iyi teşhis etmiş olan dayısı Prof. Dr. Ahmet Satoğlu, her bir araya gelişlerinde bu konuda çok hassas olması gerektiğini hatırlatmaktan geri kalmadı. O da dayısının bu tembihini hiç unutmadı.

Bu grubun faaliyetlerine de katılmadı. Türkçe Olimpiyatları adı altındaki orta oyununa hiç itibar etmedi. Yurtdışındaki okullarla ilgili genelgesi ise içeriyle dışarının farkını bilmeyenlerce sürekli istismar konusu yapıldı. FETÖ’nün ele başı ile boy boy fotoğrafları olanlar Abdullah Beyi o hainlerle ilişkilendirirken hayâyı da, utanmayı da, Allah korkusunu da belli ki bir kenara bırakmışlardı.

Hakan Fidan’ın 7 Şubat 2012’de ifadeye çağrılmasıyla ilgili ne kadar öfkelendiğine tesadüfen o gün Köşkte bulunduğum için ben de şahit olmuştum. “Hakan Fidan’a katiyen gitmeyeceksin, gerekirse silahla karşı koyacaksın” dedim diye anlatmıştı. Buna ‘ihlaslı yalanlar’ uydurmaktan geri kalmayanlar oldu. O savcının Abdullah Beyin ısrarıyla nasıl bir muameleye tabi tutulduğunu bilenler bilmeyenlere anlatabilir.

17-25 Aralık olaylarında nasıl tavır aldığını Ahmet Sever’in kitabından aktaralım (s. 146-148): “Bir devlet içinde ayrı yapılanmalar asla olamaz./…/ (Memurlar) hiyerarşiye dikkat edecek, yani kurumları içinde ayrı bir dayanışma söz konusu olmayacak. Kurumun dışında başka bir yerden talimat, başka bir yere kurumun meselelerini taşıma gibi bir şey asla söz konusu olamaz.”

Nedim Şener ve İlker Başbuğ’un FETÖ kumpasıyla tutuklandıklarında da tavrını net bir biçimde ortaya koydu ve “kaygı duyuyorum” diye endişesini dile getirdi. Nedim Şener, tahliye edildikten sonra ‘o zaman bana sahip çıkan tek kişiydi’ diyerek “saygı duyuyorum” başlıklı bir yazı neşretmişti.

Burada 15 Temmuz ihanetine karşı gösterdiği reaksiyonu hatırlatmaya gerek var mı, bilmiyorum. O gün kimileri saklanacak yer ararken sağına soluna, önüne arkasına bakmadan darbeyi lanetleyen ihtişamlı öfkesi hala hatırlardadır. Tayyip Erdoğan’a verdiği bu desteği ‘kardeşlik hukuku’ ve ‘vefa’  kavramları içinde ele almamak için kıvrananlar yeniden çay dağıtmaya soyunarak vicdanlarını rahatlatabilirler.

Ortak akıl çoktandır devre dışı. Kardeşlik hukuku ile beraber dillere pelesenk olmuş bir de vefa kelimesi var. Artık anlayanlar için vefa mefhumu da yukardaki uzun satırlarda belli bir yere oturmuştur sanıyorum.

Vefa, ihanet, şunlarla bunlarla saf tutma ve benzeri bir sürü densizlik, saygısızlık, töhmet, iftira ve kokuşmuşlukla malul yaklaşım sahibi çevrelerin akl-ı selimden ne kadar uzaklaştıkları ortada. Bunlardan, ‘yanlış olan ne, siz ne demek istiyorsunuz’  veya ‘teklifiniz nedir’ demelerini beklemenin beyhude olduğu açık değil mi? Onlar, bilerek gözlerine perde indirmiş, kulaklarını tıkamış ve dillerini hakka tercüman olmaktan men etmiş süfli yaklaşımlarıyla taarruzlarını sürdüreceklerdir. Acı olan ise bu zavallılık değil de bu zavallıları susturabileceklerin olan biteni uzaktan izlemesi…

16 Nisan Anayasa Referandumunda Abdullah Gül’ü Tayyip Erdoğan’la birlikte hareket etmediği için kardeşlik hukukuna ihanetle itham edenlere bir önceki yazıda gerekenleri söylemiştim. Burada sadece şunu tekrarlayalım: 16 Nisan değişiklikleri denge ve denetleme mekanizmaları olmayan bir başkanlık sistemi getirmektedir ve Abdullah Bey bunu doğru bulmamaktadır. Bunları da Tayyip Beye detaylı bir şekilde anlatmıştır. O halde kendisinden bir ikiyüzlülük beklenemez. Gazeteci ve siyasetçi geçinen kimileri hala bu inceliği kavrayamıyor ve “o seni cumhurbaşkanı yaptı, sen niye ona referandumda destek vermedin” diyebiliyorlar.

Abdullah Gül’e olan sempatiyi yok etmek için neler yapmadılar… Münafıklarla işbirliği içinde diyenleri mi ararsınız, CHP’nin adayı olacaktı diyenleri mi? Bunu yapanlar da dindar kimlik arkasına sinip yapıp ettikleriyle insanları dinden soğutanların önde gidenleri.

Bir ucuz nokta daha var. Türkiye’nin içinde bulunduğu hali hem beğenmeyip hem de bu durumu yedi düvelin Türkiye aleyhine çalışmasına bağlayanlar… Ne diyeyim ben bu basitliğe, bilemiyorum.

2003 yılında Abdullah Bey’in bir Avrupa Konseyi ziyareti olmuştu. Orada yaptığı konuşma çok beğenilmişti. Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nin denetiminden çıkıp AB ile müzakerelere başlayabilmesinde o ziyaretin çok önemli bir rolü olmuştu. Mehmet Ali Birand da “Strazburg’da o gün çocuklar gibi şendik” başlıklı bir yazıya imza atmıştı. O yazının sonunda bir uyarı vardı: “… demokrasi hep gelişen bir süreç. Bunu izleyip ona göre değişmemiz gerek. Bu iş bitti diye düşünürsek, 10-15 yıl sonra gene sıkıntı yaşarız.”

Ne dersiniz, bugünlere uyuyor mu? Avrupa Konseyi’nin bizi yeniden denetime aldığını da hatırlayalım bu arada.

Bir notla bitirmek istiyorum. Bu yazının daha anlamlı hale gelmesi için bu sitede çıkan “Abdullah Gül’ün söylemleri etrafında…” ve “Abdullah Gül’e dair” başlıklı önceki iki yazıya göz atmak faydalı olacaktır. 

 

 

 






Çok Okunan Makaleler
Reşat Nuri Erol
M.Tekelioğlu; 15 Temmuz’a doğru: travmadan kurtulmak…
7.07.2017 131254 Okunma
Reşat Nuri Erol
Süleyman Karagülle - Altın Ekonomisine Geçiş
2.11.2013 33295 Okunma
2 Yorum 30.01.2016 22:15
Reşat Nuri Erol
T. C. 1921 ANAYASASI’nın Temel Maddeleri
22.02.2016 18506 Okunma
1 Yorum 22.02.2016 07:19
Reşat Nuri Erol
Şeyma Yavuz ve MAKALESİ… İbn Haldun ve “MUKADDİME”Sİ…
1.07.2015 16474 Okunma
2 Yorum 03.07.2015 00:23
Reşat Nuri Erol
FAİZ imparatorluğu ve ROTHSCHİLD ailesi
29.03.2016 16347 Okunma
1 Yorum 29.03.2016 01:12
Reşat Nuri Erol
Ekrem Dumanlı, Mümtaz’er Türköne, Ali Bulaç ve İSLÂM/cı
2.07.2015 15530 Okunma
7 Yorum 23.07.2015 19:54
Reşat Nuri Erol
AKP’yi kim kuşa çevirdi, Erdoğan mı Davutoğlu mu?
26.06.2015 14768 Okunma
6 Yorum 08.07.2015 13:24
Reşat Nuri Erol
Yüz Yıl Önce - Yüz Yıl Sonra; ne değişti?
26.07.2015 14762 Okunma
4 Yorum 03.08.2015 12:51
Reşat Nuri Erol
Harun Özdemir’den “İSLÂM-CILIK” yazıları
29.07.2015 14609 Okunma
4 Yorum 30.07.2015 11:51
Reşat Nuri Erol
Kahramanlarım: Erbakan, Aliya, Muhammed Ali
7.06.2016 14520 Okunma
2 Yorum 07.06.2016 02:58
Reşat Nuri Erol
Çok önemli hatalar, çok önemli uyarılar ve…
7.10.2018 14441 Okunma
11 Yorum 09.10.2018 00:22
Reşat Nuri Erol
“Asâ Rabbukum En Yerhamekum…”
16.01.2017 14257 Okunma
9 Yorum 17.01.2017 12:20
Reşat Nuri Erol
Tarımda faiz, icra ve iflas
26.04.2010 14185 Okunma
Reşat Nuri Erol
Suriyeliler “sığınmacı/mülteci” mi, “muhacir” mi?
5.09.2015 14148 Okunma
3 Yorum 05.09.2015 17:56
Reşat Nuri Erol
İslam Tarihinde Anayasa; Medine Anayasası ve ...
14.10.2011 14028 Okunma
Reşat Nuri Erol
Hayrettin Karaman; Âdil Düzen Nasıl Olmalıdır?
4.08.2015 13767 Okunma
3 Yorum 04.08.2015 21:11
Reşat Nuri Erol
Sömürü sermayesi ve kuyrukları tövbe ederse…
16.08.2015 13753 Okunma
4 Yorum 19.08.2015 00:56
Reşat Nuri Erol
Erbakan’ın Türkiye ve dünyadaki inkılâpları
23.02.2015 13633 Okunma
2 Yorum 25.02.2015 11:21
Reşat Nuri Erol
İkrazatçılık!
9.04.2010 13478 Okunma
Reşat Nuri Erol
Harun Ö. “İslâmcılk” yazıları-10; SAİD-İ NURSÎ
13.08.2015 13436 Okunma
3 Yorum 15.08.2015 17:32
Reşat Nuri Erol
H. Özdemir’İn İSLÂM-CILIK yazıları-2; ERBAKAN FAKTÖRÜ
29.07.2015 13427 Okunma
5 Yorum 30.07.2015 11:44
Reşat Nuri Erol
Suruç bombası, sermaye-siyaset çatışması ve IŞİD
24.07.2015 13423 Okunma
2 Yorum 24.07.2015 07:35
Reşat Nuri Erol
Erbakan’a göre Adil Ekonomik Düzen’de VERGİ
14.03.2016 12911 Okunma
3 Yorum 14.03.2016 14:05
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen dışında çözüm reçetesi olan var mı?
8.09.2015 12829 Okunma
2 Yorum 08.09.2015 07:11
Reşat Nuri Erol
R. Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Abdullah Gül
25.06.2015 12655 Okunma
5 Yorum 28.06.2015 13:16
Reşat Nuri Erol
Ve zekkir fe inne’z-zikrâ tenfeu’l-mü’minîne
10.08.2015 12614 Okunma
2 Yorum 10.08.2015 22:44
Reşat Nuri Erol
Çözüm “Âdil Kur’an Düzeni”dir
22.02.2015 12495 Okunma
5 Yorum 23.02.2015 21:48
Reşat Nuri Erol
Harun Özdemir’den “İSLÂM-CILIK” yazıları-9
10.08.2015 12381 Okunma
3 Yorum 11.08.2015 13:47
Reşat Nuri Erol
Sn. Cumhurbaşkanımıza ve ilgililere açık mektup!
1.08.2015 12249 Okunma
3 Yorum 02.08.2015 08:07
Reşat Nuri Erol
Ya-pa-ma-dı-lar… YA-PA-MA-YA-CAK-LAR…
1.06.2015 12222 Okunma
5 Yorum 02.06.2015 10:49
Reşat Nuri Erol
Anlatıp ve nasihat ediyoruz; dinleyip yapsalar…
3.08.2015 12218 Okunma
4 Yorum 03.08.2015 14:50
Reşat Nuri Erol
Erbakan’ın “ADİL DÜZEN” Söyleminin Teorisi-1
3.03.2016 12204 Okunma
3 Yorum 06.03.2016 14:53
Reşat Nuri Erol
‘E LEYSE MİNKÜM RACULÜN REŞÎD’ (âyet)
14.09.2015 12183 Okunma
2 Yorum 14.09.2015 20:56
Reşat Nuri Erol
İkrazat yasal tefecilik!
9.04.2010 12104 Okunma
Reşat Nuri Erol
‘Sistem kurmak’ ve ‘hazin (vahim) durum’
9.01.2017 12100 Okunma
8 Yorum 23.01.2017 00:31
Reşat Nuri Erol
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhâmı”…
27.12.2018 12065 Okunma
9 Yorum 28.12.2018 08:15
Reşat Nuri Erol
Şehit MEHMET HİKMETUMUT’u anlatamamak!
10.07.2015 11884 Okunma
2 Yorum 10.07.2015 06:06
Reşat Nuri Erol
“İSLÂM DÜZENİ” tüm insanlar içindir
5.05.2013 11666 Okunma
Reşat Nuri Erol
7 Haziran’da oyumuzu bu şuur ile kullanalım
30.05.2015 11624 Okunma
3 Yorum 30.05.2015 16:30
Reşat Nuri Erol
24. Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi
1.12.2015 11598 Okunma
1 Yorum 01.12.2015 06:41
Reşat Nuri Erol
Çağımızın Nuh’un Gemisi “ADİL KUR’AN DÜZENİ”dir
29.05.2015 11485 Okunma
4 Yorum 29.05.2015 18:44
Reşat Nuri Erol
Sermayeye ve siyasilere önerimiz var
8.08.2015 11324 Okunma
3 Yorum 10.08.2015 20:14
Reşat Nuri Erol
Seçime kadar “AYG” uyarılarına devam…
20.09.2015 11260 Okunma
4 Yorum 20.09.2015 06:16
Reşat Nuri Erol
İdam, kısas, diyet, anayasa, şeriat, hukuk…
23.11.2012 11220 Okunma
Reşat Nuri Erol
Cennet karşılığı mal ve can ile cihad etmek
14.04.2013 11188 Okunma
Reşat Nuri Erol
Sosyal tufan ve sömürünün çözümü Adil Düzen’dir
10.11.2015 11188 Okunma
2 Yorum 16.11.2015 07:22
Reşat Nuri Erol
‘Türkiye’de Değişim Yapmak Neden Bu Kadar Zor?’
3.02.2016 11186 Okunma
1 Yorum 03.02.2016 22:48
Reşat Nuri Erol
Yine “biz” kazanacağız…
15.08.2015 11117 Okunma
2 Yorum 15.08.2015 15:00
Reşat Nuri Erol
Kur’an Ayında “KUR’AN DÜZENİ” hatırlatmaları-2
5.07.2015 11093 Okunma
2 Yorum 05.07.2015 11:49
Reşat Nuri Erol
7 Haziran Seçimi sonucundan alınacak dersler
9.06.2015 11093 Okunma
3 Yorum 15.06.2015 03:15
Reşat Nuri Erol
İman, ilim, amel, fıkıh, fikir, zikir ve ekonomi
30.04.2014 11072 Okunma
Reşat Nuri Erol
‘Sosyal Tufan’a karşı ‘Adil Düzen Gemisi’ inşa ed
27.12.2014 11032 Okunma
4 Yorum 25.05.2015 09:49
Reşat Nuri Erol
Başkanlık sistemi değil, “Adil Düzen” gelmelidir
20.06.2015 11031 Okunma
3 Yorum 20.06.2015 20:30
Reşat Nuri Erol
VakıfBank “FAİZSİZ BANKA” olmalıdır
25.03.2015 11030 Okunma
2 Yorum 05.04.2015 18:14
Reşat Nuri Erol
ADİL DÜZEN ‘gönüllü’ mü , ‘zorla’ mı gelsin?
16.01.2016 11022 Okunma
2 Yorum 16.01.2016 22:08
Reşat Nuri Erol
Aliya İzzetbegoviç: ‘Kur’an edebiyat değil, hayattır’-4
10.12.2015 11016 Okunma
2 Yorum 10.12.2015 22:22
Reşat Nuri Erol
Mustafa Deniz; Bu düzen adil değil
4.08.2015 11013 Okunma
4 Yorum 04.08.2015 21:06
Reşat Nuri Erol
AK Parti ya “gömlek giyecek” ya da silinecek
28.06.2015 11000 Okunma
3 Yorum 02.07.2015 12:56
Reşat Nuri Erol
Soru-yoruma cevap ve bir aileden gelen yorum
12.08.2015 10907 Okunma
4 Yorum 14.08.2015 07:17
Reşat Nuri Erol
Esbaba tevessül eder, sonra tevekkül ederiz...
7.09.2014 10904 Okunma
Reşat Nuri Erol
Değişim devam ediyor VE LÂ GÂLİBE İLLALLAH
2.04.2016 10882 Okunma
1 Yorum 02.04.2016 12:53
Reşat Nuri Erol
15 Temmuz: Teşhis ve Tedavi; KUR’AN VE İLİM ile
28.08.2016 10829 Okunma
2 Yorum 29.08.2016 20:48
Reşat Nuri Erol
Faiz meselesi, bankalar ve çözüm önerileri-3
16.02.2015 10728 Okunma
2 Yorum 16.02.2015 08:34
Reşat Nuri Erol
İslâm hukuku, Batı hukuku ve olumsuz etkisi
9.02.2016 10695 Okunma
1 Yorum 09.02.2016 08:10
Reşat Nuri Erol
HIZIRLA KIRK SAAT
30.12.2015 10594 Okunma
1 Yorum 31.12.2015 13:01
Reşat Nuri Erol
MEHMET HİKMETUMUT ve KUR’AN VE İLİM 819. Hafta Seminer
4.07.2015 10535 Okunma
4 Yorum 05.07.2015 14:31
Reşat Nuri Erol
ÜSKÜDAR SOHBETLERİ-2 İSLAM MEDENİYETİ VAKFI
7.04.2016 10533 Okunma
1 Yorum 07.04.2016 23:36
Reşat Nuri Erol
IMF’nin alternatifi nedir?
13.03.2010 10522 Okunma
Reşat Nuri Erol
“SOSYAL TUFAN” dediğimiz, İŞTE BUDUR!
23.05.2016 10457 Okunma
1 Yorum 23.05.2016 08:09
Reşat Nuri Erol
Prof.S.Tekir: GÜÇLÜ PARA veya PARANIN GÜCÜ
1.09.2016 10449 Okunma
1 Yorum 01.09.2016 09:51
Reşat Nuri Erol
Erbakan’ı anlamak, yapılması gerekenleri yapmaktı
6.03.2015 10442 Okunma
1 Yorum 06.03.2015 07:26
Reşat Nuri Erol
ÇARE VE ÇÖZÜM KUR’AN’DA
31.05.2015 10370 Okunma
2 Yorum 15.07.2015 07:10
Reşat Nuri Erol
Erbakan’a göre “Selem Senedi Karşılığı Kredi”
13.03.2016 10369 Okunma
1 Yorum 13.03.2016 08:53
Reşat Nuri Erol
Çözüm Süreci ve HDP’nin önemli hatası
10.08.2015 10298 Okunma
2 Yorum 11.08.2015 15:48
Reşat Nuri Erol
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!”
4.09.2015 10276 Okunma
1 Yorum 04.09.2015 06:00
Reşat Nuri Erol
Seçime giderken oynanan oyunlara dikkat!
12.09.2015 10173 Okunma
3 Yorum 13.09.2015 06:45
Reşat Nuri Erol
Toprak, tarım ve ‘tarım stratejisi’
26.04.2010 10082 Okunma
Reşat Nuri Erol
Kooperatif sistemi ile ‘ortaklık sistemi’ gelmekte
17.11.2018 10051 Okunma
5 Yorum 30.11.2018 11:55
Reşat Nuri Erol
Harun Özdemir'den Doğu Perinçek yazısı!
25.10.2015 10036 Okunma
1 Yorum 25.10.2015 20:22
Reşat Nuri Erol
H. Özdemir’in İSLÂMCILIK yazıları: Atatürk İslâmcılığı
18.10.2015 9969 Okunma
1 Yorum 18.10.2015 10:45
Reşat Nuri Erol
KUR’AN VE İLİM 828. hafta seminer notlarından…
30.08.2015 9902 Okunma
3 Yorum 30.08.2015 11:50
Reşat Nuri Erol
7 Haziran Seçimi, sorunlar ve mucize Kur’an-1
13.06.2015 9891 Okunma
2 Yorum 14.06.2015 07:41
Reşat Nuri Erol
KUR’AN ayetleri, Kadıhan, Hülagû ve HALEP!
19.12.2016 9855 Okunma
2 Yorum 19.12.2016 10:27
Reşat Nuri Erol
Sermaye dünyayı ne hâle getirdi; ne yapmalıyız?
30.11.2012 9848 Okunma
Reşat Nuri Erol
Prof.Dr.Sabri TEKİR: TÜRKİYE VARLIK FONU
10.02.2017 9831 Okunma
3 Yorum 12.02.2017 20:52
Reşat Nuri Erol
KUR’AN VE İLİM bütün sorunları çözer
19.05.2015 9801 Okunma
1 Yorum 19.05.2015 11:17
Reşat Nuri Erol
Hukuk Düzeni
21.04.2013 9773 Okunma
Reşat Nuri Erol
“Millî Görüş ve Adil Düzen” olmadan bu kadar!
2.10.2015 9669 Okunma
1 Yorum 02.10.2015 07:02
Reşat Nuri Erol
Akevler Kooperatifi ve Ortaklık Sistemi Bankaları
22.10.2018 9640 Okunma
4 Yorum 30.11.2018 08:26
Reşat Nuri Erol
MİLLÎ GAZETE için her gün bir şey yapmak
14.01.2016 9632 Okunma
4 Yorum 24.01.2016 23:20
Reşat Nuri Erol
Yargı sorununun çözümü hakemlik sistemidir
19.02.2014 9569 Okunma
Reşat Nuri Erol
Erbakan’ı Adil Düzen’den vazgeçirme raporu (tekrar)
2.12.2018 9515 Okunma
3 Yorum 02.12.2018 12:05
Reşat Nuri Erol
Şehit MEHMET HİKMETUMUT’u anlatamamak!-2
11.07.2015 9486 Okunma
1 Yorum 11.07.2015 03:53
Reşat Nuri Erol
S. Karagülle; BİR İLİM ADAMININ ERBAKAN TAHLİLİ...
4.08.2015 9439 Okunma
2 Yorum 04.08.2015 21:35
Reşat Nuri Erol
H.Özdemir yazıları; Ak Parti İslamcı mı?
1.08.2015 9301 Okunma
3 Yorum 01.08.2015 16:33
Reşat Nuri Erol
Seçim sonucu ne olursa olsun, Asıl Yapılması Gereken
1.11.2015 9295 Okunma
1 Yorum 01.11.2015 06:05
Reşat Nuri Erol
KUR’AN VE İLİM 738. Hafta Semineri’nden
17.11.2013 9295 Okunma
Reşat Nuri Erol
Gece, saat üç; bir, iki, üç (yazı)! Ve (dördüncü yazı)
15.12.2016 9283 Okunma
1 Yorum 15.12.2016 02:49
Reşat Nuri Erol
Evet… Asrın idrâkine söyletmeliyiz İSLÂM’ı…
17.03.2018 9249 Okunma
1 Yorum 17.03.2018 07:18
Reşat Nuri Erol
Kapitalizm/sermaye III. dünya savaşı derdinde ama
26.10.2015 9191 Okunma
1 Yorum 26.10.2015 22:44


© 2025 - Akevler