
REŞAT NURİ EROL
Seek00:00Current time00:00Volume
MAKALEYİ DİNLE‘Pazar yazısı’ niyetine yazmış olduğum yazımın (14.01.2018) sonunda, “KUR’AN VE İLİM haftalık çalışmalarımızdan derlediğim hatırlatmalarımıza devam edeceğiz” demiştim.
Geçen hafta hem güncel hem de bugünlerde daha da yoğunlaşan bizim genel vakıf ve kooperatiflerimizdeki çalışmalarımız açısından önemli konular tevafuk etti; birkaç yazımızda onlar üzerinde durmuş olacağız, inşallah…
Malum olduğu üzere, vakıfnamelerin hayriyeleri (vakıf senedinin özellikle gaye maddesinde yazılı olan yapılacak hayırlı işlerin maddeleri) ve galliyeleri (gelirlikleri) olur. Galliyeden elde edilen gelir ile hayriyede hayırlı işler yapılır. Kâr amacı güdülmez. Vakıf hizmet verdiği kimselerden bir şey alsa bile yine orada harcar, mensuplarına kâr dağıtmaz.
Kooperatiflerde de iki türlü uygulama vardır.
Birinci uygulamada ortaklara kâr dağıtmazlar, bu takdirde vergiden muaftırlar.
Diğer uygulamada ortaklarına kâr dağıtan kooperatifler Kurumlar Vergisi’ne tabidirler.
Nitekim biz de yarım yüzyıldan beri kooperatiflerimizi ortaklarına kâr dağıtmayan ortaklıklar olarak işletiyoruz.
Ama kooperatif bünyesinde adi ortaklıklar kurulur, onlar iş yaparlar ve elde edilen kazançlar orada paylaşılabilir.
Kooperatif dayanışma içinde kefil olur, genel hizmeti yapar ve belirlenmiş üründen pay alır, onu da o hizmete harcar...
Tevrat’tan önce kişi yönetimi vardı. Yöneticiler kurallar koyar ve o kurallarla yönetirlerdi. Gerektiğinde uygularken kuralların değişmesine izin verirlerdi. Tevrat şeriat düzenini getirdiği için Tevrat’ın hükmünü uygularken değiştirme meşru değildi.
Kur’an’ın dışında ve Tevrat’tan başka bir şeriat kitabı yoktur. Yalnız onda kuvvetle ahzetme vardır. Bir de vakıfların sözleşmeleri de böyledir. Ölen kişinin vakıfnamesini değiştirme imkânı olmadığı için vakıfnamede ne yazılmışsa o da değişmez.
Kurucuların anayasaları da böyledir, anayasa eski anayasanın kuralları içinde değişir.
Bir sözleşme tarafların anlaşması ile yapılır. Taraflar sözleşmeye hâkimdirler. İstedikleri şekilde anlaşırlar. Anlaşamadıkları hususlarda ise sözleşme akdedilmiş olmaz.
Sözleşme yapıldıktan sonra artık taraflar sözleşmenin emrindedirler. Sözleşmeyi değiştirme veya sözleşmeye uymama yetkileri yoktur. Ne var ki sözleşmenin yorumlanması da söz konusudur. Sözleşme uygulayan kişinin anladığı şekilde uygulanacaktır.
Kur’an’dan önce kitapları yorumlama yetkisi peygamberlere verilmiştir. Kur’an’dan sonra içtihat sistemi getirilmiş, metinleri yorumlama yetkisi uygulayanlara bırakılmıştır.
Bugün de mütevelli heyetinin vakıf yönetmeliğini (sözleşmesini) yorumlama yetkisi vardır. Bugün kanunları uygulama görevi hükümete verilmiştir (‘hükümet’ kelimesi ‘hüküm’ kökünden gelmektedir). Bugün sözleşmeleri (kanunları) yorumlama yetkisi uygulayanlara aittir. Uyguladıktan sonra yargıya hesap verirler. Mağdur olanlar hakemlere gidebilirler.
Dayanışma sorumlusu olmak için akil olmak yeterlidir. Fıkıhta çocuklar için konmuş hükümler vardır. 7 yaşından önce çocukların hiçbir tasarrufları geçerli değildir. 7 ile 10 yaş arasında bir reşidin yanında ve onun gözetiminde yaptığı tasarruflar geçerlidir. Örnek olarak, 7 yaşından küçük çocuk bakkala gidip alışveriş yapsa, yanında bir büyük varsa alışverişi geçerlidir, yoksa geçerli değildir. Bakkalın tanıdığı birisinin yanında olursa ona satması geçerlidir, tanımadığı kimse için ise geçerli değildir. 10 yaşından sonra velisinin ona izin verdiği konularda çocuğun tasarrufları geçerlidir. İzin verdiği hususlarda veli bir daha o izni geri alamaz. Baliğ olunca da artık kendiliğinden mezun olmuş olur.
Vakıf sorumlusu vakfı vakıfnameye göre yönetecektir. Bu değiştirilemez. Yorumlama ise doğrudan uygulayıcıya aittir. Resmi yorumcu yoktur.
Merkezi sistemlerde bakanlığın yorumları ile uygulama yapılır.
Oysa halk yönetiminde yorumlama uygulayan kişilere aittir. Herkes kendi içtihadına göre yorumlar. Uygulayıcı merkeze karşı değil, yargıya karşı sorumludur. (Devamı var.)
Nuh Nebi’den kalma mı dediniz… Peki, ya siz!
14.01.18 - Bugün Pazar… ‘Pazar Yazısı’ niyetine… KUR’AN VE İLİM diy...
Ve aranan çözüme ‘Adil Düzen’ ile ulaşılacak
13.01.18 - Dünyadaki mevcut savaş ve çatışmalar Sermaye’nin savaşı ve çatışmalarıdır. a) Sermay...
Üç yazıdaki üç kelime; adalet, adalet, adalet!
12.01.18 - Her üç yazı da aynı gün (11.01.2018) ve aynı gazetede (Yeni Şafak) yayımlandı... İlk...
İkisi de mağlup olacak, Adil Dünya Düzeni gelecek
11.01.18 - 1 Ocak’tan itibaren yeni yıl yazılarımıza “Yeni yıl, yeni yüzyıl, yeni binyıl düzeni nasıl olacak?” başlık...
Üçüncü binyıl uygarlığı Adil Düzen ile gelecektir
10.01.18 - Evet, “Allah onların yerine yapacak olanları getirir” başlıklı yazımızın ilk satırında dediğimizi tekrar hatırlayalım; insanlık...
Çağımızın ana meselesinin yönleri ve Adil Düzen
09.01.18 - Öncekİ yazıda anlatıldığı üzere insanlar uygarlaştılar. Peygamberler geldiler, kitaplar getirdiler ve dünyayı...
Allah onların yerine, yapacak olanları getirir
08.01.18 - İnsanlık tarihinin tabii bir akışı vardır, o akış bidayetinden beri devam ediyor... İnsanlığın yaşadığı ve bu köşede def...
Adil Düzen 2033’lerde benimsenmiş olacak ve …
07.01.18 - ‘Bir tarafta günlük gündemler, birkaç günde sabun köpüğü gibi sönüp giden sözde gündemler; diğer tarafta -yeni bir yıla girmemi...
Erbakan’ca; tek çare Adil Dünya Düzeni derim
06.01.18 - AB… ABD… BM… NATO… SSCB… Ve ÇİN… Türkİye… Ve İRAN… ARAPLAR… Ve ACEMLER… KUDÜS… İSRAİL… YAHUD...
Adil Düzen bütün sorunları çözüme kavuşturur
05.01.18 - Ne diyorduk? Yeni bir yıla daha girdik… Yeni yüzyıla ve ye...
12345678910