Uçak meselesinde asıl yapılması gereken nedir?
Suriye Türkiye’nin uçağını düşürdü… Meclis’teki parti genel başkanları gruplarında konuştular ve Suriye ile olan uçak meselesini tahlil ettiler... Sonuç olarak “düşürülen uçak meselesi hazmedilemez, gereken yapılacak/yapılmalı’ dediler...
Muhalefet partisinin genel başkanı; açık denizlerde yardım gemimizdeki 9 vatandaşımızı katledenlere de yaptırım uygulamalıdır dedi... Haklıdır... Ancak İsrail devletinin açık denizlerde yaptığı işlerden biz sorumlu değiliz, süper güçler ve Güvenlik Kurulu üyesi devletler sorumludur. Onlar kendilerini “adil devlet” kabul ediyorlar ve dünya güvenliğini sağlamayı yüklenmişlerdir ama bunu yapmıyorlar, yapamıyorlar...
O halde ne yapmalıyız?
Önceki yazılarımızda ifade ettik; “uluslararası hakemlik sistemi” getirmeliyiz... Hangi devlet “hakemlik sistemini” kabul ederse biz o devletle işbirliği yapmalıyız, onunla stratejik anlaşmalar yapmalıyız. NATO “hakemlik sistemini” kabul etmezse NATO’dan derhal çıkmalıyız... AB “hakemlik sistemini” kabul etmezse Avrupa Birliği’ne girmemeliyiz... Kabul ettirmek için yeteri kadar zaman tanır ve bunun için çalışırız, ümit kesildiği zaman da hiç vakit kaybetmeden ayrılırız... Çuval meselesinde ve Muavenet zırhlısında da durum bundan farklı değildir. Hakemlere gider, ABD’den ne gerekiyorsa onu talep edebiliriz... Güçlenmeden savaşa girişemeyiz ama güçlenmemizi engelleme siyasetlerine uymayız, işimize bakarız.
Önce Beşar Esad’a git demenin İslâmî bakımdan bir meşruiyeti yoktur. Beşar Esad’ın gitmesine ancak “hakemler” karar verirler. Her şeyden önce “Beşar Esad’ın devlet başkanı olma vasfını kaybettiğine dair kararı” hakemler vermektedirler. Mesela Suriye halkı tümden göçe başlar ve Suriye boşalırsa, Beşar Esad’ın da orada başkan kalma hakkı elbette olmayabilir. Ne var ki bu hususta hakemler karar verir.
Hakemleri kim seçecektir?
Türkiye’ye göç edip sığınan Suriye halkının Türkiye’deki temsilcisi böyle bir dava açabilir. Suriye halkı Beşar Esad’ı istemiyor, gitmesi gerek derler, gerekçeleri ortaya koyarlar. Hakemler soruşturmacıları dinlerler. Sonunda “Beşar Esat gitmelidir” diye karar verebilirler.
Bu durumda bile Beşar Esat hemen gitmez. Beşar Esad’ın yerine gelecek kimse hazırlanır. Suriye halkının en az yüzde yetmişi onu başkan olarak görmek istemediğini beyan eder. Katılanların değil tüm Suriye halkının yüzde yetmişi Beşar Esad’ın yerine gelecek kimsede ittifak ederlerse, işte o zaman Beşar Esad iktidarı terk eder ve gider.
Başka bir konu daha vardır. Devlet başkanı ne yaparsa yapsın sorumlu değildir. Beşar Esad hakem kararlarına uymazsa hakemlere gidilir. Beşar Esad’ın meşruiyetini kaybettiği ve Suriye’nin işgal edilebileceğine hakemler karar verirse ondan sonra Suriye’ye girebilir ve işgal edebiliriz. Beşar Esad orada devlet başkanı iken kimsenin onun meşruiyetini kendi başına tanımayıp ‘bu girsin, şu gitsin, bu gelsin, şu olsun’ vs. deme hakkı ve yetkisi yoktur. Efendim, ABD öyle istemiş, öyleyse ABD’nin istediğini yapalım diye bir şey olamaz. Birleşmiş Milletler’in de bu hususta karar alma yetkisi yoktur.
Bizim anlamadığımız bir nokta vardır. Gözetleme yapan keşif uçağımızın düşürülmesini kabul edilemez gören parti başkanları ne yapmamız gerektiğini söyleyememektedir. Ne yapmamız gerekir??? Dünyaya ve Suriye’ye savaş mı ilan etmeliyiz?! Burası meskütün anh. Sorunları ortaya koyup çözümlerden söz etmemek ortalığı karıştırmaktan başka ne işe yarayacaktır?! ABD çuval geçiriyor, ABD gemimizi vuruyor, İsrail gemimizdeki 9 kişiyi öldürüyor, Suriye uçağımızı düşürüyor!!!
Asıl yapmamız gereken nedir?
İşe sıfırdan başlayalım: İncirlik Havaalanı’nı kapatmalıyız... Bir ay içinde Türkiye’yi terk etmelerini isteriz... Etmezlerse, İncirlik Havaalanı’na girer, komutanlarının başına çuval geçirir ve yurdumuzun dışına çıkarırız, yahut gelip ABD’lilerin almasını isteriz...
Onu ülkemize “Adil (Ekonomik) Düzen” geldiği zaman yapabiliriz... Bu da “Millî Görüş” gömleği ve “Adil Düzen” ceketi olmadan olmaz; nitekim olmuyor… Ve’s-selâm…