Yasaları kim/ler nasıl yapıyor?
Bugüne kadar yapılanlar nedir, anayasa dâhil yasaları yapanlar ne yapmaktadırlar?
ABD’deki sömürü sermayesinin hazırladığı kanunları yürürlüğe koyma görevini yapmakta, kendileri maalesef kanun yapmamaktadırlar.
Bu durum millî hâkimiyet ilkesine aykırıdır. Milletvekillerini halkın seçmesi ve sermayenin hazırladığı kanunları yürürlüğe koyması millî hâkimiyet değildir; sermaye hâkimiyetinin milletvekilleri aracılığıyla sürdürülmesi demektir.
İşte bu durumdan dolayı bazı “GEREKÇELER” üzerinde önemle durmalıyız.
1- Sömürü sermayesinin bir hedefi vardır, dünyada “tek sermaye devleti” kurmak. Bunun için önce ihtilallerle halka karşı olan iktidarları başa getirir.
2- İktidarlar orada kalabilmek için sermayenin isteklerini yerine getirirler, halkın elinden topraklarını gasp ederler. Orman olmayan yerleri “ormandır” diyerek ellerinden alırlar. İzmir’deki Akevler’in böyle gasp edilen 4000 dönüm yeri İzmir Konak merkezinden yalnız 9 kilometre mesafededir ve günümüzdeki değeri 50 milyon doların üstündedir.
3- Sonra silahla iktidar yaptığı kimseleri indirir, yerine kendisinin izin verdiği kimseleri demokratik yoldan(!) iktidar yapar ve onlara istediğini yaptırmaya başlar.
4- Ellerinden zorla alınmış toprakların iadesi propagandasını yaparlar. Bu toprakların iadesi kanunlarını çıkartırlar. Ne var ki bu kanun görünürde toprakları halka iade ediyordur ama aslında bu kanun toprakları sermayeye peşkeş çekiyordur.
5- Seçimlere giren hükümet haksızlığı giderme vadinde bulunur. Toprakları iade edeceğini seçim beyannamesine koyar. İktidar olunca da hükümet ilgili bakana emir verir; kanunu hazırlayın! Bakan daire reisine, daire reisi bölüm şefine, bölüm şefi de bir memura evrakı havale eder.
6- Sıradan memur kanun yapmayı ne bilecektir. Sağa sola sormaya başlar. Sermayenin görevlendirdiği kişiler vardır. Bunlar sermayenin ABD’de hazırladığı kanun metnini bu ajan memurun eline sıkıştırır. O kanunda her şey düzgündür, sadece bir küçük madde vardır. Devlet gasp edilmiş ve ormanlıktan çıkmış arazileri halka iade edecektir ama para ile satacaktır. Bu mantıksız bir maddedir. Eğer bu topraklar onlarınsa neye para ile satıyorsun, iade et; yok eğer onların değilse ne diye onlara satıyorsun, ihale ile isteyene sat. İşte sermayenin oyunu buradadır.
7- Kanun hazırlanır, şefe gelir ama şef o kanunu okumaz, daire reisine gelir ama daire reisi de kanunu okumaz, bakana gelir ama o da okumaz, hükümete gelir ve bakması gereken bakanlar bakmazlar bile! Nihayet komisyona gelir.
8- Basın aracılığı ile komisyonda sermayeye zararı olmayan taraflar tartışılır, asıl küçük maddeye kimse dokunmaz. Kanun yine okunmaz da bazı cümle ve kelimelerde kavgalar edilir. Asıl sermayenin istediği dile getirilmeden kabul edilir. Kanun meclise gelir.
9- Mecliste kanunu kimse okumaz, içinde ne yazıldığı önemli değildir. Mecliste cepheleşme vardır, herkesin kendi partisi ne istiyorsa o olacaktır; muhalifler “hayır”, muvafıklar “evet” der. Böylece sermayenin hazırladığı kanun çıkmış olur.
10- Şimdi satılan zaten halkın kendi mallarıdır diye ucuz fiyatlarla halka satmaya başlarlar. Güya devlet halkına iyilik etmektedir. Oysa halkın elinde o yerleri alacak parası yoktur. Sermeye temsilcilerine gider, parayı ondan alır, arada kendisi sadece komisyon alır.
11- Sermayenin oyunu tamamlanmıştır. Sömürü sermayesi devlete gasp ettirdiği arazileri şimdi halkın elinden ucuz ucuz almalıdır. Sovyetleri bunun için yani halkın elinden mallarını almak için kurdu ve sonunda Sovyetleri daha sonra bunun için yıktı.
O halde anayasada yapacağımız yenilik, önceki yazımızda önerdiğimiz maddelerle Türkiye Cumhuriyeti’ni sermayenin sömürü alanından çıkarmadır. Bunun için her şeyden önce mecliste halk “gerçekten” temsil edilmelidir. Anayasa ve kanunları da halkın temsilcisi milletvekillerinin oluşturduğu grupların talebi üzerine “Türk İlim Adamları” hazırlamalıdır. Bunları daha önce yazdık. Yazmaya devam edeceğiz… Ve’s-selâm…