Ehli Kur’an’ın görevi-2
Kur’an ehlinin, Kur’an mü’minlerinin görevleri konusu üzerinde dünkü yazımızda durduk. Bugün yazacaklarımız da aynı konunun devamı mahiyetindedir.
Ekonominin iki kolu vardır, reel ekonomi ve finans ekonomisi.
Finans ekonomisi bölüşümle ilgilidir. Finans ekonomisi Yahudilerin elindedir ve çok kötü durumdadır. Faizlidir, karşılıksız paraya dayanmaktadır, krizli ekonomi mahiyetindedir...
Reel ekonomi ise üretim ekonomisidir. Bu husustaki batının başarısına kimse bir şey diyemez. İşte bu ekonomi yani reel ekonomi Hıristiyanların elindedir...
Kur’an ehli olarak finans ekonomisini Kur’an ekonomisine çevirdiğimiz zaman yani “adil ekonomi”yi kurduğumuz zaman insanlık üçüncü bin yıl uygarlığına süratle adımını atmış olacaktır. Finans ekonomisini düzlüğe çıkarmamız için “karşılıksız para sorununu” halletmek zorundayız. Bunun çare ve çözümü de “faiz parası” yerine “emek parası”nı ikame etmektir. Bunun için “halk muhasebesi”ni kurmamız gerekmektedir. Adil (Ekonomik) Düzen Çalışanları olarak sadece bizim bu alandaki çalışmalarımız yeterli değildir; siz genç mü’minler buna bedenen katılmak durumundasınız…
Erbakan’ın ömür boyu süren tebliğleri ile de insanlar “Adil (Ekonomik) Düzen”i duydular. Erbakan’ın “Adil Düzen” kitaplarında, konuşmalarında, anlattıklarında ve yaptıklarında ilâhi hukuk ve yönetim düzeninin varsayımları vardır. İnsanlar o varsayımlara dayanarak sorunları şeriata göre çözecek durumdadırlar. Başka bir ifade ile Hazreti İsa’nın maide dışındaki mucizelerini görmüş bulunuyorlar. Şimdi de sofranın gelmesini istiyorlar. Yani hazır içtihatları istiyorlar. Kendileri içtihat yapıma zahmetine katlanmak istemiyorlar.
İşte, Allah onlara bu çözümleri günümüzdeki ve gelecekteki Adil Düzen Çalışanları sayesinde ulaştıracaktır. “Adil (Ekonomik) Düzen” sofrasını hazırlamamız ve onları davet edip ziyafet sunmamız gerekecektir. Kur’an ehlinin en önemli görevlerinden biri de budur.
Bu ziyafet nasıl olacaktır?
Yüz dairelik apartmanları kurar ve onlara kendi ülkelerinde de sunarsak, işte sofra o zaman inmiş ve çağın mucizesi gerçekleşmiş olur. Yeryüzü yüze yakın devletten oluşmaktadır. Her devlette de ona yakın bölge vardır. Türkiye’de 12 bölge vardır. Her bölgede “ev ve işyeri olan birer yüz dairelik yapıları” kurmamız gerekir. O yapının işyerinde o bölgenin ürettiği mallar alınacak, başka bölgelere gönderilecek. Başka ülkelerden gelen mallar o bölgede satılacak. İşte bu mallar semadan gelen sofra durumundadır.
İşte bu uygulama “Adil (Ekonomik) Düzen”in kesin kanıtı olacaktır.
Herhangi bir kuruluş bu kooperatifleri kurar ve bu işi başarır.
Geçmişte bütün peygamberler için durum böyle olmuştur. Tebliğ bittikten ve iddia kesin olarak ispat edildikten sonra hâlâ yola gelmeyen varsa onlar azaba uğratılır.
Firavun tüm delilleri gördüğü halde Hazreti Musa ve İsrail oğullarının çıkışına izin vermemiş, bu sebeple boğulmuştur. Mekke ancak tüm deliller tamamlandıktan sonra fethedilmiş, Mekkeliler de direnmedikleri için helâk olmamışlardır.
Birinci Kur’an medeniyeti savaşla değil barışla kurulmuştur.
İkinci Kur’an medeniyeti de böyle olacak, böyle kurulacaktır.
Hatırlayalım… Hıristiyanlar Allah’a tapacaklarına daha ilk yıllarda Hazreti İsa’ya tapmaya başladılar... Romalılardan büyük zulüm gördüler... Sonra Romalılar Hıristiyanlığı kabul ettiler... Bu sefer Hıristiyanlar Hıristiyan olmayanlara zulmetmeye başladılar... İmparatorluk yıkıldı, papalık başladı... Sonra papalık Müslümanlarla savaşmaya başladı... Avrupa ateist oldu ve beşyüz senedir Avrupa kan gölüne dönmüştür... Bugün de en korkunç azabı beklemektedir... O halde Avrupa bundan nasıl kurtulur? Gelen semavi maideyi yani şeriatı kabul etmekle kurtulabilir; “Adil (Ekonomik) Düzen”i kabul etmekle kurtulabilir…
Tarihte Hıristiyanların uğradıkları azaplar en büyük olmuştur. Hele yirminci asırda on milyonlarca insanların birbirini kırması, sosyalizmin yaptığı zulüm, Hitler’in ve Mussolini’nin yaptığı zulüm. Amerika’daki kuzey ile güneylilerin savaşı ve birbirlerini katletmeleri...