Ehli Kur’an’ın görevi nedir?
Çağımız dünyasındaki üretim-tüketim durumu veya dengesi nedir?
Ben ürettiğimi satıyorum, bütün dünyanın ürettiği mallardan istediğimi alıyorum. Kullandığım malların üretimine katılanların çoğu şimdi ya yaşamamakta ya da yaşayanlar şimdi başka şeyleri üretiyorlar. Ben ürettiklerimle gelecekteki insanların yaşamasına katkı yapıyorum. İnsanlık da Hazreti Âdem’den beri ürettikleri ile beni yaşatıyor. Yani “tarım dönemi”nden “ticaret dönemi”ne geçmiş bulunuyoruz...
Bugün de bütün dünyada “ticaret dönemi”nden “sanayi dönemi”ne geçilmektedir...
Bu gelişmeler genel olarak Batı dünyasında gerçekleşti… Biz de şimdi onların “sanayide ve ekonomide” yaptıklarını “hukukta ve yönetimde” tamamlayacağız...
Doğu “hukukta ve yönetimde” bir adım atar, “yeni düzen” getirir.
Batı 500 sene sonra bundan yararlanarak “sanayide ve ekonomide” hamle yapar.
500 sene sonra “doğu medeniyeti” yaşlanır ve tarih olur.
Yeni teknoloji ve mâli yapının “adil hukuk sistemini” doğu oluşturur.
Böylece doğu batı dayanışması içinde uygarlaşma devam edip gider...
Onlar (Batılılar) büyük sanayi keşifleri yapacaklar, üretimi artıracaklar, göklerde bile tarlalar yapacaklar. Bu onların görevidir. Ne var ki üretimin işe yaraması için “adil bölüşüm” sisteminin olması gerekecektir. İşte bu adil bölüşüm sistemi şeriatın işidir.
Çünkü zengin olmanın kuralları ayrıdır, saadet içinde olmanın kuralları ayrıdır.
İşbölümü vardır.
Onlar üretecekler ama bölüşmeyi başkaları yapacaktır.
Ehli Kur’an işte bu “adilane bölüşmeyi” yapacaktır.
Bu durum kıyamete kadar böyle devam edecektir.
Bu sebepledir ki bize “hayırlı rızık ver” demiyor, “rızkı hayırlı yapmak senin işin” diyor, “düzen” senin işin diyor. Biz rızkın semadan inmesi üzerinde düşünmeye başladık, her türlü açıklamaları yapmaya çalıştık, inkârcı olmadık ama sofra deyip de orada bırakmadık. Varsayımları ortaya koyduk. Adım adım yorumlamada ilerledik. Şimdi âyetler bizim varsayımlarımızı tasdik etmektedir. (Not: Maide Sûresi tefsir çalışmalarımızdan aktarıyorum.)
“Üretim” olmadan “tüketim” olmaz ama “tüketim” olmadan yapılan “üretim” de üretim sayılmaz. Patatesi ürettiniz ama satamadınızsa o “üretim” olmaz. Patatesi satın aldınız ama yiyemedinizse o da “tüketim” olmaz. “Adil bölüşüm” demek üretimin sağlıklı şekilde tüketilmesi demektir. Bir insan beş kilo yiyemediğine göre üretim var ama adil dağılım olmuyorsa üretilenler boşa gidiyor demektir.
Razıkların hayırlısı rızıkları adil bir şekilde bölüştüren demektir.
Biz bugün teknolojide batıyı geçeceğiz demiyoruz, biz “hukukta ve yönetimde” batıyı geçeceğiz, çünkü onların ne yönetimi ne de hukuku bizim 500 sene önceki seviyede değildir.
Laikliğin sistemini Hazreti Muhammed Medine Sözleşmesi’nde koydu, bütün din mensuplarını kendi dinlerinde serbest bıraktı. Hazreti Peygamberin bu sünnetini Emeviler bozmak istemişler ama hemen arkasından Abbasiler gelmiş ve en geniş şekilde laikliği uygulamışlar. Kurtuba’da (İspanya) Emeviler de laik düzeni en ileri seviyede tesis etmişlerdir. Türkler zaten kendi yapıları laik olduğu için sıkıntı çekmediler. İran’da hâlâ Mecusiler vardır.
***
Okuyucum Hüseyin Anmaç derdiyle dertlenmemizi rica etmiş; gönderdiği mesajı ilgililerin ilgilenmesi için aynen aktarıyorum: “Selam… Hocam, yazılarını her zaman takip ediyorum ve sizi Allah için seviyoruz… Bakan Ali Babacan diyor ki; 3 çocuğu olan asgari ücretle çalışan işçilerden vergi alınmıyor. Ben 10 yıldır asgari ücretle çalışıyorum ve ben biliyorum ki bu ülkede asgari ücretten yüzde 39.4 vergi alınıyordu. 2008’ten sonra hükümet yetkilileri dediler ki; üçten fazla çocuğu olan bundan sonra vergiden muaf olacak. Sizlerin aracılığınızla soruyorum, sayın bakana, başbakana; 700 TL’nin yüzde 39.4’u kaç lira yapıyor? 275 TL. Ama bize 100 TL veriyorlar! Üstelik buna vergi iadesi de dahil! Peki, 175 TL nereye gidiyor?!. Selam ve dua ile Allah’a emanet olun...” HÜSEYİN ANMAÇ