21. Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi
Fetih kutlamaları 26 Mayıs Cumartesi günü “mahzun” Ayasofya etrafında (içinde değil!) başladı; Anadolu ve İstanbul’dan toplanan Millî Görüş Gençliği ve Millî Görüş Mensupları, ilk defa başta “namaz” olmak üzere değişik etkinliklerle, birkaç saatliğine de olsa “Ayasofya’nın mahzunluğunu” gidermeye çalıştılar… Aynı Millî Görüş mensupları bu sefer onbinlere baliğ olarak Beşiktaş’taki büyük stadyumda kutlamalara devam ettiler… “Millî Görüş” gömleğini çıkaran, “Adil (Ekonomik) Düzen” ceketini hiç giymeyenler ise 27 Mayıs Pazar günü İstanbul’un bir diğer büyük stadında (Arena’da!) onbinlerle İstanbul İl Kongresi yaptılar!.. Tam da bu satırları yazarken aklıma gelen şudur: Millî Görüş Lideri Necmettin Erbakan olmaksızın ikinci “Fetih kutlaması” ve “Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi” yapıyoruz ya; “Millî Görüş ve Adil (Ekonomik) Düzen” sevdalısı Başbakan Erbakan sadece “onbir ay” iktidarda kalabilmişken, “Millî Görüş” gömleği ve “Adil (Ekonomik) Düzen” ceketi olmayanlar iktidardaki “onbirinci yıllarına” hazırlanıyorlar!.. Tesbit bu kadar olsun ama siz bu tesbit ve teşhisten “çok şeyler” anlayıverin…
Tesbit ve teşhis böyleyse, “tedavi ve çare” nedir diye soranlara cevabım şudur; geçen yılki toplantı vesilesiyle yazdığım ikinci yazıdan aynen aktarıyor ve elbette GEREĞİNİN YAPILMASI için tekrar HATIRLATIYORUM: “… Erbakan Hoca’nın kendi konuşma sayfasından (5. sayfa) aynen aktarıyorum: “Yeni Dünya Düzeni konusu hakkında ise planlı, programlı, kadrolu, koordineli, laf değil iş gören bir çalışma yapmak istediğimize göre, sonuç olarak ortaya koyacaklarımız şunlardır: 1) Yeni Bir Dünya Projesi teklifi ortaya konmuştur. 2) İlk Atılacak Adımlar Programı ortaya konmuştur. 3) Bir An Evvel Başlanacak Çalışmalar Programını Gerçekleştirme Teklifi şudur: 1) İslâm Birleşmiş Milletleri, 2) İslâm NATO’su, 3) İslâm Dinarı, 4) İslâm UNESCO’su, 5) İslâm Dünya Bankası IMF’si, 6) Ekonomik İş Birliği, 7) Medya Merkezi, 8) Teknolojik Araştırma Merkezi, 9) ADİL DÜZEN İş Birliği Teşkilatı, 10) Kadın, Çocuk, Aileyi Koruma İş Birliği Teşkilatı... / Yine programın en mühim kısmını teşkil etmek üzere “Adil Ekonomik Düzen, Adil Siyasi Düzen, Adil İlmî Düzen, Adil Dinî Ahlâkî ve Sosyal Düzen” esaslarının araştırmalarla geliştirilmesi. Bir kısım sanayi bölgelerinde “ADİL DÜZEN” uygulamasına başlanması...” NECMETTİN ERBAKAN
Ayasofya “mabet” değil de “müze” olduğu için mahzun… Biz ise Erbakan Hocamız aramızda olmadığı için mahzun… “21. Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi” 27-28 Mayıs günleri işte bu “mahzunluklar” içinde başlayıp bitti!.. Bu seneki toplantının ana gündem konusu “İSÂM BİRLİĞİ ve YENİ BİR DÜNYA” / “Baskı ve Sömürü Düzeninden Adil Yeni Bir Nizama” olarak belirlenmişti… Benim için ikinci, üçüncü ve dördüncü oturum konuları dikkat çekiciydi: “HAK VE ADALET” MERKEZLİ NASIL BİR “SİYASİ” YAPI; “HAK VE ADALET” MERKEZLİ NASIL BİR “EKONOMİK” YAPI; “HAK VE ADALET” MERKEZLİ NASIL BİR MEDYA, İLETİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ…” Konuşmaların bazı detaylarını Millî Gazete’mizden okudunuz… Bu seneki toplantının sürprizi, Erbakan Hocamızın sağlığında bu toplantılara katılmayan hükümet mensuplarının iştirak etmesiydi ki; Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu toplantının hitamında arabasına binmiş olduğu halde “katılmasından ve konuşmasındaki bazı sözlerinden” dolayı bizzat tebrik ve teşekkür ettim… Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da açılışta vardı ve güzel bir konuşma yaptı… Katılmak ve konuşmak güzel de; “YAPILMASI GEREKENLER YAPILMADIKÇA” konuşmaların pek bir anlamı yok!.. Bundan dolayı üç gün boyunca her gün hayalimde kurguladığım yazıların hiçbirini yazmak içimden gelmedi; yazamadım, yazmadım!..
Ayasofya mahzun, ben mahzun ya; yazımı Yeni Şafak yazarı Prof. Osman Özsoy’un bugünkü “Ayasofya’da namaz kılmayı hak etmek” başlıklı yazısının bir bölümüyle bitireyim: “Ayasofya ne kadar özgürse o kadar özgürüz. Milletimizin kaderi ile Ayasofya'nın kaderi iç içedir. Bugün geleceğimizden ne kadar umutlu isek, Ayasofya'nın geleceğinden de o kadar umutluyuz. Bugün İstanbul'un fethinin 559. Yıldönümü... Fatih'in İstanbul'u fethedip ardından Ayasofya'yı Müslüman mabedi yaptığı dönemdeki gücüyle, Türkiye'nin şu an dünyadaki genel konumunu bir kıyaslayınız... Bir yanda Fatih'in, yüzde 100 kendi üretimi silahlar ve milli kaynaklarla elde ettiği zafer, öbür yanda Türkiye'nin, ülkesini savunmak için gerekli olan uçak, tank, helikopter, füze gibi silahlar konusunda bile büyük ölçüde dışarıya devam eden bağımlılığı... Aradaki farka baktığınızda, vatandaşlarımızın Ayasofya'nın içinde değil de, neden hemen yanı başındaki çimlerde ve asfalt zeminde namaz kılmak zorunda kaldığını daha iyi anlarsınız. Ayasofya'nın etrafında 1 milyon kişi de namaz kılsanız, dediğim şartlar oluşmadan Ayasofya'nın içinde güven içinde namaza duramazsınız. Ayasofya'nın kaderi büyük ölçüde Sevr'de şekillendi demişken, tarihi bir gerçeği de şuraya not edelim...”
Erbakan “motor” yaptı (Gümüş Motor), “otomobil” yaptı (Devrim); “Ağır Sanayi Hamlesi” başlatarak kendi topumuzu, tankımızı, uçağımızı yapalım dedi ve gitti; geri kalanı tamama erdirmek yani “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” ve “ADİL DÜZEN MEDENİYETİ” kurmak bizim görevimiz...