Sebepler ve sonuçlar-3
Kaldığımız yerden sebepleri ve sonuçları anlatmaya devam ediyoruz…
10- 1990’larda Millî Görüş hükümet kurmuş, Erbakan başbakan olmuş, “Adil (Ekonomik) Düzen”in ilk uygulamasını yapmıştır. 1970’lerde CHP ile koalisyon yaptık ve Kıbrıs’ı aldık. 1990’larda Çiller ile koalisyon yaptık ve en başarılı bir yıllık hükümet olduk.
11- 2000’lerde ise artık anayasa ekseriyeti ile namaz kılanlar, başı örtülüler iktidardadır. Görülüyor ki her on yılda bir biz büyük başarılara imza attık.
12- Şimdi Meclis Başkanı Cemil Çiçek “yeni anayasa” kampanyasını başlatmıştır, bir sene içinde başaracağını iddia etmektedir. Bir yıl içinde başaramayacaktır ama on yıl içinde başarılacaktır. Türkiye “yeni anayasaya” kavuşacak, yüzüncü yılını “Adil Düzen Anayasası” ile kutlayacaktır. On sene sonra da 2033’de artık “Adil (Ekonomik) Düzen” Türkiye’de uygulanmış hâle gelecektir gibi görünmektedir. Tam tarihini Allah bilir.
Şimdi diyebilirsiniz ki; 1900’den beri başarılar içindeyiz de Müslümanlar hiç mi zulüm görmedi? Elbette zulümler gördü ama bu zulümler sadece karşı tarafın kötülüğünden değildi, aynı zamanda bizim eksikliğimizdendi. Nefsimizden dolayı bunları çektik.
Yanlış anlamışız, yanlış düşünmüşüz...
Batı’nın üstünlüğünü görünce ulemayı toplayıp; “Haydi, neden yeniliyoruz, neden ekonomimiz kötüdür, araştırın, içtihat edin…” deyip ulemamıza içtihat yaptıracağımıza; tam tersine biz Avrupa sokaklarına siyasileri göndermiş ve sonra onlara ıslahat yaptırmışız!!!
İslâm âlimleri de kendilerini toparlayıp Cumhuriyet hükümetlerine yol göstereceklerine, ileri uygarlığın projesini götüreceklerine, karşı çıkmış ve inkılâplara karşı direnmişlerdir. Oysa inkılâpların hemen hepsi yerinde olmuştur. En saçma görünen harf inkılâbıdır. Bunun ne kadar yerinde olduğunu ben (Süleyman Karagülle) Kırgızistan’da gördüm. Oraya gittim. Gayem oraya İslâmiyet’i götürmek olmuştur. Bunu hangi dille yapacaktım? Rusçayı denemedim çünkü ben bilmiyordum ve Rusçada İslâmî kitaplar yoktu. Arapçayı denedim. Baktım ki Arapça ile Sovyet halkına İslâmiyet’i anlatamam, çünkü Arapçada çağdaş kitaplar yoktu, Batı’nın anlayacağı terminoloji yoktu. En uygun dil olarak Türkçeyi buldum. Türkçede hem İslâmî terminoloji var hem Batı terminolojisi var. Dünyanın en zengin dili Türkçedir. 21’inci yüzyılın dili Türkçe olacaktır. Çünkü insanlar “Adil Düzen”i Arapçada değil Türkçede bulacaklardır. İşte dilimizi bu zenginliğe kavuşturan ve asrın dili yapan harf inkılâbıdır. Takdir-i İlâhi ile böyle olmuştur.
Biz İslâm düzenini “Adil (Ekonomik) Düzen” olarak ortaya koyduk. İslâm’a karşı olanlar topla tankla üzerimize yürüdü. Müslümanlar da tüm muhalefetleriyle karşı çıktılar. İşte bu bizim aleyhimize idi ve başımıza gelenler hep bu sebeple gelmişti.
Bugün de eğer sıkıntıda isek biliniz ki bunun sebebi bizim kendi nefislerimizden dolayıdır. Adil Düzen Çalışanlarının -birkaç kişi hariç- hepsi bu çalışmaları bırakıp cari düzende kendilerine makam aramakla meşguller. İlmî çalışmalarını ya tamamen bıraktılar ya da dostlar alışverişte görsün kabilinden devam ediyorlar.
Âyette “Aleyke Nefsuke” denmiş olsaydı ben şahsen kendimi suçlayacaktım ama “Aleyküm Enfüseküm” dediği için biz cemaat olarak hatalı durumdayız. Onun için çektiğimiz sıkıntı varsa çekiyoruz işte. Kaldı ki bugün Adil Düzen Çalışanlarının sıkıntıları yoktur. Adil Düzen çalışmalarındaki gevşeklik dışında herhangi bir ihtiyaçları görülmemektedir.
Gelecekte eğer sıkıntılara girersek bugünkü “Adil (Ekonomik) Düzen”e karşı takındığımız ilgisizlik sebebi ile gireceğiz demektir.
Uygarlıkları daha önceden hazırlanmış bir topluluk yapar. III. bin yıl uygarlığına da Türkiye hazırlanmıştır. Uygarlığı 300-400 seneden önce hazırlanmış bir topluluk yapar. Bu hazırlanma da iki uygarlığın sentezinden doğar. İşte Türkiye yeri, tarihi ve inkılâpları ile batı ve doğu medeniyetlerini sentez edecek bir topluluk ve ülke hâline gelmiştir...
Evet…
III. bin yıl uygarlığını kurmak üzere Türkiye hazırlanmıştır... Ve’s-selâm…