İşte, görüyorsunuz ki hiçbir şey doğru işlemiyor
Kaldığımız yerden devam ediyoruz… “Başkanın her yerde temsilcileri olacak, onlar yönetime karışmayacak ama olup bitenden merkezi haberdar edecek ve merkezin görüşlerini oradaki görevlilere ulaştıracaklardır. Yani bilgi vermenin sorumluluğu var, merkezin görüşlerini öğrenme sorumluluğu var ama ona uyma zorunluluğu yoktur. Her görevli görevini kendisi yapar ve üstüne karşı değil, hakemlerden oluşan yargıya karşı sorumludur. / İşte, Kur’an buna da “BASAR” demektedir yani bir bakıma yönetim demektir.
“FUAD” beyin demek, karar alan baş demektir. / İlİm adamlarından oluşmuş meclisler vardır. Bunlar İmî, meslekî, sİyasî ve ahlâkî dayanışmalar şeklinde organize olmuşlardır ve bunların sorumluları İlmî, meslekî, sİyasî ve ahlâkî şuraları oluştururlar. Bunlar da topluluğun beyni olurlar. Başkan bunlara da başkanlık yapar. / Bunların hepsi ondan mesuldür. Yani partiler, yönetim ve meclis şuralarının hepsi başkana karşı sorumludurlar; sorumlu oldukları için de ilmi olmayanlar başkan olmamalıdır, halk da onları seçmemelidir... (KUR’AN VE İLİM, 902. seminerden)
İsra Suresi 37’inci ayete geldik… “Ve Arzda mereh olarak meşy etme. Sen arzı hark edemezsin ve tulen cibala da baliğ olamazsın. / Ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin.” (İsra, 37)
“Bundan önceki ayetlerde meslekî, siyasî ve ahlâkî sorumluların aynı zamanda İlİm sahİbİ olacaklarını ifade etmişti. Bu sebepledir ki mecliste dört şura vardır; İlmî, meslekî, sİyasî ve ahlâkî şuralar vardır. Bunlar meclislerden oluşmalıdırlar. Yani parti kuran önce profesör olacak, tarikat şeyhi önce profesör olacak, odaları veya sendikaları kuran önce profesör olacak, üniversiteleri kuran da önce profesör olacaktır ve bunların halk tarafından seçilip meclise gönderilmeleri gerekmektedir. / Bu kural olsaydı 15 Temmuz olmazdı. Bu kural uygulansaydı şimdi Selahattin Demirtaş hapiste olmazdı. / Kur’an topluluğa ait kurallar koymaz, topluluğu oluşturanların görevlerini nasıl yapacaklarına dair kurallar koyar, makrodan mikroya gitmez, mikrodan makroya gider...
“Kur’an ‘Arzı yarmaktan ve boyunu dağa çıkarmaktan’ bahsetmektedir... / Bir cebelden değil de “cibal”den yani dağlardan bahsetmektedir ve marife olarak getirilmektedir. Bu dağlar Himalaya, Alp silsilesi ve Ant dağlarını içermektedir. “Tul” boy demektir. / “Dağların boyuna ulaşamazsın” denmektedir. Bu yükseklikte, bu cesamette yapılar yapamazsın demektir. Gelecekte bir tek devlet olunamayacak, tüm dünya bir hükümdarın emrinde olamayacaktır. Dolayısıyla senin kendini diğer insanlardan üstün görmen anlamsızdır. / Burada dünyaya hükmetmek isteyen diktatörlere hatırlatma var, Sermaye’ye de aynı ihtarı yapmakta...
“Şimdi siyasi propaganda yapıyor, güç gösterisini yapıyorlar; ‘ben böyle güçlüyüm, şöyle yaparım böyle yaparım’ diyerek muhalifleri korkutma, yandaşlarına da vaatlerde bulunma amaçlarını gütmektedirler; Kur’an da ‘sen bir şey yapamazsın’ diyor. Partiler bugün televizyonla, basınla, okullarla, toplantılarla yaptıklarını anlatacaklar, sadece yapacaklarını anlatacaklar. / Kime anlatacaklar? / Kendi bucak halklarına anlatacaklar. Yerinden yönetim olduğu için güç gösterisine gerek yoktur. Milletvekillerini parti başkanları seçmez, halk seçer ve herkes kendi temsilcisini gönderir. Parti başkanları da sokaktaki halka değil, meclisteki milletvekillerine anlatır. / İşte, görüyorsunuz ki hiçbir şey doğru işlemiyor, Kur’an da bunu onların yüzlerine vuruyor. Partiler ‘biz yaptık’ diyorlar. Oysa ‘halktan alınan vergileri harcadık’ diyecekler, ‘siz vergi verdiniz biz de onu değerlendirdik’ diyecekler. İktidara talip olmayacak, halk onlara iktidarı verecektir... / Kur’an bu iki deyimi kullanıyor. Biri güçlü olduğunu, biri de kalabalık olduğunu göstermektedir. Halk da kim güçlüyse, kim kalabalıksa ona oy vermektedir. Onlar da sonra halkı sömürüyor veya eziyor. İktidar-muhalefet kavgası ile halkı uyuşturuyorlar...” (Bugünlük de bu kadar; istifade edilmesi dua ve dileklerimizle…)
KONFERANS: “ERBAKAN VE ADİL DÜZEN” konusunu, Prof. Dr. Sabri Tekir arkadaşımızla, ESAM Genel Merkezi’nde, 22.02.2017 Çarşamba günü anlatacağız…