Kur’an’ın hİdayetİne kim uyarsa...
KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızın 897. haftasında yani geçen hafta, İSRA Suresi üzerinde çalışıyoruz demiştik… 9. ayetin başında “İnne Hâzâ’l-Kur’âne Yehdî… / Şüphesiz ki bu KUR’AN hidayet eder...” deniyordu… Detayları o yazıda (18.01.2017) okudunuz…
Bu haftaki (898. Hafta) çalışmamızda 15. ayet de var ve bu ayetin başında şöyle buyruluyor: “Men İhtedâ Fe İnnemâ Yehtedî Li Nefsihî… / Kim hidayete erdiyse sadece kendi nefsi için hidayete erer…”
Bu iki hatırlatmadan sonra aktaracaklarım, bu haftaki çalışmamızın 9. sayfasından sonraki bölümlerde geçen bazı hatırlatmalar olacak; müstefid olmanız dua ve dileklerimle…
“Kur’an’ın hidayetine kim uyarsa...
Kur’an nasıl hidayet eder ve Kur’an’ın hidayetine nasıl uyulur?
Kur’an bir kitaptır. Allah tarafından bundan bindörtyüz sene önce Mekke’de nazil olmuştur. O gün Resul Muhammed (aleyhisselâm) tarafından uygulanmıştır. Ondan sonra gelen fukaha onun beyan ilmini ortaya koymuşlardır. Günümüze kadar değişmeden ve bozulmadan bize ulaşmıştır. Birinci uygulamasını tamamlamıştır.
Şimdi de ikinci uygulama dönemine girilmektedir.
Kur’an’ın yeniden anlaşılması için belki iki asırdır çabalar sarf edilmektedir. Türkiye’de başta Bediüzzaman ve Süleyman Tunahan Kur’an’ı yeniden hâdi kılma çabaları içine girmişlerdir. Mehmet Akif Ersoy, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır ve benzeri âlimler hamle yapmışlardır. 1967’de İzmir’de Akevler Kooperatifi kurulmuş, Kur’an’ı müsbet ilmin verileri içinde tafsil etme yolunu tutmuştur. Bu çabaya başlangıçtan itibaren N. Erbakan, H. Karaman, S. Zaim gibi âlimler de katılmışlardır. Millî Görüşçüler Erbakan’ın başkanlığında Akevler’de hazırlanan “Adil Düzen”i dünyaya duyurdular... Böylece Kur’an insanlık tarafından anlaşılır hal aldı...
Cumhuriyetin kırklı yıllarında yazılmış bir tarih kitabı vardır, bu kitapta Şemsettin Günaltay’ın bile imzası vardır. Orada deniyor ki; “Muhammed Kur’an’ın Tanrı sözü olduğunu iddia etmişti. Aslında Araplar cinlere ve meleklere inanıyordu. Arapları inandırmak için kendi uydurduğu Kur’an’ı bunlara izafe etti, cin diyemedi de melek dedi.” Bu kitap bir ders kitabı idi ve resmen okullarda okutuluyordu!
Şimdi neredeyiz? Kur’an Allah’ın kelamı olarak Türkiye’de belki onbinlere varan okullarda okutulmaktadır, İlahiyat Fakültelerinin ana dersi olmaktadır.
İşte Kur’an böylece kendisini insanlığa duyurmuştur, insanlara hidayet etmektedir.
Böyle değil midir?
Buna kim hayır diyebilir...”
***
Devamında, olumlu ve olumsuz pek çok şey anlatıldıktan sonra demişiz ki:
“Sermaye bütün bunları bilmektedir. Dolayısıyla medyayı baskı altına alıp Kur’an’ı insanlara anlattırmamak için kapıları kapatmaktadır. Mağlup oluyor ve insanlık Kur’an’ı öğreniyor. 15 Temmuz darbesini Sermaye yaptı ama Gülen’e fatura etti. Böylece kendisini kamufle edip yeni darbe hareketini yapmaya hazırlanıyor. Ne var ki bu sayede tüm dünya Kur’an’ı öğrendi, Kur’an’a inananları duydu. Onun güçlü olduğu zannediliyor... Evet, onlar güçlü değildir ama Kur’an güçlüdür. Kendini düşmanın keydi ile gösteriyor...”
***
Ayetin devamında “Ve Men Dalle… / Ve kim dalalet ederse” uyarısı var yani kim dalalete düşerse… Bugünkü hatırlatmalarımızı da bu uyarı ile bitirelim: “Kur’an’ın hidayetini kabul etmez, Kur’an’ı anlatanları dinlemez, bu yazılanlara kulak vermez, hidayeti namluda veya dolarda ararsa, Sermaye’nin basınının tek taraflı dolduruşunun esiri olursa, düşünmeden konuşursa, bunlar da kendiler için dalalet edeceklerdir...”
(Çalışmamızın devamında da yararlanabileceğimiz önemli uyarılar var, bir yazı ile daha hatırlatmalara devam edebiliriz…)