Bu “zalim düzen”den nasıl kurtulacağız?
Eskiden bu işler zor yapılırdı. Şimdi kolaylaştı. “AB’ye gireceğiz, dolayısıyla onlar ne söylerse onu kanun olarak yapalım” diyorlar! Kanunlar geliyor, kimi zaman bir gece operasyonu ile onlarcası meclisten geçiyor! Bu arada iftiralar devam ediyor... Kanunları ilgililer, yetkililer, vekiller, ilim sahipleri belirlemiyor... Sonunda bütün bu kanunlar sadece sömürü sermayesine hizmet ediyor... Bunu yapmazsak yaşayamayız. Kanunları meclisten geçiriyoruz ama sonra uygulamıyoruz. Böylece “kanun devleti, hukuk devleti” olmaktan uzaklaşıyoruz. Zaten istenen de budur, asıl amaç budur ve amaca ulaşılmış oluyor.
Hukuk devleti olmayınca, şeriat olmayınca, kurallar olmayınca ne yaparız?
O zaman şahıslara teslim olmaktan başka çaremiz olmaz. Ya bir tarikata katılırız ve onların himayesinde yaşarız, ya bir parti içinde yer alır hukukumuzu koruruz, ya da bir şirketin işçisi oluruz; “o” ne derse onu yaparak yaşarız. İşte böylece hayatımız sürüp gider. Bugün bu “zulüm düzen”i en güçlü hâle gelmiştir. İsra Sûresi’nde İsrail oğullarının böyle bir duruma geleceği bildirilmektedir. Hem de bu işi Hıristiyanlara dayanarak yapmaktadırlar. Hıristiyanlığın canına okumuş, papalığı batırmıştırlar ama olsun; Hıristiyanlar hâlâ onların en sadık hizmetkârı durumundadırlar! Bundan, bu “zalim düzen”den nasıl kurtulacağız?
Kur’an’ın dediklerini yapmakla kurtulacağız. Bunun için insanlığa Kur’an’ı duyurarak Kur’an’ın, “Kur’an nizamı”nın onları bu işkenceden kurtaracağını anlatmalıyız. İnsanlar ümitsizlik içinde değil ümit içinde sabırla bu düzen içinde varlıklarını sürdürmelidirler. Düzen değiştikçe herkes düzen içinde yapacağını yapacaktır. Zalim düzen içinde iyilik yapmak ve yaşamayı sürdürmek değil… Yeni düzeni yani “Adil (Ekonomik) Düzen”i kurmamız gerekir.
Yeni düzeni nasıl kuracağız? Yüzer dairelik lojman ve işyeri semtler kuracağız. Sera apartman oluşturacağız. Dünya ile ilişkimiz alıp satmaktan ibaret olacak. Askerlik dışında semtimizin dışına çıkmayacağız. Alışverişi tüccarlarımızla yapacağız. Tüccarlarımız semtimize gelince bizim düzene, dışarı çıkınca da onların düzenine uyacak. Sonra on apartmanımızı birleştirecek ve bucağımızı kuracağız, kendi çağdaş medinemizi oluşturacağız.
Bize saldırabilirler ama onları Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te ve Mekke Fethi’nde olduğu gibi yeneriz... Tarih yeniden tekerrür eder… Yeter ki biz inanalım ve çalışalım…
Bu düzeni kuran küfretmiş olan kimseler kimlerdir; ne kadarı bunun bilincindedir; ne kadarı bilmeden, düşünmeden, akletmeden bu çarkın içinde bulunmaktadırlar?
Evet, Kur’an bunu bildiriyor. “Ekserisi” diyerek Kur’an çoğunun bundan haberi yok, bu çarkı, bu düzeni onlara anlatmak mümkün değildir. Ekserisi bilmeden bu çark dönüyor.
İnsanlar doğup büyüdükleri bir çevrede yaşarlar. Bunu kabullenmek zorundadır. Kimse geceyi ve gündüzü uzatıp kısaltamaz. Kimse yaz ve kışı değiştiremez. Olan olduğu gibi devam eder. Sosyal olaylar da böyledir. Dünyayı putların yönettiği bir putperestlik içinde yaşıyoruz. Herkes onlara ibadet etmekle, onların uşaklığını yapmakla geçinip gitmektedir. İnsanların çoğu bunlardan habersizdir. Sadece burnunun önünü görmekte, daha ilerisinden habersizdir. Siz anlattığınız zaman da anlamamakta, bir türlü kavrayamamaktadır. Dört azılı putun dünyayı işbirliği içinde idare ettiği dünyada ben zavallı bir insan olarak ne yapabilirim ki demekte, hâlinden memnun yaşayıp gitmektedir! 1400 sene önce de Mekke’de ve dünyada durum böyle idi. Şimdi biz bu güçlü putları nasıl olacak da ortadan kaldıracağız? Diplomalı profesörleri, apoletli generalleri, anahtarları usbenin zor taşıdığı Karun gibi zengin bankerleri ve postnişin işbirlikçi şeyhleri nasıl yapacağız da tahttan indirip yerine Hay ve Kayyum Allah’ı mabut edineceğiz? İşte bunun çözümü yüz dairelik sera apartmanları yapmaktır, kendi aşiretimizi/ocağımızı ve kendi kabilemizi/bucağımızı kurmaktır... Mekke fethinden sonra o putların hepsi gitmiş, Mekke sakinlerinin hepsi Ebubekir olmuş, Ömer olmuş, Osman olmuş, Ali olmuştu... Onların çocukları Ebu Hanife olmuş, Malik olmuş, Şafii olmuş, Hambeli olmuştu... Evet, ardından gelenler Buhari, Müslim Tirmizi, Nesei ve İbni Maceh olmuştu... Yetmemiş Gazali olmuş, Razi olmuş... Olmuş da olmuş... Bugün de bizim kuracağımız Medine beldesi tüm dev putları yıkacak ve yok edecektir. Yeniden yapacağımız “hamle” ile putlar devrilip gidecektir. İnsanların beyninden o heyulalar yıkılıp gidecektir. İnsanlara değil kurumlara ve kurallara, onların mutlak sahibi olan Rabbü’l-Âlemine itaat edeceğiz. III. Bin Yıl Uygarlığı ve “Adil (Ekonomik) Düzen” budur.