Türkiye nasıl uçuruma götürülüyor?
Bu köşe “Adil Düzen” köşesi, “Adil Ekonomik Düzen” köşesi, “Adil Düzen Medeniyeti” köşesidir ve ele aldığı bütün meselelere, bütün sorunlara bu pencereden bakar…
Bu ülkede var olan düzenin “Adil (Ekonomik) Düzen” değil de, dünyadaki “zalim düzen” ile entegre ve karma (siz “karmakarışık” da diyebilirsiniz) olduğu malumunuzdur…
Dolayısıyla yapılanlar veya yapılabilenler işte bu “zalim düzen”de yapılıyor…
***
Bunlara ek bir cümlemiz daha var: Bu “düzen” yani bu “araba” uçuruma doğru gitmektedir... Bu araba ile yolculuğumuza devam edersek, çok zamana gerek kalmadan uçuruma yuvarlanılacaktır... Düzeni değiştirmemiz gerekiyor... Hep hatırlatıyoruz: Yeni araba alıp o arabaya geçmeliyiz diyoruz... Yolcularımızı oraya aktarmalıyız diyoruz...
“Araba hızla ilerlemektedir... Yeni arabayı satın alsak bile biz oraya nasıl geçeceğiz?.. Arabanın freni yok ki durduralım!..” Karşı görüşte olanlar böyle diyorlar...
Biz, bunun da tekniği var diyoruz. Araba uçuruma gidiyor ama şimdilik otobandayız. Satın aldığımız arabanın soldan da kapıları olacağı için aynı hızla ilerlerken yolcuları yeni arabaya aktarırız, ondan sonra şoför de bizim arabaya geçer. Mevcut araba uçuruma gider, o bizden biz de ondan kurtuluruz diyoruz...
***
AK Parti yani mevcut hükümet ne/ler yapıyor da bizi uçuruma götürüyor?
Bugünkü yazımızda uçuruma nasıl götürüldüğümüz ile ilgili birkaç örnek verelim.
1- Mevcut hükümet on yıldan beri sürekli olarak borçları artırarak bize refah sağlıyor! Oysa borcun ve borçlanmanın yani üretmeden tüketmenin sonu uçurumdur. Fabrikalarımız kapanıyor, köylerimiz boşalıyor; sonunda krediyi de kestiler mi işte size uçurum...
2- Halka sağladığımız sosyal güvenlikle insanlar çalışmadan yaşamaya, üretmeden tüketmeye başladılar. Köyler boşaldı. Tarım alanlarımız yok oldu. İnsanlar artık tarımı unuttular. Gençlerimiz gelecekte köylerine dönseler bile orada tarım yapmayı bilemeyecekleri için hiçbir şey yapamayacakları gibi o zamana kadar ekilmeyen tarlalar çoraklaşacağı için ekim yapabilecekleri bir tarla, bir tarım alanı da bulamayacaklar. Sömürü sermayesi diyelim ki doları sürdü ve enflasyon oldu. Ürettiğimiz mallarımızı da satamayız. Tarım ürünleri alamayız. Açlıktan ölüp gideriz. Demek ki neymiş, uçuruma nasıl gidiyormuşuz? Sağladığımız karşılıksız sosyal güvence ve köylerimizi boşaltarak uçuruma doğru gidiyoruz...
3- TOKİ gittikçe ur gibi büyümekte, iflah olmaz bir kanser vakasına dönüşmektedir. Arsalar ona bedava denecek kadar ucuza devredilmektedir. Ülkemizdeki küçük ve orta inşaat sektörü ortadan kalkmış bulunmaktadır. İlk bakışta insanlara evler temin edilerek sağlıklı bir gelişme olmaktadır. Oysa TOKİ fabrikalar yani iş yerleri kurmuyor, durmadan apartmanlar yani evler yapıyor; “aş ve iş” olmadan “eş/ev” ne işe yarayacak? İnsanlar maddî-manevî hiçbir özelliği ve güzelliği olmayan merkezlere toplanıyor. Ulaşım yani “trafik sorunu” yanında “işsizlik bombası” üretiliyor. Bu yetmezmiş gibi biraz sonra sermayeden talimat gelecek ve TOKİ özelleşecektir. Karşılıksız verilen arsalar yok pahasına dış sermayenin, sömürü sermayesinin olacaktır. Onlar da Türkleri değil de Çin’den veya Afrika’dan getirecekleri kendilerine tapan insanlara Anadolu’yu peşkeş çekeceklerdir. İşte bu alanda yapılanlar da Türkiye’yi uçurumdan aşağıya atmak için yapılan hazırlıklardır...
4- AK Parti’nin devleti asıl uçuruma götüren siyaseti, Türk ordusuna yapılanlara göz yummasıdır yahut bu konudaki acziyetidir. Subaylarını, generallerini hapishaneye tıkayan bir devlet varlığını nasıl sürdürecektir? Askeri suçlar sivil mahkemelerde muhakeme edilmez, edilmemeli. Askerin darbe hareketleri sivil mahkemelerce önlenemez. Askeri ancak yine asker durdurabilir. Nitekim askerler durdurduğu için 60 ve 80 benzeri müdahale olmamıştır. Ordusunu bu hâle getiren devlet intihar etmektedir demektir. Evet, Yeniçeri tasfiye edildi ama millî ordu kuruldu. Bu durum da devletin uçuruma yaklaştığının en etkin işaretidir...
Diğer konular ve özellikle dış politika felaketi gelecek yazımızda…