15 Temmuz: Tek tedavi ‘KUR’AN ve İLİM’dir-10
Biz diyoruz ki: Öyle düzen oluşturmalıyız ki bir kimse başkası hakkında karar vermesin. Bu dünya, özgür insan istediğini yapsın da ahirette hesabını versin diye yaratılmıştır. Demek ki “ADİL DÜZEN” demek, “TEAVÜN/ORTAKLIK” şirketleri içinde insanı özgür kılan düzen demektir. Ayette (Nahl Suresi, 75. ayet) “memlük” kelimesi geçmekte, köleliği tarif etmektedir. Kapitalizmde kişi işçi olduğu için istediği işi yapamamakta, kendi iradesi ile hiçbir şey yapamamakta, sadece patronunun söylediği işi yapma durumunda olduğu için hiçbir şeye muktedir bulunmamaktadır. İktidarsızlığın illetini belirtmek için “memlüken” sıfatını zikretmekte, işçiliği bir mesel içinde tasvir etmektedir.
Kapitalizmde bütün işyerleri Sermaye’nin elindedir. Bu sebeple işçi sadece ve sadece onun işyerinde çalışmak ve onun dediğini yapmak zorundadır. İşçinin eline ürettiği malı satın alacak satın alma gücü geçmediği için işçi daima kıt kanaat geçinme durumundadır.
Oysa “ADİL DÜZEN”de faiz olmadığı için paradan kâr yerine üründen mal sistemi işlediği için işçi refah içindedir.
İşçi sabahleyin belli saatte işe gelmek ve orada çalışmak zorundadır. Dolayısıyla özgürce yaşama imkânına sahip değildir. Bunun dışında bütün işyerlerine patronlar sahiptir. Dolayısıyla işçi çalıştığı işyeri dışında bir yerde çalışamaz durumdadır.
Kapitalizm yani işçilik sistemi kârı maksimize eden sistem olduğu için işçinin eline ürettiğini alacak nakit geçmemektedir. Dolayısıyla satın alma gücü olmadığı için işçi hiçbir şeye muktedir değildir. Vitrinler mal doludur ama onu satın alacak halk yoktur. Kapitalizm yani işçilik sisteminde halkın eli kolu bağlı bulunmaktadır.
“ADİL DÜZEN”de kişi bir yerden iş almaz, bir kimsenin işyerinde çalışmaz.
Topluluğun işyerleri vardır. Topluluğun ambarlarında stoklanmış malları vardır. Ambarlardaki mallar stok seviyesi ile alınıp satılmaktadır; nakitle değil, “semt bonosu” ile satılmaktadır. Dolayısıyla nakit sıkıntısı ve sömürüsü yoktur.
Çalışana “çalışma kredisi” verilmektedir. Kredi olarak aldığı bonosu ile istediği ambara gitmekte ve hammaddeyi almakta, boş bulduğu istediği tezgâha gitmekte ve orada üretmektedir. Kirasını semt bonosu ile ödemekte, ürettikten sonra yarı mamul ambarına gidip satmakta, karşılığında “semt bonosunu” kazanmaktadır. Semt bonosu ile semt bakkalına gidip istediği malı satın almaktadır veya semt bonosu ile tüccara sipariş vermektedir.
Tüccar “sipariş bonosu” ile ambara gidip mamulü satın almakta, piyasada piyasa nakdi ile değiştirmekte, yerine sipariş aldığı malları satın alıp sipariş verenlere teslim etmektedir veya satılmak üzere konsinye bırakmaktadır.
Böylece “ADİL EKONOMİK DÜZEN”de herkes kendi işine kendisi karar vermektedir. İşyerlerine ödenen kirada bütün insanların ortak malı olan “toprak kira payı” da kooperatiflere verilmekte, kooperatifler bununla yetimlere, yaşlılara, çalışamayanlara, fakirlere, insan oldukları ve “yeryüzü kira payına sahip oldukları” için bölüştürmektedir.
“ADİL DÜZEN”de kişi başkasının işçisi değil, topluluğun halifesi ve vekili olarak, elde ettiği kazançla veya kira payı ile varlıklı olmaktadır. Tüm imkânlar topluluğundur. Kişi önce içtihat yaparak topluluk adına karar verir. Sonra topluluğun bir işçisi olarak kendi aldığı kararı uygular. Böylece “hasen rızık” elde edilir. Arz ve talep kanunları tam olarak çalışır, ücretler, kiralar, fiyatlar ve toprak kirası vergilerde denge öyle oluşur ki insan emeği en çok değerlensin, gün/saat maksimum olsun.
“ADİL DÜZEN”de çalışan istediği kadar çok çalışmıştır. Çalıştığı kadar da tüm varlıklar içinde pay sahibi olmuştur. Eline “emek parası” geçmiştir, “hasen rızık” geçmiştir. Onunla mağazalara gitmekte, tüccarlara gitmekte ve istediği malı almaktadır yahut istediği inşaattan taşınmaz payı almaktadır. (Kapitalizmde taşınmazların tamamı Sermaye’ye aittir, kişi kiracıdır.) Yahut hasen rızıkla elde ettiği imkânlarını sanatta ve ilimde harcamaktadır, başka insanlara ihsanda bulunmaktadır, halih amellerde yarışmaktadır...
(Devamı var ve devam eden yazıların her birinde 15 Temmuz’un tedavisi de var…)