Sorular ve sorunlar, cevaplar ve çözümler
Kırk günden beri malumunuz olan vesileyle “Adil Düzen” ve “Adil Ekonomik Düzen”i anlatıyoruz… Özellikle “Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen” yani Necmettin Erbakan’ın bu isimdeki kitabı üzerinde yapmakta olduğumuz çalışmalar ve bir panel vesilesiyle “Erbakan ve Ekonomi” konusu üzerine yazdığımız yazılarda bunu yapmaya çalıştık…
Malumunuzdur…
Bu konularda “itirazları ve soruları” olanlar var, “daha başka ‘derin’ şeyler” de var…
Bu itirazlara, sorulara/sorunlara, derin şeylere ve daha başka şeylere cevap verelim…
Bu arada ve bu vesileyle de “sorunlara çözümlerimizi” de hatırlatmış olalım…
Bunu yani çağın sorunlarını çözecek “sistem/düzen” arayışlarını sadece biz yapmıyoruz; İslâm uleması geçmişte bunu yapmış, içtihatlar ve Ehli Sünnetin icmaları böyle oluşmuş... Mesela; usulde haklar ikiye ayrılır: “Hukuku ibad” özel hukuktur, “Hukukullah” ise kamu hukukudur. Kur’an’da “Allah’a ikraz edin” deniyor; biz Allah’a ne/nasıl borç vereceğiz? “O’nun (Allah’ın) hakkını hasat günü verin” derken kastedilen zekâttır. Verdiğimizi Allah’a vermiyoruz, müstahaklara veriyoruz. İnsan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir, O’nun halifesi olarak içtihat yapar. Sonra O’nun kulu olarak amel eder. Topluluk/lar sözleşmeler yaparak, icmaları ile Allah’ın emirlerini tebliğ eder/ler. Kişiler içtihatları ile o topluluğun mevzuatını uygularlar. Kâinatta Allah’ın görevlileri meleklerdir, yeryüzünde devletin melekleri görevlilerdir. Bu Ehli Sünnetin anlayışıdır.
Yasaları meclisler yapar, topluluğun temsilcileri olarak içtihat ve icmaları ile yaparlar. Görevlilerin yasama yapma hakları yoktur, onların yasaları değiştirmeleri caiz değildir. Herkes kendi içtihadı ile yasaları uygular. Hata yaparsa hakemlere gidilir. Hakemlerin kararlarına uyulur. Melekler ile görevliler arasındaki fark, “melek” ile “insan” arasındaki farktır. Melekler günah işlemez, insan ise günah işler. Görevliler de hata yaparlar ancak hakemlere hesap verirler. Yasama, yargı ve yönetim düzeni böyle kurulur.
Sistem/düzen içtihat ve icmalara dayandığı için dinamiktir. Kurumlar mekanizmadır. Kurumları oluşturanlar kişilerdir. Kişiler içtihatlarıyla, topluluklar icmalarıyla sistemi/düzeni dinamik hâle getirmişlerdir. “Hakemlerden oluşan yargı denetimi” anarşiyi, terörü ve diğer sorunları ortadan kaldırır.
Allah’ın halifesi olarak hareket edenler anarşiye sebep oluyor da sermaye adına hareket edenler anarşiye sebep olmuyor! Bunu nasıl izah edeceğiz?!.
Biz yeni şey önermiyoruz; her şeyi Kur’an’a göre çözelim diyoruz; Allah’ın halifesi olduğumuzu bilerek çözelim diyoruz; heva ve hevesimiz ile çözmeyelim diyoruz; Allah’ın düzeninde/sisteminde şeriklere tapmayalım diyoruz... Kimileri böyle yaparsak “anarşi” olur diyor; Allah’a taparsak anarşi olur, putlara taparsak olmaz mantığı içine giriyor!..
İddia şu: “Eğer topluluğun kurumlarının üzerine onları kontrol altına alacak bir varlık koymazsanız sistemi tıkamış olursunuz. Siz böyle düşünerek yaratıcı/yenilikçi bir topluluk oluşturmayı hedeflemiş olabilirsiniz. Ancak bu doğru değildir. İnsan bencildir.”
Cevabımız şöyle: Bencil insanı Allah yaratmıştır. O insanın topluluğunu da O var etmiştir. Kur’an’ı o bencil insana göndermiştir. Devlet ve kurumları o bencil insanı dengede tutmak için teşri etmiştir. Siz Allah’ı yeryüzünden sürmeye çalışmış olmuyor musunuz? Yeryüzünü O’nun şeriklerine bırakma çabası içinde olduğunuzun farkında olmalısınız...
Kur’an “bilmiyorsanız sorun” diyor; sorma ruhsatını bilmemeye şart koşuyor…
Biliyorsanız sormazsınız ama “bilmiyorsanız” bilenlerden soracaksınız…
Bilmemek, bilememek kusur değildir ama sorup öğrenmemek kusurdur…
Zekât sosyal sigortadır; zekâtta kamu giderleri vardır, sosyal güvenlik vardır, sosyal güvenlik “aidatla” değil “zekâtla” karşılanır. Kur’an; yoksullara, fakirlere, yetimlere, emeklilere (zi’l-kurba) diyor. Bu “sosyal güvenlik” ile ilgilidir. Amilîn, müellef, Allah ve resulün payları kamu görevleridir. Mescit toplantı yeridir, istişare yeridir, öğretim yeridir...
“Sorular ve sorunlar, cevaplar ve çözümler” üzerinde durmaya devam edeceğiz…