“ADİL DÜZEN” nedir?
Her gün karşılaştığım insanlar soruyorlar, hemen hemen her gün gelen sorularla soruyorlar, gittiğim yerlerde soruyorlar, çeşitli şekillerde soruyorlar: “ADİL (Ekonomik) DÜZEN” nedir? Dünkü yazımda ve bundan önce bu köşede yazdığım pek çok yazıda, ayrıca kırk kusur yıldan beri yazdığımız kırk bin sayfada ve kitaplarımızda bu soruya “cevap/lar” verdik… Dün, bir kere daha “Adil Ekonomik Düzen nedir?” sorusunun cevabını verdik…
Bugün de “ADİL DÜZEN nedir?” sorusunun cevabını -bir kere daha- verelim…
“ADİL DÜZEN” -her şeyden önce- ilâhi mesajları bugünkü müspet ilmin ışığında yorumlayarak günümüzün sorunlarını çözme çalışmasıdır...
1967 yılında İzmir’de kurulmuş “Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi”nin ve 2000 yılında İstanbul’da kurulmuş olan “Akevler İstanbul Konut-Yapı” ve “Akevler İstanbul Tüketim” kooperatiflerinin ilmî çalışma sonuçlarının Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından benimsenen siyasi bir programdır...
Bu girizgâh ve tanımlamalardan sonra konuyu biraz daha açıp berraklaştıralım…
1) Kur’an son kitaptır. Dille ve yorumlama usulü ile bize ulaşmıştır. Kendisinin Allah’ın kitabı olduğunu kendisi ispat eder. Sözleri 1400 sene öncesinde Hazreti Muhammed aleyhisselâma gelmiş ve bize mütevatiren ulaşmıştır; manâsı ise Allah tarafından icma ve içtihatlarla kıyamete kadar yeniden inzâl olunmaktadır. Dolayısıyla hiç eskimez, daima yenidir, daima canlıdır, daima sorun çözücüdür. Onda günü geçen hükümler yoktur.
2) Akevler’in “Adil (Ekonomik) Düzen” çalışmaları İstanbul’da her gün (her akşam) devam etmektedir: a) Her hafta yayımlanan “Kur’an ve İlim Seminerleri” (www.akevler.org sitemizin “Seminerler” kısmında) notları… b) “RÛHU’L-KUR’AN” adı altında Kurân Arapçasının çok geniş ve detaylı dil, fıkıh vs çalışmaları… c) “Adil Düzene göre İNSANLIK ANAYASASI” çalışmaları ve Kur’ânî delilleri… d) “ADİL DÜZEN Muhasebesi” üzerinde çalışılmalar... e) Ve 1967 yılından beri sürdürülen 46 yıllık diğer çalışmalarımız…
3) Kur’an’a göre insanın ilmî, dinî, iktisadî ve siyasî dayanışma ortaklıkları (evliyaları) vardır. Yönetimi bunlar oluşturur. İnsanlıkta “devletler, iller, bucaklar ve ocaklar” vardır; hakemlerden oluşmuş yargı vardır. Yargı kararlarına uymayanlar mümin değildir.
4) Kur’an’dan bu hükümleri çıkarabilmemiz için kelimelerin FIKIHÇILAR tarafından da kabul edilen ıstılahî manâlarını kullanıyoruz: Allah= Topluluk, Resûl= Başkan, Salât= Toplantı, Zekât= Vergi, Velî= Dayanışma sorumlusu, Evliyâ= Dayanışma ortakları (Sosyal Sigorta); Nâs= İnsanlar (bugün yaşayanlar), Âdemoğulları= İnsanlık (Hz. Âdem’den kıyamete kadar), Kavm= Devlet; Şa’b= İl, Kabile= Bucak, Aşiret= Ocak (apartman yönetimi), Mısr= Kıta merkezi (kıtalar Çin, Hint), Medîne= Bölge, Belde= İlçe, Karye= Semt (köy), Beyt = Ev; Hamd= Rant (emeksiz doğan değer), DİN= DÜZEN; Şir’a= Yasama, Minhac= Yargı, Viche= Yönetim, Mensek= Yürütme; Vezir= Bakan, Ülu’l-emr= Yönetici, Zi’l-kurba= Emekliler, Âmilîn= Görevliler, Garimîn= İflas edenler, Müellefe-i kulûb= Sanatkârlar, âlimler…
Bunlar BİZİM kelimelere verdiğimiz manâ ve tanımlardır... Siz başka manâ ve tanımlar verebilir, Kur’an’ı baştan sonuna kadar öyle yorumlar, siz de aynen bizim gibi bir sistem oluşturursunuz... O sistem tüm sosyal sorunları çözer... Mezhep budur... Her bucak kendi icma ve içtihatlarını uygular... Sonunda elenirler ve sadece birkaç mezhep kalır...
Kur’an konuşma diliyle nâzil olmuş, kelimelerin tanımları yapılmamıştır. Tanımlar içtihatlara bırakılmış, mezhepler oluşmuş; mahallî icmalara bırakılmış, değişik bucaklar oluşmuştur. Kur’an böylece her asra ve her şarta uymakta ve insanların sorunlarını çözmektedir.
Kur’an’ı bu şekilde sorunları çözen “KİTAP” olarak kabul ettiğimize göre aramızda fark kalmamıştır. Bundan sonra tartışacağımız sadece onu nasıl anlayacağımızdır. Temel prensip şudur: Kur’an insanların bütün sorunlarını çözer; bunu kabul edenler Kur’an ehlidir. Bunlar Kur’an’ı anlarken birbirlerine yardım ederler. Ortak çözümlere “İCMA”, anlaşamadıkları çözümlere “İÇTİHAT” diyoruz. İcmalarda birlikte hareket edilir, içtihatlarda herkes kendi içtihadına göre hareket eder. İçtihatlar ortalama 5000 nüfuslu bucaklar seviyesinde yapılır. Bucağın icmalarına uymak istemeyen o bucaktan ayrılma (Hicret Demokrasisi) durumundadır.