Faizli MB para politikası ve çözümü
Bana değişik şekilde ulaşan okuyucularım zaman zaman “PARA” konusunu yazmamı özellikle istiyorlar. “Para” ile ilgili bundan önceki son yazım, başlığından (Karşılıksız para soygunu bitiyor mu? / 16.01.2012) da anlaşılacağı üzere, “para” üzerinden yani “finans ekonomisi ve faizli bankacılık” sistemi üzerinden yapılan soygunla ilgiliydi. Bu soygun ve sömürü, alternatif “Adil Ekonomik Düzen Para Politikası” uygulanmaya başlayıncaya kadar devam edecek, devam ettirenler de birileri ve bir yerler tarafından ödüllendirilmeye devam edecek; hem de çok büyük ödüllerle!
Bugünkü okumalarımda, alakasız bir makalede ilginç bir ayrıntıya rastladım; Taha Kıvanç (Fehmi Koru) “Türkiye’de bir şeyler oluyor” başlıklı yazısında yazıyor: “Wall Street Journal gazetesi, son aldığı kararlarla ekonominin ateşini indirmesini bilen Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın, bu başarıları devam ettiği taktirde ‘Nobel ekonomi ödülü’ alabileceğini yazdı. İsrail’in Merkez Bankası Başkanı Stanley Fischer’den naklen...”
Ayrıntıya dikkat eder misiniz?.. TCMB Başkanı, İsrail Merkez Bankası Başkanı’ndan naklen ve başarıdan(!) dolayı ‘Nobel ekonomi ödülü’ verilmesi!..
Neyin başarısı, neyin ödülü, kimden, neden ve niçin?!.
“Kapitalizm ve Merkez Bankaları çıkmazda” başlıklı geçen ay başında (06.012012) yazmış olduğum yazım dikkatli okunursa ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
***
Merkez Bankaları dört yoldan para çıkarırlar.
1) Anonim şirketlerin ve devletlerin çıkardığı tahvilleri alırlar. Faizle kredi vermiş olurlar. Böylece para piyasaya çıkmış olur. Sonra aldıkları faiz karşılığı fazla para çıkararak yeniden kredi açarlar. Faiz kadar tahvil miktarını daha fazla alarak para arzına devam ederler.
“Adil (Ekonomik) Düzen”de bu para meşru değildir. Çünkü faiz karşılığı çıkarılan para karşılıksızdır. “Adil (Ekonomik) Düzen”de buna karşılık “Demir Para” çıkarılır.
2) Merkez Bankası ikinci olarak bankalara bono senetlerinin reeskont kredisini açar. Bu da faizlidir. Bunun da karşılığı yoktur. Bu tahvilden de daha zararlıdır. Çünkü tahvilde kredi doğrudan sanayiciye gittiği halde, burada finans sektörüne gitmekte, üretim de yapılmamaktadır.
“Adil (Ekonomik) Düzen”de bunun karşılığında “Altın Para” çıkarılmaktadır.
3) Merkez Bankası üçünce olarak inşaat kredileri açmakta, sonra kira gelirleri ile tahsil edilmektedir. Bunun zararı, bu paranın tüketim mallarında enflasyon yapmakta olmasıdır.
“Adil Ekonomik) Düzen”de faizle verilen bu kredi de meşru değildir. “Adil Ekonomik Düzen”de bu da faizli olduğu ve enflasyonu doğurduğu için meşru değildir.
“Adil Ekonomik Düzen”de bunun yerine “Toprak Parası çıkarılmakta ve kredi olarak inşaat işçisine ödemeler yapılmakta, müteahhitler borçlandırılmaktadır. Yapıların “hisse senetleri” yine halka satılarak enflasyon önlenmektedir.
4) Merkez Bankaları dördüncü olarak kamu bütçesine kredi açarak para çıkarmaktadır.
“Adil Ekonomik Düzen”e göre en çok meşru olan para budur. Bu sayede devlet vergileri azaltmakta, dolayısıyla işletmelerin nefes almasını sağlamaktadır. Bu enflasyon yapsa bile, enflasyon halktan alınan vergi olduğu için en uygun şekilde vergi tahsilini sağlamaktadır. Gerçi “Adil Ekonomik Düzen”de bu devlete değil de halka sipariş verme imkânı olmak üzere “Buğday Parası” çıkarılarak sağlanmaktadır. Enflasyon bir tür kırkta bir sermaye zekâtı olduğu için meşrudur. Yüzde 2,5’u geçmemelidir. Bugünkü ekonomide bu kadar enflasyonun yararlı oduğu bilinmektedir.
***
Ülkemizde ve dünyada faizli Merkez Bankaları para politikaları ile sömürü ve soygun devam ediyor… Bu yazımızda minik çözüm cümlelerimizle birlikte hatırlattığımız “alternatif ve faizsiz Adil Ekonomik Düzen para politikaları” uygulaması başlayıncaya kadar da sömürü ve soygun devam edecek… Konu önemli; yarın da devam edeceğim, inşaallah…