Millî Gazete.. Millî Gazete…
Pazar günü Saadet Partisi İstanbul Teşkilatının “İL DİVANI TOPLANTISI”na katıldım... Sabah namazı sonrasında yollara düştüm… Saadet Ümraniye İlçe Merkezi önünde, Refah Partisi döneminde yıllarca birlikte çalıştığımız İstanbul İl Sekreterimiz Av. Yunus Can ile buluştuk… Saadet Üsküdar’dan gelen Saadet kervanı mensubu İlçe Başkanı Nizamettin bey ve araç kaptanı İbrahim Saraçbaşı (aynı zamanda ESAM İstanbul’da çalışma arkadaşım) ile yola koyulduk… Sabahın seherinde, bir Pazar günü sabahında, yolculuğumuzun en güzel yanı, İstanbul yollarında trafik izdihamı/çilesi olmamasıydı; çünkü öğleden sonraki ikindi vaktinde dönüş yolunda yoğun bir trafik keşmekeşi ve çilesi yaşayacaktık… İstanbul Büyükşehir, Ankara Hükümeti ile birlikte “güya çalışıyor” ama İstanbulluların “trafik çilesi” ile birlikte “diğer bazı çileleri” maalesef “çözümsüz” olarak var olmaya devam ediyor…
Saadet Tuzla’nın misafiri olduk… Açış konuşmasını yapan ilçe başkanımızın tabiriyle “Anadolu tarafından İstanbul’a giriş kapısı Tuzla” Saadet mensuplarının misafiriydik… Kale gibi büyük Tuzla Saadet Binası’nın 600 küsur koltuğu aşan Konferans Salonu dolup taştı, bir kısım katılımcılar divanı ayakta dinleyip izlemek durumunda kaldı ama sabır ve sebatla sonuna kadar oradaydılar… Divan Başkanlığı oluştu… Açılış konuşmaları yapıldı… Konuşmalar başladı ve konuşmalar sürdükçe bir şey dikkatimi çekti; her iki konuşmacıdan biri Millî Gazete ile ilgili bir meseleyi gündeme getiriyordu: Millî Gazete.. Millî Gazete…
Kırk yıllık Millî Gazete mensubu olarak ilk defa böyle bir şeye şahit oluyordum… Sevincim ikiye katlandı… Birincisi; Saadet’in Divan Toplantılarını özlemişim, yaşanmakta olan heyecan ve gayrete bizzat şahit olarak hasret de gidererek sevinçli saatler yaşadım… İkincisi; kırk yıllık Millî Gazete mensubu olarak bir toplantıda ilk defa bu kadar “Millî Gazete”nin çok yönlü olarak gündeme getirildiğine şahit oldum: Millî Gazete.. Millî Gazete…
Saadet İstanbul Divan Toplantısı’nın sonlarına doğru bütün divan katılımcılarına teşekkür etme ihtiyacı duydum ve söz alıp “Millî Gazete.. Millî Gazete…” diyen konuşmacılara gazetemiz adına teşekkür ettim… Ertesi gün Genel Yayın Yönetmenimiz Mustafa Kurdaş beyi arayarak haberdar ettim; bu ilgiyi ve sevinci birlikte paylaştık…
***
Bu yazdıklarım meselenin sevindirici yönü ama Millî Gazete’nin kadir-kıymetini bilesiniz diye başka bir yönüne daha temas etme gereği duyuyorum. Elbette yüzyılı aşan bir süreden beri hep öyle olmakla birlikte; son zamanlarda, özellikle de son yıllarda ülkemizde ve dünyada “MEDYA”nın ne hâle geldiği, sadece “sömürüye, halkı aldatmaya, her türlü ahlaksızlığa ve diğer nice olumsuzluklara” hizmet ettiği artık herkesin malumu...
İşte böyle bir dünyada “Millî Gazete” daha da değerleniyor…
Sadece bir örnek: SABAH gazetesi ve ATV satılıyor!..
Müşterilerin başta gelenini herkes duydu: MURDOCH!!!
Murdoch olmazsa maşa olarak devreye girecek çok kişi var…
Zaten var olan irili ufaklı tüm medya organlarının sahibi kimler?!.
Ya da var olan tüm medya organları kimlere hizmet veriyorlar; KİMLERE?!.
***
Bu köşede hep hatırlattığım -bir türlü çözümlenemeyen- dört temel sorunumuz var:
1- İŞSİZLİK...
2- DIŞ BORÇLAR...
3- ADİL OLMAYAN YARGI…
4- Ve MİLLÎ OLMAYAN MEDYA; DIŞA BAĞIMLI MEDYA; SÖMÜRÜ SERMAYESİ HİZMETKARI MEDYA; HALKA HİZMET ETMEYEN MEDYA…
Tekrar söylüyorum.. Tekrar yazıyorum.. Tekrar hatırlatıyorum…
Bütün bunları elinizdeki neredeyse yegane millî, yegane Hakk’ın ve halkın hizmetkarı, yegane gerçekleri haykıran “MİLLÎ GAZETE”nin kıymetini bilesiniz diye hatırlatıyorum…
İnşaallah meramımı az da olsa anlatabildim; aksi halde yarın da devam edeceğim…