ESAM İstanbul Toplantısı’nın düşündürttükleri…
ESAM İstanbul Toplantıları ve diğer genel çalışmalar vesilesiyle, değerli insanların önemli görüşlerini paylaşıyoruz, değerlendiriyoruz, gereğini yapmak üzere istişareler yapıyoruz ve en sonunda maddi-manevi imkanlar ölçüsünde yapılabilecekleri yapıyoruz…
Elimde ESAM İstanbul’un son toplantısı ile ilgili notlar var ama onları bir köşe yazısı yapmak yerine, sözünü ettiğim ve görüşlerine değer verdiğim Ankara’daki değerli insanlardan birinin, son ESAM İstanbul Toplantısı vesilesiyle gönderdiği mesajın bazı bölümlerini öncelikle sizlerle paylaşma gereği duyuyorum.
Değerli kardeşimizin mesajı özetle şöyle: … Bizim “ADİL DÜZEN”den sonra millet nezdinde kabul gören söylemimiz olmadı... Önümüzdeki süreçte yine kullanılabilecek bir slogan veya söylem... Ancak altını doldurmamız lazım... Yani nasıl tesis edeceğiz?.. Bu çerçeveden olmak üzere konuları ve konuşmacıları belirlerken sorunların tesbiti veya teorik çözümlerini ortaya koymak yerine, bu günün şartlarında çözümün nasıl olacağını araştırmak ve ortaya koymak, tartıştırmak ve bizim buradan azami derecede istifademizi temin etmemiz lazım. Bir örnekle belirtecek olursak, konu başlığı “Türkiye’nin Ekonomik Sıkıntılardan Kurtuluş Yolu” olabilir… Konuşmacılar belirlenirken, davet yazısında “genel ekonomik sıkıntılar” sıralanarak, kendisinden “bu sıkıntılardan nasıl kurtulacağımıza yönelik fikirler üretmesini ve konuşmasını bu çerçevede belirlemesini” istemeliyiz… Toplantılar bu şekilde olmalı diye düşünüyorum...
Bu görüş ve düşünceler, bendenizin tam 20-25 yıl önce, Refah Partisi İstanbul İl Başkan Yardımcısı olduğum dönemde düşündüğüm ve gereğini yapmak üzere karar verip kendimce harekete geçtiğim düşünceler… Doğrudur, o zaman “Adil (Ekonomik) Düzen” diye bir “slogan ve söylemimiz” vardı, millet nezdinde kabul görmüştü ve kanaatimce Refah Partisi’nin seçimde birinci olmasının birinci sebebi de buydu, birinci dayanağı buydu… Söylem çok güzeldi, halk tarafından kabul görmüştü ama içinin doldurulması gerekiyordu…
Tamam, içinin doldurulması gerekiyordu ama; kim, nasıl, ne zaman, nerede ve hangi maddi-manevi imkanlarla (çağımızdaki vahşi ve sömürücü kapitalizm ve komünizmin alternatifi olması gereken) “Adil (Ekonomik) Düzen”i ortaya koyacak, içini dolduracak, örnek uygulamaları yapacak ve en sonunda insanları bu düzene/sisteme davete edecekti?!.
Kendimce durumdan vazife çıkardım ve sözünü ettiğim o yıllardan itibaren, bulabildiğim birkaç çalışma arkadaşı ile bu yola yöneldik…
Yönelmek hem kolay hem zordu… Kolaydı; çünkü başta Erbakan Hocamız ve Üstadım Süleyman Karagülle ile birlikte, çekirdek “Adil (Ekonomik) Düzen Çalışanları” kadrosu ve o zamanlar önderlerimizce belirlenmiş yol haritası vardı… Zordu; çünkü beş asırda oluşmuş zalim sömürü dünya düzeni çok palazlanmıştı ve gücünün zirvesindeydi…
Genel olarak kandırılmış halk kitleleri ise başka şeylerin peşindeydi…
Daha başka “kolaylıklar” ve “zorluklar” da var ama sözü fazla uzatmaya gerek yok.
Şair (Necip Fazıl Kısakürek) ne diyordu? “Kim var diye sorulduğunda” sağa sola bakmayacak, “ben varım diyecek” ve yürüyecek bir gençlik istiyorum…
Kendimizce durumdan vazife çıkardık, çalışma arkadaşlarımızla yola çıktık, çalışmaya başladık… Aradan 20-25 yıl geçti, gece-gündüz hala çalışıyoruz… Ondan önce de zaten çalışıyorduk ki; “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” diye bir proje, hem de sadece kapitalizm, komünizm, sosyalizm ve daha nice “izm”lere biricik alternatif olabilecek proje değil, aynı zamanda gelecek bin yılın, “III. Milenyumun Medeniyet Projesi” ortaya çıkmıştı…
Hülasa…Öncesi ve sonrasıyla… 40 yıl öncesi, 20 yıl öncesi ve yaşanan o dönemlerin sonrasıyla… Yani… Toplam olarak 40 yılda üretilmiş onlarca kitap, yüzlerce çözüm dosyası, binlerce sayfa (40 bin sayfa); “Kim var diye sorulduğunda” sağa sola bakmayacak, “ben varım diyecek” ve yürüyecek gençleri, insanları, beşeriyeti, nesilleri bekliyor…
Biz gece-gündüz “çalışmaya” ve “beklemeye” devam ediyoruz…Çalışmak bizden; tevfik, muvaffakiyet, başarı Allah’tan… Ve’s-selam mea’d-dua, dua, DUA…