KRİZ!(11): Merkez Bankası krizleri nasıl çözer?
Merkez Bankası (elbette, küresel faizci sömürü sermayesine değil de, halka hizmet eden ve “faizsiz sistemi” esas alan Merkez Bankası) neler yapmalıdır?
Birinci olarak
Merkez Bankası çalışana yani emek sahibine diyecek ki; git istediğin işyerinde çalış, ondan belge al, sonra bana gel, akşamüstü paranı ben ödeyeyim...
İşveren borçlanacak vatandaş çalışacak.
Para ne karşılığı çıktı?
Emek karşılığı şıktı
Merkez Bankası işverene de diyecek ki; hammaddeyi satın al, parasını ben ödeyeyim, sen üretimini yap... Hammadde karşılığı para çıkmamıştır. Çünkü aldığı yere daha önce kredi olarak verilmişti. Borç işverenden işverene geçmiştir.
Merkez Bankası işverene diyor ki; sen üretmeye devam et, ürettiğin malı satıncaya kadar ben senden kredini kapatmayı istemeyeceğim...
Bu uygulama “enflasyon” yapmaz, çünkü alınan “kredi” karşılığında ülkede üretilen yani artan “mal” vardır. Piyasada para da artar. Fiyatlar hep sabit kalır.
Taşınmazların hisse senetleri çıkarılır ve satılmaya başlanır. Böylece o da “enflasyon” yapmaz. Piyasada “mal” yerine “hisse senetleri” dolaşmaya başlar. Hisse senetleri ucuzlarsa halk onları alır, pahalanır; inşaat yapılır. Hisse senetleri pahalanırsa halk üretim yapar, senetlerin fiyatları düşer. Böylece ‘yatırım dengesi’ de kurulmuş olur. Bu dengeyi halk kurar.
Demek ki Merkez Bankası “FAİZSİZ KREDİ POLİTİKASI” ile hem “İŞSİZLİK SORUNUNU” hem de “YATIRIM DENGESİNİ” çözmüş bulunmaktadır.
İki
Yeryüzü tek pazar hâline gelmiştir. İhracat ve ithalat olmadan artık yaşanmaz. İhracat ile ithalat dengede olmalıdır. Bunun için Merkez Bankaları arasında anlaşma yapılır.
Mesela, biz İranlılara TL’yi borç veririz, onlar da bize Riyalı borç verir. Türkiye’nin bütün bankalarında İran Riyali bulunur, İran’ın bütün bankalarında TL bulunur. Bankalar kurları stoklara göre hesaplarlar. Halkın rağbetine göre İran’da TL’nin Türkiye’de Riyalin kurları hesaplanır. Bunun anlamı İran’a ne kadar ihracat yaparsak onlardan da o kadar ithalat yaparız. Böylece dış ticaret açığı da kapanmış olur.
Merkez Bankası’nın döviz politikası ile açık kapanmış olur, denge sağlanır.
Üç
Türkiye’nin bir sorunu da “köylerin boşalması”dır.
Köylerin, köylülerin, tarım ve hayvancılığın, büyük şehirler dışındaki yerlerin desteklenmesi için “Ön Ödemeli Sipariş Sistemi” getirilmelidir. (Bu konu bu köşede defalarca yazılmış ve açıklanmıştır; ilgilenenler o yazılarımıza bakabilirler. Bu vesileyle önemli bir tavsiye daha: Bu yazıların kitap hâline getirilip getirilmediği çok soruluyor. Bugüne kadar getirilmedi ama bundan sonra getirilebilir; isteyen getirebilir! Biz onlarca yıl kitapçılık yani yayıncılık yaptık, artık bu işleri gençlere bıraktık; çok isteyenlere ve ilgilenenlere bilgisayar ortamında veriyor veya internetle gönderiyoruz…)
Dört
Türkiye’deki bir diğer çok önemli sorun da “bütçe açığı”dır.
Bu sorunun çözümü için devlet kârdan değil üretimden vergi alacaktır. Tam istihdamı sağlayınca hâsıla da tam olacağından hazine açık vermeyecektir. Devlet, “gelir-gider dengesini” bu şekilde sağlamış olur. Yani harcamalar dengelenir, gelire göre harcama gerçekleşir. Devlet ayağını yorganına göre uzatmış olur.
“KRİZ” konusunu şimdilik kapatıyor, nice krizsiz günler ve yıllar diliyoruz…
Önemli Bir Hatırlatmayla Bitirelim: Komün-izm yıkılıp gitti… Kapital-izm çatırdıyor, çöküyor; o da yıkılıp gidecek… Ama biz bu arada “Adil (Ekonomik) Düzen”i getirmezsek, “zalim düzen” başka bir “-izm” olur ve yine devam eder… Aman dikkat!!!