KRİZ!(8): Şimdiki kriz küçük bir fiskedir!
Durum tesbiti yapan bir yazar (Leyla İpekçi), yazısının sonunda iki soru soruyor: “Tottenham’da (yani Batı dünyasının merkez ülkesi Büyük[!] Britanya’da RNE) oturan göçmen çocukların neredeyse yarısının açlık sınırında yaşadığını biliyor muyduk, tıpkı göz ardı ettiğimiz Afrika’daki gibi?” “Zulüm dijitalize oldukça, vicdanlar sanallaşıyor” dedikten sonra ikinci ve son sorusunu soruyor: “Hama ile Tottenham arası kaç saniye?” Zulum, açlık, vahşet ve çok yönlü katliamlar dünyanın dört bir tarafında kol geziyor ve biz de televizyonlarımızın başında onları sadece izlemekle yetiniyoruz! Tottenham, İngiltere, Afrika ülkeleri ve en uzun sınırı paylaştığımız kapı komşumuz Suriye ve Hama kenti…
Şu dikkate alınası tesbiti de Ali Bulaç yapıyor: “Irak’ın işgalinde kullanılan silahların parası işgalden bu yana Irak petrollerinden tahsil ediliyor zaten. Amerikan halkından toplanan vergilerle silah şirketlerinden silah alınıyor, sonra Irak petrollerinden tahsil ediliyor. Olan Irak halkına ve Amerikan vergi mükellefine oluyor. Kimsenin kuşkusu olmasın, süren büyük ekonomik krizin gerisinde yatan sebeplerden biri Irak işgali dolayısıyla trilyonlarca doların belli silah, petrol şirketleri ve lobilerin kasasına akmasıdır. Adl-i ilâhi henüz sillesini vurmadı, şimdiki kriz “küçük bir fiske”dir.” Aynen öyledir Ali kardeş, aynen öyledir, gelmekte olan veya var olan “sosyal tufan”dır, “SOSYAL TUFAN”!!!
Müthiş tesbiti sona sakladım: “Bu asrın yorumcusu Bediüzzaman toplumsal hayattaki değişimi anlatırken insanlığın gelişimini 5 evreye ayırıyor: Vahşet ve bedeviyet, memlukiyet, esaret, ecir, malikiyet ve serbestiyet. Ecir dediği kapitalist dönemin sonunun geldiğini ve onun da öncekiler gibi yırtılarak, mülk ve serbestliğin (yani “Adil Ekonomik Düzen”in RNE) daha çok öne çıkacağı dönemin geleceğini söylüyor. Bir başka eserinde de “insanoğlu esir (komünizm) olmak istemediği gibi ecir (ücretli, işçi yani kapitalizmin kölesi RNE) olmak da istemez” diyerek yeni dönemin özelliğini vurguluyor. Şu anda kapitalizmin yırtılışına tanık oluyoruz. Görünen bu...” Yaşar Süngü’ye, bu tesbiti tekrar hatırlattığı için teşekkürler...
Minik bir tesbit özeti yaptıktan sonra, son bir-iki yazıyla, “kriz ile ilgili çözüm önerilerimizle” bu bahsi şimdilik sonlandırmayı düşünüyorum. “Şimdilik” diyorum çünkü iyi biliniz ki “Adil (Ekonomik) Düzen” gelinceye kadar “kriz/ler” hiç bitmez, bitmeyecektir. Krizlerin bitmesi için de hep birlikte çok çalışmamız gerekiyor, çoook...
Yedi günden yani yedi yazıdan beri “KRİZ” ile ilgili tesbitlerimizi yaptık ve sırasıyla dedik ki: 1- Sadece “kriz” mi “TUFAN” mı?, 2- Kör, sağır ve dilsizler daima krizde, 3- Faizli düzende krizler hep vardır, 4- Batı düzeni çöküyor, insanlık krizde, 5- Batı’da kriz, Afrika’da TUFAN!, 6- Balık ver ama balık tutmasını da öğret, 7- İnsanlığın bittiği yerler, insanlık krizi. Bunlar yazılarımın başlıkları ve sadece başlıklar bile “kör-sağır-dilsiz” olmayanlar için çok şeyler anlatıyor…
Tavsiyem: Bundan sonra yazacağım “kriz çare ve çözümleri” yazılarımla birlikte bu yazılarımın bir dosyada toplanıp daha dikkatli okunmasıdır; elbette bu konudaki diğer yazılarımla birlikte. Bunlara, “AKP ‘fecr-i kazib’ mi?” dedikten sonra, “Erbakan ve fecr-i sadık; Adil Ekonomik Düzen” diyerek devam ettiğimiz toplam 17 yazıyı da eklerseniz, nurun alâ nur olur, “kriz meselesi çözümleriyle birlikte” daha iyi anlaşılmış olur.
Derin gaflet uykusundan uyanmamamıza vesile olması dilek ve dualarımla, hemşerim M. Akif Ersoy’un “UYAN!” haykırışını bir kere daha hatırlayalım: “ Bunca zamandır uyudun kanmadın, / Çekmediğin çile kalmadı, uslanmadın. / Çiğnediler yurdunu baştan başa. / Sen yine bir kerre kımıldanmadın. / Dehşetli maziyi getir yadına; / Kimse yetişmez yarın imdadına. / Merhametin yok diyelim nefsine; / Merhamet etmez misin evladına?..”
DÜZELTME ve ÖZÜR: “Anayasa Meselesi” ana sorun ve gündem maddelerimizden biri. Nitekim biz de yıllardır “Anayasa Çalışmaları” yapıyoruz. Üstadım Süleyman Karagüle önceki gün bu konuda “TCMM Başkanı Cemil Çiçek’e Açık Mektup” yazdı ve redakte edip gerekli yerlere göndermemi istedi. Başka yerlerle birlikte, değerlendirmeleri ricasıyla mektubu Millî Gazete’mizin haber merkezine de gönderdim ama mektup sehven benim köşeme, en altındaki Süleyman Karagülle ismi çıkarılarak konmuş. Düzeltir, özür dileriz…