30.06.2011
Sekiz yıl geçti.. Dokuzuncu yıldayız.. AKP iktidarında yeni bir Meclis dönemi daha başlıyor.. Çözülemeyen “ana sorunlarımız” arasında yer alan “sekiz sorunumuzu” tekrar hatırlatıyoruz, “Adalet” ve “Kalkınma” Partisi mensuplarına: 1- İşsizlik, 2- Borçlar, 3- Çöken Tarım, 4- Karşılıksız Para, 5- Çöken Yargı, Hukuk, Anayasa, 6- Terör, 7- Millî Olmayan Medya, 8- Ve Askeri Müdahaleler... Sekiz sorunun dördü “kalkınma” yani “ekonomi” ile dördü de “adalet” yani “yönetim” ile ilgili.. Adalet ve Kalkınma Partisi sekiz yıldır iktidarda ve “Adalet mülkün/yönetimin temelidir” prensibini biliyor.. Meclis açılıyor ama zavallı “adalet/yönetim” ve zavallı “kalkınma/ekonomi” hâlâ çözümsüz!!!
1- Birinci sorun olan “İşsizlik Sorunu” nasıl çözülür?
Tarım döneminde halkın çoğu kendi ürettiklerini kendileri tüketirdi. İlkbaharda veya sonbaharda tarlasını eker, sonbahara doğru mahsulünü toplar ve ambara koyar, bir yıl onunla yaşar; kendileriyle beraber hayvanları da onlarla yaşardı. Üretim eğer fazla gelirse onu ambara koyar ve ertesi sene için bekletir, yahut komşuya verir, sonra ondan alırdı.
Tarım dönemindeki tüm hayat bu döngü etrafında oluşmuştu.
Fazla ürettiklerini satar, onunla kendisinin üretmediği sanayi mallarını alırdı. Satamadığı veya kazanamadığı zaman hayati tehlikesi yoktu. Hasta olur veya gurbete giderse komşular ona yardım eder, tarlasını ekip biçerlerdi. Yani herkes yardımlaşma ile sigortalı idi. Bazen tabiî âfet gibi sebeplerden dolayı ürün elde edilemezdi. O zaman da komşular yardım toplar ve o aileyi yine yaşatırlardı. Yaklaşık 10 bin seneden beri bu düzen böyle sürüp gitmekte idi. Ancak 20’nci yüzyılda bu durum değişmeye başladı. Nüfus arttı, yeni teknoloji gelişti, özellikle kentlerde farklı bir hayat başladı. Bugün artık kimse kendi ektiği ile geçinmiyor, köylü bile ektiğini satıyor ve kendi ihtiyacı olan mallarını satın alıyor.
Bu “mübadele dönemi” bundan 5 bin sene önce başladı, 20’nci yüzyılda tamamlandı. Bu durum “işbölümünü” ortaya çıkardı, refahı meydana getirdi. Nüfus süratle artmaya başladı. Ne var ki bu durum aynı zamanda insanlığı büyük sorunlarla karşı karşıya getirdi.
Bu sorunların en başta geleni “İŞSİZLİK”tir.
Önce insanlar ürettikleri malları satamadı, dolayısıyla köylerde “tarımcılık” zorlaştı. İnsanlar şehirlere taşınıp orada istikrarlı iş bulmaya çalıştı. Başlangıçta bu uygulama başarılı oldu, bugünkü “sanayi” böyle doğdu. Ama sonraları “krizler” başladı. Üretilen mallar satılamadı. Satılamayınca üretim durdu. Üretim durunca “işsizlik” oldu. İşsizlik olunca mallar hiç satılamadı. Bu durumu aşmak için insanlık uğraşmakta ama henüz çözüm bulmuş değildir.
İşte, çağımızdaki en büyük sorun budur; “İŞSİZLİK” ve dolayısıyla “AÇLIK”...
Bugün insanların çoğu çalışmıyor yahut üretici olarak çalışmıyor, yani tarım ürünleri üretmiyor. İnsanlar ya işsizdir ya da öğretmenlik gibi hizmet sektöründe veya sporculuk gibi boş işlerde üretmeyen ama tüketen olarak vakitlerini harcamakta. Çalışanların ürettikleri de yetmiyor. İnsanların az bir kısmı aşırı “israf” içinde, diğer çoğunluk da “açlık” içinde...
Allah’ın rahim sıfatının tecellisi için “herkesin iş bulabilmesi ve aç kalmaması” gerekir. Öyle bir “düzen” kurmalıyız ki, hiç kimse ‘ben çalışmak istiyorum ama iş yok’ dememelidir. İsteyen istediği işte çalışabilmelidir. İşte böyle bir “düzen” kurabildiğimiz zaman Allah’ın rahim sıfatını tecelli ettirmiş oluruz; herkese iş ve herkese aş...
İşsizlik sorununu çözen bu düzeni yani “Adil Ekonomik Düzen”i nasıl kuracağız?
Devlet/düzen olarak herkese “çalışma/emek kredisi” vereceğiz; ‘git, istediğin işverenin yanında çalış, maaşını gel benden al’ diyeceğiz... İşvereni borçlandırıp çalışanı alacaklı hâle getireceğiz.. İşverenlere “faizsiz-icrasız kredi” açacağız, onlar insanları çalıştıracaklar, ücretini biz ödeyeceğiz, “ham madde kredisini” de biz vereceğiz.. Verdiğimiz kredi için icraya gitmeyeceğiz; ürettiklerini ne zaman satarsan o zaman bize olan borcunu öde diyeceğiz.. Bu şekilde iş yapan işverenler çoğalacak, bilgili olan herkes sermayesiz işveren olabilecek, halk da istediği zaman istediği yerde iş bulabilecektir...