Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-2
Önceki yazıyla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Kur’an’da marife olarak gelmiş bir şeyi önce Kur’an’ın içinden öğreneceğiz.
Sonra peygamberin bu husustaki açıklamalarına ve uygulamalarına bakacağız.
Çok açık ve net açıklamalar vardır.
Hazreti Peygamber’e “Müslim nedir?” diye soruyorlar. “Bütün müslimlerin elinden ve dilinden salim olduğu yani zarara uğramadığı kimsedir.” demiştir. Yani barışçı kimsedir. Hakemlerin kararlarını kabul eden kimsedir anlamında anlıyoruz.
Yine Hazreti Peygamber’e “Mümin nedir?” diye soruyorlar.
“Bütün insanların canlarını ve mallarını kendisine emanet ettiği kimsedir.” diyor.
Burada dikkat edilecek husus daha önce “müslimlerin” dediği halde burada “müminlerin” dememiştir, “bütün insanların” demiştir.
Hazreti Peygamberin uygulamasına bakarsak bunu çok daha iyi ve kolay anlarız. Resul ve Mekke’deki müminler 13 sene cihat ettikten sonra Medineliler tarafından davet edildiler. Oraya göç eder etmez Hz. Muhammed Muhacirler ile Ensar arasında ilk Medine Sözleşmesi’ni hazırladı. Bu sözleşme/anayasa insanlığın ilk anayasasıdır. Uzlaşarak hazırlanmış anayasadır. Burada birbirini güven altına alanlar Muhacir ile Ensardır, gruplardır.
Bu anayasanın kabul ettiği temel ilke şu idi.
Kabileler arası savaşlar sona erecek, insanlar barış içinde yaşayacaklar.
Çıkan ihtilafları resul/başkan çözecektir.
Biri kasten bir cinayet işlerse kısas yapılacak, affedilirse diyeti ödenecek. Hata ile yapılan cinayetlerde ise diyet ödenecek ve diyeti kabilesi ödeyecek. Saldırıya uğradıklarında tüm Medineliler birlikte karşı koyacaklar. Muhacir ve Ensar Medine dışında savaşa çıkarlarsa diğer Medineliler bu savaşa uymak zorunda değildirler.
Medine’deki kabilelerin adları sayılmış ve onların da bu sözleşmeye dahil olmaları istenmiştir. “Medine Sözleşmesi” Medine kent devletinin kurulması sözleşmesidir. Muhacir ve Ensar bu devleti birlikte kurmuşlardır. Diğerlerini de sadece ‘barışçı’ olmak üzere davet etmişlerdir. Sonra Medinelilerin tamamı bu sözleşmeye katılmışlardır.
Medine Sözleşmesi’nde Hz. Muhammed’in başkanlığını kabul edenler “müslim”, Hz. Muhammed’in hem başkan hem de peygamber olduğunu kabul edenler “mümin”dir.
İşte bu anlaşmayı yapan ve Medine’nin güvenini sağlamayı tekeffül eden Ensar ve Muhacirlere “iman etmiş olan kimseler” denmektedir.
***
Günümüzde Durum Nedir?
Önce “Medine dönemi”nde miyiz, “Mekke dönemi”nde miyiz tartışması içindeyiz.
Türkiye eski uygarlığın Medine dönemindedir. Devlet var. Ordu var. Mahkeme var. Kanunlar var. Biz bu düzeni bozmuyoruz. Nitekim Mekke’deki müminler de o günkü Mekke yönetimine karşı gelmemişler, onların yaptıkları zulme tahammül etmişlerdir.
Ne var ki bugünkü devlet, bugünkü ordu, bugünkü kanunlar ülke dışı savunmayı yapıyorlar. Ordu bu hususta eksiksizdir. Ama yöneticiler ülkemizi her gün dış borca sokuyor ve bu gidişle artık yaşayamayacak hâle geleceğiz demektir.
-Bundan dolayı uçuruma doğru gidiyoruz...
-Yargıdaki davalar 40 yılda bitmiyor...
-Terör olaylarına mâni olunamıyor...
-Ülkede çalışacakların yarısı işsiz...
Bu durumları göz önüne getirdiğiniz zaman da Mekke döneminden daha kötü durumdayız. İyi tarafımız şudur. Ülkemizde demokrasi var. Biz çalışır “Adil Düzen”i ortaya koyarsak, partimizi kurarsak; halkımızın Mekkelilerin yaptıklarını yapmayacağını, ordumuzun Ebu Cehil ordusu olmadığını biliyoruz. Nitekim parti kuruldu, halkımız anayasa ekseriyetiyle oy verdi. Ordumuz da destekledi. İktidar var ama serap içindeyiz... (Devamı var)