NİHAYET!
Evet, nihayet…
110 hafta* sonra…
15 Temmuz’dan sonra!..
Demek ki bu musibet** nasihat oldu…
Süleyman Karagülle nihayet gündeme gelebildi…
SALİH TUNA, Yeni Şafak’taki köşesinde bir ilki gerçekleştirdi…
Bu konuda yazılacak çok şey var ama sırası değil; arif olana bu kadarı yeter!
*Yeni Akit, 110 haftadan beri, her hafta Süleyman Karagülle’nin bir makalesini yayımlıyor…
**İnsan düşünmeden edemiyor; 15 Temmuz MUSİBETİ yaşanmasaydı, Süleyman Karagülle ve “ADİL DÜZEN” bir yazarın gündemine girer miydi?!. Peki, “summun-bukmun-umyun” olmaya devam eden herkes ama HERKESE ne demeli?!.
Neyse…
“NİHAYET!” diyor…
Şimdilik başka bir şey demiyor…
Sizleri Salih Tuna’nın yazısı ile baş başa bırakıyorum…
Selam ve dua ile…
REŞAD
http://www.yenisafak.com/yazarlar/salihtuna/erdogan-putin-gorusmesi-ve-tskdaki-o-grubun-tasfiyesi-mumk-2031050
Salih Tuna; “Adil Düzen”nin mimarı S. Karagülle diyor ki…
Erdoğan-Putin görüşmesi ve TSK’daki o grubun tasfiyesi mümkün mü?
10 Ağustos 2016, Yeni Şafak
Aslında 15 Temmuz, küresel sermaye ile milli / ulus devletlerin kapışmasından ibarettir.
Mahir Kaynak aramızda olsaydı kuvvetle muhtemel böyle söylerdi.
Hatta işin içine Putin – Erdoğan görüşmesini de ekler, küresel sermayeye karşı ulus devletlerin manevrası minvalinde değerlendirirdi.
Fakire soracak olursanız, FETÖ'nün Rusya ile aramızı bozan kumpası bütünüyle sona ermiştir.
Mezkûr görüşme sayesinde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
FETÖ'yü sürekli yazdığım için rahatsız olan sözde “İslamcı” haysiyetsizler nasıl morardıysa, Rusya ile behemehâl ilişkilerimizi düzeltmeliyiz dediğim için bana küfreden alçaklar da üzüleceklerdir.
Varsın “NATO'cu İslamcılar” üzülsün, nasılsa Türkiye kazanacak; bundan da hiç şüpheniz olmasın. Neyse…
Küresel sermaye/ ulus devletler kapışmasında (bütünüyle aynı olmasa da) Mahir Kaynak'la benzer şeyleri söyleyen başka biri var.
Kim mi?
“Adil Düzen”in mimarı Süleyman Karagülle.
İlerlemiş yaşına (88) rağmen 15 Temmuz FETÖ saldırısını son derece sorgulayıcı bir şekilde ela alıyor. İlk günden beri de herkesten farklı şeyleri dile getiriyor Yeni Akit'teki köşesinde.
Mesela, çok ilginç sorular soruyor.
Diyor ki, “tüm partiler nasıl oldu da iki saat içinde anlaştılar?”
Bu soruya, “tüm partileri çatısı altında toplayan Meclis neden bombalandı” sorusunu da biz ekleyelim.
İmdi, partilerin tavırlarını sırasıyla teşrih masasına yatıralım.
HDP'nin tutumunda anlaşılmayacak bir şey yok. Muazzam bir sosyolojik baskı vardı. Askeri darbe karşısında mırın kırın edemezlerdi. Yoksa Kürtlerin yüzüne nasıl bakacaklardı?
Hülasa, darbe karşıtı tavırlarını dermeyan etmeye elleri mahkûmdu.
MHP'nin tavrında da sosyolojinin belirleyiciliği söz konusuydu. Erdoğan'ı o gece havaalanında karşılayanların içinde “ülkücüler” de vardı.
Bir de, MHP'ye bir süredir Akşener üzerinden operasyon çekiliyordu.
Hedefin Bahçeli olduğu kadar, failin de FETÖ olduğu herkes tarafından biliniyordu. (Bahçeli'nin Yenikapı'daki konuşmasında ortaya koyduğu tarihi bilinç, neden hedef seçildiğinin de göstergesi gibiydi.)
Uzun lafın kısası, Bahçeli'nin mahut darbe kalkışmasına karşı çıkması gayet doğaldı?
Peki ya CHP?
Kılıçdaroğlu'nun FETÖ kumpasıyla CHP genel başkanlığına getirilmesi, 17 -25 Aralık 2013'ten beri FETÖ'nün malzemelerini tüketme tarzı, FETÖ soruşturmalarına adeta göğüs germesi, Sarıgül veEkmeleddin İhsanoğlu projelerinin altına yatması, hülasa, FETÖ ne istediyse yerine getirmesi nedeniyle 15 Temmuz FETÖ darbe kalkışmasına CHP'nin net bir şekilde karşı çıkması beklenmiyordu.
Nasıl oldu da 12 Eylül hariç tüm darbeleri destekleyen CHP, 2013'ten beri açık seçik işbirliği içinde olduğu FETÖ'nün 15 Temmuz darbesine karşı çıkmıştı?
Süleyman Karagülle'nin kavline göre, sermaye, yarım asırlık faaliyet neticesinde orduyu bölecek düzeye erişen paralel ordunun, mahut darbeyi başarmasını istemedi.
Neden mi?
Kontrollerinden çıkacağından endişe etti.
Peki, sermaye ne yapmak istedi?
Karagülle'ye kulak verelim: “Önce FETÖ grubu ile Millî Ordu çatışacaktı. Yarım asırlık hazırlık yapılmıştır. FETÖ grubu adı altında Millî Orduya denk ordu oluşmuştu. İslâmcıların gelmemesi ve iç savaşın devam etmesi için Milliyetçileri Millî ordunun yanında bıraktı. Komutanlarını etkisiz hale getirdi. Darbeyi erken vakitte ortaya çıkardı (…) İkinci dalga gelecekti. ÇIKARCILAR Ordu'ya hâkim olacak ve Türkiye Devleti'nin taksimi yapılacaktı. / Önce İÇ SAVAŞ olacak, sonunda ÇIKARCILAR Türkiye'yi SEVR'den daha çok bölüşeceklerdi. İşte… BİTMEYEN TEHLİKE BUDUR. / ÇIKARCILAR hâlâ yerlerindedirler. SERMAYE bunlara her zaman emir verebilir. Millî Ordu fahiş bir hata yapmazsa, kazanma şansları yoktur…”
Soru şudur:
Sermayenin emrine amade bu “ÇIKARCILAR” kimdir? Kimlerden müteşekkildir?