15 Temmuz: Devleti sıfırdan yeniden kurarken…
“15 Temmuz: Su uyur DÜŞMAN/BATI uyumaz” başlıklı yazımın devamını yazmayı geciktiriyorum. Neden? Nedeni “ehem-mühim” meselesi, “ehem mühime müreccahtır” yani ehem (daha mühim/önemli olan) mühim olana tercih edilir.
Cumhurbaşkanımız “devleti sıfırdan kuracağız” diyor. Biz de, yarım yüzyıldan beri, başta “İSLÂM Devlet ve Dünya DÜZENİ” ile “Türkiye ve İnsanlık ANAYASASI” çalışmalarımız başta olmak üzere, 40 (kırk) bin sayfalık çalışmalarımızla, bir gün gündeme gelecek bu ehemmiyetli meseleye malzeme hazırladık. ERBAKAN Hocamız ile kırk yıl boyunca yaptığımız “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN” çalışması budur.
Bu konuyu bu şekliyle ele almama, Ali Bülent Dilek arkadaşımızın bu haftaki Adil Düzen Dergi çalışmamızda yaptığı hatırlatmalar vesile oldu. Ali Bülent, Yusuf Kaplan’ın “Millet, devleti kurtardı; ama devleti kurmasına izin verilecek mi?” başlıklı yazısına yaptığı değerlendirmede, önemli hatırlatmalarda bulunmuş:
“SAVAŞLA KAZANILANI MASADA KAYBETMEK! Türkler asker millettir. Yusuf Kaplan’ın başlığı bana hemen bunu hatırlattı. Yazarımız, milletin devleti tesis edeceğinden endişeli anlaşılan. Darbeyi can pahasına sokaklara düşerek önle, fakat devlet kurmayı Kemalistlere bırak, bu olmaz diyor ve vaziyeti öyle görüyor... Ve sonunda da ben uyarımı yaptım, iş yöneticilerimize kalmıştır diye noktalıyor. Maalesef de haklı gibi de gözüküyor. / Merhum Erbakan Hocamızın Aytunç Altındal’la yaptığı ve Nasuhi Güngör’ün “Yenilikçi Hareket” kitabında da alıntıladığı röportajda, Erbakan Hocamız diyor ki; Batı’nın bizi hazırlıksız olarak iktidara getirip boğma taktiklerinden korkuyorum. Refah ve Fazilet döneminde olmadı ama Ak Parti döneminde benzer bir şey oldu bence. Ak Parti birdenbire iktidara gelince (getirilince belki de), kadro sıkıntısından F. Gülen’in şakirtlerine sarıldı... Ve sonuç 15 Temmuz darbe girişimi! Siz eğer bünyeyi zayıflatırsanız, ehliyet ve liyakat ölçüsünü kenara iterseniz, olacağı buydu; virüslerin istilası altında bir devlet. / Bundan sonraki safhada, bence planlanan, Ak Parti yönetimi, milletvekilleri ve belediye kadrolarını temizliğe kalkıştırıp kıyameti koparmak ve Ak Parti’yi parçalanmaya zorlamak. Arkadaşın biri 15 Temmuz’dan sonraki pişmanlığı, Firavun’un Nil’de boğulurkenki imanına benzetmiş. Akevler, 2000’lerin başından beri, Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmek, ADİL DÜZEN’i anlatmak için çaba sarf ediyor... Bugün Nurettin Veren’de diyor ki; ben her şeyi yazdım ve yetkililere verdim, Cumhurbaşkanı ve Başbakana ulaştıramadım! Reşat Nuri Erol ağabeyimiz de özetlemiş; biz daha ADİL DÜZEN’i ulaştıramadık, seninki de iş mi? Vakit daralırken ve tehlike çanlarının çaldığını muvafık muhalif herkes konuşur, yazarlar yazar ve seslendirirken, Akevler Adil Düzen çalışanları, bugünden sonraki günleri atlatmak için çok şükür ki 50 yıla yakındır hazırlıkları tamamlamış sayılırlar. Mehmet Akif merhum, “Allah(cc) bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın” duasını etmiş. Biz de bu duaya “âmin” diyoruz ama yazarımız ve en yetkililerimize de davetimizi etmeden duramıyoruz; Ey Yusuf Kaplan ve arkadaşları, ey devleti yönetenler; gelin Adil Düzen’i birlikte çalışalım ve birlikte kuralım. Nil’e (denize) yaklaşıyoruz, haberiniz olsun! Vesselam…”
Bugün (dün), Sayın Cumhurbaşkanımızın değerlendirmeler yaptığı iki haber okudum. Biri, “DEVLETİ SIFIRDAN KURACAĞIZ...” Diğeri, “KİM BU ÜST AKIL?” başlıklı, çok uzun bir haber. İkinci haberin sadece sonunu aktaracağım:
ERBAKAN ‘ÜST AKIL’I TÜRKİYE’DEN SÖKÜP ATTI
54. Hükümet döneminde BAŞBAKAN ERBAKAN, ülkenin yönünü “üst akıl”ı rotasından çevirmiş, insanlığa 2. Yalta Konferansı davetinde bulunmuş; D-8’in kuruluşuyla da Yeni Bir Dünya’nın (ve ADİL DÜZEN’in) temellerini atmıştı. Kara bulutların ülke ve milletin üzerine çullanmaya çalıştığı bugün, bu ülkenin ihtiyacı yeniden “üst akıl” tasallutundan kurtulmaktır. 1 dolardaki sırda kendisini resmeden “üst akıl”ın bir daha bu ülkenin yarınını inşa etmesine müsaade edilmesin.