Ey çağın Firavunu, sığ sularda boğulacaksın
Muhsin Kul isimli okuyucumuzun, “Müminleri bırakıp kâfirleri veli edinenler…” başlıklı yazıma, yorum niyetine yazdığı ayetler, bayram haftası boyunca aklımdan çıkmadı...
Neden?
Nedeni mevcut hâlimiz…
Zaten, Muhsin Kul da, “Neden bu haldeyiz?” diye sormuş ve “İşte cevabı!” demiş.
KUR’AN ayetlerini aynen aktarıyorum.
Furkan 27: Ve o gün, zalim ellerini ısırır: “Keşke resulle beraber (Allah’a giden) bir yol ittihaz etseydim” der.
Furkan 28: Yazıklar olsun, keşke ben filanı (o kişiyi) dost edinmeseydim.
Furkan 29: Andolsun ki; bana zikir (Kur’ân’daki ilim) geldikten sonra beni zikirden saptırdı ve şeytan, insana yardımı engelleyendir.
Furkan 30: Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim bu Kur’ân’dan ayrıldı (Kur’ân’ı terk etti)” dedi.
Neden bu haldeyiz? İşte cevabı!
***
KUR’AN VE İLİM çalışmalarımıza bayram haftasında da devam ettik, elhamdülillah... Nahl Suresi üzerinde çalışıyoruz, dört haftadan beri… Bugünkü yazımıza Kur’an ayetleri ile başladık, yine bu haftaki bir Kur’an ayeti tefsirimiz ile devam edelim…
***
“Halk eden (taratan) halk etmeyenle bir olur mu? Tezekkür etmiyor musunuz?” (E fe men yahluku ke men lâ yahluku, e fe lâ tezekkerûn / Nahl, 17)
İnsanlar birçok buluşlar yapmışlardır. En büyük buluşları bilgisayardır. İnsan beyni nasıl en kıymetli canlı parçası ise, aynı şekilde bilgisayar da uygarlığın en değerli ürünüdür.
Bakınız, Allah insan beynini var etti, biz de insan beyninden daha süratle kök alabilen bilgisayarı yaptık. Oysa bilgisayarı yapan insan değil, Allah’tır. Önce bilgisayarı insan beyni var etmiştir. İnsanın kendi beyni var edilirken, kendisinin hiç katkısı yoktur. İnsan beynini DNA’lar oluştururlar. İnsanlar DNA’ları öğrenmektedirler ama DNA’ları icat edememektedirler. Nasıl tarla eken buğdayı yetiştirirse, onlar da DNA’ların hareketlerine yardımcı olmaktadırlar. Yoksa, bitkilerin bir hücresini bile insanlar yapmamaktadırlar.
Allah maddelere insanlar yararlansınlar diye öyle özellik vermiş ki, o sayede biz bilgisayar yapıyoruz. Hayvanların dişlerinde kerpetenin tutacağı boğum yoktur, insanların dişerinde vardır. O sayede dişçilik mesleği gelişmiştir. Yani Allah insanı yaratırken insanların dişlerini sökeceklerini de hesaba katmış, kerpetenin tutunması için ona kertik vermiştir. Ben böyle düşünüyorum. Araştırın bakalım doğru mu? Allah aile müessesesini yalnız insanlar için koymuştur. Bekâret zarı yalnız insanlarda vardır.
Fizikçilerin keşfettikleri kanunlar vardır. Kâinatta yeni madde var olmaz ve var olan madde de yok olmaz. Kâinatta mevcut enerji artmaz ve eksilmez. Enerji ve madde sakımı kanunu vardır. Ne insanlar ne melekler bir elektronu bile var edemezler, bir vat enerjiyi bile üretemezler. Mevcut maddeleri birleştirirler, ayrıştırırlar. Bir de entropiyi büyüterek enerjiyi kendi lehlerine değerlendirirler. Şarj olmuş akülerin elektriğini kullanırlar. Kendileri şarj etmez, Allah şarj eder. Gökten güneş gönderir, yağmurlar ve ırmaklar meydana getirir. O ırmaklarda akan sular türbinleri çevirir. Üretilen elektrik enerjisi hatlardan evimize gelir. Bizim akümüzü priz aracılığı ile şarj eder.
Sermaye ile dünyaya hükmeden çağımızın Firavunu; söyle bakalım, bir tek hidrojen atomunu var edebiliyor musun?
Peki, sen ne hakla O’nun Kâinatında “karşılıksız para” çıkarıyorsun, Tanrı’ya ortak olmaya çalışıyorsun?!.
Boğulacaksın, boğulacaksın, hem de sığ sularda boğulacaksın...