Terör, AB, Britanya, Rusya, İsrail ve KUR’AN
Türkiye’nin gündemi bazı dönemlerde o kadar hızlı değişiyor ki, yetişip de değerlendirmek adeta imkânsız! Son olarak İstanbul’daki terör saldırısı, İsrail ve Rusya ile ilgili gelişmeler, neredeyse her gün gelen şehit haberleri ve günübirlik diğer gelişmeler… Bunların her birini ayrı ayrı değerlendirmek gerekiyor. Köşemizin kapasitesi nisbetinde bunu yapmak mümkün değil. Ancak genel ve özet değerlendirmeler yapabiliyoruz...
Bu köşenin devamlı müdavimleri şu gerçeği çok iyi biliyor: Kur’an ve ilim merkezli olmayan çalışma, araştırma ve değerlendirmeler, bize göre eksik olmaktadır. Biz daima Kur’an ve ilim merkezli çalışma, araştırma, değerlendirme ve uygulama yapılması gerektiği görüşündeyiz. Aksi halde bir şeyler hep eksik kalıyor veya yanlış oluyor ve sonuç alınamıyor.
Kısaca şöyle de diyebiliriz: Teşhis baştan yanlış konursa, tedavi de ya yanlış oluyor veya hiç mümkün olmuyor ve sorunlar kangrenleşmiş bir şekilde sürüp gidiyor. İlk düğmeyi yanlış iliklediyseniz, ilk adımı yanlış attıysanız, sonraki her adımınız da yanlış oluyor…
Terör dedik…
Her gün şehit dedik…
İsrail ve Rusya ile ilişkiler dedik…
Britanya/İngiltere’nin AB’den ayrılması da diyelim…
Dünya ve Türkiye’nin “SOSYAL TUFAN” seviyesindeki sorunları da diyelim…
Bütün bunların müsebbibi, karşılıksız para gücüne yani dolara dayanarak bunları organize eden “SÖMÜRÜ SERMAYESİ” de diyebiliriz ve genel teşhisi böyle koyarız…
Teşhisimizi koymasına koyarız da, kabahati sadece Sermaye’ye atmak da insafsızlık olur! Hastanın, hasta olmadan önce, hele hele bu hastalıklar “SOSYAL TUFAN” seviyesine gelmeden önce yapması gerekenler olup da yapmadıkları ile ilgili hiç mi kabahati yok?
Elbette var, hem de çok var.
Ama meşhur sözde de ifade edildiği üzere, “kabahat gelin olmuş kimse almamış” yahut “kabahat samur kürk olmuş kimse üzerine almamış”!
Bu minval üzere yapılacak değerlendirmeler uzayıp gider. Biz, özellikle bu Kur’an ayı Ramazan’ın sön günlerinde, yine asıl Kur’an ve ilim merkezli metodumuza yönelelim…
Kur’an ve ilim merkezli geçen haftaki bir çalışma ve değerlendirmemizden minik bir değerlendirmemiz ile (bilahare devam etmek üzere) konuyu bugünlük noktalayalım.
Ne kadar ilginç değil mi? Kur’an ayeti “Yahudi ve Hıristiyanları veli edinmeyin” derken, alınları secdeden kalkmayan yöneticilerimiz, “Ne olur bizim velimiz olun” diye Avrupa/AB’yi yani onları veli edinmek için elli senedir onların kapılarında sürünürken, en güçlü AB ülkelerinden Britanya (birden çok ülke) AB’den çıkıyor!
Batılıların yani Avrupalıların tuhaf bir özelliği vardır. Sözde oldukça demokrattırlar. İnsan haklarını savunur görünürler. Ama onların savunduğu demokrasi ve insan hakları sadece kendi aralarındadır! Adı üstünde, “Avrupa İnsan Hakları” derler! İşin içine Türkiye, Arap ülkeleri, Güney Amerika ülkeleri, Afganistan, Pakistan gibi ülkeler girdi mi iş değişir. Onların insan hakları Batılının/Avrupalının insan hakkından sonra gelir. Hatta o kadar bir seviyededir ki, sırf onlar aramıza katılıyor diye kendi gruplarını bile dağıtabilirler.
Allah’ın dediğini yapın. Allah “onları veli edinmeyin” diyorsa, onları veli edinmeyin. Bunu yapmak için onlara düşman olmamız gerekmiyor. Her türlü ekonomik, siyasi ve sosyal ilişkilerimizi sürdürürüz ama onları veli edinmeyiz.
Allah böyle yapıyor işte. Bizimkiler körü körüne onların peşlerinde koşarken, hattâ bunun için bir bakanlık bile ihdas etmişken, bizi koruyan Allah onları dağıtıyor. Yoksa bizimkilerin akıllanacağı yok, onların peşinde kuyruk olmaya devam edecekler...
Allah, alınları secdeden kalkmayan yöneticilerimize bir gün hidayet verirse, birazcık KUR’AN VE İLİM ile ilgilenirler ve hidayete ererler diye umut ediyoruz...
KADİR GECESİ VE RAMAZAN/ORUÇ BAYRAMI MÜBAREK OLSUN…