Yeni KUR’AN DÜZENİ / MEDENİYETİ nasıl kurulacak?
KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızın 870. haftasına da ulaştık, elhamdülillah…
Pazar yazısı niyetine, bu haftaki çalışmamızın en sonundan bir derleme sunayım…
En sonundan derken, İslâm Medeniyeti Vakfı çalışmalarını kastettiğim anlaşılmalı…
Bu haftaki “yeni düzen ve medeniyet” çalışmamızın başlığı şöyle: “İKİNCİ KUR’AN MEDENİYETİ İŞE NEREDEN BAŞLAYACAK?” Bu başlık, ilk “Kur’an Medeniyeti”nin nerede ve nasıl başladığına bakmamızı gerektiriyor. Öyleyse bakalım…
Hz. Peygamber aleyhisselam ile önce Mekke’de 10 yıl, sonra Medine’de 13 yıl…
Ardından, Medine’deki Raşit Halifeler dönemi, 30 yıl…
Ve saltanat dönemleri; Emeviler, Abbasiler, Osmanlılar ve ortaya çıkan sorunlar… Halkın, saltanat döneminin başlangıcındaki çözümü, bugün de yol haritamız olabilir… Nasıl?
SALTANAT DÖNEMİ başlayınca, halk halifelere inanmadı, kendine emin muallimler aradı. Böylece FAKİHLER ortaya çıktı ve FIKIH gelişti. FIKIH, ilimden farklı idi. İlimde kesinlik aranırdı. Zannî sonuçların ilmî değeri yoktu. Oysa FIKIHTA zannî sonuçların amelî değeri vardı. İnsanlar kendi zannî sonuçlarını uygulamakla yükümlüdürler. İctihad da zannî sonuçlara dayanıyordu. Tümevarım tümdengelim yerine, KIYAS yoluyla sonuçları elde etme de delil kabul edildi. Hükmü bilinene asıl dendi. Her hükme bir illet takdir edildi. Bu çoğunlukla akılla tesbit edildi. Aslın taşıdığı illet kabul edilen vasfı taşıyan diğer varlıklara fer’ dendi ve aslın hükmünün de onda olduğu belirlendi...
Bu sistemin uygulanabilmesi için iki ilme gerek vardır; biri KUR’AN ARAPÇASI, diğeri de MATEMATİK. Önce Kur’an Arapçasına ait ilimleri geliştirdiler; TECVİT ve LÜGAT, SARF ve NAHİV, BEYAN ve MAANİ, BEDİİYAT ve MANTIK.
Benzer sekiz çift ilmin Matematik alanında da yapılması gerekir...
“Dil” varlıkların kavramlarını geliştirir, “Matematik” ise sayılarını bildirir. Saymak, Dört Ana İşlem, Diziler ve Cebir; Müslümanlar bunları buldular. Sonra Cebir ve Analiz, İhtimaliyat ve Matrisler (Trigonometri); Müslümanlar bu ilimlerin de esaslarını koydular.
Ne var ki, “MATEMATİK VE MÜSBET İLİMLER”in oluşmaya başladığı tarihlerde, hükümdarlar tarafından İCTİHAD YASAKLANDI, böylece İslâm âlemi gerileme dönemine girdi. Batılılar MATEMATİĞİ ve MÜSBET İLMİ aldılar ve sanayiye uyguladılar. Sanayi gelişince İCTİHADLAR kendiliğinden İCMALARA dönüşüyor ve böylece zannî malumat MÜSBET İLİM hâlini alıyordu. Batılılar analizi buldular, ihtimaliyatı buldular, matrisleri buldular. Konform tasvir dedikleri bir işlemle rıyazı kıyasiyi oluşturdular.
Batılıların bu büyük katkıları yanında başaramadıkları konular ortaya çıktı.
Bir: Kârı maksimize eden faizli sistemi, dolayısıyla sanayideki başarılarını tarımda başaramadılar. Tarım, Ortaçağ seviyesinde varlığını sürdürmektedir. Hattâ hormonlu üretimle canlılar kirlenmekte, sağ el kaidesi yerine sol el kaidesine göre oluşan moleküller canlıları ifsat etmektedir.
İki: Ellerinde dayanabilecekleri bir KUR’AN metni olmadığı için FIKIH ilmini alıp geliştiremediler. Batılılar, FIKIHTA (yani HUKUKTA), bizim 1000 sene önceki devreye yani içtihadın kapanmasından önceki devreye bile ulaşamamışlardır.
İKİNCİ KUR’AN MEDENİYETİ yani üçüncü binyıl medeniyeti, işte bu iki sorunu çözecektir. Batlıların Müslümanlardan alıp geliştirdikleri Matematiği esas alarak ve onların sanayide aldıkları yolu da benimseyerek, üçüncü binyıl medeniyetini kuracağız. Bu medeniyet YENİ KUR’AN MEDENİYETİ olacaktır... ÇAĞIN FIKHI, kurulacak sanayi ve tarım semtleri ile elde edilecektir... Birlikte yeni uygarlığın sorunlarını çözeceğiz; küçük birimde, sosyal hücrede çözeceğiz. İnsanlığa biz dayatmayacağız. Biz sadece onlara örnek olacağız. İsteyenler yararlanacaklardır. Ama biz bir semtte uygulamayı o kadar iyi yapacağız ki, çağımızın sorunlarını çözmüş olacağız. GÜVENLİK sorunu çözülecek, İŞSİZLİK sorunu çözülecek, herkes ister istemez KUR’AN DÜZENİNİ benimseyecektir. Hattâ Kur’an’a inanmayanlar da KUR’AN DÜZENİNİ kabul etmek zorunda kalacaklar...